Dünya ABD’yi tecrit ediyor: O sadece
Türkiye için değil, dünya için tehdittir
Time dergisi, bu haftaki kapağında ABD’nin nasıl da yapayalnız kaldığı, bütün ülkelerin ABD’den nasıl uzaklaştığı konusunu işlemiş. Türkiye ile “açık çatışma” pozisyonu alan, terör örgütleriyle ittifak kuran ve bunu pervasızca savunan, iç iktidar alanlarında müthiş bir iç hesaplaşma yaşayan bir Amerika var dünyanın karşısında.
Her ne kadar Türkiye ile hesaplaşıyor görünse de ABD aslında hem kendisiyle hem de bütün dünyayla hesaplaşıyor. Sistem içi kavga alabildiğine büyüdü. Ya yerleşik sistem Donald Trump’ı “yiyecek” ya Trump Amerikan sistemini aşındırıp paçavraya çevirecek.
Dünyada hiçbir ülke, PKK, DEAŞ ve benzeri terör örgütleriyle bu kadar aleni ittifak kurmamıştı. Hiçbir ülke müttefiklerine böylesine kötülük yapmamış, onları açıktan tehdit etmemişti. ABD ile müttefik hiçbir ülke, Washington yönetimine bu kadar tedirginlikle, güvensizlikle bakmamıştı.
Adım adım gelen bir yalnızlık bu. Aslında tecrit hali… Dünya ABD’den uzaklaşmakla kalmıyor, onu tecrit ediyor, yalnızlığa mahkum ediyor, böylece şerrinden uzak durmaya çalışıyor. ABD’nin kötülüğü dokunmayan hiçbir ülke kalmamıştır. Hangi ülkeye bakarsanız bakın siyasi, ekonomik, askeri ya da bir başka alanda ABD’nin kötülüğüne maruz kalmıştır. Bir açgözlülük, bir saldırganlık, bir doyumsuzluk ve şiddet arzusu ulusları, bölgeleri, kıtaları ABD ile arasına mesafe koyma zorunda bırakmıştır.
Soğuk Savaş’tan hemen sonra başlatılan “Yeni Amerikan Yüzyılı” projesi bütün dünyayı sömürgeleştirmeyi, yağmalamayı amaçlıyordu. Milletlerin bilgeliği, ABD’nin bu projesini durdurdu. Ardından George Bush döneminde küresel ölçekte, “terörle mücadele” kamuflajı altında bir “İslam’la savaş” doktrini devreye sokuldu.
Neocon-İsrail aşırı sağı projesi Afganistan’dan Irak’a kadar birçok ülkeyi işgallerle, iç savaşlarla yüz yüze bıraktı. Müslüman dünya büyük bir öfkeyle daha da dirildi, güç kazandı, bilendi. Latin Amerika’dan Afrika’ya, hatta Avrupa’nın içlerine kadar birçok ülke ABD yayılmacılığına, talanına karşı teyakkuza geçti. Rusya ve Çin’in başını çektiği Asya ülkeleri ise ABD’ye karşı örtülü de olsa büyük bir ekonomik savaş başlattı.
Yeryüzü, bir saldıranı durdurmaya çalışıyor şimdi. Siyasi ahlakı, güvenilirliği, uluslarla bir arada yaşama gibi değerleri tamamen terk eden, Barack Obama döneminde yerleşik sistem içinde de benzer bir çatışma içine sürüklenen ABD, şimdi dünya için öncelikli tehdit olarak algılanıyor. Her ne kadar bu tanım yapılmamış olsa da ülkeler bu zımni gerçeğe göre kararlar alıyor, hazırlıklar yapıyor. Bir zamanlar dünyanın lideri olacağına inanılan ABD, şimdi “şerrinden emin olunması gereken ülke” durumuna düştü.
En son, PKK ve DEAŞ’la Türkiye’ye saldırıya geçtiler. 15 Temmuz’dan sonra bu ikinci saldırı Türkiye’nin büyük öfkesine neden oldu ve Afrin’den başlayan “Türkiye Kalkanı” projesi devreye alındı. Ülkemiz, bütün güney sınırlarımızı cepheye dönüştürmeye çalışan ABD’ye karşı, bütün güney sınırlarımızı korumaya dönük bir güvenlik kalkanı oluşturuyor şimdi. Ve Afrin müdahalesi, Türkiye ile ABD arasında iyice zayıflamış olan bağları da kopardı.
Çünkü ABD, en yakın müttefiklerini vurma örneğine son olarak Türkiye’yi ekledi. Hiçbir kutsalı kalmamış bu ülkenin Suriye topraklarında tutunması, Türkiye için tehdit oluşturması artık mümkün değildir. Ortadoğu’da hemen bütün müttefiklerini kaybettikten sonra birkaç terör örgütüyle ayakta kalması mümkün değildir.
Evet, ABD yapayalnızdır. Ama aslında dünya tarafından tecrit edilmiş, mahkum edilmiştir. Devletleri, ülkeleri, milletleri kaybetmiştir. Yanında sadece PKK ve DEAŞ türü terör örgütleri kalmıştır. Bu da ABD’nin intiharıdır.
Çok yakında bunu da tartışacağız. İçeriden tükenmeyi, dünyadan kovulmayı ve ABD’nin büyük çöküşünü tartışacağız. Türkiye mi? O yükseliş döneminde zaten. Birileri gerilerken o daha da yükselecek. Bunu da göreceğiz.