Musul ve Kerkük: Türkiye o haritaya müdahale eder
Suriye’de Fırat Kalkanı, ABD eliyle yürütülen ve Türkiye’yi hedef alan terör koridoru, Halep’teki katliamlar, Türkiye-Rusya yakınlaşması derken bir anda Musul operasyonu ve Irak sahnenin önüne geçti. Kendini bir gecede DAEŞ’e teslim eden Irak ordusu, iki yıllık hazırlıktan sonra büyük bir gürültüyle operasyonun başladığını duyurdu. Askeri konvoylar, ardı ardına yapılan meydan okumalarla Bağdat yönetimi Musul’a yöneldi.
Şii ağırlıklı Irak ordusunun Sünni Musul’a müdahalesi “mezhep savaşı” korkusunu tekrar gün yüzüne çıkardı. Bu algıyı ortadan kaldırmak için Mesut Barzani’nin peşmergeleri ile Musul eski valisi Nuceyfi’nin Ninova Birlikleri de operasyona katıldı. Bir süre sonra bunun bir proje ve algı çalışması olduğu ortaya çıktı. Musul’un çevresinde operasyon yapanlar Barzani peşmergeleriydi ve Türk medyasında müthiş bir peşmerge romantizmi başlatıldı.
Bizler “DAEŞ ne yapacak, şehir savaşı yaşanacak mı” diye tartışırken Bağdat’tan şok edici bir haber geldi. Mahkeme kararıyla Nuceyfi hakkında tutuklama kararı çıkarılmıştı. Bu siyasi kararın gerekçesi ise Nuceyfi’nin Türkiye ile işbirliğiydi! Bağdat, Türkiye karşıtı ateşli konuşmalar yapıyor, Türkiye’ye yakın kim varsa hedef alıyordu. Bunu, “Musul operasyonu mezhep savaşı eksenli” tezini güçlendirmeyi göze alarak yapıyordu.
Bazıları, Musul meselesinin DAEŞ meselesi olmadığını, çokuluslu bir operasyon ve harita/ demografi planlaması olduğunu, operasyon sonrası kentin Irak- Barzani yönetimine devredileceğini, Türkiye’nin özellikle dışarıda tutulduğunu söylüyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise meydan okuyor, “Sahada da masada da olacağız” diyordu.
Operasyon, askeri açıdan başarılı değildi ama tartışmalar kıyameti kopartacak cinstendi. Fakat daha fazlası oldu. Onlarca ülkenin destek verdiği Musul koalisyonu ne yapacak diye beklerken, DAEŞ Musul’da nasıl direnecek diye beklerken bir sabah kalktık ve DAEŞ’in Kerkük’ü bastığını haber aldık. Örgüt tüm dünyayı ters köşeye yatırmıştı. Cuma günü Kerkük, Musul’un da önüne geçti ve “mezhep krizi” daha da büyüdü.
Barzani ve Talabani alarma geçti. İran ve Bağdat, tamamen mezhepçi intikama şartlanmış Haşd-i Şabi teröristlerini Kerkük’e yönlendirirken Kürt gruplar da PKK’yı Kerkük’e taşıdı. Musul ve Kerkük hem etnik hem mezhep savaşının merkezi olarak planlanmış gibiydi.
Neler oluyordu?Türkiye neden dışarıda tutuluyordu? DAEŞ üzerinden ne tür bir oyun sahneleniyordu? Ülkeler savaşı şehirler savaşına mı dönüyordu? Bölgede yeni harita çalışmaları ABD ve İran’ın tezlerine göre mi biçimleniyordu?
Her ne oluyorsa, ABD bu oyunun, Türkiye-İran geriliminin, Ankara- Bağdat krizinin merkezinde miydi? Örgütler üzerinden kadim şehirlerimiz kana bulanacak, buralarda tezgâhlanan mezhep savaşının sınırları ülkeleri aşacak mıydı?
Türkiye, hem Suriye’de terör koridorunu boşa çıkarmaya ayarlı Fırat Kalkanı Harekâtına devam ediyor, hem de Irak’ta tezgâhlanan yeni oyunla mücadele etmeye çalışıyor. Son Musul oyunu, hemen arkasından başlayan Kerkük krizi tamamen Irak’ı işgal edenlerin tezgâhıdır. DAEŞ bahanedir, Bağdat’ın öfkesi de yapaydır. Musul ve Kerkük, örgütler üzerinden ikinci kez işgal edilmekte, Türkiye’ye karşı bölgede yeni bir harita uygulanmaktadır. ABD’nin PKK ile Suriye’de yürüttüğü Türkiye karşıtı tezgâhın Irak ayağı harekete geçirilmiştir. Bu iki şehir üzerindeki bütün senaryo Türkiye’ye karşıdır!
Ama Türkiye bu haritaya müdahale edecektir. Tarih bunu görecektir.
İbrahim Karagül
Gerçek Hayat Dergisi Genel Yayın Yönetmeni