SAYI-879 - Sayı 879

Biz bu mücadeleyi kazanacağız. Ne kadar olumsuz senaryoları tartışsak, ne kadar bölgeyi yakan fırtınayla uğraşsak, ne kadar Türkiye’yi çevrelemeye ve kuşatmaya dönük çokuluslu ittifak konusunda uyarsak, ne kadar sıklıkla karamsarlık yaşasak da hezimetten daha güçlü bir zafer, umutsuzluktan daha güçlü bir umut önümüzde duruyor.

Sadece Suriye’ye, sadece Irak’a, sadece parçalanan ve felakete düşürülen Müslüman ülkelere bakıp da geleceğin karanlık olduğuna inanmak, bütün coğrafyanın imha olacağını düşünmek, hiçbir direnişin bu uğursuz fırtınanın üstesinden gelemeyeceğini telkin etmek bize göre değil. Bu gerçek de değil.

Çünkü krizler, çatışmalar sadece coğrafyamızla sınırlı değil. Öyle bir görüntü pazarlansa da yeryüzünün batısında ve doğusunda çok daha büyük, çok daha derin krizler var. Sadece Türkiye’ye yoğunlaşırsak, kafamızı kaldırıp dünyaya bakmayı bilemezsek bütün felaketlerin bizim üzerimizde olduğunu sanacağız. Oysa öyle bir şey yok.

2008 küresel ekonomik krizi; dünyanın nasıl bir güç çatışması içinde olduğunu, hangi bölgelerde fay hatlarının hareketlendiğini, yakın gelecekte nerelerde ağır bunalımlar yaşanacağını, çevredeki çatışmaların ne zaman merkez ülkelere kayabileceğini ve hangi güçlerin ne tür bir hesaplaşmaya hazırlandığını net fotoğraflarla bize anlatıyor. Bu büyük resim; okuyanlar, anlayanlar, anlamak ve öğrenmek isteyenler için olağanüstü işaretler taşıyor.

Bugüne değil geleceğe bakanlar, sadece Türkiye ve bölgeye değil dünya geneline bakanlar işte bu yüzden doğru yolu bulacaktır.

Batı Avrupa’da nasıl bir kriz patlayacağını, AB’nin kaç parçaya ayrılacağını, yükselen faşizm dalgasının Batı’yı kendi içinde nasıl savaştıracağını, Doğu Avrupa’nın kuzeyden güneye kimlerin cephesi haline geleceğini, “Donald Trump etkisi”nin ABD’de başlattığı sistem içi çatışmanın ne tür iç bölünmelere yol açacağını, Pasifik’te ABD ile Kuzey Kore arasında başlatılan nükleer restleşmenin aslında Atlantik ittifakı ile Asyalı güçler arasındaki en büyük cepheyi açtığını, Çin ile Hindistan arasındaki sınır çatışmalarının nerelere uzanabileceğini, Rusya’nın kaynaklarının gelecekte ne büyük paylaşım ve talana maruz bırakılacağını görenler, okuyabilenler doğruyu bulacaklardır.

Coğrafyamız ne kadar talan edilse, kadim şehirlerimiz ne kadar harabeye çevrilse de asıl büyük kapışmalar bizim coğrafyada değil, Avrupa ve Pasifik’te patlayacaktır. PKK eliyle Türkiye’yi kuşatmaya ve parçalamaya çalışanlar, Malazgirt’ten bu yana siyasi tarih yazan bir geleneğin öyle kolay pes etmeyeceğini, en zor şartlarda kendi çıkış yolunu bulacağını, bu yolu bütün coğrafyaya göstereceğini öğreneceklerdir.

Onlar yakında kendi coğrafyalarında kopacak fırtınalara direnmeye çalışırken bizler yeni yükseliş çağını çoktan başlatmış olacağız. Bu bir romantizm, hamaset değil bir gerçektir. Bu gerçeği de coğrafyanın, Türkiye’nin son bin yılını bilenler kabul edecektir. Haçlı Savaşları’ndan, Moğol istilasından sonra nasıl bir yükseliş dönemi başladığını bilenler kabul edecektir.

Bu yüzden direnç hatlarını güçlendirin. Omuz omuza verin ve büyük tarih dönüşünün hakkını vermeye çalışın. Onlar gerileme dönemine girerken biz yükseliyor olacaksak bunun altını doldurmaya çalışın. Bugünün gerçeği budur. Bizim gerçeğimiz budur. Bize bu kadar saldırmalarının nedeni de budur. Saldırının sebebi korkudur

Benzer konular