15 Temmuz’un, FETÖ’nün, PKK’nın, DEAŞ’ın
patronlarıyla birlikte seçime girenlere dikkat!
Türkiye’nin, başkanlık ve parlamento seçimlerini erkene, 24 Haziran’a almasının muhtemel seçim sonuçlarıyla alakası yoktur. Elbette bu bir demokrasi yarışıdır, tercihtir, demokratik ilkeler çerçevesinde yürütülecek ve sonuç alınacaktır. Elbette her parti, her lider, her siyasi çevre kendi önerilerinin kabul görmesi için var gücüyle çalışacaktır. Türkiye gibi oturmuş bir demokratik sisteme sahip bir ülke için bunlar tartışma dışıdır.
Ancak 24 Haziran böyle bir tercihin ötesinde bir şeydir. İçeriden ve dışarıdan ülkemize yönelik operasyonel senaryolara karşı bir önlem olarak kabul edilmiştir. Hem “içeriden operasyon”culara hem “çokuluslu dış müdahalelere” karşı, onların ellerini boşa çıkarmak için bu tarih kabul edilmiştir. İçeriden terörle, “muhafazakâr muhalefet” dediğimiz ve kesinlikle dışarıyla bağlantılı senaryolarla, 15 Temmuz benzeri saldırı planlarıyla, 17-25 Aralık benzeri ekonomik darbe girişimleriyle, bütün bunların aynı merkezlerden yönetilmesiyle alakalı bir büyük gerçeğimiz vardır.
Türkiye çok büyük saldırılar altında, çok ciddi tehditlerle yüz yüzedir. İçinde bulunduğumuz bölge savaş halindedir ve bu durum daha da yaygınlaşacaktır. Dünyanın tamamı olağanüstü hal dönemine doğru sürüklenmektedir, merkez güçler arasındaki ekonomik ve jeopolitik kavga neredeyse bir dünya savaşına dönüşmek üzeredir. Bu tehlikeler, bu fırtına bilindiği için de bütün ülkeler, devletler savunma kalkanlarını güçlendirmekte, kendilerni fırtınaya dayanıklı hale getirmeye çalışmaktadır. Bu haliyle aslında bütün ülkeler teyakkuz halindedir.
Son beş yıldır çok ağır saldırılarla yüzleşen Türkiye, seçimleri bir an önce yaparak fırtınaya karşı kendini korumak için harekete geçmiştir. Başkanlık sistemine geçiş için yapılan değişimler bir an önce uygulanmalı, devletin merkez iktidar alanı güçlendirilmeli, karar mekanizmaları hızlandırılmalı, olağanüstü durumlara hazırlık yapılmalıdır. 24 Haziran tarihinin belirlenmesinde temel gerekçe budur ve karar son derece akıllıca, milli bir refleksle alınmıştır.
Öyleyse bu seçimlerin kampanya teması güvenlik ve Türkiye’nin geleceğidir. Bunun dışında, iç politik senaryolarla, eski usul itiraz ve yaygaralarla milletin kafasını karıştırmak, çokuluslu müdahalelere zemin hazırlamak, Türkiye’nin büyük yükseliş dönemini daha başlangıcında bitirmeye çalışmak demektir. Gizli gizli PKK tezlerini dillendirenlere, FETÖ tezlerini dillendirenlere, “gizli haritacı”ların zihinsel operasyonlarına karşı son derece dikkatli olunmalıdır.
15 Temmuz’un, PKK’nın, DEAŞ’ın ve FETÖ’nün patronlarının isteği doğrultusunda kampanya yürütenlerin aslında Türkiye’ye müdahale safında olacağını şimdiden ilan edelim. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, dikkatle bakıldığında, her biri bir “ulusal güvenlik sorunu” olacak bağlantıları ve tezleri bu çerçevededir; “çokuluslu müdahale”ye alan açmaya dönüktür.
Herkesin, her siyasi partinin, her liderin bu seçimlerde Türkiye’nin ve dünyanın gerçeğiyle hareket etmesi, Türkiye ekseninde kampanya yürütmesi, 24 Haziran’da verilecek kararın bir beka meselesi olduğunun idrakinde olması gerekir.
Biz, ülkemizin bu kritik eşiği de atlatıp yoluna devam edeceğinden eminiz. Ama onlar, o çevreler, yanlış adreslerde iktidar arayanlar 24 Haziran’ın sadece seçim olmadığını anlamazlarsa, bu ülkeye ait tezlerin dışına savrulurlarsa, küresel ve bölgesel ölçekli tehlikelerden medet umarlarsa, o fırtınalardan güç devşirmeye kalkışırlarsa, seçimden sonra bu ülkeye aidiyetleri ciddi biçimde sorgulanacaktır.
Zaman “Türkiye Ekseni”ne demirleme zamanıdır. Bunu yapmayanlar, yapamayanlar zamanın ruhunu da bu yüzyılı da kaybedeceklerdir.