Biz o çağrıları boşuna yapmadık
Gerçek Hayat’ın editör yazılarında aylarca çağrılar yaptım. Hemen her hafta, büyük bir tehlikeden, bu tehlikeye hazır olmaktan, öz savunma için teyakkuz halinden söz ettim. Fert fert, ev ev, sokak sokak, mahalle mahalle, şehir şehir direniş hatları, kaleleri oluşturmanın nasıl bir zorunluluk haline geldiğini anlattım.
İki yıldır Yeni Şafak’ta, aylardır da Gerçek Hayat’ta “Acımasız direniş” sloganını yaymaya, belleklere işlemeye çalıştım.
Endişeliydim, yaklaşanları tahmin ediyordum, görüyordum. Türkiye için tehdidin müttefiklerinden geldiğini yazan tek kişiydim. Bir darbe girişiminden öte, iç savaş, ülkeyi Anadolu’ya hapsetme ve parçalama senaryosunun sinsice işlendiğini fark ediyordum. Bu tehditleri daha önce Irak için, sonra Suriye için hissettim ve ilk zamanlar hep bu yönde yazılar yazdım. Ama işin mahiyeti çok büyüktü. Bütün coğrafya için hazırlıklar yapılıyor, haritalar çiziliyordu.
Şahsen, bir kişi olarak yapılabilecek bütün uyarıları, çağrıları yaptığıma inanıyorum. Yeterince etkili olamadık, sesimiz kısık çıkıyordu, ülkeyi gündelik tartışmalara boğanları sesi bizimkinden daha gürdü. Birçok siyasi, bunları afaki olarak değerlendiriyor, bilmiş tavırlarla küçümsüyordu.
15 Temmuz’da yaşadığımız şey, her ne kadar “darbe girişimi” olarak tanımlanmış olsa da aslında bir iç savaş provasıydı. Gezi olaylarından, 17 Aralık’tan, Güneydoğu’daki hendekli işgal girişiminden bu yana gelen şey aslında darbe değildi, Türkiye’yi imha planı, Türkiye cephesini açma girişimiydi. Geriye dönüp yazılara baktığımda, bugün için yazılacak pek de bir şey kalmadığını, bugün yazılması gerekenlerin büyük çoğunluğunun zaten yazılmış olduğunu görüyorum.
Ama benim korkum yalnızca bununla, 15 Temmuz darbe girişimiyle sınırlı değil. Endişelerimi paylaşmam, bir karamsarlık dalgası yaymak ya da toplumsal psikolojiye zarar vermek amacı gütmüyor. Acı verici de olsa gerçeği bilmenin en büyük hazırlık olduğuna inanan biriyim. Gelene hazır olmalıyız. Gelene hazırlıklı olmalıyız. Şunu açıkça ifade edebilirim ki gelen, planlanan sadece 15 Temmuz kadar değil.
İçeriden ve dışarıdan işgal girişimi devam edecektir. Çünkü biz 15 Temmuz’da, o kanlı gecede sadece iç savaşa hazırlık senaryosunu, Türkiye’yi Anadolu’da boğma planını boşa çıkarmadık, çok acı bir gerçeği daha keşfettik: Türkiye zaten işgal edilmiş, içeriden çökertilmiş, ele geçirilmiş ve biz ülkeyi, devleti, şehirlerimizi, kardeşliğimizi yeniden ele geçirme mücadelesi veriyormuşuz. FETÖ üzerinden, PKK üzerinden, diğer örgütler üzerinden, içerideki entelektüel teröristler üzerinden bir iç işgal süreci çoktan başlatılmış, belli bir noktaya getirilmiş, son darbe de 15 Temmuz’da vurulacak, Türkiye ele geçirilecekmiş.
Bizler farkında bile olmadan, uzunca bir süredir bir tür kurtuluş mücadelesini zaten veriyormuşuz. İçeriden işgali sona erdirme, tam bağımsız Türkiye’yi inşa etme çabası içindeymişiz. Bölgesel düzeyde etki alanımızı genişletirken, coğrafyamızla yeniden buluşurken, yarının büyük Türkiye’sinin hesaplarını yaparken birileri bizi içten içe kemiriyor, sinsi sinsi işgal ediyormuş.
Silopi’de, Nusaybin’de teröre karşı savaşıyorken aslında işgal edilen toprakları geri alıyor, ülkenin bir bölümünü işgalden kurtarıyormuşuz. Suriye’de muhaliflere destek verdiğimizi zannederken aslında Kuzey Suriye’de bir başka devlet PKK devleti kuruluyormuş. Sınır boyunda görevli FETÖ subayları bu örgütlerle iç içeymiş, Türkiye’yi güneyden işgal hesapları yapılıyormuş. ABD yönetimi, FETÖ ile, PKK ile, IŞİD ile birlikte Türkiye’yi kuşatıyor, çevreliyor, 15 Temmuz müdahalesine hazır hale getiriyormuş.
Biz büyük Türkiye için kelle koltukta yazılar yazarken, sözler üretirken, bir yol çizmeye çalışırken, gecemizi gündüzümüze katarken ABD istihbaratının yönettiği FETÖ’nün işadamları, şirketleri ülkenin bütün zenginliğini ele geçiriyor, iç işgal için finansal hazırlık yapıyor, bu mali gücün bir bölümünü PKK terörüne aktarıyormuş. Biz Anadolu yükselişi, ekonomisi derken aslında o Anadolu’da beslenen şirketler, işadamları ülkeyi ABD’ye peşkeş çekiyor, bir tür vatan haini sınıfı üretiyormuş.
Yazacak o kadar çok şey var ki… 15 Temmuz gerçeğini sulandırmaya, unutturmaya dönük zihin karartıcı operasyonlar yürütüledursun, birileri daha bir ay geçmeden kişisel hesaplarla şehitlerin üstünde tepinedursun, aslında gizli gizli darbecilerle ortak olanlar 15 Temmuz direnişine sahip çıkadursun, biz bu tarihi bütün detaylarıyla yazacağız, bunu bir vatanseverlik bilinci olarak hep hissedeceğiz.
Şimdi, 15 Temmuz sonrası gelecek olanlara hazırlık dönemi. Ve ben bir daha “Acımasız direniş” çağrımı yineliyorum. Suikastlara, iç savaş girişimlerine, kutsallara yönelik sabotajlara; güneyden gelecek işgal girişimine, kimlik çatışmalarına karşı tek vücut olmaya çağırıyorum.
Asla unutmayın ve asla “bitti” demeyin.
İbrahim Karagül
Gerçek Hayat Dergisi Genel Yayın Yönetmeni