Benim açımdan Avrupa veya Amerika kolay tercihlerdi. Türkiye’yi seçtim çünkü tarihimiz, coğrafyamız hatta geleceğimiz ortak. Türkiye, Müslüman bir ülke. Ezan sesini burada gümbür gümbür duyabilirsiniz. Adalet ve insana saygıyı bir nefes gibi rahatlıkla içinize çekebilirsiniz. Dahası, Türkiye’nin İslam ümmetine liderlik yaptığına, bunu yapabilecek tek ülke olduğuna inanıyorum.
– Pek çok insanda Suriyelilerin gerektiği gibi vatanlarını savunmadıkları şeklinde bir inanç hakim. Siz niçin ülkeden ayrılma kararı aldınız ve ne zaman ayrıldınız?
– Gerçekten ilginç. Böyle düşünenler muhtemelen Der’a şehrindeki Ömeri Camisi’nin önünde barışçıl gösteri yapanların katlini izlememiş kimseler. Humus’taki Saat Kulesi civarında, Hama’da ve Suriye’nin diğer şehirlerinde, Esed’in ağır silahlar kuşanmış merhametsiz katilleri karşısında sadece özgürlük ve haklarına saygı talep edenlerin başına neler geldiğini bilmeyenler böyle düşünür.
Ne zaman ülkeden çıktık? 2011 yılında. Artık orman kanunları hüküm sürüyordu ve çocuklarımı, ailemi oradan kurtarmak zorundaydım. Uluslararası toplumun buz kesmiş insafına bırakıp çıktık ülkemizi. Yeni nesiller için… İnsan haklarına saygı temelinde, toplumsal adalet temelinde başka bir geleceğin inşası için…
– Peki, niçin Türkiye? Ve ne kadar oldu buraya geleli?
– Aslında benim açımdan Avrupa veya Amerika kolay tercihlerdi. Türkiye’yi seçtim çünkü tarihimiz, coğrafyamız hatta geleceğimiz ortak. Türkiye, Müslüman bir ülke. Ezan sesini burada gümbür gümbür duyabilirsiniz. Adalet ve insana saygıyı bir nefes gibi rahatlıkla içinize çekebilirsiniz. Dahası, Türkiye’nin İslam ümmetine liderlik yaptığına, bunu yapabilecek tek ülke olduğuna inanıyorum. Türkiye’nin vizyonu bu. Biz bu vizyona sarsılmaz bir inançla bağlıyız. Türkiye, Müslümanlar olarak hepimizin temsilcisi.
– Biz Suriyeliler için en büyük sorun dil. Nasıl, Türkçe öğrenebildiniz mi bari? Bir Suriyeli açısından Türkçe öğrenimindeki en büyük zorluk sizce nedir ve nasıl aşılır?
– Dil, günlük işleri kolaylaştırma açısından büyük avantaj. İlk aydan itibaren dil konusunda gayretli oldum. Ancak sürekli Araplarla bir arada bulunma, dil konusunda ilerlemeye engel teşkil ediyor. Durumu iyileştirme adına elimden geleni yapıyorum. Üniversitedeki büyük oğlum bizimle Türk kardeşlerimiz arasında mütercimlik yapıyor. Oğlum aynı zamanda iyiniyet elçisi. Yeniden hayat kurma aşamasında Türkiye’de yaşayan Suriyeliler açısından en büyük sorun dil öğrenme. Yeni gelenlere bu noktada tavsiyem, önce dil öğrenmekle işe başlamaları. Başarıya giden yolda fırsatları değerlendirmenin yolu buradan geçiyor. Türkiye’yi tanımanın yolu da… Bu konuda hizmet veren STK’lara devam etmeleri yerinde olur. Buralarda masraflar kuruma ait olmak üzere 6 aylık dil kursları veriliyor. Kurs bitince kendini ifade edebilecek bir dil becerisi kazanılmış oluyor. Dil becerisiyle birlikte iş imkânları da artmış oluyor haliyle.
– Bambaşka bir dilin konuşulduğu bir ülkede yayınevi kurmaya teşebbüs etmek hayli cesaret istiyor. Neyi hedeflediniz ve karar süreci nasıl geçekleşti? Başlangıçta neler yaşadınız?
– Ülkelerinden ayrılmak zorunda kalan Arap aileler gözönüne alındığında ortada bir ihtiyacın olduğu muhakkaktı. İstanbul’da Arap aile kimliğine, gelişmesine ve ana diline vurgu yapacak bir yayınevi gerekiyordu. Özellikle yeni teşkil edilen aileler için eğitim kitapları, ahlak kitapları ve bilinçlendirme kitapları. Hele ki gurbetteyseniz ve kendi dilinizde bunları öğretecek belli mecralardan mahrumsanız. Kolay bir karar değildi elbette epey zorlukları vardı. Ancak biz bunu vadesi gelmiş bir borç olarak telakki ettik ve zamanında ödemeliydik. Mekân ve isim seçiminde hayli titiz davrandık. Bir buçuk yıldır bu minvalde gidiyoruz ve yavaş yavaş Türk okuyucu için de bir şeyler yapmayı planlıyoruz.
– Arapça kitapları yayınlama noktasında Türk pazarı sizce ne durumda? Karşılaştığınız güçlükler neler? Başarı ve devamlılık için ihtiyaç duyduklarınız neler?
– Henüz bu işler Türkiye’de başlangıç seviyesinde. Ancak pazarı ihtiyaçtan fazla ürünle boğma gibi bir durum söz konusu. Muhalefet unsurlarında gözlemleniyor bu durum. Bir anlamda doğal. Çünkü yeni bir pazar ve fazlasıyla siyasi konulardan etkileniyor. En önemli zorluk, ana kaynaklara coğrafi uzaklık itibariyle talep edilen ürünü istenen vakitte temin edebilmek. Bir de burada işçilik ücretleri epey yüksek. Sonuç itibariyle dediğimiz gibi bu iş bir adanmışlık işi. Bu işe adanmayan birinin devam ettirebilmesi mümkün değil. Ülkemizde bile durum böyleyken gurbette zorlukların artmasından daha doğal ne olabilir? Her iş azim, sabır ve sürekli gelişime ihtiyaç duyar. Bütün bunların üzerindeyse takdir-i ilahi vardır ve biz buna muhtacız.
– Kuşkusuz olumlu gelişmelere de tanık oluyorsunuz. Size gösterilen herhangi bir kolaylık mevcut mu?
– Buradaki olumlu yönler, Kültür Bakanlığı’nın işleri kolaylaştırma eğilimi, düşünce ve ifade özgürlüğüdür. Üretimin gelişmeye açık oluşudur. Burada Türkiye Basım Yayın Meslek Birliği ve en başta başkan Dr. Tayfur Esen ve uluslararası ilişkiler sorumlusu Dr. Muhammed Ağırakça’ya verdikleri destekten dolayı teşekkür ederim. Türkiye’deki fuarlara katılım noktasında bize sağladıkları hizmetler unutulmaz.
– Görevli olarak bir yerde çalışmak mı, yoksa her türlü zorluğa rağmen kendi başına bir şeyler yapmaya çalışmak mı, hangisi daha güvenceli?
– Gurbettesiniz ve üstesinden gelmeniz gereken çok mesele var. Doğal olarak fena bir geliri yoksa kendi başına bir şeyler yapmaktansa bir işe girip çalışmak daha güvenceli duruyor. Ancak hayata bakışınızla da çok ilgili. Keşfetmeyi, yaratıcı fikirler üretmeyi, yeniliklere açılmayı seviyorsanız durum başka elbette.
– Son olarak gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?
– Öncelikle gençlere hayata adım atmak cihetinden, belli birikimlere sahip olmak cihetinden maaşlı bir işe girip çalışmalarını tavsiye ederim. Kendi işini kurmayı düşünenler varsa, onların da önceden bazı tecrübeleri edinmeleri gerekiyor. Hele de bu iş toplumsal menfaat üreten eğitim, strateji ve yönetim kademelerinde olacaksa… Diğer yandan maaşlı bir işe girmenin zamanla insanı rutine sokan, köleleştiren bir tarafı olduğunu da gözden kaçırmamak lazım. İnsanın yaratıcı yanını körelten, enerjisini emen bir tarafı var. Gençlere son tavsiyem şu: Öğrenmekten sakın geri kalmayın.
***
Abdullah eş Şelah kimdir?
Kültürlü ve değerlerine bağlı bir ailenin çocuğu olarak 1978 yılında Şam’da dünyaya geldi. Dört çocuk babası. 1997 yılında Şam’da Arap Ailesi Yayınevi’ni kurdu. 2013 yılından beri yayın faaliyetine İstanbul’da devam ediyor. Eğitim bilimleri dalında mastır sahibi ve aynı zamanda medya geliştirme uzmanı.