“Medeniyetler savaşı”nın başladığından dem vuruyorlar. Yıllardır İslamofobinin entelektüel temellerini atmak için canla başla çalıştılar. Şimdi de “İslam’la savaş” için ordular hazırlıyorlar. İslam karşıtlığı, İslam düşmanlığı tezini Türkiye karşıtlığıyla, Türk düşmanlığıyla güçlendiriyorlar.
Mültecilere, Müslümanlara, Türklere kapıları kapatıyorlar. Yabancı olan herkesi düşman ilan ediyorlar. Tüm Batı dünyasını yeni bir düşmana karşı harekete geçiriyorlar. Yıllarca sürecek ve Türkiye’yi hedef alacak topyekûn saldırıdan söz ediyorlar.
11 Eylül saldırılarından sonra ABD’yi rehin alan neocon aşırı sağ dalga, şimdi Avrupa cephesinde yoğunlaşıyor. Hollanda örneğinde olduğu gibi, hemen her siyasi parti aşırı sağ akımlara göz kırparak iktidar arar hale geldi. Sadece neoconlar değil, sadece Neonazi gruplar değil, merkez partiler bile aşırı sağ söylemlere teslim oldu. Avrupa genelinde, hemen bütün Avrupa ülkelerinde yeni bir ırkçı dalga güç kazanıyor. Faşizm, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’yı bir kez daha teslim alıyor.
Yeni faşizm dalgasına bir düşman lazımdı! Soğuk Savaş’tan hemen sonra “Batı, Komünizmi yendiği gibi İslam’ı da yenecektir” diyenler, İslam’a ve Müslümanlara küresel ölçekte savaş ilan edenler, üstelik bunu terörle mücadele olarak yutturanlar, şimdi yeni bir “tehdit”le mevzilerini güçlendiriyor. Bu sefer “Batı, büyüyen, yükselen, meydan okuyan Türkiye’yi yenecektir” demeye başladılar.
Terörizmle mücadele diyerek tüm Müslüman ülkeleri terörle diz çöktürmeye zorlayanlar, ülkelerimize, şehirlerimize terör ve şiddet salanlar, şimdi bütün güçleriyle Türkiye’ye saldırıyor. Ülkemizin kendini keşfetmesi, kendine gelmesi, tarihsel rolünü hatırlaması, yeni bir kimlikle ayağa kalkması ve İslam dünyasında ayakta kalan tek ve en güçlü kale olması onları korkutuyor.
Sokak terörüyle, etnik terörle, darbe girişimleriyle, işgal ve iç savaş senaryolarıyla çözemedikleri, zayıflatamadıkları, korkutamadıkları Türkiye’ye şimdi açık saldırı tehdidiyle korkutmaya çalışıyorlar. 16 Nisan referandumundan sonra, güçlü bir “evet” tercihinden sonra ellerindeki kartların zayıflayacağını bilenler, o gün gelmeden bütün güçleriyle yükleniyor. Avrupa kapılarını kapatıyor, bir “Türk tehdidi” paranoyası estiriyor. Irkçı dalgaya yem etmek için bu yeni korkuyu pazarlıyorlar.
11 Eylül saldırılarından sonra ”bu bir medeniyetler çatışmasıdır” diyenler, 16 Nisan referandumu öncesinde de Batı’ya Türkiye’ye kapılarını kapatma tavsiyesi yapıyor ve bir kez daha “bu bir medeniyetler çatışması olacaktır” diyor. 11 Eylül’den sonra Afganistan ve Irak’ı işgal edip birçok Müslüman ülkeyi iç savaşa sürükleyenler, şimdi açıktan Türkiye’yi hedef alıyor, FETÖ’süyle, PKK’sıyla birlikte saldırıyor. Medeniyetler çatışması tezini de “İslam iç savaşı” teziyle servis ediyor.
Olsun, biz Haçlı Savaşları’nı gördük. Onları Anadolu’ya gömmeyi bildik. Ardından çok parlak bir yükseliş dönemi yakaladık. Haçlı istilalarına alışkınız. Yarın, kısa zaman sonra ülkemize yönelecek “açık savaş” tehditleri dâhil her türlü senaryoya hazırız, hazır olmak zorundayız. Bu vatan, bir kez daha yeni bir tarihin başladığı topraklar olacaktır. Bu ülke, sadece kendisi için değil, bütün coğrafya için isyanın, direnmenin, mücadelenin ana cephesi olacaktır. Bu ülke asla diz çökmeyecek, pes etmeyecek, korkmayacak, yılmayacaktır.
Ama bu tarih, onların istediği seyirde gitmeyecektir. Irkçılığın, faşizmin esir aldığı Avrupa, tarihi düşmanlıklarını bugüne çağıracak, asıl savaşı kendi içinde yaşayacaktır. İki dünya savaşının da aslında Avrupa içi savaş olduğunu hatırlayın. “Bir daha savaşmayalım” diye kurdukları Avrupa Birliği’nin çözüldüğünü, parçalanmaya doğru gittiğini görün. Medeniyetler savaşı değil, asıl medeniyet içi çatışmanın Avrupa’da patlayacağını göreceksiniz. Yeni bir dünya savaşı patlayacaksa, Üçüncü Dünya Savaşı da yine bu kıtada, yine Avrupa iç savaşı olarak patlayacaktır. Bekleyin…