Mondros Mütare-kesinin ardından I. Dünya Savaşı’ndan sorumlu tutulan eski İttihatçılarla İngilizler tarafından mevcudiyeti tehlikeli görülen aydın ve kumandanlar Malta’ya sürgün edilmişlerdi. Bizim ayrıca Hindistan’da tutulan esirlerimiz de vardı. Bunlar; Kut’ül Amare’de ele geçirilen İngiliz askerlerine kötü muamele etmekle suçlanan Süvari Yüzbaşı Ragıp ve arkadaşları, şahsi suçlardan mahkûm olanlar, Musul petrollerini mütareke gününe kadar savunan Dicle grubundan arta kalan askerler ve Hintlileri İngilizlere karşı isyana teşvik ettikleri gerekçesiyle mahkûm edilenlerdi. Büyük savaş sonrası Hindistan’daki esirlerimize karşı uygulanan zulmün artması Ankara Hükümetini daha hızlı hareket etmeye mecbur bırakmış, İngilizlerle yapılan anlaşma ile Hindistan’da mahrumiyet içinde kalan vatandaşlarımız Bombay’dan Aden yolu ile İstanbul’a getirilmişlerdi. Geriye kurtulmayı bekleyen sadece Malta sürgünleri kalmıştı.
İngiliz subay iş başında yakalandı
Anadolu’da milli mücadele için hazırlık yapan Mustafa Kemal Paşa ve ekibinin mütarekeden beri topraklarımızda bulunan başta Yarbay Rawlinson olmak üzere İngiliz subaylarını tutuklama kararı Malta Sürgünlerimiz için bir umut ışığı oldu (Rawlinson, Erzurum’da İngilizlerin gelecekte hedefledikleri harita üzerinde çalışırken ansızın yakalanmıştı). Bu kozu iyi değerlendiren Türk tarafı yapmış oldukları bu stratejik hamleyle Malta’da esir edilen vatandaşlarımızın İngiliz esirlerle mübadele edilmesi için bir anlaşma sağladı. 23 Ekim 1921 yılında Kızılay Cemiyeti ikinci reisi Hamit Bey ile İngiliz Komiseri arasında imzalanan anlaşma ile İngiliz ve Türk esirler İnebolu’da karşılıklı olarak serbest bırakılacaktı. Bu amaçla İnebolu’da bir komisyon kuruldu. Mübadele masrafları taraflar arasında önce bir sorun olduysa da İngilizlerin gereken parayı Dâhiliye Vekâletine yatırmasıyla mesele halledilmiş oldu.
Malta’da tutuklu bulunan 59 kişilik Türk kafilesi, Chrysanthemum ve Montenol gemileriyle yola çıkarak 30 Ekim 1921 yılında İstanbul’a geldi. Buradan İnebolu’ya geçeceklerdi. İngiliz esirler ise Trabzon ve Zonguldak’tan İnebolu’ya getirilecekti. Maksat iki tarafın gemilerini aynı anda değişimin yapılacağı yerde buluşturmaktı. İngilizlerin ısrarla teslim almak istedikleri Rawlinson ise bir gün sonra İnebolu’ya gelebilmişti. Ayrıca İngiliz yetkililer Türk tarafından gemi güzergâhlarının güvenliği konusunda teminat istemiş, Müdafaa-i Milliye Vekâleti de gereken önlemlerin alındığını karşı tarafa bildirmişti.
İnebolu’da tarihi bir gün
Mübadele günü denizde büyük bir fırtına yaşandı. Bu yüzden Türk esirlerini taşıyan İngiliz gemileri kıyıya değil açığa demirlemek zorunda kalmıştı. Şiddetli fırtına değişimin bir gün sonraya sarkmasına neden oldu. 1 Kasım 1921’de Yarbaşı ve Moloz denilen yerde yerel halk Türk esirlerinin kurtarılmasını heyecanla bekliyordu. Her yer bayrak ve defne yapraklarıyla donatılmış, asker ve öğrenciler bir düzen içinde sıralanmışlardı. Lakin Karadeniz’de fırtına bir türlü dinmek bilmiyordu. Açıkta esirlerimizi taşıyan gemiler bir beşik gibi sallanıyor, İngilizler limansız bir iskeleye kendi vasıtalarıyla çıkmaya cesaret edemiyorlardı. İşte tam bu anda devreye İnebolu’nun kahraman kayıkçıları girdi, esirlerimizi almaya gemilere doğru onlar gitmeye karar verdi. İngilizler de bu teklifi kabul edince önce kayıklarda kimlerin olacağına karar verildi ardından da özgürlük yolculuğu başladı.
İngiliz yetkililer ellerindeki dürbünlerle olan biteni sadece izlemekle yetinmişlerdi. Piyade adı verilen ince uzun kayıklar birkaç defa alabora tehlikesi atlatmasına rağmen İngiliz gemilerine ulaşmayı başardı. Karşılıklı esirlerin değişimi zor da olsa İnebolu kayıkçılarının cesaret ve gayretleri ile tamamlanmıştı. İlk önce Cevat Paşa ve Rauf Bey karaya çıktı. İnebolu Kaymakamı tarafından karşılanarak kendilerine çay ikram edilen elli dokuz sürgünden kırk dokuzu İnebolu’da kalırken geri kalan 10 kişi İstanbul’a döndü (İstanbul’a dönenlerin kimler olduğu tam olarak tespit edilememiştir).
Kurtulan Malta Sürgünlerinin iaşe ve iskânı Müdafaa-i Milliye Vekâletince gerçekleştirilecek, ordu mensuplarına rütbelerine karşılık maaş bağlanacaktı. Ayrıca istedikleri yerde görev alma hakkı verilen askerlere bulundukları yerde gelecek emirleri beklemeleri söylenmişti. Sivil memurlar hakkında ise ait oldukları bakanlıklar tarafından karar verilecekti. Böylece sürgünden gelenlere bir taraftan yeni imkânlar sağlanırken bir taraftan da bir kontrol mekanizması oluşturulmuştu.
İngilizler İttihatçıları Malta’ya sürgün etme yoluyla Anadolu’da başlayacak bir direniş hareketini engellemeye çalışmışsa da milli mücadeleyi organize eden ekibin de ittihatçılıktan gelme olduklarını hesaba katmamıştı. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki sürgün edilen ordu mensuplarının milli mücadelenin ilk yıllarında Anadolu’da olmayışları Mustafa Kemal ve arkadaşlarının aldıkları siyasi ve askeri kararlarda nispeten daha rahat hareket etmelerini sağlamış, muhtemel görüş ayrılıklarının ortaya çıkmasını engellemişti.