Türk halkı her zaman ‘bekâ’yı seçmiştir

Yeni Zelanda’daki Haçlı teröristinin Türkiye’yi tehdit eden beyannâmesi, Türkiye halkının düşmanlarıyla bir kez daha yüzleşmesine sebep oldu ve bekâ tartışmaları hız kazandı. Biz de bu vesileyle 31 Mart mahalli seçimlerine bir hafta kala duayen gazeteci Avni Özgürel’le seçim atmosferini, seçim sonrasını ve Türkiye’yi bekleyen tehlikeleri konuştuk. “Türkiye’nin sorunu PKK, FETÖ gibi örgütlerden ibaret olsaydı ‘bekâ’ meselesi diye bir şey olmayacaktı” diyen Özgürel, her şeye rağmen Türk halkının şimdiye kadar olduğu gibi bu sefer de ‘bekâ’yı tercih edeceğini söylüyor.

 Bu yaşa kadar birçok seçim atmosferi geçirmiş duayen bir gazeteci olarak 31 Mart mahallî seçimlerinin farklı bir atmosferde geçmesini nasıl yorumluyorsunuz?
Türkiye yakın zamanda bir büyük transformasyon geçirdi. ‘Başkanlık sitemi’ dediğimiz köklü bir değişime yöneldi. Ve onun üzerinden çok fazla bir zaman geçmeden mahalli seçime gidiyor. Şimdiye kadar yüzde 40-45-48 oylar AK Parti için zaferdi. Oysa şimdi yüzde 50 çıta oldu. Türkiye’de siyaset ister istemez kümeleşemeye başladı. AK Parti 17 yılın ardından yüzde 50 konusunda tedirgin olduğu için yanına Milliyetçi Hareket Partisi’ni aldı. CHP yüzde 25 seviyesinde bir oya takılı olduğu için, bir iktidar alternatifi olduğu izlenimini kaybetmemek adına yanına İyi Parti, Saadet Partisi ve gizli olarak da HDP’yi… Hâl böyle olunca da bu seçimde gerilim had safhaya çıktı. Dikkat ederseniz genel seçimde bu kadar gerginlik yoktu. Seçimden sonra CHP istediği hedefe ne kadar yaklaşırsa AK Parti güven kaybeder ve kendi bünyesindeki tartışmalarla baş başa kalabilir. Tersi olur, eğer AK Parti ezer geçerse, önümüzdeki 4,5 yıl sorunsuz bir dönem söz konusu olur. Ancak AK Parti’nin iktidara gelişinden bu yana ister istemez birtakım yorgunlukları, zayıflıkları, küskünlükleri, kayıpları da beraberinde getirdi. O yüzden şimdiye kadar oylarını artırarak gelmeye alışmış AK Parti, şimdi ise mevcudu korumanın kavgasını veriyor. Yanılıyor olabilirim ama AK Parti’de bir Tayyip Erdoğan var, herkes onun eteğine yapışayım gideyim derdinde. Tayyip Bey ‘metal yorgunluğu’ dedi, manifesto dedi, bir takım kırgınlıkları göze alarak kimi insanlarla yolunu da ayırdı. Yine de AK Parti teşkilatını uyarmış ve silkelemiş görünmüyor.

HERKES ‘ERDOĞAN GİTSİN’ DERDİNDE

Bekâ meselesi konuşuluyor bir de. Ülkemizin bir bekâ sorunu var mı sizce, varsa nasıl bir sorun bu?

Türkiye’nin sorunu PKK, FETÖ gibi örgütlerden ibaret olsaydı bekâ meselesi diye bir şey olmazdı. Bunların hepsini tepeler, Türkiye’nin o gücü var. Ama bu örgütlerin arkasında Türkiye’nin uluslararası ortakları var. ABD var, Türkiye’nin dahil olduğu savunma ittifakı var. Onun üyeleri falan var. Belki AK Parti yeterince anlatamadı. Yoksa ne olacak, tek başına PKK kim ki, 3-5 terörist. Yüz tane olsa ne fark eder? Ezersin, temizlersin gider. FETÖ, yakalarsın içeri tıkarsın, biter. Ama arkasında bir network olduğu anda elin ayağın kesiliyor. Sen meramını anlatamazken, adam Türkiye’nin sahada silahlı mücadele verdiği terör örgütünü Amerikan kongresinde, Yeni yıl konuşmasına davet ediyor. Bekâ meselesi bundan. O yüzden bu seçimde bunların hepsi gündemde ve önümüzde.

İşimiz zor gözüküyor, Türkiye içindeki muhalefeti de düşünürsek…

Bu örgütlerin Türkiye’deki ortaklarını, muhalefet yapılanmasını da koy bunların yanına. İster açıktan söylesin, ister söylemesin. AB, ABD, Amerikan diplomatları nezdinde Türkiye’nin muhalefet liderleri gitti, Batının veya terör örgütlerinin şikâyet ettiği ne varsa, ‘bizler de aynı kanaatteyiz’ dediler. Şu anda ben rahatlıkla derim ki, Tayyip Erdoğan bütün bu uluslararası öfkeye ve iç muhalefetin mücadelesine açtığı bayrağa, hepsine karşı durmak zorunda hissediyor. Doğru bir şey yapıyor. Amerika da “Tayyip Erdoğan’ı nasıl götürürüz”ün derdinde, Almanya da, Fransa da, Suudlar da İsrail de. CHP de bunu istiyor, diğerleri de. Hatta bir kısım askerler temizlense de, bir kısmı hâlâ bunu bekliyor. Bugün güçleri yok, bir şey yapamıyor olabilirler. Dolayısıyla bakıldığında kolay mücadele değil.

BEKÂ KAVGASI SÜRDÜRÜLEMEZ

Cumhur ittifakı ‘bekâ meselesi’ diyor, muhalefet de ‘ekonomi’ diyor. Türk halkının reflekslerine baktığımızda bekâ mı ekonomi mi belirleyici olur?

Türk halkı öncelikle devletin bekâsını düşünür. Milli mücadelede gördük bunu. Süpürge sapı yiyerek 2. Dünya Savaşı’nı atlattı Türkiye. Elbette Türkiye’de ahali beladan, darboğazdan, o korku tünelinden, bekâ meselesi gündemde olduğu sürece gözünü kapatır, bekâ ile çıkar. Gözünü kapatır da çok mu mutlu olur, hayır, öyle değil. Kurtuluş Savaşı’nda da öyle oldu. Her eve bir askeri giydirme görevi verilmişti. Kadınlar evlerinde askere çamaşır ve çorap ördüler. Bunun malzemesi var mıydı yok muydu bakılmadı, herkes yaptı ve verdi. Problem şu ki, bu bekâ kavgası sürdürülemez. Bir sene, iki sene, üç sene sürdürürsün, ama bir yerde bunu sonlandırmak değil, çözmek zorundasın. Ve halkın o gündelik hayata ilişkin sıkıntılarını mutlaka gidermek zorundasın. Bölgeye baktığımızda, Almanya’dan sonra Orta Avrupa’dan Çin’e kadar üretim yapan tek ülke Türkiye. Dünyanın dört bir yanına beyaz eşyadan tut, otomotive varana kadar üretiyor, satıyor. İnsanları artık üretmeye alıştı, kabuğunu kırdı. Şimdiki sıkıntılar da aşılacak. 5 sene önce Türkiye’nin insansız hava araçları yapıp bir başka ülkeye satacağını kim düşünüyordu ki? Bütün bunlara baktığınızda bir değişimin içindeyiz. O yüzden bu bekâ meselesi kavgasının da çözülmesi gerekiyor.

Yeni Zelanda’da adam camiye saldırı yapıyor, beyannâmesinde Türkleri tehdit ediyor. Nasıl çözülecek bu bekâ meselesi peki?

Çünkü biz hâlâ ‘İslam düşmanlığı’ diyoruz. Adamın gözünde ‘İslam’ dediği ‘Türk’, ‘Türk’ dediği ‘İslam’. Suudi Arabistan’ı kastetmiyor adam orada. Bazı İslam ülkelerinde hâlâ son halife adına hutbe okunuyor. Bizim bu kimliğe bakmamız, bu kimlikle barışmamız ve onu özümsememiz lazım. Ve bu kavgayı bir an evvel bir şekilde sona erdirmemiz lazım. 35 senedir terör mücadelesi veriyoruz. Üniversitelerde hiç bu konuda yapılmış çalışma var mı? Niye çıkıyor bu çocuklar dağa? Hepsi mi Öcalan’a hayran? Değil. Yüzde 60 genç işsiz Diyarbakır’da. Süratle iş üretmek zorundayız. Aynı şey FETÖ için de geçerli. Niye FETÖ’nün tuzağına düştüklerini araştırmak lazım.

ERDOĞAN’A GÜVENENLER MAZOŞİST DEĞİL

Aslında bütün bu söyledikleriniz yeni şeyler değil. Türkiye’nin hep bir bekâ meselesi vardı. Mahalli seçimlerde bu kadar dillendirilmesi yakın bir tehlikeye mi işaret ediyor?

Batının arzu ettiği siyasi çizgiyi ve siyasi dili benimsemiş bir Türkiye istiyorlar. Kavga etmeyen, uzlaşı yanlısı, istediklerini biraz alan, biraz veren. Onun kendi kimliğini korumasına da izin verirler. O kadar da göstere göstere yapılmaz bu işler, eğer dişliler oturursa, senkron tuttururlar. Tayyip Erdoğan’a senkron tutturamadıkları için kurtulmak istiyorlar. NATO’ya girdiğimizden beri askerimizin giyeceği ayakkabıyı bile kendimizin yapmasını istemiyorlardı. Hiçbir şey üretemez, bir şey anlayamaz hâle gelmiştik. Bunların arzuları dışında kafasını kaldıran her siyasetçi darbeye maruz kaldı. 60 darbesi, 12 Mart, 12 Eylül böyledir. ABD’nin isteği dışında bir şey yapıldığı zaman, adam homurdanıyor ve yıkıyor. Dolayısıyla Uluslararası konjonktürde Türkiye, denileni yapmaya alışmış bir siyasetle Amerika’nın karşısındaydı.

Seçimleri AK Parti kaybederse Amerika bizim yakamızı bırakacak, rahat edeceğiz mânâsına mı geliyor bu?

Hayır, rahat edemeyiz. Ama Amerika halkın onayını almış bir AK Parti’yi veya Tayyip Erdoğan’ı devirmek gibi bir planı yeniden deneyecektir. Bundan kurtuluş yok. Amerika Tayyip Erdoğan’ın kararlı tavrını, herhangi bir vaadle veya pazarlıkla terk etmeyeceğini gördü. Elbette Tayyip Erdoğan da siyasetin icap ettirdiği esneklikleri gösterir. Ama temel çizgi olarak Amerika istediklerini yaptıramıyor. Türkiye’nin bekâ kavgası buradan kaynaklanıyor. Tayyip Erdoğan olmazsa yerine gelecek insan Amerika’nın her istediğini yapar diye bir şey söylemek istemiyorum. Ama görünürdeki tablo Türkiye’nin sırtını yasladığı insan, Amerika karşısında, Batı karşısında sağlam duruyor. Bu duruş İslam dünyasındaki siyasetçilere değil ama halklara güven veriyor. Türkiye’de de Erdoğan’a güven duyan insanlar bir takım sıkıntılara bu güven dolayısıyla katlanıyor. Mazoşist oldukları için değil.

Benzer konular