Tayyip amcayla görüşmek istiyorum

Geçtiğimiz hafta Almanya’nın Oberhausen şehrindeki König Pilsener Arena’da gerçekleşen boks maçında Suriye asıllı Alman boksör Mahmut Ömer Manuel Charr, Rus boksör Alexander Ustinov’u yenerek ilk kez dünya şampiyonu (WBA) olmuştu. Charr kazandığı unvan kadar Erdoğan için söylediği “Kendisi benim gönlümde dünya şampiyonudur. Kazanınca kendisini ziyaret etmek ve kemerimi hediye etmek istiyorum” sözleriyle de gündeme gelmişti. Gerçek Hayat’a konuşan Charr, annesi ve kardeşleriyle 5 yaşındayken Almanya’ya iltica etmek zorunda kaldıklarında çektikleri zorlukları, her gök gürültüsünde ya da havai fişek atıldığında bomba zannedip saklandığını anlatıyor. Yaşadıkları kendisini agresifleştirdiği için pedagoglarının onu boksa yönlendirdiğini ve yeteneği keşfedilince de profesyonel sporcu olduğunu ifade eden Charr, bana savaşmayı sokaklar öğretti diyor. Türkiye’yi çok sevdiğini de anlatan Charr, Türkiye’ye gelip amca diye hitap ettiği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüşmek istediğini söylüyor. Charr’ın basın danışmanı Vedat Alyaz ise 29 yıldır Almanya’da yaşamasına rağmen henüz Alman vatandaşı olmayan Mahmut Charr’ın Türk vatandaşı olmak istediğini ve bunun onu çok mutlu edeceğini belirtiyor.

Suriye kökenlisiniz ama Lübnan’da doğmuşsunuz. Ailenizin Lübnan’a göç etme sebebi neydi?

Annem Lübnanlı olduğu için babamla evlenince orada yaşamaya karar vermişler.

Lübnan’da şartlarınız nasıldı? Nasıl bir çocukluk yaşadınız?

Savaş zamanında doğduğum için çok kötü şartlar altındaydık. Sokaklar kan revan içindeydi. Ölüler görerek ve korkarak büyüdük. Zaten Almanya’ya gelmeden önce bacağımdan kurşunla yaralandım. Gerisini siz düşünün artık.

Babanız vefat edince anneniz ve kardeşinizle Almanya’ya iltica etmişsiniz. Almanya’ya ulaşmak zor oldu mu?

O dönemlerde ben henüz 5 yaşında olduğum için hayal meyal hatırlıyorum. Çok zorluklar çektik. Yollarda mahvolduk. O ülkeden o ülkeye, sınırlarda polisler, tek bir kadın ve yanında küçük çocuklar… Zavallı annem, o da çok çekti, kolay bir hayatı olmadı hiç.

Almanya’ya ulaştıktan sonra farklı bir ülke ve yaşam biçimiyle karşılaştınız. Uyum sağlamakta zorluk çektiniz mi?

Henüz beş yaşında olduğum için çok zor olmadı, kolay alıştım. Buranın dilini öğrenmek de o yaşlarda daha kolay ama hala korkularım vardı. Yıl başında havai fişekler atıldığı zaman kaçıp saklanıyordum. Hele gök gürültülerini bomba sanıp yine saklanıyordum. Bu yüzden savaşlar olmasın, çocuklar korkmasın istiyorum. Anneler ağlamasın, küçücük çocuklarıyla o ülkeden bu ülkeye kaçmasın istiyorum.

İnternet sitenizde “Kendimi savunmak ve savaşmak için erken büyümek zorunda kaldım. Hiçbir şeyim yoktu, her şey için çok çalıştım” diyorsunuz. Bu sözleri size söyleten şartlar nelerdi?

O dönemlerde mültecilere verilen haklar kısıtlıydı. Aileme daha güzel bir yaşam sunmak istiyordum. Özellikle annemin gözyaşlarını dindirmek istiyordum. Savaştan çıkmıştı ve onun travmasını yaşıyordu. Daha da kötüsü genç yaşta kocasını kaybetmişti, gözünün önünde 5 yaşındaki çocuğu bacağına kurşun yemişti. Her taraf ölümdü, her taraf kandı. Annem perişandı… Para kazanmak zorundaydım ve bu yüzden de bütün günüm sokaklarda geçiyordu. Sokaklar bana savaşmayı öğretti.

Thai Boks’a başlamanız nasıl oldu?

15 yaşında bir çocukken hapis cezası aldım ve o zaman hapishanedeki pedagoglarım beni dövüş sporu yapmaya yönlendirdiler. Böylece 16 yaşında Thai Boks’a başladım. Çünkü fazla agresiftim. Çocukluğumda yaşadıklarım beni çok agresifleştirmişti. Thai Bokstaki hocalar benim yeteneğimi fark ettiler. Zaten gittiğim her maçtan büyük başarılarla dönüyordum.

19 yaşında Thai Boks’ta şampiyon olduğunuzda ne hissettiniz, neler düşündünüz?

Çok sevindim, dünyalar benim olmuştu. Hocalarım haklı çıkmıştı, ben de hedefime ulaşmıştım. Ancak sonra fark ettim ki bana ve aileme gerekli olan en önemli şey, yani para, Thai Boks ile kazanılmıyor. Araştırdım ve bokstan para kazanıldığını görünce ona yönelmeye karar verdim.

Daha önce hiç boks üzerine bir kariyer hayal etmiş miydiniz?

Evet… Çocukluğumdan beri Muhammed Ali’nin hikayeleriyle büyüdük. O dönemlerde internet falan yoktu. Televizyonlarda Ali ile ilgili belgesel olursa hiç kaçırmıyordum. O dönemlerde VHS kasetler vardı. Onları kiralayarak video da bakabiliyordunuz. Ben hep Muhammed Ali kasetleri kiralar, izler ve onun gibi olmayı hayal ederdim.

Başarıya ulaşabilmek için nasıl ve kimlerle çalıştınız?

20 yaşındayken dünyanın en büyük boks kulüplerinden Sauerland Box Promotion firması beni Berlin’e davet etti. Orada rahmetli Sinan Şamil Sam, Cengiz Koç ve Nicolai Waluyev vardı. Sinan abiden çok şey öğrendim. Beni hep küçük kardeşi gibi görürdü nurlar içinde yatsın. Onlar da o dönemin efsane boksörleriydi. Almanya’da her televizyon kanalı, her gazete onlardan bahsederdi. Benim onlara karşı sparring dövüşleri yapmamı istediler. O yaşımda dünya devlerine karşı dövüşüyordum ve oldukça da iyiydim. Bunu gören Sauerland bir hafta geçmeden beni de renklerine katmak istedi ve profesyonel boks sözleşmesini imzaladık.

“Ben kendi hesabıma çalışana kadar unvanımı kazanmadım” demişsiniz. Bunun sebebini anlatır mısınız?

Hep Avrupalı boksörleri destekliyorlardı, iyi maçları onlara veriyorlardı. Şampiyonluk maçlarına onları çıkarıyor, gazete ve televizyon röportajları olunca onları ön plana sürüyorlardı. Para kazanılacak maçlara da onları çıkarıyorlardı. Yani biz hep en son plandaydık.

Hedefiniz dünya şampiyonu olmaktı. Sonunda başardınız. Şampiyon olduğunuz ilan edildiği anki duygularınız nelerdi?

O sevinci anlatmak mümkün değil. Çocukluğumdan beri hayal ettiğim başarıyı yakalamıştım. Halen inanamıyorum. Maçtan sonra soyunma odama gittim ve kimseyi almadım oraya, öylesine ilahi duygular yaşadım ki kimseye anlatamam. 10 sene bu rüya için savaştım ve sonunda gerçek olmuştu.

Suriye savaşını, Suriye’de olanları takip edebildiniz mi?

Evet maalesef… En büyük ablam hala orada yaşıyor. Kocası, yengemler ve yeğenlerim var. O savaşı çok derinden biz de ailece burada yaşıyoruz. Gözümüz kulağımız televizyonlarda. Her gün bir kötü haber gelir endişesiyle hop oturup, hop kalkıyoruz. O yüzden de bir an önce Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve Beşar Esad ile görüşerek barışı sağlamak istiyorum.

Dünya şampiyonu oldunuz ve şampiyonluk kemerini Recep Tayyip Erdoğan’a hediye ettiğinizi söylediniz. Neden böyle bir jest yaptınız?

Türk milletine bu kemeri hediye etmek istiyorum çünkü kendim de bir mülteci olarak, ülkesini terk etmek zorunda kalmak, geçmişinden kopmak, ailesinden, çocukluğundan, babasından kopmanın ne anlama geldiğini çok iyi biliyorum. Geceleri yatağında sessiz sessiz ağlamanın, gözyaşlarını içine gömmenin ne demek olduğunu çok iyi biliyorum. O acıların, travmaların sona ermesini ve tüm dünyaya barış gelmesini istiyorum.

Türkiye’ye Erdoğan ile görüşmek için gelecek misiniz?

Ben WBC (Dünya Boks Konseyi) ve WBA (Dünya Boks Organizasyonu’nun) görevlendirdiği barış elçisiyim. Türkiye’yi ziyaret etmek benim için gurur verici olur. Recep Tayyip Erdoğan amcaya ve Türk halkına, Suriyeliler için yaptıkları o büyük fedakarlıklarından dolayı, ekmeklerini paylaştıklarından dolayı, çaresiz kalmış insanlara çare olduklarından dolayı çok teşekkür etmek istiyorum.
Türkiye’yi çok seviyorum. Eşim Türk, antrenörüm Türk, basın danışmanım Vedat Alyaz Türk, etrafımdaki arkadaşlarım, dostlarım Türk. İstanbul’da bir ev almak ve arada sırada orada yaşamak istiyorum. Türkiye ve Türkleri çok seviyorum. Geldiğimde Recep Tayyip Erdoğan amcayla beraber Suriye ve Türkiye ilişkilerini bütün kalbimle düzeltmek isterim. Birlikte Suriye’yi yeniden onaralım, inşa edelim, acıları dindirelim. Analar ağlamasın, çocukların göz yaşları dinsin. Yeniden ülkelerine dönsünler, hasretleri bitsin. Babasına hasret çocuklar babalarına kavuşsun. Çocuklar yeniden kendi bahçelerinde koşup oynasınlar. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile görüşebilmem için beni birçok kişi aradı, kendileriyle irtibata geçtik ancak şu ana kadar bir sonuç çıkmadı. Şayet buradan okuyan ve beni ona ulaştırabilecek bir yetkili olursa sevinirim. Kendisiyle mutlaka görüşmek istiyorum.

Benzer konular