Kato Dağı’ndaki operasyonlarda, helikopter kazasında şehit verdiklerimizle 15 Temmuz gecesi Türkiye’ye yönelen işgalin önüne geçmek için canlarını verenler arasında fark olur mu? Hepsi aynı yolun yolcusu, aynı mücadelenin şehidi değil mi?
1917 Gazze Savaşları’nda kaybettiğimiz Anadolu çocukları ile Çanakkale’de kaybettiğimiz Anadolu çocukları arasında fark olur mu? Yüz yıl önce Kanal’da, Kut-ul Amare’de, İstiklal Mücadelesinde, coğrafyanın hemen her köşesinde kanlarını akıtanlarla, canlarını verenlerle, bugün Türkiye için mücadele edenler, bu dava uğruna şehit olanları ayrı tutabilir miyiz?
Asla!
Bir büyük mücadele, bir uzun yol ve yüzyıllardır devam eden bir yürüyüştür bu. Selçuklu döneminde de öyleydi, Osmanlı döneminde de öyle, Cumhuriyet döneminde de. Biz, milletimiz, bundan sonra da bu yolu yürümeye, bu mücadeleyi yürütmeye, bu dava için şehit olmaya devam edeceğiz.
Anadolu’ya adım attığımız günden bu yana bin yıl oldu ve biz hâlâ şehit veriyoruz, hâlâ mücadele ediyoruz, hâlâ bu vatan için gerektiğinde bütün dünya ile kavgaya tutuşuyoruz.
Öyleyse Çanakkale’deki komutanlar neyse, bugün Kato Dağı’ndan vatan mücadelesi yapan komutanlar da odur. Öyleyse Çanakkale’deki Mehmetçiklerimiz neyse, bugün Anadolu’nun her köşesinde nöbet tutanlar, vuruşanlar aynıdır.
Öyleyse Medine müdafaasını yapan Fahrettin Paşa ile bugün sınırlarımızı, şehirlerimizi, dağlarımızı korumak için dağlarda operasyon yürütüp şehit olan komutanlar aynıdır.
Sadece yüz yıl önce, bütün dünya ile hesaplaşan bir milletin evlatları olarak, gerekirse yeniden böyle bir hesaplaşmaya zorlanabileceğimizi asla aklımızdan çıkarmayalım. O günden bu yana dünya sandığımız kadar değişmedi. Ülkeler aynı, milletler aynı, güç mücadelesi aynı, tarih yapıcı uluslar aynı, biz aynıyız.
Bazıları zayıflamış, bazıları biraz güçlenmiş olsa da milletler, özellikle de tarih yapıcı milletler hiç değişmez. Dolayısıyla aynı yerdeyiz, aynı mücadelenin içindeyiz, kavga aralıksız devam ediyor. Bizler kanlarımızı akıta akıta Anadolu’yu daha bir vatan yapıyoruz.
Bu yüzden, Anadolu topraklarına adım attığımız günden bu yana mücadelemiz hiç durmadı, kesilmedi. Sadece yüz yıl önceyi hatırlamamız bile nasıl bir küresel hesaplaşmanın merkezinde olduğumuzu anlamamıza yeter de artar bile.
Hiçbir şey unutulmaz, her şeyin hesabı bir gün sorulur. Gazze savaşlarının, Kudüs’ün düşmesinin, Anadolu’nun işgalinin, “Son Kale”yi de yok etmek için çıkarılan İngiliz istihbaratı ürünü isyanların, bugün terör örgütleri üzerinden Türkiye’ye karşı yürütülen çokuluslu savaşın, onların içerideki ortaklarının hesabı bir gün sorulur, sorulacaktır.
PKK’ya verilen silahlarla Türkiye’yi kuşatanların içerideki ortaklarına da ABD’den PYD’ye giden her silah konvoyunu gizli gizli alkışlayanlara da Türkiye’yi Irak ve Suriyeleştirme planının içerideki uzantılarına da elbette bir gün çok açık, çok ağır bir cevap verilecektir.
Bin yıldır bu hesap hep soruldu, o cevap hep verildi.
Siz bugünkü şehitlerimizin intikamı alınmayacak mı sanıyorsunuz?
Bin yıldır bu yolu nasıl yürüdük sanıyorsunuz?