Arap-İsrail savaşları sona mı erdi?
‘Amca çocukları’ artık Perslerle mi hesaplaşacak?
Biraz zihinleri karıştırmak istiyorum. Suudi Arabistan’daki değişimin hiç bilinmeyen, Prens Muhammed Bin Selman ve BAE üzerinden yürütülen ABD-İsrail projesinin çoğumuzun aklına gelmeyen bir boyutunu tartışmaya açmak istiyorum. İşadamlarının tutuklanması, paralarına el konulması, coğrafyada ABD-İsrail çıkarları için “yeni bir cephe” inşa edilmesi, bu cephenin Türkiye’ye nasıl baktığı meseleleri günlük tartışma konularımızdan.
Ama son derece “tuhaf” gelişmeler ve ihtimaller var. Suudi Arabistan ile İsrail arasında İran’a karşı ortaklık, istihbarat paylaşımına, askeri ortaklıklara kadar uzandı. Tahran, Suudi Arabistan’ı tehdit ederken, Mekke-Medine’yi Suud yönetiminden almayı bile hedef alan çıkışlar yaparken sanki ABD ve İsrail, yeni cephe üzerinden Mekke ve Medine’yi kendileri rehin alıyor.
1991 Körfez Savaşı aslında bir Arap-İran savaşıydı. Arap dünyası Irak’ı, doğudaki kalesini kaybetti. Arap-İran sınırı Batı’ya, Suriye’ye çekildi. Suriye savaşı da bir Arap-İran savaşıdır. İran destekli Şam rejimi devrilecek, Arap dünyası Suriye’de güçlü bir “Doğu Kalesi” inşa edecekti. Bu başarılamadı. Arap dünyası Suriye’yi de kaybetmekle yüz yüze geldi. Hemen arkasında ABD-İsrail öncülüğünde, BAE-Suudi Arabistan-Mısır üzerinden bir cephe kuruldu. Yeni eksen ile Arap dünyası daha güneye ve batıya çekildi.
Libya’dan Yemen’e, Irak’tan Suriye’ye kadar bölgedeki bütün savaşlara dikkat edin, hepsi Arap topraklarındadır ve Araplar sürekli olarak gerilemekte, ülke ve toprak kaybetmektedir. Arap dünyası dışındaki Müslüman ülkeler için bu boyutta bir kaos ya da kayıp söz konusu değildir.
İlginç olan şu: Yeni eksen ile Arap ülkeleri “mezhep” kimliğini bir kenara koyuyor. Artık Şii-Sünni ayırımına göre iş tutmuyor. Yeni eksen İsrail’le tam bir ortaklık temeli üzerinde yükseliyor. Artık Arap-İsrail savaşlarını öncelemiyor. Daha da ileri gidersek, yeni eksen ile Araplar ve İsrail ortak düşmana karşı tek cephe oluyor. Bunun yansımasını Filistin’den Basra Körfezi’ne kadar her yerde görüyoruz, göreceğiz.
Arap-İsrail ortak cephesi kuruluyor aslında. Kime karşı? İran’a ve Perslere karşı. 1991’den beri devam eden Arap-İran savaşı boyut değiştiriyor, daha vahim, daha geniş bir cepheye dönüşüyor. Sami ırkı ile Persler arasında bir cepheleşme şekilleniyor. Sanırım işin bu boyutu, önümüzdeki dönemlerde çok tartışılacak. Burada hem Arap milliyetçiliğinin yükselişi hem “amca çocukları”nın Perslerle ortak hesaplaşması esas alınıyor.
Bir not daha aktarayım: Arap-İsrail ortaklığı Müslüman dünyada bir başka bölünmeye daha yol açacak gibi. Bu da Arap Müslüman-Arap olmayan Müslüman ayırımı… ABD, İngiliz, İsrail cephesinin etnik kimlik ve mezhep savaşları projesinden sonra en tehlikeli buluşu bu.
Bundan sonrası ne mi olur? Yeni eksen, Arap-İsrail ekseni başarısız olur. Arap dünyası, 1991’den bu yana olduğu gibi kaybetmeye devam eder. Arap olmayan Müslüman dünya yükselişini sürdürür, Arap dünyası ABD ve İsrail’in elinde oyuncağa dönüşür, devletler küçük şehirlere, bölgelere dönüşür. Bu da Arapların çöküşüdür.