Sayı 849 - Sayı 849

İnsan ucuzlatılır. Yaptığı işler, ödediği bedeller, aldığı riskler, yıllarca sürdürdüğü mücadele, kavga değersizleştirilir, anlamı sorgulanır, piyasa malzemesi haline getirilir.

Özü kaybedenler, kaybettirmek isteyenler, küçük hesaplarla, küçük cümlelerle, dar, ufuksuz bakışlarla esaslı meseleleri gölgeler, hatta tehdit haline getirir; suçlar, aşağılar, mahkûm eder, gözden düşürür.

Öyle zaman gelir ki ülkenin, milletin, tarihin derin direncini temsil edenler, birer sinir uçları gibi Anadolu’nun en ücra köşelerini sessiz, beklentisiz, hesapsız şekilde bekleyenler, en olağanüstü şartlarda, kriz anlarında, buhran dönemlerinde, umutsuzluğun bütün ülkeyi kapladığı zamanlarda ayağa kalkarlar. Yeni bir nefes, direnç, umut dalgası yayarlar.

İşte o adamlar, işte o adamların izinden gidenler “üç kuruşluk adamlar” tarafından harcanırken, ucuzlatılırken, her türlü aşağılamalara maruz bırakılırken, üstelik bunu yaptıkları zaman korunurken üzülürsünüz, yüreğimiz dağlanır.

“Biz bu muyduk” dersiniz. “Bu adamlar için mi yol yürüdük, onlara yol açmak, menfaat tesis etmek, köşeleri teslim etmek için mi aç kaldık, yoksun bırakıldık, yoksul bırakıldık” dersiniz. İntikam beslemezsiniz ama acı duyarsınız, derin bir sızı hissedersiniz, “Yazıklar olsun” dersiniz.

Açgözlülüğün, sonradan görmeliğin, doyumsuzluğun türlü türlü örnekleri karşısında suskunluğu tercih edersiniz, geri durursunuz. Çünkü utanırsınız. Çünkü bu kadar küçülmeyi göze alamazsınız, o çirkefliğe bulaşmak istemezsiniz, kirlenmekten korkarsınız.

Bunu korkaklık sanırlar. “Onları sindirdik, ürküttük, tasfiye ettik, kenara attık” derler. Tam da bu dönemde bütün iktidar alanları önlerine serilir, daha bir azgınlaşırlar, daha bir çirkinleşirler, daha bir doyumsuzlaşırlar.

Oysa öyle değildir. O çelik yürekler, o çelik bilekler, onurlu insanlar sapasağlam yerindedir. Onların dizleri titremez, bastıkları yer sağlamdır, sarsılmaz. Çünkü onlar günlük çıkar hesaplarıyla, görgüsüzlüklerle, ellerine tutuşturulan üç beş kuruşla ikna olacak, kanacak, teslim olacak insan olmazlar, olamazlar.

Daha büyük kavgaları vardır. Yüz yılık hesapları vardır. Yeri geldiğinde konuşmayı da kavgayı da yapacaklardır. Beklerler, ne zaman sahaya çıkacaklarını bilirler. Ama bir karar verdiler mi, harekete geçtiler mi, sahaya çıktılar mı asla geri adım atmazlar.

Ülkemizin bilge insanları, büyük hesapların adamları, kuşatıcı bir merhamet, zapt edilemez öfkeye sahip insanları zamanı gelince yine konuşacak. Ama o zamanı kendileri belirleyecek. Bugün kendilerini ucuzlatıp çirkef bir dille hedef alanlar gün gelecek o yumruklardan nasiplenecek. Yakın zamanda sokakta yüzlerine tükürülecek insanların bu mücadeleyi yargılamalarının, küçümsemelerinin, tehdit ilan etmelerinin hesabı sorulacak.

Bu hafta Gerçek Hayat size bir hikâye anlatacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aktardığı, bizim de peşine düştüğümüz Abdülmecit Yücel’in hikâyesi. Dikkatle okuyun. Bugünün gözüyle bir kez daha bakın. Bugünlerde kimlerin hatıraları, mücadelesi üzerinde kimlerin tepindiğini siz de göreceksiniz.

Benzer konular