Çanakkale Mahşeri kitabı, Çanakkale Savaşı’nda ilk atılan mermiyle başlayıp, bütün cephelerini sonuna kadar anlatıyor. Fakat Mehmet Niyazi Özdemir’in tarih macerası buradan başlamıyor. Yazılamamış Destanlar adlı, Edirne’nin Bulgarlardan alınışını anlatan kitabıyla tarih sayfalarına not tutmaya başlamış Özdemir. Gençlerde tarih bilincini yüksek tutmanın önemini vurgulayan Özdemir’in İslam Devlet Felsefesi ve Türk Devlet Felsefesi üzerine kitapları da var. Önemli bir rahatsızlık geçirdiği halde, İSAM’a gitmeyi ve yazı yazmayı bırakmayan Özdemir, gençlere çalışmalarıyla da örnek oluyor. Bu seneki Üsküdar Kitap Fuarı’nın Onur Yazarı olan Mehmet Niyazi Özdemir’i bu vesile ile biz de hatırlamış olalım istedik.
Tarih romanı yazmak nasıl bir duygu? Hatıra defterlerinin tozlu sayfalarını karıştırmak gibi mi?
Aslında benim tarihi olayları yazmak gibi bir niyetim yoktu. 70’li yıllarda bir program için Almanya’ya gitmiştim. Yaşlı bir Prof. yanıma geldi. “Genç, bu Çanakkale Savaşı’nı bir daha yapabilir misiniz” dedi. Ben tabi çok şaşırdım, ama “yapabiliriz” dedim. Almanya’ya gittiğim zaman bana hep “Çanakkale’yi anlat” diyorlardı. Ben de onların Çanakkale hakkında ne yazdıklarını merak edip kütüphanelerine gittim. Almanya kütüphanelerinde Çanakkale’yle ilgili 700 küsur kitap buldum. Sonra Beyazıt Devlet Kütüphanesine geldim. Orada ise Çanakkale hakkında o zamanlar sadece 23 kitap vardı. Biraz araştırdım, okudum. Bir gün Beyazıt Kütüphanesinde araştırma yaparken, Osman Selim Kocahanoğlu diye biri geldi kütüphaneye. Bana orada ne işim olduğunu sordu. “Çanakkale hakkında bir kitap yazmak istiyorum, ama altından kalkabilir miyim bilemiyorum” dedim. “Çanakkale’de ne var, gâvurlar bize hücum etti, askerlerimizi görüp çekip gittiler” dedi. Bunu söyleyen de üniversite mezunu biri. “Sen bunu söylüyorsan, bunu yazmak üzerime farz oldu” dedim ve yazmaya başladım. Çanakkale’yi ciddiye almıyorlardı. Çünkü orada ne olduğunu bilmiyorlardı.
Çanakkale savaşında Atatürk yarbaydı
Çanakkale son dönemlerde önemsenmeye başlandı. Neden resmi tarih Çanakkale Savaşı’nı önemsemedi? Çanakkale’de de Atatürk savaşmamış mıydı?
Onu bizim hükümet tarihine sormak lazım. Atatürk yaptı mı yapmadı mı soru işareti olduğu için, Çanakkale’yi Cumhuriyet pek fazla benimsemedi. Daha çok Kurtuluş savaşını benimsedi. Ama daha sonra millet Çanakkale’ye hücum edince, orayı da önemsemeye başladılar.
Kurtuluş Savaşı’yla Çanakkale Savaşı arasındaki fark neydi ki böyle, biri önemsendi, diğeri unutturuldu?
Kurtuluş Savaşı’nda Atatürk Başkomutandı, Çanakkale’de ise yarbaydı. Aradaki en büyük fark buydu.
Gelelim tarih kitaplarınıza, ilk tarih kitabınız Çanakkale Mahşeri mi?
Yazılamamış Destanlar adlı bir kitap vardı Balkan Savaşı’yla ilgili, ilk tarih kitabım odur. Benim rahmetli amcam 1912’de Edirne’de şehit oldu. Sonra babamı savaşa aldılar. Babam pek fazla konuşmazdı, ama arkadaşları dükkâna geldiklerinde konuşurlardı. Oradan kulak misafiri olmuştum Yazılamamış Destanlar’a. Edirne’nin Bulgarlardan geri alınışı anlatılıyor o kitapta.
Yassı ada mahkemelerini hiç unutmam
Tarihe kendi hayatınızdan not düşmek isteseniz neleri not düşerdiniz? Hangi anınız hafızanızda canlı?
27 Mayıs darbesi kafamda çok canlı. O zamanlar 18-19 yaşlarında üniversiteye yeni başlamış bir gençtim. Menderes, millet tarafından çok sevilen bir adamdı. Bunu yassı adaya götürdüler. Millet yassı ada değil yaslı ada derdi oraya. Üniversiteye yeni gelmiştik o zamanlar. Radyodan dinlerdik Yassı ada mahkemelerini. Menderes’in asılacağı gün Beyazıt’ta Simkeşane Meydanı’nda eylem yapmıştık.
Devlet felsefesiyle ilgili kitaplarınız da var sizin. Türkiye’nin son zamanlardaki devlet felsefesini nasıl buluyorsunuz?
Türkiye’nin devlet felsefesi diye bir felsefesi olduğunu sanmıyorum. Cumhuriyetle beraber devletin başı olan Mustafa Kemal yön veriyordu millete. 1950’den itibaren Menderes’le beraber bu değişmeye başladı. Yavaş yavaş Türk milleti kendi felsefesini oluşturmaya başladı. Millete güven geldi. Turgut Özal’la beraber daha çok değişti. Ve AK Parti’nin gelmesiyle, tam rayına oturmuş olduğunu sanıyorum bu felsefenin.
Türkiye maneviyata yönelmiştir
Bugünün tarihini yazmak isterseniz nasıl bir cümle kurardınız?
Şimdi tabi dünya çok küçüldü. Rahmetli Menderes yapmış olduğu işleri basına göstermezdi ki Avrupa karşı koymasın diye. AK Parti ülkeyi kalkındırıyor, bunu görüyoruz. Tayyip Bey Avrupa’nın bir tavuğuna kış demedi, fakat Avrupa basını Tayyip Beyi kötülüyor. Niçin? Türkiye’yi kalkındırdı, Osmanlı coğrafyasına sahip çıktı diye. Bugünün tarihini yazsam, “Türkiye maneviyata yönelmiştir” cümlesini kurardım. Mesela eskiden İmam Hatiplerde ramazanda 30 gün iftar vermek için 30 kişi bulamazdık. Vehbi Koç’a gittiklerinde 500 lira vereceğini söyleyip onu bile vermemişti. Yani İmam Hatipler bu cemiyetin üvey evladı gibiydi. Bugünse 1000’lerce yardım edecek kişi bulunabiliyor.
Bir taraftan maneviyata yöneliş arttı, diğer taraftan bir şeyler eksik mi kalıyor? Eksik olan ne sizce?
Aziz Sancar Nobel alarak bizi gururlandırdı. Sancar gibi Nobel’e layık çok insanımızın olması lazım, bir iki tane değil. Bir taraftan ilim irfan olacak, diğer taraftan maneviyat olacak. İkisi birbirini tamamlarsa ilerleme olur.