Zafer için yüzde 45 yetmez

31 Mart seçimlerine yaklaşırken partiler yavaş yavaş adaylarını açıklamaya başladı. AK Parti, İstanbul hariç önemli yerlerdeki adaylarını açıklarken, muhalefet biraz daha ağırdan alıyor. A&G Araştırma Genel Müdürü Adil Gür’le belirlenen adaylar ve ittifaklar üzerinden yerel seçim atmosferini konuştuk. Yerel seçimlerde adayların kritik birkaç oyla belirleyici faktör olduğunu söyleyen Gür, bu seçimlere genel seçim havasında girilmemesi gerektiği düşüncesinde. Gür, yüksek oranlarla adayların seçileceğini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yüzde 26 ile belediye başkanı seçildiği İstanbul’da, yüzde 46 ile seçim kazanılmayacağını öne sürüyor.

AK Parti adaylarının neredeyse tamamını açıklarken, diğer partiler o kadar hızlı değiller. Uygun aday mı bulamıyorlar, yoksa AK Parti’nin adaylarını gördükten sonra mı mevzi alacaklar?

AK Parti de henüz 60 aday belirledi. 81 ilin adayı belli değil henüz. Adana, Mersin, Manisa gibi illerde kuvvetle muhtemel AK Parti aday çıkarmayacak. MHP’nin İstanbul, Ankara, İzmir’de gösterdiği jeste karşılık AK Parti de bu 3 ilde MHP adayını destekleyecek. Ekstra bir de Devlet Bahçeli’nin memleketi olan Osmaniye’de de herhangi bir talep vs. olmamasına rağmen yine AK Parti’nin bir jest yapacağı Osmaniye’den de aday çıkarmayacağı söyleniyor. Muhalefet birçok yerde adayını belirlemedi. İlk açıklamak bazen avantaj, bazen dezavantaj yaratabilir. Rakip takımın oyuncularını analiz ederek kimi oynatacağınıza karar vermek gibi bir şey. İttifak çabaları var, pazarlıklar hala devam ediyor. Türkiye son yıllarda seçimlere saflaşarak girdiği için adayların eskiye nazaran çok fazla önemi yok. Bugün muhalefetin adayının kim olduğundan ziyade, AK Parti karşıtlığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığı sürükleyici ana etken. Ama halk nezdinde iyi bir aday gösterilirse yarım puan, bir puan artı veya eksiye neden olabilir diye düşünüyorum.
Aynı saflaşma bu yerel seçimlerde de devam edecek mi?

Türkiye seçimini 24 Haziran 2018’de yaptı. Türkiye’nin Cumhurbaşkanı, TBMM vekilleri belli, 4,5 yıl bu görevi devam ettirecekler. Yapılacak seçim bir yerel seçim ve bu nedenle o bölgede, o ilde, o ilçede o belde de halka daha iyi hizmet edecek kim varsa partiler adaylarını çıkaracak ve yarışacaklar. Kuvvetle muhtemel muhalefetin bu seçimleri bir genel seçim havasına veya 24 Haziran’ın rövanşı haline getirme çabası olacaktır. Bu da yerel seçimlerde başarılı belediyelere, adaylara büyük bir haksızlık olacak. Bunun işaretleri bugünden görülüyor. Ama bence AK Parti bu tuzağa düşmemelidir. Bu seçimin yerel seçim olduğunu her şeyden önce dile getirmeli ve bu seçimin bir referandum havasında, hükümete güven oylaması havasında girmesinden kaçınmalıdır. Eğer böyle yapmazsa, yerel yönetimlerin başarıları yerine ekonomiyi ve uluslararası problemleri konuşarak yerel seçim sürecine gireriz.

MUHALEFET SEÇMENİ DAHA İDEOLOJİK

Geçmişten günümüze birçok şey değişti. Şimdi seçmen bir belediye başkanında ne bekleyerek oy kullanıyor?

Artık belediye seçimlerinde yol yapacağım, kanalizasyon hizmetlerini daha iyi yapacağım çöpleri daha iyi toplayacağım diye kampanya yapma devri geçti. Çünkü Türkiye’de 1994’te Refah Partisi ile başlayan daha sonra muhalefete de sirayet eden birçok hizmet yapılıyor. Hizmetlerden daha çok sosyal belediyecilik yapılıyor. Dolayısıyla artık seçim kampanyasını yürüten yerel adayların çocuklarımız için, şehrimiz için geleceğe yönelik vizyon ortaya koyması ve sosyo-kültürel belediyecilik anlamında neler yapacağını anlatması daha fazla ön plana çıkacak. Ancak insanların günlük yaşamından bağımsız bir seçim yapmak da mümkün değil. Örneğin 2009 yerel seçimlerinde, seçimlerden 40 gün önce Sayın Cumhurbaşkanı Davos’ta One Minute dediğinde sadece Türkiye değil tüm İslam coğrafyası heyecanlanmıştı. Hatta herkes AK Parti’nin oylarının 55’lere 60’lara çıktığını söylüyordu. Araştırmalarda da böyle çıkıyordu. Ama 40 gün sonra AK Parti 38.4 oy aldı. Bunun temel nedeni Türkiye’yle hiç de ilgisi olmayan Amerika’da başlayan, dünyayı kasıp kavuran finansal krizdi. Türkiye’de seçmenin yaklaşık yüzde 50’si ideolojik, yüzde 50’si ise gündelik yaşamına, cebine bakarak karar veriyor. Muhalefet seçmenleri daha ideolojik ağırlıklı seçmenler. İdeolojik tabanla ilgili bir sıkıntı yok, ama o gündelik yaşamına bakarak karar veren seçmenler işte bu ekonomiden, konjonktürel pek çok gelişmeden etkilenen seçmendir. Yerel seçimlerin diğer seçimlerden farkı aday etkisinin çok önemli olması. Elbette ki İstanbul, Ankara, İzmir gibi metropollerde bir aday bir partiye 5-10 puan getirip götürmez. Ama seçim yarışının bir iki puan içinde düğümlendiğini, yarım puanlarla belediyelerin el değiştirdiğini bildiğimiz için adayın etkisi yoktur demek mümkün değil. Anadolu’da, taşrada bunun etkisi çok daha fazla. O nedenle bir ilde aday belirlerken o şehrin siyasal, sosyal, etnik mezhepsel hemşerilik ilişkileri göz önüne alınarak o ilin, o ilçenin haritasına uygun adaylarla yola çıkmak çok önemli.

YÜKSEK ORANLARLA ADAYLAR SEÇİLECEK

Genel seçimlerde ittifaklar bir nevi zorunlu oldu artık. Yerel seçimlerde ittifakın etkileri nasıl hissedilecek?

Aslında başkanlık sisteminin en iyi örneği genel seçimler değil yerel seçimlerdir. Kazanan bir kişi olacağı için o yarışan etrafında birleşirler. Daha önce sandıkta kendiliğinden oluşurdu bu ittifaklar. 24 Haziran seçimleriyle birlikte resmi bir ittifak haline geldi. AK Parti ile MHP Cumhur İttifakını yaptı. Karşı tarafı da bir ittifaka zorladı doğal olarak. Şimdi bu seçimde yeniden ittifak yapılacağını bile bile ‘biz ittifakta yokuz’ demek her iki partiye de çok zarar verirdi. Yüzde birlerin ikilerin seçimin kaderini belirleyeceği bir noktada, bu ittifak zorunluydu.
İttifakların şöyle bir sonucu daha olacak, daha önceki seçimlerde yüzde 30’larla, 35’lerle büyükşehir veya il belediyelerinin kazanıldığına şahit olduk. Bu sefer ittifaklar nedeniyle bir ilde seçim kazanmak için yüzde 45 bile yetmeyecek. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 1994 seçimlerinde İstanbul’da yüzde 26 ile seçim kazanmıştı. Bugün yüzde 46 ile İstanbul’da seçim kazanılamaz. Türkiye’nin her tarafında bu böyle. İllerde ilçelerde hep yüksek oranda oylarla adaylar seçilecek. Seçmen, yarışı önde götürenler etrafında birleşecek. Bu seçimde evdeki hesap çarşıya uymayabilir.

İSTANBUL’U KAYBEDEN ANADOLUYU DA KAYBEDER

Ankara’da MHP’nin de desteklediği AK Parti adayı Mehmet Özhaseki. CHP adayını açıklamadı ama o da İyi Parti ile ittifakla aday çıkartacak. Mansur Yavaş’ın düşünüldüğünü biliyoruz. Bu durumda Ankara’yı nasıl bir yarış bekliyor?

Ankara’da kuvvetle muhtemeldir ki Mansur Yavaş CHP’nin İyi Parti tarafından desteklenen adayı olarak ortaya çıktığına şahit olacağız. İyi Parti de Manisa, Antalya, Mersin gibi illeri istiyor. Ankara seçimleri her zaman ilginçtir. Ankara’da İstanbul’a göre adaylara bağlı olarak yarışın çok daha ciddi geçeceği bir seçim olacak. Mansur Yavaş MHP seçmeninden de oy alabilecek bir isimdir. AK Parti açısından İstanbul Ankara’ya göre daha rahat.

Neden daha rahat?

İstanbul Türkiye’nin en muhafazakar şehri. Dindarlık anlamında söylemiyorum bunu. İstanbul her yıl Karadeniz’den Doğu Anadolu’dan, İç Anadolu’dan, Güney Doğu’dan göç alan bir şehir. İstanbul’a Ege’den, Akdeniz’den, Trakya’dan kimse gelmiyor. Dolayısıyla İstanbul her yıl biraz daha muhafazakarlaşıyor. Bu manada AK Parti İstanbul’da daha şanslı. İstanbul Türkiye’nin yüzde 20’sini oluşturduğu için İstanbul’u alan Türkiye’yi alır denir hep. İstanbul’u kaybederseniz Anadolu’yu da kaybetmiş olursunuz. Çünkü İstanbul’daki Kastamonular, Giresunlular, Sivaslılar burada oy vermiyorsa, şehrinde de oy vermiyor anlamına gelir. İstanbul’da Cumhur İttifakının şansının daha yüksek olması kimseyi rehavete sürüklememelidir. Bu seçim AK Parti’nin kurulduğu günden bu yana bana göre AK Parti’nin yaşayacağı en zor seçim olacaktır. Çünkü AK Parti’nin bu seçimde sadece CHP, HDP, İyi Parti, Saadet Partisi gibi rakipleri yok, ekonomi gibi de bir rakibi var. Ve o rakip diğer partilerden daha büyüktür. Ankara’da daha ciddi bir yarış olacağını, İstanbul’da AK Parti’nin bir adım önde olduğunu, ama buna rağmen İstanbul’un çantada keklik olmadığını düşünüyorum.

KÜÇÜKÇEKMECE’YİESENYURT’U, ÜSKÜDAR’IKAYBEDEN İSTANBUL’U KAYBEDER

İstanbul’un ilçeleri de çok önemli. Henüz orada da adaylar netleşmiş değil. İlçe belediyelerinde AK Parti’nin yerine CHP veya tam tersi yer değiştirmeler olur mu?

Tabii ki olabilir. Şu an önümdeki listeye göre AK Parti’nin az farkla kaybettiği Ataşehir, Kartal, Avcılar, Beylikdüzü gibi ilçeler olduğunu görüyoruz. Muhalefetin az farkla kaybettiği Esenyurt, Küçükçekmece, Eyüp, Üsküdar gibi ilçeler olduğunu görüyoruz. Hal böyle olunca yanlış bir aday, yanlış bir kurgu, bir iki puanın el değiştirmesine, ilçenin de el değiştirmesine neden olur. AK Parti, Esenyurt’u, Küçükçekmece’yi, Üsküdar’ı kaybederse Büyükşehri kazanamaz. Veya tersten bakalım, Cumhuriyet Halk Partisi bu ilçeleri kazanamazsa Büyükşehri kazanamaz. Kaldı ki AK Parti ile MHP sadece büyük şehirlerde ittifak yapıyor, ilçelerde ittifak yok. AK Parti ilçelerde doğru bir aday seçmezse, yüzde beş MHP’ye giderse bu ilçeleri kaybeder. AK Parti ile MHP’nin arasındaki oy geçişkenliği hem avantaj hem dezavantaj. İstanbul’u bir bütün olarak görmekten daha çok, bu seçimin birazcık da yerelleşmesi gerektiğini düşünüyorum. Partiler İstanbul’u 5’e 6’ya bölerek ekonomik, siyasi, sosyolojik, etnik, mezhepsel, gruplamalar yaparak, her yerde farklı stratejiler geliştirmesi gerektiğini düşünüyorum. İstanbulluların yüzde 38’i adaya göre karar vereceğini söylüyor. Yüzde 62’si partiye oy vereceğim diyor. Yüzde 7’nin tercihi hemşerilik üzerinden mesela. Yüzde yedi az bir rakam gibi gözükse de, yüzde bir, yüzde yarım ilçelerde el değiştirmeye sebep olacak rakamlardır.

EN GARANTİ YER GİDEBİLİR

İlçelerin bir analizi var mı elinizde?

Herhangi bir veriye dayanarak değil, 2014, 2015 ve 24 Haziran seçimlerine dayanarak ilçelerin durumunu ortaya koyabiliriz. Arnavutköy, Bağcılar, Başakşehir, Bayrampaşa, Beykoz, Gaziosmanpaşa, Güngören, Kağıthane, Pendik, Sultanbeyli, Sultangazi, Ümraniye’de AK Parti rahat kazanacaktır. Ama unutmamak lazım ki her seçimin farklı dinamikleri var. Ceketimi de koysam kazanırım diye hayal ederseniz en garanti yer de gidebilir. Öte yandan Bahçelievler, Beyoğlu, Çekmeköy, Eyüp, Fatih, Sancaktepe, Şile, Tuzla, Zeytinburnu ciddi yarışın olabileceği yerler, turuncu ışık diyebiliriz. Esenyurt, Küçükçekmece, Üsküdar ise kırmızı çizgideki ilçelerdir, çok dikkat edilmesi gerekir. Adalar, Avcılar, Bakırköy, Beşiktaş, Beylikdüzü, Büyükçekmece, Çatalca, Kadıköy, Maltepe, Sarıyer, Silivri, Şişli AK Parti’nin bana göre şansının olmadığı ilçeler. Ama orada da çalışmamak doğru değil, çünkü oradan gelecek her bir oy Büyükşehre etki edecektir. Bunun haricinde Ataşehir ve Kartal gibi bir önceki seçimde az farkla kaybedilmiş ilçeler var. Bu ilçelerde de AK Parti kazanmak için, muhalefet de kaybetmemek için fazlasıyla çalışması gerekiyor.

DEVLET YAPTIĞI HİZMETLERİ ANLATAMIYOR

Doğu ve Güneydoğudaki kayyumlar çok güzel hizmetler yaptı. Bu hizmetler oya çevrilir mi?
Kayyumlar inanılmaz hizmetler yaptı. Bölge halkı kayyumlardan çok memnun. Kayyumlar sayesinde ciddi belediyecilik hizmetleri aldığını düşünüyorlar. Ama oya dönüşeceği kanaatinde değilim. İnsanlar doğrulara, gerçeklere oy vermiyor, kafalarındaki algılara oy veriyor. O algıları iyi yönetebilirseniz kazanırsınız. Devlet, yaptığı hizmetleri bölgeye, o bölgede doğan, yetişen çocukların geleceğine ne katkı sunduğunu belki anlatamıyor. Onun için ben kayyum atanan yerlerde muhtemel yapılacak seçimlerde bir elin parmakları kadar değişim olabilir diye düşünüyorum. Ama yüzde 90-95 oranında siyasi tercihlerin değişeceğini zannetmiyorum. Elimdeki araştırmalar da onu göstermiyor.

Benzer konular