Geriye bakmak intihardır, Türkiye’nin küçülmesidir
Hangi ülkeye bakarsanız bakın, birinci önceliği bizim coğrafyadır.
Ülkelerimiz, insanlarımız, kültürümüz, gündelik hayatımız, zenginliğimizdir. Bütün bunları hırpalamak, ayrıştırma ve yabancılaştırmadır; kimliklerimiz üzerinden çatıştırma projeleridir. ABD’ye bakın, Rusya’ya bakın, Avrupa’ya bakın, hatta sınırının bir kilometre ötesiyle ilgilenmiyor görünen kuzey ülkelerine bakın.
Hepsinin ortak hedefi bu coğrafyadır, buralarda çıkaracakları krizlerdir, savaşlardır, ülkelerin parçalanması ve harita taslaklarıdır. Bu bir kötümserlik değil, paranoya değil, yaşadığımız yüzyılın acı gerçeğidir. Bu gerçeği şimdi fark edemezsek, küçümsersek, bize 20. yüzyılın başlarında yaptıklarını yine yaparlar.
Bunu yapmak istiyorlar, zihinlerinde bu var unutmayın. Son yirmi yıldır, bölgeye yoğun şekilde ihraç ettikleri bütün projeler, programlar, güvenlik eksenlidir ve istisnasız hepsi çözmeye, ayrıştırmaya, çatıştırmaya dönüktür.
Hangi ülkeye bakarsanız bakın, bütün bu karmaşa, hesap, entrika ve yıpratıcı politikaların birinci hedefi aynı zamanda Türkiye’dir. Coğrafyaya dönük hesapların merkezinde Türkiye vardır. Yüz yıl boyunca yönettikleri, kontrol altında tuttukları ülkenin ellerinden kayıp gitmesine, coğrafyayı toparlamasına, kendileri için tehlike oluşturmasına dair korkularla biçimlendirilmiş senaryolar vardır. Bunlar bazen demokrasi, bazen özgürlük, bazen refah üzerine kurulu tahrik edici projelerdir. Bazen de korku, tehdit, şantajla bezenmiştir.
İç politikayı dizayn etmek için, Türkiye’de iktidar yapısını biçimlendirmek için kullanmadıkları yöntem kalmamıştır. Etnik kimlik, mezhep kimliği, sosyal problemler, terör, sokak isyanları, ekonomik ve siyasi şantajlar. Sadece son on yıla bakın, bunların hepsi denenmiştir ve hâlâ denenmektedir.
Görmüyor muyuz yıllardır bir etnik savaşla meşgul edildiğimizi? Görmüyor muyuz ne kadar terör örgütü varsa eğitildiğini, silahlandırıldığını, finanse edilip Türkiye’nin üzerine salındığını? Bunu yapanlar müttefiklerimiz, başka bir tehdide karşı ortak hareket ettiklerimiz, Avrupa Birliği formatı altında birleşmeye çalıştıklarımız.
Görmüyor musunuz, sınırlarımızı ne hale getirdiklerini, bütün örgütleri bu bölgeye yığdıklarını, füzelerle donattıklarını, biri yorulunca diğerini devreye aldıklarını. Güneyimize kalın bir duvar örmeye çalışıyorlar. Kuzey Suriye Koridoru dediğimiz şey, Türkiye’ye boğma planıdır. Suriye ile, Irak’la, İran’la, neredeyse bütün komşularımızla ama özellikle Müslüman ülkelerle aramıza kalın siyasi duvarlar ördüler. Bu yüzden biz bu bölgeleri daha yirmi yıl önce yeniden öğrenebildik.
Oysa yüzlerce yıllık komşularımızdı, ülkelerimiz, evlerimiz, mahallelerimiz aynıydı. O siyasi duvar bugün güvenlik duvarına dönüşüyor, aynı zamanda bir siyasi haritaya dönüşüyor. Dikkat edin, Rusya’yla aramıza kalın bir duvar çizildi, İran’la aramıza kalın duvarlar çiziliyor, güney sınırlarımızın tamamı askeri alanlara, cephelere dönüştürüldü.
Türkiye’yi boğmak değilse nedir bu? Sadece Batı’ya dönük kapıyı açık bırakıyorlar. O kapı bize kapanmayacak çünkü o kapı bizi denetleme, yönetme, kontrol altına alma kapısı, müdahale kapısı olacak.
Erdoğan’a öfkeyi Türkiye’ye öfke olarak görün. Türkiye’ye öfkeyi coğrafyaya öfke olarak görün. Coğrafya ile hesaplaşmayı, bin yıllık siyasi hesaplaşmanın bugüne taşınması olarak görün. “Türkiye devrimi” diyoruz ya, onlar da bunu öyle görüyor ve bunu bitirmeye çalışıyor. Biz, bu yolu yürüyeceğiz, ayakta kalacağız, asla diz çökmeyeceğiz. Biz, Selçukludan bu yana aynı yolda devam ediyoruz. Coğrafya var oldukça, biz var oldukça bu hesaplaşma bitmeyecektir.
Öyleyse güçlü olmak zorundayız. Ayakta kalmak zorundayız. Siyasi akıl olarak, ekonomik iktidar olarak, kültürel meydan okuma olarak bu mücadeleden, hesaplaşmadan asla geri adım atmamalıyız, atamayız. Bu aşamadan sonra geriye bakmak intihardır, ölümdür, Türkiye’nin parçalanmasıdır, küçülmesidir.
Bu hesaplaşma için çevremizde kurulan ittifaka iyi bakın. İçeride oluşturulan cepheye iyi bakın. Siyasi, ideolojik, kültürel açıdan asla bir araya gelmemesi gerekenler tek bir cephede toplanıyor. Öyleyse Türkiye’nin ana omurgasını oluşturan tarih yapıcı irade ve güç, bu işin bir ülke savunması olduğu bilinciyle hareket etmeli. Böyle bir savunmanın, hesaplaşmanın ideolojisi yoktur, sadece hedefi vardır. O hedef, yeni bir Türkiye inşa etmektir. 20. yüzyıl için dizayn edilen Türkiye’ye takılıp kalanlar ne bu hesaplaşmayı, ne de 21. yüzyılın şartlarını anlayacaktır. Onlar kaybedecektir. Oraya takılan herkes kaybedecektir.
Biz, Gerçek Hayat’ı böyle bir bilinçle hazırlıyoruz, yayınlıyoruz. Türkiye’nin, Anadolu’nun, coğrafyanın direnç adacıklarından biri olarak inşa ediyoruz. Ve kabul görüyoruz. Gerçek Hayat, her geçen hafta güçleniyor, abone sayısı artıyor, yayın etkisi genişliyor. Elbette biz de bu kabule göre hazırlıklar yapıyoruz. Gerçek Hayat’ı, çok daha etkili bir yayın organına dönüştürmek için projeler üzerinde çalışıyoruz ve inşallah bunu başaracağız.
Haftaya görüşmek üzere…
İbrahim Karagül
Gerçek Hayat Dergisi Genel Yayın Yönetmeni