İtalya’nın bir önceki hükümetinde içişleri bakanı ve başbakan yardımcılığı görevinde bulunmuş, aşırı sağcı muhalefet partisinin lideri Matteo Salvini, “Nutella’da Türk fındığı kullanıldığını öğrendim, ben İtalyan ürünleri kullanan şirketlere yardımcı olmayı tercih ediyorum” dedi. Salvini sonrasında twitter hesabı üzerinden Nutella’ya İtalyan çiftçileri destekleme ve “İtalyan ürünleri kullanma” çağrısı yaptı. İtalya’nın son beş yıllık ortalama fındık üretimi dünya fındık üretiminin yüzde 12’sine tekabül ettiğini, ayrıca not düşelim. İtalya’dan gelen bu çağrı sonrası Türkiye’nin en büyük paya sahip olduğu küresel fındık piyasasını mercek altına alma gereği duyduk, keza bu açıklama Türkiye’ye karşı yeni bir ekonomik hamlenin işaret fişeği olabilir.
FINDIK PİYASASINDA TÜRKİYE’NİN YERİ
Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO)’nin bu sene hazırladığı 2018 Yılı Fındık Sektör Raporu’ndan erişilebilen Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2018 yılında fındık dikim alanları 728 bin hektar olarak tespit edilmiştir. Bunun
yüzde31’i Ordu,
yüzde 16’sı Giresun,
yüzde 15’i Samsun,
yüzde 10’u Sakarya,
yüzde 9’u Trabzon ve
yüzde 9’u Düzce illerimizdedir.
Dikim alanlarının yüzde 74’üne tekabül eden 539.107 hektarlık alan, fındığın ana coğrafik bölgesi olan Doğu Karadeniz’de yer almakta. Türkiye’nin 5 yıllık fındık üretim ortalaması 541 bin ton olup üretim yıllar içinde inişli çıkışlı bir grafik izlemektedir.
Türkiye, fındık üretim miktarında, fındık dikim alanında ve fındık ihracatında dünyada ilk sırada yer almaktadır. Ancak verimlilik konusunda neredeyse tam tersi bir durum söz konusu. 2012’de Almanya’da yayınlanan bir çalışma, Türkiye’de hektar başına 600-1000 kg arası fındık mahsülü elde edilebildiğini tespit ederken, bu sayı ABD’de hektar başına 1700-2500 kg’ye, İtalya’da ise 2000-3000 kg’ye çıkmakta. Verimlilik açısından Türkiye dünya sıralamasında altıncı sıradadır. Türkiye’nin düşük verimliliğine sebep olan şeylerin başında ekim ve toplama teknolojilerindeki gerilik, sıkışık dikim alanları, toprağın düşük kalitesi, erozyon gibi sebepler gelmektedir.
YÜZDE 85’İ İHRAÇ EDİLİYOR
Yurdumuzda üretilen fındığın yüzde 80-85’i ihraç edilmekte, yüzde 15-20’si ise iç piyasada tüketilmektedir. Dünyada son 5 yılda gerçekleştirilen fındık ve mamulleri ihracatına konu olan ürünlerin kabuklu fındık olarak karşılığı ortalama 707 bin ton olup bunun yüzde 72’si ülkemiz tarafından gerçekleştirilmektedir. Diğer önemli fındık ihracatçısı ülkeler İtalya, Gürcistan, ABD ve Azerbaycan’dır. Dünyada üretilen fındık,büyük ölçüde çikolata ve şekerleme sanayinde ham madde olarak kullanılmaktadır. Türkiye’de fındığın iç piyasada tüketimi konusundaki veriler yetersiz olup üretilen fındığın tahminen yüzde15-20’si iç pazarda tüketilmektedir.
YÜZDE 70’İNİ ÇİKOLATACILAR KULLANIYOR
Dünya’daki fındık ihracatında böylesine önemli bir noktada olan Türkiye uluslararası piyasalardaki fiyat oluşumu konusunda söz sahibi olma potansiyeline sahiptir. Ancak fındık ihraç fiyatlarının yüksek olması durumunda uluslararası piyasalardaki en büyük rakibimiz olan İtalya, AB üyesi ülke olmasının sağladığı fon ve destekler ile daha düşük fiyatlarla kendi fındık stoklarını eritebilmektedir. Dünyadaki fındık tüketiminin yüzde 70’i çikolata sanayinde, yüzde 20’si pastane ve bisküvi mamullerinde, yüzde 10’u ise kuruyemiş ve yağ sanayinde ham madde olarak kullanılmaktadır.
Türkiye’den en çok fındık alan ülkelerin başında Almanya ve İtalya gelmektedir. Firma bazında ise Nutella’nın sahibi Ferrero, Nestle ve Kraft Heinz gelmekte. Bu firmalar Türkiye’nin piyasadaki hakimiyetini kırmak için Kanada, Şili, Avustralya Azerbaycan ve Gürcistan’da fındık üretimi için önemli yatırımlarda bulunuyor. Peki, Türkiye fındık üretiminde bu kadar etkili bir oyuncuyken, fiyat konusunda bu hakimiyetini yansıtabiliyor mu? Pek değil. İşte sebepleri:
TÜRKİYE’DE TARIM POLİTİKALARININ NEOLİBERALLEŞMESİ
1983 yılında “Fındık üretiminin planlanması ve dikim alanlarının sınırlandırılması” nı öngören 16.6.1983 tarih ve 2844 sayılı yasa çıkarılır. Yasaya göre fındık üretimi kalitesi yüksek 1. Standart Bölge’de yapılması öngörülmüş, yeni ekim alanları devletin iznine tabi olacak şekilde 13 bölge ile ekim alanı sınırlandırılmıştır. Kanunun amacı fındığın aşırı miktarda üretilmesini engelleyerek devlet sübvansiyonunu azaltmak ve dünya piyasalarındaki talebe göre fındık fiyatının belirlenmesini sağlamak idi.
Küreselleşmenin hız kazandığı 90’lı yılların ortasından itibaren Türkiye’de daha önce devlet tarafından kontrollü bir piyasanın sürdürüldüğü pek çok sektörde olduğu gibi tarımda da uluslararası sermaye ve çokuluslu şirketlerin önünün açılması için çeşitli aktörler tarafından Ankara sıkı bir markaja alındı.
1999 yılında Dünya Bankası ve IMF, Türkiye’ye devletin fındık fiyatlarındaki kontrolünü terk etmesi için baskı yaptı.
2000’de Tarım Reformu Uygulama Projesi (TRUP) adı altında tarım politikalarının “serbestleşmesi” (devletin geri çekilip yerini serbest piyasaya bırakması) amacıyla geniş çaplı bir program başlatıldı.
Genel hatlarıyla projenin amacı para desteği, kredi ve gübre sübvansiyonlarını aşamalı olarak kaldırmak, ürün yerine bölge bazlı destek uygulamasına geçilmesi idi.
Uzun vadede her ne kadar fındık fiyatlarının piyasa şartları tarafından belirlenmesi öngörülmüşse de, TMO aracılığıyla devlet fiyatların çok düştüğü durumlarda alım yaparak fiyatların belli bir seviyenin altına inmesini engellendi (özellikle 2006-2009 yılları arasında).
GDO’LU FINDIKLARA DİKKAT
Yukarıda saydığımız fındık alımında dünya çapında önemli yere sahip firmaların üretimi çeşitlendirerek fiyatları aşağı çekme politikası dışında bir başka stratejileri de maliyeti düşürmek pahasına hibrid tohum kullanımını yaygınlaştırmaktır. Özellikle ABD’deki fındık üretiminde hibrid ve GDO’lu tohumların kullanıldığı bilinmektedir. Ve ne yazık ki fındık adı altında farklı GDO’lu ürünler Türkiye’ye de sokuldu.
2012 yılında Tarım Bakanlığı’nın yaptığı bir denetim sonucu krema numunelerinde fındık yerine genetiği değiştirilmiş (GDO) soya kullanıldığı ortaya çıktı. 2017 yılında İtalyan Ferrero’nun başını ağrıtacak bir gelişme yaşandı. Palmiye yağı ile ilgili yapılan araştırma sonucu 2016 yılında Avrupa Gıda Standartları Ajansı (EFA), 200 derece üzerinde ısıtılan palmiye yağının diğer bitkisel yağlardan daha tehlikeli olduğunu açıkladığında, Nutella’da palmiye yağı kullanan Ferrero gibi pek çok şirket, kamuoyu baskısına mâruz kaldı. Haberi görmezden gelen İtalyan firma bir sene içerisinde yüzde 3 oranında satış kaybı yaşayınca, propaganda işine girerek palmiye yağını savunan reklam kampanyaları düzenledi ancak Nutella’nın içeriğinden bu ürünü çıkartmadı.
TÜRK FINDIĞINA OPERASYON
Fındık konusunda İtalya’da başlatılan Türk fındığı karşıtı propaganda, daha büyük bir operasyonun habercisi olma potansiyelini taşıyor. Bunca sene küreselleşmenin ekmeğini yemiş uluslararası sermaye, Avrupa ve ABD’deki popülist-ulusalcı yeni dalga karşısında şimdilik acizmiş gibi görünmekle birlikte, sahne arkasında fındık üretimini GDO’lu tohumlarla başka ülkelere yayarak Türkiye’nin fındık alanındaki hakimiyetini zayıflatma peşinde, burası aşikar. Esas soru, Türkiye’nin buna karşı ne gibi hamleler yapacağı.