Sayı 842 - Sayı

ABD ve NATO’dan itiraf: 15 Temmuz’u biz yaptık

15 Temmuz’dan on üç gün sonra, ABD’nin CENTCOM komutanı Joseph Votel, “Türkiye’deki müttefiklerimiz, ortaklarımız gözaltına alınıyor” diyerek bütün ülkeyi şok etmişti. Daha yaralarımızı yeni sarıyorduk. Acılarımız çok tazeydi. Ülkemiz derin bir uçuruma sürüklenirken son anda kurtarılmıştı. Şehitlerimize ağlıyor, 15 Temmuz gecesi yaşadıklarımızın öfkesinden hâlâ titriyorduk.

Tehlikenin, tehdidin, saldırının nereden geldiğini biliyorduk. Açık konuşamıyorduk ama her şeyi en ince ayrıntısına kadar biliyorduk. Öfkemizi içimize gömüyor, susuyorduk. İçerideki sıcak gelişmelerle ilgileniyor, durumu toparlamaya çalışıyorduk. Birkaç gün sonra “suçüstü” hallerini yazmaya, konuşmaya başladık. ABD, NATO, AB’li müttefik ülkeler o gece Türkiye’yi vurmak için anlaşmış ve vurmuşlardı. Şaşkındık. Müttefiklerin böyle açıktan saldırı yapacağını düşünememiştik. Onların ne olduğunu biliyorduk ama bu kadarını beklemiyorduk.

FETÖ onların istihbarat ağıydı, silahlı güçleriydi, içerideki terör örgütleriydi. FETÖ üzerinden Türkiye’ye savaş açmışlardı. Haftalar sonra 15 Temmuz’la ilgili çekingen açıklamalar yapmaya başladılar, zoraki ziyaretlere geldiler. Ama biz onların ne olduğunu onlarca yıldır biliyorduk. Daha önceki darbeleri nasıl yaptıklarını, Türkiye’yi iç çatışmalara nasıl sürüklediklerini, son dönemde PKK ile nasıl ortak olduklarını, Türkiye’nin uğradığı saldırılar ve tehditler karşısında bir kez bile destek olmadıklarını biliyorduk. İçeride FETÖ ve PKK, dışarıda PYD ve DEAŞ’la çalışıyorlardı. Dünyanın en büyük askeri ittifakı terör örgütleriyle iş tutup kendi üyesini öldürmeye çalışıyordu.

ABD basını, Avrupa basını bu suçlamalarımızdan çok rahatsız oldu. Suçluydular ama bunu kimsenin dile getirmesini istemiyorlardı. ABD’li siyasetçiler, sözcüler “darbenin arkasında onlar var” diyenleri şikâyet ediyor, Türkiye’yi ABD aleyhine kışkırtmakla suçluyordu. Şikâyet ettikleri aslında bizdik. Çünkü bu gerçekleri en yüksek sesle haykıranlar bizdik. Onlar imaj derdindeydi, biz ülke derdindeydik.

Geçtiğimiz hafta ilginç bir şey oldu. NATO’da görevlendirilmiş, 15 Temmuz’dan sonra birçoğu firar etmiş FETÖ’cü subaylar bir açıklama yaparak “NATO bizi sattı” dediler. Bu, darbenin kimin planı olduğuna dair ilk itiraftı. O suçüstü hali resmileşiyordu. Ortaklar birbirini gammazlıyordu. NATO onları kullanmış, başarısız olunca da gözden çıkarmıştı. Birçok FETÖ’cü subay, darbe girişiminden sonra ABD’ye, İngiltere’ye, Almanya’ya ve diğer Avrupa ülkelerine kaçtı. Oralarda korumaya alındılar. Ama yetmemiş olacak ki NATO’daki vatan hainleri satıldıklarını açıklamak zorunda kaldı. Belli ki daha fazla koruma istiyorlardı.

Bir gün sonra NATO Avrupa Müttefik Kuvvetleri Komutanı Curtis Scaparrotti duruma el koydu ve derhal Türkiye’yi suçlayan bir açıklama yaptı. FETÖ’cü subayların tutuklanmasından, tasfiye edilmesinden derin kaygı duyduklarını söyledi. O askerlerle gayet uyumlu çalıştıklarını da eklemeyi ihmal etmedi. Sanırım birileri o komutana bir talimat verdi ve bu mesajı yayınlattı. Çünkü bir gün önce FETÖ’cü subayların yakınmaları, suçlamaları yayınlanmıştı.

Ne garip değil mi? ABD, NATO ve FETÖ hep birlikte Türkiye’ye saldırmış ve yenilmişlerdi. Bütün bu açıklamalar o kirli, o kanlı ittifakın, ortaklığın, işbirliğinin kanıtı olmaktan başka ne anlam ifade ediyor?

Peki, darbenin üst aklı dediğimiz o merkezler, 15 Temmuz’dan sonra Türkiye içinde kimlerle iş tutmaya başladı? Suriye’de PKK/PYD’yi ortak ilan ettiler, acaba Türkiye’de kimlerle ortak iş yürütüyorlar?

Yoksa yeni saldırı dalgası bu yeni ortaklıktan mı gelecek?

İbrahim Karagül 

Gerçek Hayat Dergisi Genel Yayın Yönetmeni 

Benzer konular