Biz ülkeye diz çöktürmek isteyenlerin acziyetini izliyoruz
Kim nasıl bir tanım yaparsa yapsın, Türkiye 17-25 Aralık’ta bir darbe girişimi atlatmıştır. Devletin kılcal damarlarına sızan ihanet şebekesinin içeriden ve dışarıdan ortaklaşa bir proje uygulayarak, önce siyaset kurumunun işlevselliğini kilitleyip sonra da ülkeyi yönetenleri hapse atma planları tek tek deşifre oldu.
Türkiye tarihinde ilk kez bir cemaat üzerinden darbe ve rejim değişikliği projesi uygulanmak istendi. Darbe çetesinin, hayali terör örgütü isimleri üreterek Cumhurbaşkanı Erdoğan, yakın çevresi, siyasetçi, gazeteci, yazar, STK temsilcileri ve iş adamlarının aralarında bulunduğu binlerce kişiyi 3 yıl boyunca dinlemesi günlerce tartışıldı. Yeni Şafak gazetesinde yayınladığımız ve 7 bin kişinin ‘Selam Terör Örgütü’ iddiası ile dinlendiğini ortaya çıkartan bilgi ve belgeler, ülke olarak atlattığımız büyük tehlikeyi gözler önüne serdi.
Bu büyük kumpasın ortaya çıkmasının üzerinden iki yıl geçti ve “Selam Tevhid” davasının ilk duruşması geçtiğimiz hafta yapıldı. Arkadaşımız Emeti Saruhan yakından takip etti. Gördük ki, bu ülkeye diz çöktürmek isteyen döneminin egemenleri, büyük bir acziyet içinde kendi dertlerine düşmüş haldeler. Kıvranıyorlar, çırpınıyorlar, kendilerini kurtaracak bir açık arıyorlar. Söz artık yargıda ama bizler gözlerimizi bu davadan asla ayırmayacağız.
MİT TIR’larının durdurulması ihaneti ile bağlantılı olan Selam Tevhit dosyası, uzun bir süre daha gündemimizden düşmeyecek. Kökeni 28 Şubat sürecine dayanan bu hayali örgüt üzerinden nasıl bir ‘acem oyunu’ oynanmak istendiğini okuyacağınız kapak dosyamız, aynı zamanda kronolojik bir belge olarak da kayıtlara geçecek.
Ve Halep… Kobani olayları ile gözleri kör edilmek istenen Türkiye, Suriye ve Irak’ta yapılması planlananları da göremedi. Türkiye’nin Suriye meselesinde pozisyon almasını istemeyenler, IŞİD üzerinden yaptıkları perdelemenin sonuçlarını bu hafta açıkça ortaya koydular. Coğrafyamızın tarihi olan Halep, Rusya’nın da devreye girmesi ile kuşatma altına alındı. Esed’e karşı direnen muhaliflerin kalesi düştü ve 60 bin Halepli katliamdan kaçıp Türkiye sınırına yöneldi. Arkadaşımız Yılmaz Bilgen, Halep trajedisini yazarken, Cihat Arpacık da Türkiye kamuoyunun Türkmen
Dağı duyarsızlığını Kobani hatırlatmaları ile gözler önüne serdi.
Yaklaşık üç aydır süren PKK operasyonlarında büyük bir aşama kat edilirken, Kürt halkını sindirmek için katliamlar işleyen terör örgütünün iç infazları da yeniden gündeme geldi. Psikolojik olarak büyük bir çöküş yaşayan PKK’nın kanlı infaz geçmişine tuttuğumuz aynaya, bu katiller sürüsüne hala sempati duyanların da bakmasını umuyoruz..
Esma Biltaci. Kanlı Mısır darbesinin sembol ismi. Türk halkının da büyük acısı Esma.. Bilindiği gibi babası Muhammed Biltaci, Sisi mahkemelerinde idamla yargılanıyor. Esma’nın annesi Sena Biltaci ise eşi ve diğer darbe mağdurlarının davası için daha özgür hareket edebilmek adına kızının ‘evlat’ yerine konulduğu ülkemize yerleşti ve ayağının tozu ile dergimize konuştu. Sevda Dursun’un söyleşisinden büyük acıları ile yaşayan bir annenin büyük mücadelesini okuyacaksınız..
Diğer yandan Ayça Örer, İran’da 18 yaşına geldiklerinde idam edilecek olan 160 çocuğa ilişkin utanç verici raporlara ulaşıp haberleştirdi. Mutlaka okunmalı diye düşündüğüm bu dosya ile birlikte yeni anayasa çalışmalarının işleyişine dair sorgulamamıza da göz atılması gerektiğini düşünüyorum.
Gerçek Hayat, haber dosyaları ve röportajlarının yanı sıra yazarlarının analizleri ile de her geçen hafta dikkatleri üzerine çekiyor. Katkılarından dolayı bu hafta da Kemal Sayar, Ali Ayçil, Ayhan Ogan, Cihan Aktaş, Selçuk Türkyılmaz, Ömer Lekesiz, Murat Zelan, İbrahim Tığlı, İdris Saruhan, Numan İlhan ve Ersin Çelik’e teşekkür ediyorum.
İbrahim Karagül
Gerçek Hayat Dergisi Genel Yayın Yönetmeni