Gerçek Hayat, Anadolu’nun, kavruk yüzlü insanların, gönülleri coğrafyaya sığmayanların, yürekleri yüzyılların heyecanını taşıyanların dergisi. Yerli olandan, bizden olandan, özümüzden beslenen bir dergi. Kullandığı dil, seçtiği konular, hedefleri, destekçileri, çalışanları, yazarları, okurları birbirine benzeyen, aynı dili konuşan çok az yayın organı vardır. Gerçek Hayat 17 yıldır bunu başarmış, bu özelliğini hiç kaybetmemiş belki de tek yayın organı.
Her sayıda, editör yazısını yazarken, haftalık gündem konularını tartışırken, gelen yazıları okurken bu duyguyu ve heyecanı yaşadım. Coşkuyu, ideali hep hissettim. Öyle ki Gerçek Hayat’taki yazılarım ve derginin mutfağı, benim Yeni Şafak’taki yazılarımı bile etkilemeye, kendi diline çekmeye başladı.
Biz burada bir ideali savunuyoruz, bir mücadeleyi diri tutmaya, daha da güçlendirmeye çalışıyoruz. Binlerce yıllık geçmişten gelen, bizi yüzlerce yıl sonraya taşıyacak bir kimliğe, kişiliğe güç vermeye çalışıyoruz. İslami olan, coğrafyaya ait olan, Anadolu’nun köylerinden/kasabalarından Türkiye ve dünyaya bakan bir yayın organıyız. Bu yakınlığımızdan, özden oluşumuz nedeniyledir ki dergimiz yoğun ilgi görüyor, her geçen daha da güçleniyor, seviliyor, sahipleniliyor.
Türkiye’nin siyasi kimliğine, toplumsal harcına rengini veren ana omurganın diliyle Gerçek Hayat’ın dili aynıdır. Dolayısıyla o omurganın hassasiyeti ne ise Gerçek Hayat’ın hassasiyeti de odur. Geçmişin izleri, bugünün hassasiyetleri, geleceğin idealleri bu dergide yaşatılıyor. Mücadeleyi, aksiyonu öncelerken duygu ve düşünce derinliğini asla ihmal etmiyoruz, daha da zenginleştirmenin hesabını yapıyoruz.
Dikkat ederseniz, her hafta kapak konularımız da, içeride bu konuları işleme biçimimiz de, sayfa tasarımlarımız da bu önceliklere göre biçim alıyor. Birinci Dünya Savaşı döneminde yaşadıklarımızla bugün yaşadıklarımız nasıl tek bir mücadelenin parçasıysa, biz de o kadar geniş bir hafıza ve kimlik ekseninde hareket ediyoruz.
28 Şubat’ta bu ülkede nasıl bir çokuluslu darbe yapılmışsa, ABD’nin neoconları ile İsrail aşırı sağı bu ülkeyi nasıl teslim almaya çalışmışlarsa, 15 Temmuz iç savaş ve işgal girişiminde de aynı proje devam ettirilmiştir. Biz bunu biliyoruz, o çokuluslu müdahalelerlle bizim Türkiye tasarımımız arasındaki hesaplaşmanın seyrini adım adım izliyoruz.
15 Temmuz’un acıları hâlâ çok taze iken, 28 Şubat 1997 darbesini hatırlatacağız bu hafta. Çünkü biz, “bin yıl devam edecek” denen o müdahaleyi “bin yıl unutturmayacağız.”
1917 de bizim en acı yıllarımızdan biridir. Filistin’i, Kudüs’ü kaybettiğimiz yıldır. Gazze Savaşları’nı yaşadığımız yıldır. Filistin cephesinde şehit olan Anadolu çocuklarının ceplerindeki not defterlerine; “Sizden Fatiha istemiyoruz. İntikam, ah intikam!” diye notlar düştüğü, bugünlere, bizim kuşaklara mesajlar yazdığı yıldır.
Yüz yıl sonra biz, işte bu mesajları aldık. Bu mesajlarla yolumuza devam ediyoruz. 15 Temmuz şehitleri ile Filistin/Gazze savaşlarında şehit olanlar aynı nesildir. Ülkemiz aynı mücadeleyi veriyor. İşte içeride de, El Bab’da da verdiğimiz mücadele budur.
Gerçek Hayat, böyle bir mekteptir, direnç hatlarından biridir. Bizi yalnız bırakmayın…
İbrahim Karagül
Gerçek Hayat Dergisi Genel Yayın Yönetmeni