SAYI-865 - Sayı 865

Son otuz yıldır coğrafyamızı hedef alan, tam bir istila projesi uygulayan, medeniyetimizi, kimliğimizi, değerlerimizi aşağılayan, ülkelerimizi parçalayan, milletimizi birbirine boğazlatan ABD, bugünlerde adeta kendi iç savaşını yaşıyor.

Yerleşik sistem ile Donald Trump arasındaki çekişme, kimin kazanacağı kadar, bu savaşın niteliği açısından da dünyayı yakından ilgilendiriyor. İnsanın aklına ABD Perestroykası gibi kavramlar geliyor.

Sovyetleri çözen Atlantik ittifakının bir kanadı olan Avrupa Birliği merkez gücü dağıldı. Almanya yalnızlaşırken İngiltere, ABD ile yeni bir güç oluşumu için çaba harcıyor. Atlantik ittifakının diğer kanadı ve motor gücü ABD ise kendi iç hesaplaşmasına sürüklendi. İşte tam bu dönemde, bu iç savaşın tam merkezinde Rusya lideri Vladimir Putin’in yer alması, bir tür “soğuk intikam” ihtimalini akla getiriyor.

Trump’ın görevden alınması, vatana ihanetle suçlanması, hatta Rus casusu muamelesi görmesi bile tartışmalara konu oluyor. ABD yerleşik sistemi, küresel ölçekte işgal ve dünya hâkimiyeti tezlerinin derin odakları, bu adamı devreden çıkarmanın her türlü yolunu denemeye hazır gibi görünüyor.

Eğer azil sürecini başaramazlarsa “11 Eylül benzeri” şok edici bir senaryo devreye alınabilir. Bu senaryo ile Trump ya yok edilir ya da bir şeylere mahkûm edilir, rehin alınır. Neyi deneseler denesinler, sonuçları ABD sınırlarını aşacak, küresel ölçekli olacaktır. Bu yönüyle bakınca ABD içindeki hesaplaşma da bir iç savaşın ötesinde, küresel ölçekte yeni güç haritasıyla birebir bağlantılıdır.

Uzunca bir süredir, dünyanın artık sistemler, politikalar, siyasi söylemler, yerleşik kurumlar üzerinden değil, liderler öncülüğünde yönetilmeye başlandığını, bunun bir “yeni gelecek” olduğunu, karizmatik liderlerin çok dar ölçekte yeni bir çekirdek güç oluşumuna gitmeye çalıştığını söylüyorum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin, Trump gibi liderlerin çağının başladığına, gelecekte başka ülkelerde de benzer liderlerin öne çıkabileceğine dikkat çekiyorum. Şüphesiz bu yeni bir durumdur ve önümüzdeki dönemlerde üzerinden çokça tartışılacaktır.

Erdoğan da Putin de yerleşik sistemlerle mücadele etti. Putin dağılmakta olan bir ülkeyi toparladı, içeride bütünlüğü sağladı, şimdi küresel ölçekte en aktif oyuncu haline geldi. Erdoğan ise çok daha ağır bir mücadele verdi. Hayatı pahasına bir devrim, dönüşüm yürüyüşü başlattı. Türkiye’de yerleşik sistemin bütün engellerini bir bir aşmayı başardı. 15 Temmuz, bu saldırıların son ve en ağır örneği oldu ama zafere ulaştı.

Bu üç liderden, ABD gibi bir ülkenin başında olsa da en zayıfı Trump. Çünkü o yerleşik sistemle mücadelenin henüz başında. Kazandığı oranda -ki kazanma ihtimali güçlü- üçüncü güçlü lider olarak küresel ölçekte iz bırakacak.

Şimdi çok yakından ABD iç savaşını izleme vakti. Bu kavga hem ABD’nin geleceği hem de dünyanın geleceği için derin sonuçlar doğuracak. Dedim ya, dünya yeni bir döneme girdi. Çok şey değişecek. En büyük değişim belki ABD’de yaşanacak. Bakalım Amerikan Perestroykası mı yoksa çok daha hırçın bir istilacı güç mü öne çıkacak, izleyeceğiz.

 

Benzer konular