Hz. Mevlâna’nın 746. Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri (Şeb-i Arus) bir nevi ölüm gecesi bu yıl da törenlerle yâd ediliyor. Herkesin doğum günü kutlanırken, Hz. Mevlana’nın ölüm gecesi kutlaması mânidar değil mi? Onunki sevgilisine ve aşkına Hz.Allah’a kavuşmanın gecesidir ölüm gecesi. Bu nedenle Mevlana meseleye bir başka açıdan bakılması gerektiğini öğretir.
“Adamın biri ağaç altında uyurken ağzına yılan girdi. Bunu uzaktan gören yiğit bir atlı koştu ve hemen uyuyan adamı uyandırıp kırbaçlamaya başladı ve ona yerden çürük elmaları yemesini emretti. Adam korkudan yedi. Sonra yiğit adamı kırbaçlayarak koşturuyordu. Zavallı adam çöllerde saatlerce koştu. Kan ter içinde kalmıştı. Nihayet yere diz çöktü ve başladı kusmaya. Yılan çıkıverdi. Adam yiğide minnetle baktı ve “A yiğidim bunu neden baştan demedin, sana düşman kesilmiştim şimdi minnettarım canım kurtuldu” dedi. Yiğit “baştan desem ödün patlar yaşayamazdın. Kurtulman için kırbaç, çürük elma ve koşma gerekiyordu” dedi. “İyi anla. Yılan giren adam sensin. Yiğit Hak Nebi.. Kırbaçlar dünyevi eza ve belalar. Çürük elma fakirliktir. İçinden çıkan yılan ise nefsin. Onu defetmeden kurtulamazsın. Ders alana ne mutlu!…”
Okuduğunuz bu hikâye Hz Pir’e ait. O ki, yani Hz. Mevlâna’nın 746. Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri (Şeb-i Arus) bir nevi ölüm gecesi bu yıl da törenlerle yâd ediliyor. Herkesin doğum günü kutlanırken, Hz. Mevlana’nın ölüm gecesi kutlaması mânidar değil mi? Onunki sevgilisine ve aşkına Hz.Allah’a kavuşmanın gecesidir ölüm gecesi. Bu nedenle Mevlana meseleye bir başka açıdan bakılması gerektiğini öğretir.
Mevlâna’nın yaktığı sevgi, iyilik ve güzellik ışığıyla yüzyıllardır bütün dünyayı aydınlatmayı sürdürüyor. Engin bir şefkat, derin bir hoşgörü ve insana sadece insan olduğu için değer veren Mevlâna’nın düşüncelerine, dünya milletlerinin her geçen gün biraz daha ihtiyaç duyduğu aşikâr. Mevlâna’nın “Sevgiyle acı, tatlı olur. Sevgiyle dertler, şifa bulur. Sevgiyle ölüler dirilir” diyor. Mevlâna, yüzyıllar öncesinden bugüne ışık yakan engin bir dehadır. Doğudan batıya, dünyanın dört bir yanında eserleriyle insanlığa yol gösteren bir rehberdir.
İnsan insanın aynasıdır
Mevlâna’nın insana verdiği değere insanlığın henüz ulaşamadığını görüyoruz. Hz Mevlana “İnsan insanın aynasıdır” derken batı ise “İnsan insanın kurdudur” anlayışında. Bu yüzden Mevlâna asırlar evvelinden bugünün modern dünyasına da ders vermektedir. İnsanın ruh, akıl ve aşk temalarından oluştuğunu ifade eden Mevlâna’nın, bu unsurları hem teori, hem de pratikte birleştirerek mükemmel insan örneğini ortaya koymuştur.
Mevlana ve sema, bildiğimiz, alıştığımız dünyanın ötesindeki bir gerçekliğe işaret eden kapıdır. Buna göre her insanın yüreğinde “sır” adı verilen bir şey saklıdır. Bu sır, her insana verilmez. Bu sırra ancak uzun çabalar ve lütuf sayesinde ulaşılabilir. Ruhunu ve sevgisini yitirmiş toplulukların Mevlana’dan alacakları çok ders vardır. Acaba küreselleşme ile birlikte pek çok alanda büyük adımlar atan ancak yine de çaresizlik içinde kıvranan dünya, Mevlana’nın tüm insanlığı kucaklayan sevgisinden biraz olsun nasibini alsa güzel olmaz mıydı? Aşk, insanların hırs, kibir, kıskançlık ve kin gibi olumsuz huylarının yegâne hekimidir. Toplumda İlâhî sevgi ile gönüllerini arındıran insanlar çoğunlukta olduğu zaman, aksaklıklar düzelir, kötülükler sona erer, huzur hâkim olur.
Mevlana ve aşk
Mevlânâ; aşkı dinin özü olarak tanımlar. “Aşktan nasibi olmayanlar imanın tadına ulaşamayan, yaratılışın sırrını idrak edemeyen, fani benliğini ebediyete yükseltemeyen zavallılardır” der. Şüphesiz İslam medeniyeti ve Türk kültürünün doğup-büyümüş, eserlerini o yapı için vermiş bir velidir Mevlana. Daha hayatta iken insanlığa mâl olmuş bir derviştir o.
Hz Mevlana’nın nazarında, kim olursa olsun, her şeyden evvel ‘insan’ vardır. Mevlana bir aşkın, bir sabrın ve bir hoşgörünün sembolüdür. O, bir hak ve aşk güneşi, bir nur tufanı gibi karanlık dünyamızı aydınlığa kavuşturmaya çalışan bir rehberdir. Türk tasavvuf kültürünün müstesna şahsiyetlerinden biri olan Hz Mevlana; yalnızca bir gönül eğitimcisi ve şair değil, aynı zamanda insanoğlunun çağlar boyunca üzerinde tartıştığı konulara çözümler sunan mütefekkirdir.
İlim sahibi olmak
Onun tefekkür dünyası incelendiği zaman odak noktasının insan olduğu görülür. “Fikir odur ki insanı bir yola ulaştırır. Yol o yoldur ki, yolcusu padişah olur” (Mesnevî, II:3237) sözleriyle de; Hz. Peygamber (s.a.v.)’in: “Allah’ım! Faydasız bilgiden, tevazulu olmayan gönülden, doymayan nefisten, kabul edilmeyen duadan Sana sığınırım” Hadis-i Şerif’i gereğince bilginin faydalı olanına inanır. Nefsinin isteklerine esir, rahatına düşkün, çabuk bıkan, kendisine güveni olmayan, zahmetlere sabretmeyen, dünyalık peşinde koşan insanlar ilim sahibi olamazlar. (Mesnevî, III: Dîbâce)
Mevlânâ da güzel ahlâk sahibi ve örnek insan olmanın tarifini verip, gönülleri eğitirken, ahlâk ve ahlâkî hususlara özellikle dikkat çeker. Zira Mevlânâ; toplumun huzur ve barışı için öncelikle her bireyin kendi iç dünyasında huzur bulmasına, bunun ilk adımlarından birinin de sevgi ve güzel ahlâk sahibi olmakla gerçekleşeceğine inanır.
Ârif insan
Ârif insan modelini tanıtırken yalnızca güzel ahlâkın faziletini anlatmamış, aynı zamanda kötü ahlâkın olumsuzluklarını da dile getirerek, mukayeselerle ikaz yolunu benimsemiştir. Hz Mevlana, Hz Yunus, Hacı Bektaş-ı Veli Türk halkının en çok değer verdiği şeyi, yani; insanlık sevgisini temsil eden âriflerdir.
Lafı uzatmadan sözü sultanına verelim:
Kim seviyorsa belki seviliyordur.
Kimde dert varsa o koku almış dermana ermiştir.
Kim daha çok uyanıksa derdi daha fazladır.
Parçaların yüzü bütüne dönüktür. Bülbülün aşkı da güle.
Kalemin su, kâğıdın rüzgâr ise ne yazarsan yaz kıymeti yoktur.
Ok gibi doğru olursan hiçbir yay seni tutamaz.
Hakça ol ki nefis yayından hakikate fırla.
İnsan gözden ibarettir. Göz ise dostu gören gözdür.
Nice kişiler surette kaldı, özü göremedi.
Göz aslında bir yağdır; gönülle birleşirse nur olur.
Sen gözü gönülle destekle de nuru gör, sureti aş.
Gözün nuru gönül nurudur.
Kamil insan toprak tutsa altın olur, eksik insan altın tutsa toprak olur.
Helal lokma nuru ve olgunluğu arttırır.
İlim, hikmet, aşk, incelik helal lokmadan doğar.
Lokma tohumdur. Mahsulü fikir. Lokma denizdir. İncisi fikir
Susuzlar suyu arar, su da susuzları.
Dost altın gibidir, bela da ateşe benzer. Halis altın ateş içinde saf hale gelir.
Aklın özelliği sonu görmektir. Sonu görmeyen akıl ise nefsindir.