SAYI-869 - Sayı 869

Türkiye’nin etrafı daraltılıyor mu? Katar krizinin bir ucu Türkiye’ye uzanabilir mi? DEAŞ’a destek vermekle suçlanan Katar gibi, aslında DEAŞ’la en fazla mücadele eden Türkiye de bu örgüte desteklemekle suçlanır mı?

PKK ile ortak hareket eden ülkelerin bir başka ülkeyi teröre destekle suçlamasının piyasa değeri kaldı mı? ABD’nin Suriye’de yürüttüğü PKK/terör ortaklığını Washington’da da öne çıkarması, Türkiye’ye karşı meşru-gayrimeşru ayırımı yapmadan bir şer cephesi inşa etme amacı güdüyor olabilir mi?

Meselenin terör ya da terörle mücadele değil; bir işgal, istila, parçalama operasyonu olduğu görülüyor mu?

ABD’den ve müttefiklerinden coğrafyamıza yönelen yüzlerce ihtimal, onlarca söylem biçimi, sayısız politik tavır ve pozisyon sıralayabilirim. Açık söyleyeyim, birkaç istisna dışında hepsi palavradır, yalandır. ABD’nin terörle mücadelesi yalandır. DEAŞ’la mücadelesi yalandır. PKK’yı terör listesinde tutması yalandır. Türkiye’yi stratejik ortak olarak tanımlaması yalandır!

Trump’ın bir Riyad ziyareti, Katar krizini doğurdu. Suudi Arabistan liderliğindeki Körfez Birliği parçalandı. Neredeyse Katar’ı işgal edeceklerdi. Abluka Türkiye’nin duruşu nedeniyle başarısızlığa uğradı. Bir kriz şimdilik ertelendi, belki de bir işgal önlendi.

Ama bir talimatla ülkelerin pozisyonlarını nasıl değiştirildiğini, Körfez ülkelerinin para ve petrol krallığında iktidarlarının Washington’ın iki dudağı arasında olduğunu bir kez daha gördük. “Katar DEAŞ’a destek veriyor” diyen Trump, on gün sonra aynı ülkeye 12 milyar dolarlık silah anlaşması yaptı.

Demokrasidir özgürlüktür, terörle mücadeledir, ahlaktır, etiktir, değerlerdir, teamüllerdir… Bunların hepsi para içindir, haraç içindir, mafyatik dünya düzenini devam ettirmek içindir.

Katar’a “DEAŞ’ı destekliyor” diyenlerle MİT tırları operasyonu üzerinden “Türkiye DEAŞ’ı destekliyor” projesi uygulayanlar aynıdır. Terör söylemi onların kırbacıdır, şantajıdır, boyun eğdirme biçimidir. Buna karşı gelenler açık düşman ilan edilmektedir; etrafı daraltılmakta, yalnızlaştırılmaktadır.

MİT tırları operasyonunu kim yaptı, talimatı kim verdi, hangi ülkeden emir alındı, FETÖ dışında kimlerle işbirliği yapıldı, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşünün bu örtülü ilişkileri gizleme amacı nedir, üzerinde iyi düşünülmeli. Çünkü hepimize karşı büyük oyunlar oynanıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu an için çokuluslu müdahale gücünün en büyük hedefidir. Yaser Arafat’ı öldüren Muhammed Dahlan’dan Birleşik Arap Emirlikleri’ne, ABD’den Sisi cuntasına, İsrail istihbaratından PKK/PYD’ye, ABD derin iktidar çevrelerinden CHP ve FETÖ’ye kadar bir “şer ekseni” oluşturuldu; liderleri, ülkeleri, milletleri hedef alıyor.

Türkiye en büyük hedeftir. Bölgeyi, coğrafyayı, ülkeleri, toplumları, etnik ve mezhep kimliklerine göre ayrışmış çevreleri tutan tek ülke, tek güçtür. Barajın önünde duran tek settir. O yıkılırsa hiçbir devlet ayakta kalmayacak, kalamayacak. 15 Temmuz bir son değil ve olmayacak.

Çok daha büyük şeylerle sınanacağız. Yerli olanla, özgür olanla, bizim olanla, yabancının, işgalcinin, kötülüğün mücadelesi devam edecek. En büyük mücadele Türkiye mücadelesidir. Bu ülkenin omuzladığı sorumluluk coğrafyayı bir arada tutacak sorumluluktur.

Bu yüzden acımasız direniş devam ediyor.

Biz, yüzyıllardır devam eden bir mücadeleden söz ediyoruz. Türkiye işte bu mücadelenin en keskin, en büyük cephesidir. Bu yüzden bizler Haçlı Savaşları’ndan bu yana bu topraklarda direniyoruz.

 

Benzer konular