Türkiye küresel sistemi rahatsız ediyor

Uluslararası Hak İhlâlleri Merkezi (UHİM) yedi alt başlıkta “Manipülasyonlar kıskacında İslam” adlı bir rapor yayımladı. Bu rapora göre Batı, İslam medeniyeti hakkında siyasi, hukuki, kültürel ve medya araçlarıyla dünya kamuoyunda “Canavar İslam” algısı oluşturmaya çalışıyor. UHİM Başkanı Ayhan Küçük, Batı’nın İslam karşıtlığının Soğuk Savaş sonrası dönemde başladığını; Batı’nın asıl amacının İslam medeniyetine karşı açılan savaşla kurdukları dünya sisteminin bozulmasına izin vermemek olduğunu söylüyor.


“Manipülasyonlar kıskacında İslam” adlı raporun hazırlık sürecinden biraz bahseder misiniz?

Akademik çalışmalar için Avrupa’daydık. Oradaki akademisyenler, insanlara İslam’ın korkulacak yönlerinden bahsediyordu. “Niçin İslam şiddet kullanıyor, insanları diri diri neden yakıyor? Bunları sorguluyorlardı. Biz ise buna karşılık İslam’a yönelik yapılan bu olumsuz algıları sorguluyor, akademisyenlere “Oradaki bölge insanları kendinden mi şiddet üretiyor yoksa ihlali yapan ülkelerin oluşturduğu bir ortamdan mı kaynaklanıyor?” gibi sorularla karşılık veriyorduk. Bunu daha netleştirmek için konuyla alakalı bir araştırma yapmaya karar verdik. Amacımız aslında İslam’ın manipülasyona uğradığı ortaya koymak içindi.

İslam düşmanlığı Soğuk Savaş ile başladı

İslamofobi (İslam korkusu) kavramı Türkiye’de dâhil olmak üzere İslam ülkelerinde çok fazla bilinmiyor. Bu kavram hangi şartlar altında ortaya çıktı?

Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. İslamofobi kavramı bizim ürettiğimiz bir kavram değil, Batılıların diline yerleşmiş bir kelime. Dolayısıyla biz Müslümanlar bu kavram üzerine yeni bir ifade üretemediğimiz için dünyadaki tanımlama biçimi İslam korkusu olarak biliniyor. Aslında İslam korkusundan anlamamız gereken İslam düşmanlığı. Bu iki ayrımı bilmemiz lazım. Sorunuza gelince bu kavram, aslında Batı, potasında erimeyi reddeden İslam medeniyetini özellikle Soğuk Savaş sonrası dönemden itibaren temel düşman olarak belirlemesiyle başladı. İslam medeniyetine karşı açılan savaş, dünya kamuoyunun gözünde canavar İslam algısı oluşturularak 11 Eylül saldırılarıyla meşru bir zemine oturtuldu.

Peki, bu savaş kimler tarafından gerçekleşiyor?

Bu savaş, medeniyetin olmazsa olmaz parçası olan İslam dini ve bölgesel hükümetler üzerinden gerçekleştiriliyor. Bu çerçevede Batı, kendi ülkesi aleyhine ve Batı’nın lehine hareket eden kukla hükümetler iktidara getirerek ve radikal terör örgütlerinin eliyle ülkeleri işgal ederek İslam coğrafyasını kendi çıkarları doğrultusunda yönetiyor. Batı’nın sömürgecilik faaliyetleriyle fakir bırakılan ve misyonerlik faaliyetleriyle Batı lehine zihinleri yıkanan İslam toplumları, yine Batı tarafından geri kalmışlık ve çağdışılıkla suçlanıyor. Böylece küresel sistemin bu bölgedeki çıkarlarının bekası için olumsuz bir İslam algısı oluşturarak buralarda gerçekleştirilecek operasyonlarla meşru bir zemin hazırlanıyor. Kısacası 11 Eylül saldırıları, Müslümanlara yani ‘İslam’a savaş açma’  daha da belirgin hale getirdiler. Manipülasyon algı araçlarıyla İslam’a savaş açtılar.

Manipilasyon aracı BM, NATO, AİHM, UCM

Bu algı araçları neler, hangi yöntemleri kullanıyorlar?

Siyasi ve hukuki merciler manipülasyonların hayata geçirilmesinde en büyük etken. Özellikle ABD ve Avrupa devletlerinin parlamentoları ile BM, NATO, AİHM, UCM gibi uluslararası yapılar aracılığıyla manipülasyonların yasallaştırılmasını sağlanıyor. Ayrıca medya bu yöntemlerden en iyi kullandıkları algı aracı. Hollywood, Oscar, Nobel, Grammy, Emmy gibi organizasyonlarla İslamofobi pompalanmakta, İslam ile terörü özdeşleştiren algılar toplumların bilinçaltına işleniyor. Uluslararası kültür-sanat kurumları manipülatif söylem ve uygulamalarıyla dünya kamuoyu nezdinde meşrulaştırılıyor. Mesela Taliban tarafından üniversite eğitimi aldığı için vurulan Pakistanlı bir kız vardı. Ona 2014’te Nobel barış ödülü verildi. “İşte biz Batı olarak kadına değer veriyor ama Müslümanlar hor görüyor” algısı oluşturulmaya çalışılıyor. Yine Batı’da akademik çalışmalarla İslamofobik haber yapan, düşünce üreten onlarca kuruluş akademik enstitü var. Kitaplar, dergiler yayınlıyorlar. İngiltere’de yayınlanan bir raporda İslam ile alakalı 2 milyonun üzerinde haber yapılmış ve yüzde Müslümanlar üzerinde yüzde 90’ı olumsuz algı oluşturulmuş. O yüzde 10’u da nötr yani iyi değil, kötü değil. Finansal anlamda da manipülasyon var. Kredi derecelendirme kurulu, notunu düşürüyor. “Yatırım yapılamaz, turist gidemez” diyor. Buna benzer yüzlerce algı yöntemi var.

pegida

İslam, Batı için bir tehdit

Sizin deyiminizle ‘İslam’a savaş açmaları’ Müslümanlığın Batı’da yayılması olabilir mi? Yoksa başka nedenler mi var?

Olabilir ama düşmanlığın nedenini sadece Batı’da Müslümanlığın yayılması olarak görmemek gerek. Batıda camilere yapılan saldırılar, kapatmalar… Bu eylemler Batı’da İslam’ın yayılmasını engelleyen etkenler. Gayrimüslim şöyle düşünüyor: İbadete yüklenen anlam, “meşru mu değil mi” DEAŞ üzerinden “Müslümanlar da böyle düşünmeye mi başladı, herkes DEAŞ gibi midir” gibi sorularla Müslümanlara yönelik zihinlerde yer ediyor. Toplumbilimciler, akademisyenlerce de sempozyumlar düzenleniyor. Böylece tartışmalar üzerinden İslami terörizm algısı desteklenmiş oluyor.

Batı, bu algılarla neyi amaçlıyor? Nereye varmaya çalışıyor?

2000’den önce Müslüman insanların adım adım siyasi, kültürel, sosyal ve ekonomik anlamda var olmaya başlamaları, Batı dünyasında endişe verici bir durumdu. Önceki yüzyıllara bakın, İslam dünyası adil ve güçlü. Şimdi de görünen ortada. Kurdukları bir dünya sistemi var ve tek alternatifse yine İslam dünyası. Haliyle Batı, çarkın bozulmasını istemiyor. Doğal olarak amaçları, kendi düzenlerinin ayakta kalmasını sağlamak. İslam başlığı altında düşünce icat, insan ne olursa onlar için bir tehdit. Bu yüzden bariz bir şekilde savaş açtılar.

Trump ile İslam düşmanlığı ayyuka çıktı

Bariz bir şekilde derken, nasıl?

Yeni seçilmiş ABD başkanı Trump’ta bu netliği görebilirsiniz. Trump dönemi, kralın çıplak olduğu dönem. Adam fikirlerini gizlemiyor. Bundan önce de benzer şeyler vardı ama bunu demokrasi adına yapıyorlardı. Toplumları özgürleşme adı altında yapıyorlardı. Trump’ın başkan seçilmesinden itibaren “İslami terörizm” kavramı net bir şekilde kullanılmaya başlandı. Dikkat edin, Trump “Dünyadaki terör örgütleri” demiyor, “İslami terörizm” diyor ve bunu da açık bir şekilde dile getiriyor. Artık algıdan sıyrıldılar. Keza Avrupa da öyle. Batı Türkiye’deki terör eylemlerine “terör saldırısı” demez, “patlama” der. Bu kavramsal olarak zihinlerde meşru kabul ettiği anlamına gelir. Türkiye ile mücadelede teröristler özgürlükçü gruplar olarak nitelendirilir. Merkel, Erdoğan ile gerçekleştirdiği basın toplantısında hangi ifadeyi kullandı? “İslami terörizm” Mültecileri nasıl aldıkları, davrandıkları ortada. Müslümanları değil de Süryanileri almak istedikleri hepsi bilinen bir gerçek. Sınırlarda yaşlıları almadı, gençleri aldı. Batı İslam ile savaşırken şimdilik daha demokratik bağlamda sözcüklerle ifade ediyor ama uygulamalarında resmen savaş açmış durumda. Trump ise hem söylüyor, hem de uyguluyor. Yedi İslam ülkesine vize yasağı koyması net olarak karşımıza çıkıyor.

Batı’nın İslam düşmanlığına karşılık Müslüman ülkelerin ortak bir çalışma yapması, kampanya yürütmesi gerekmez mi?

Batı, kendisi dışındakilere iki seçenek bırakıyor: Ya Batı’nın ayak izleri takip edilerek Batılılaşılacak, ya da Batı’nın karşısında Batı’ya rağmen varlık mücadelesi verilecek. İlk seçeneği benimseyen toplumlar siyasi, ekonomik ve kültürel bağımsızlıklarını kendi rızaları ile terk ederek Batı medeniyetinin birer üyeleri oldu. Ancak Batı’nın sunduğu sistemi ve değerleri reddeden ve yozlaşmayı kabul etmeyen ikinci seçeneği seçmiş olan medeniyetlerse Batı karşısında zorlu bir varlık mücadelesi veriyor. İslam medeniyeti ikinci seçeneğin en önemli temsilcisi.  Batı, İslam dünyasının dünya siyasetindeki etki gücünü manipülasyonlarla fikri ve siyasi olarak da parçaladı. Mezhepçilik virüsüyle Müslümanlar Şii-Sünni olarak ikiye bölerek mezhep savaşlarına zemini hazırladı. Öte yandan “Ilımlı İslam”, “Radikal İslam” gibi tanımlamalarla birden fazla İslam varmış gibi bir algı oluşturdu.  İslam dünyası bu gibi etkenlerden ötürü günümüze kadar hep savunma pozisyonu aldı ve almaya devam ediyor. Kendini ifade etmekten ziyade Batı’dan gelen eleştirilere karşı atağa geçemiyor. Ama Türkiye son dönemde ki Erdoğan ile beraber bunu kırmaya başardı. Küresel sistemi sorgulayan, rahmetli Erbakan’ın batıya karşı eleştirileri de unutmamak gerek. Küresel sistemi rahatsız eden tek ülke Türkiye. O yüzdendir ki üzerimize şu anda PKK’sıyla, DEAŞ’ıyla saldırıya geçiyorlar.

 

 

Benzer konular