Akif Emre’nin vefatı, hepimizin vicdanlarımızla baş başa bıraktı. Durduğumuz yeri, yürüdüğümüz yolu, ilişkilerimizi, vefamızı, değer yargılarımızı yeniden sorgulama imkânı verdi.
Onun ölümü; imkânlarımızın genişlediği, şöhretimizin yayıldığı, iktidar alanımızın alabildiğine güçlendiği bir dünyada, neleri ıskaladığımızı, unuttuğumuzu, değersizleştirdiğimizi, hiçe saydığımızı hatırlattı.
Acı duyduk, kendi kendimize incindik, kendimizi alabildiğine sorguladık, bazen utandık, kendimizi ayıpladık.
O kadar iyi insanı cenazede görünce gıpta ettik, imrendik. İyilerimiz, bizim iyilerimiz oradaydı, bir aradaydı, sevilen bir insanı yolcu ediyordu, birbirine sarılıyordu, bir iyinin arkasından gözyaşı döküyordu.
Orada, uzunca bir süredir bir araya gelemediğimiz insanlar vardı. Birbirini unutmayan ama birbirinden uzaklaşan insanlar vardı. Küçük kırgınlıklara yenik düşen, büyük hesapların adamları vardı.
Bir baktık ki o küçük kırgınlıklar, o küçük sataşmalar, atışmalar, uzaklaşmalar bizi, dimdik yürüyenleri, yürekli adamları nasıl da savurmuş, hırpalamış. Büyük davalar, mücadeleler, dimdik yürüyüşler, meydan okumalar küçük hesaplara, dedikodulara, entrikalara kurban verilmiş.
Hayatında bizleri bir araya getiren insanlar vardır. Onlar bizim için tutkal gibidir, bizi birbirimize yakınlaştırır, yapıştırır. Onlar sinir uçlarıdır. Acıyı da üzüntüyü de kırgınlığı da ilk onlar hisseder.
Onlar, kendilerinden parça parça koparıp herkese bir şeyler verenlerdir. Kendi acılarını, umutsuzluklarını, özlemlerini, yalnızlıklarını önemsemeyip ya da üstesinden gelip yine de hepimize bir şeyler söyleme mecali bulanlardır. Bu amaçla mücadele eden, inadına ilişkileri güçlü tutan, kendi sitemlerini içlerine gömen mücadele adamlarıdır.
O insanlar ölümleriyle de aynı şeyi yaparlar, cenazelerinde de birbirini unutanları bir araya getirirler. O insanlar hatıralarıyla da bu yükü omuzlamaya devam eder. Akif Ağabey (Emre), onlardan biriydi. Bahattin Ağabey (Yıldız) onlardan biriydi. Hayatlarında yaptıklarını cenazelerinde de yaptılar. Ve hatıralarında yapacaklar, yapıyorlar.
İyi insanların arkasından söylediğimiz güzel sözlerin büyük çoğunluğunun bu dünyaya dönük olduğunu, kendimize dönük olduğunu biliyorum. Akif Ağabey’in arkasından söylenenlerin, yazılanların da böyle olduğu ortada. Ama yine de bir vicdan sorgulamasına, bir kendini bulmaya fırsat vermesi açısından çok önemli bunlar.
Katlanamadığım tek bir şey var.
İyilerin sevaplarını sahiplenenlerin, Müslümanlığını kendine yontanların, kendi kirli ilişkileri için bir temizleme malzemesine dönüştürenlerin tavrını kaldıramıyorum. Onları biliyoruz aslında. Sussak da söylemesek de biliyoruz. Çevirdikleri entrikalara, fırıldaklara, iftiralara, hakaretlere, fitne ve fesada bu iyi insanları bulaştırmaları, onlarla tanışıklıklarını bir örtü olarak kullanmaları hazmedilecek bir şey değil.
Hazmetmeyeceğiz. Şimdi susuyor olsak da bir gün bunları açık açık ifşa edeceğiz, ortaya sereceğiz.
Bahattin Yıldız’la dostluğunu pazarlayanları, Akif Emre ile tanıdık olmayı bir piyasa malzemesine dönüştürenleri siz yazılarından anlıyorsunuz. Bu iftiracıların onların aziz hatıralarını kirletmelerine izin vermeyeceğiz.
İyi insanların iyiliklerinin heba edilmesine, kirli amaçlar için kullanılmasına, üç kuruşluk çıkar hesabına dönüştürülmesine müsaade etmeyeceğiz.
Etmeyeceğiz, göreceksiniz…