Masumlar şehri Halep ve 21. yüzyılın felaketi
Ne yapalım biz? Şimdi ne yapalım?
Halep için ağıt mı yakalım? “Bir savaştı ve kaybedildi” mi diyelim? Bütün bu acılara, çirkinliklere, cinayetlere, bir şehrin içindekilerle birlikte imha edilmesine “kader” mi diyelim?
Şehirden kaçanların otobüslerini durdurup kurşuna dizenleri, şehrin yıkıntıları arasında insan avlayanları, Halep’i Moğolların ve Haçlıların yıktığı şehirlerden beter edenleri nasıl analım? Onlara ne isim verelim, ne diyelim?
Kurşunlarını, tankını, topunu, füzesini, bütün intikam ve vahşet duygularını bu şehre, insanlarına, masumlara çevirenleri tarihe mi gömelim? Bu çıldırmışlığı İslam adına, mezhep adına satanları, pazarlayanları nasıl lanetleyelim?
Yoksa öfke mi biriktirelim? Bu tarifsiz acının beslediği intikam duygusuna mı sarılalım? Hangi soğukkanlı cümlelerle, hangi siyasi analizlerle, hangi stratejik gerekçelerle hangi cümleleri kurabiliriz artık?
Mazlumların zalimleştiği bir çağda yaşıyoruz. Mustazaf söylemini en çok kullanan ülkenin, rejimin, İslam adına devrim yaptığını söyleyen bir devletin Müslümanlara, insanlara, bir şehrin ve ülkenin sakinlerine, sadece zulme karşı çıkanlara, sadece özgürlük isteyenlere, sadece daha iyi yaşam peşinde gidenlere, sadece alçak bir rejimden kurtulmak isteyenlere reva gördüğü bu zulme, bu kıyıma, bu insanlık suçuna nasıl karşı durulur?
Biz bu coğrafyayı, bu toprakları, bu kadim şehirleri, bu insanlık yuvası toprakları asırlarca hep dışarıdan saldırılara karşı koruduk. Onların kıyımlarına, katliamlarına direndik. Onların ülkelerimizi parçalamasına, şehirlerimizi harabeye çevirmesine karşı direndik. Son yirmi yılda, yepyeni bir istila dalgası ülkelerimizi, coğrafyamızı sarsarken hep birlikte ortak bir söylem, ortak bir duruş sergileme mücadelesi verdik. Çünkü ülkelerimiz işgal ediliyor, insanlarımız katlediliyor, sadece Müslüman olduğumuz için ağır işkencelere maruz kalıyorduk.
Ama şimdi içeriden vuruluyoruz. Sırtımızdan hançerleniyoruz. Büyük bir kalleşlikle yüz yüzeyiz. Irak’ta mezhep savaşı için var gücüyle çalışan Tahran rejimi, Irak’ta işgalci ülkelerden daha fazla insan öldüren Tahran rejimi, aynı yöntemi Suriye’de deniyor. Mezhep savaşını Suriye topraklarına yayıyor, bu kirli söylem üzerinden örgütlediği çeteleri Müslümanların üzerine salıyor. Saddam Hüseyin idam edildi, hemen ardından mazlumların nasıl zalimleştiğine tanık olduk. Şimdi bu zalimliğin zirvesine Suriye’de, Halep’te tanık oluyoruz.
Hiçbir hatası, hiçbir günahı olmasa bile İran rejimini, sadece Halep’e reva gördüğü yıkım yüzünden, Halep halkına reva gördüğü zulüm yüzünden hiçbir zaman aklamayacağız. O mezhep soykırımını hiç unutmayacağız. Biz unutmayacağız ama bu şehrin hafızası, kimliği, intikamı da Tahran rejimini bir yerde yakalayacak ve bir gün hesabını soracaktır.
Ağıt yakmayacağız. Masumların safında olmaya devam edeceğiz. Ama öfke biriktireceğiz. Onlar gibi mezhepçi dil asla kullanmayacağız. Onlar gibi İslam adını masumların kanıyla kirletmeyeceğiz. Ama İran’ın bölgesel işgal planlarına karşı, bu Fars yayılma haritasına karşı, “İslam iç savaşı” tahriklerine karşı yılmadan mücadele edeceğiz, coğrafyanın daha da kenetlenmesi için daha çok emek harcayacağız.
Evet, Halep, masumlar şehri, 21. yüzyılın yıkımını, felaketini yaşıyor. Bunun sorumlusu tartışmasız İran rejimidir. Ve biz bunu hiç unutmayacağız.
İbrahim Karagül
Gerçek Hayat Dergisi Genel Yayın Yönetmeni