Avrupa iç savaşına giden yollar açıldı
İngiltere’de Cuma günü yapılan referandumda Avrupa Birliği’nden ayrılma kararı çıkması, çok derin bir jeopolitik değişimin başlangıcı olacak. Kuzey Avrupa ile Kıta Avrupa arasındaki ayrışma, zamanla, sadece ekonomik alanda değil, Avrupa içi ve dünyaya yönelik politik tavırlarda da kendini hissettirecek. Belki de bir uçuruma neden olacak.
Birleşik Avrupa düşüncesi, İngiltere’nin bu kararıyla tarih olmuştur. Çünkü çözülme, İngiltere ile sınırlı kalmayacak gibi görünüyor. Birleşik Avrupa’nın yükünü çekmek istemeyen veya sorumluluğu altında ezilen ülkeler, özellikle de Güney Avrupa ülkeleri “ayrılma” rüzgarlarının etkisi altında kalacak. Baltıklardan Suriye sınırına uzanan geniş coğrafya için, bir nevi yeni Roma İmparatorluğu için gerileme dönemi başlamıştır.
Eğer Avrupa Birliği bir Alman projesiyse, eğer Alman-Fransız ekseni yani Kıta Avrupası projesiyse bundan sonra Kuzey ve Güney Avrupa ile Merkez Avrupa arasındaki ayrışmanın dramatik sonuçlarını göreceğiz. Aşırı sağın yükselmesi de bu ayrışmayı derinleştirecek, Avrupa Birliği düşüncesini daha da zayıflatacak. Bir çok Avrupa ülkesi, birlik politikalarından çok kendi milli politikalarına yönelecek, kendi içine ve özüne dönmeye çalışacak.
Aslında AB projesi 11 Eylül’den sonra motivasyonunu kaybetti. Avrupa değerleri dediğimiz ve elli yıldır mücadelesi verilen her şey, birkaç yıl içinde terk edildi. Birlikte yaşama, insan hakları gibi değerlerin yerine paranoyak güvenlik politikaları ikame edildi. Yabancılara, mültecilere karşı faşizan yasalar çıkarıldı. Avrupa İslam’la çatışma tuzağına düştü ya da düşürüldü. Aşırı sağ devlet eliyle beslendi, bununla birlikte İslam ve yabancı düşmanlığı yine devlet eliyle güçlendirildi.
Ekonomik anlamda ise, son yıllarda yaşanan kriz, hala çözülemedi. Sadece Almanya kendini koruyabildi ama güney Avrupa ülkeleri krizden kurtulma yolu bulamadı. Mesela Yunanistan’da yaşanan krize müdahale biçimi bir tür Alman emperyal duruşu şeklinde oldu ve öfkeye yol açtı. İtalya ve İspanya gibi ülkeler ise, AB ruhunun kendi ekonomik geleceğini koruyamayacağı kanaatine vardı. Bunlar gibi daha birçok mesele, AB’nin ekonomik büyüsüne ağır darbeler indirdi. O büyü bozuldu.
AB temelinde jeopolitik bir projedir. Avrupa’yı birleştirme düşüncesidir. Birleşemeyen, yakınlaşamayan Avrupa savaşacaktır, kavga edecektir, çatışacaktır. Avrupa içi rekabet kıta ülkeleri için en büyük tehlikedir ve her durumda büyük savaşlara neden olmuştur. Birinci ve İkinci Dünya savaşları Avrupa içi rekabetin sonuçlarıdır. AB düşüncesi ise, Üçüncü Dünya Savaşı’nı önleme çabasından kaynaklanmıştır. Bugüne kadar başarı sağlanmış, krizler, çatışmalar, kavgalar ertelenmiştir. İngiltere gibi, Avrupa’nın üç büyük ülkesinden birinin ayrılması ve Birlik ekseninden uzaklaşması, rekabetin ve çatışmaların kapısını aralamıştır. Bundan sonra yepyeni bir Avrupa haritası şekillenecektir. Bu, parçalanan Avrupa haritası olacaktır.
Tam da bu dönemde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın; “Bizi Müslüman olduğumuz için almıyorlar. Gerekirse biz de referanduma gider, halkımıza sorarız” mealindeki sözlerini de şimdilik bir kenara not etmekte fayda var. Türkiye, gerçekten Müslüman olduğu için birliğe alınmamış, sürekli riyakarca oyalanmıştır. Hiç bir zaman da alınmayacaktır.
Birlik düşüncesine kültürel kimlik, Hristiyan kimliği açısından bakanlar için bu imkansızdır, intihardır. Jeopolitik açıdan bakanlar içinse Türkiye hazmı zor, kontrolü zor ve güçlü bir ülkedir. Bu yüzden onlar da alınmaması taraftarıdır. Bu aşamadan sonra AB’ye üyelik Türkiye için yeni bir vesayet, küçülme anlamı taşımaktadır. Kıtalar aşan bir ülke haline gelen Türkiye için de üyelik intihar anlamına gelmektedir ve bu düşünce kesinlikle terk edilmelidir.
Biz, bu coğrafyanın insanları dünyanın çatışma merkezi haline getirildik. Yeryüzünün bir başka bölgesinde sıkıntı oluşmadan bu krizlerden kurtulma şansımız olmayacaktır. Atlantiğin iki yakasında ya da Pasifik’te çıkacak yeni krizler, bizim coğrafyayı rahatlatacaktır. Avrupa içi rekabet bizi rahatlatacaktır. Başka türlü bizim üzerimizden ellerini çekmeyeceklerdir. Bu yönüyle bakıldığında Avrupa için sorunlar bizim coğrafyanın lehinedir.
Bırakın kendi sorunlarıyla uğraşsınlar. Biz de kendi yolumuza gidelim. Son on yıldır AB’nin bölge politikaları Türkiye’nin aleyhine olmuş ve ülkemize çok zarar vermiştir. İç savaş senaryolarından teröre ve terör örgütlerine kadar her şeye destek veren bir “müttefik” görüntüsü, coğrafyamıza ve bize çok yıkımlar yaşatmıştır. Bu yalan rüzgarına artık son verilmelidir.
AB ile özel bir statü üzerine görüşülebilir. Ancak tam üyelik konusu kesinlikle rafa kaldırılmalıdır. Artık tam üye olunacak bir Avrupa Birliği de kalmamıştır. Bundan sonrası Almanya’nın meselesidir.
Almanya’nın da yakın müttefikleriyle yola devam etmekten başka seçeneği kalmamıştır. İşte tam da bu nokta, Avrupa içi çatışmaların başlangıç noktası olacaktır.
Defalarca dile getirdim: Savaş bizim coğrafyada yaşanıyor olabilir. Ancak dünyayı buhrana sürükleyecek asıl büyük kriz, Avrupa’da patlayacaktır.
İbrahim Karagül
Gerçek Hayat Dergisi Genel Yayın Yönetmeni