Adının yayınlanmasını istemeyen, bunun için defalarca ricada bulunan bir aktivist. Budist Myanmar hükümetinin soykırımından kaçıp Suudilerin toplama kampına kapatılan Rohingyalı Müslümanlar. Suudi Arabistan yönetiminin aymazlığı. Kampın yanı başında bulunan İslam İşbirliği Teşkilatı’nın vurdumduymaz tavrı. Rohingya yarası kapanacak gibi değil. Rohingya kanamaya devam ediyor.
Ortadoğu üzerine yayın yapan, arada bir yokladığım haber portalında gördüğüm yazı dikkat çekiciydi. Rohingyalılar üzerine bu zamana dek duyulmayan başka bir sorunu dile getiriyordu. Suudi Arabistan’da bir toplama kampının bulunduğunu, Rohingyalıların burada tamamen tecrit edilmiş bir şekilde zorla tutulduğunu, uzun zaman burada kalmak zorunda olanların sonu intihara dek varan sıkıntılar yaşadığını söylüyordu. Hemen yazarla temasa geçtim. Mümkünse “içerden” biriyle röportaj yapmak istediğimi kendisine ilettim. Bunun mümkün olamayacağını fakat sorunu en iyi bilen ve gündeme taşıyan Rohingyalı aktivist ile iletişim sağlamama yardımcı olabileceğini ifade etti. “İçerde” tutulanların yasak olmasına rağmen kimi zaman fırsat bulup seslerini duyurmak için aradıkları aktivist ile birkaç günlük maceranın sonunda iletişime geçmeyi nihayet başarabildim. İşin doğrusu, kendisini “Rohingya davasının savunucusu” olarak tanımlayan aktivistin adı bana bir tuhaf gelmişti: Ro Nay San Lwin. Tipik bir Budist Myanmar ismine benziyordu. Acaba Müslüman mıydı? Şayet Müslümansa niçin bu ismi kullanıyordu? Bütün bunları kendisine sordum. Evet, Müslümandı. Israrla yazmamı istemediği bir Müslüman ismi de vardı. “Resmi adı” olarak ifade ettiği Ro Nay San Lwin’i kullanıyor ve bu şekilde anılmak istiyordu. Kendisine isim konusunda herhangi bir çekincesi veya korkusu olup olmadığını sorduğumda olmadığını söyledi fakat besbelli ortada can sıkan bir durum söz konusuydu. Neticede kararına saygı duyduğumu belirtince rahatladığını hissettim. Rohingyalı olmanın daha bilmediğimiz ne gibi sıkıntıları olduğunu düşünmekten doğrusu kendimi alamadım. Rohingya davasının savunucusu bir aktivist olan Lwin, Özgür Rohingya Koalisyonu koordinatörü. Aynı zamanda bir blogger. Ülkesindeki baskı ortamı nedeniyle 2001 yılından bu yana yurtdışında yaşıyor. Doğup büyüdüğü toprakları terk etmenin kolay olmadığını ancak çok büyük ayrımcılık ve baskı ortamına maruz kaldığını söylüyor. Bu dünyada Rohingyalı bir Müslüman olmak gerçekten kolay değil. Röportajı okuyunca siz de buna hak vereceksiniz.
İNSAN TACİRLERİNİN TUZAĞINA DÜŞTÜLER
Son yıllarda pekçok Rohingyalı Müslüman sizin gibi topraklarını terk etmek zorunda kaldı. Bir kısmı da Suudi Arabistan’ın yolunu tuttu. Fakat burada bir sorun olduğu görülüyor. Nedir bu durum?
Öncelikle Suudi Arabistan topraklarında 300 bin civarında Rohingyalı Müslümanın varolduğu gerçeğini en baştan bir yere kaydetmek lazım. Bu insanların çoğu Bangladeş ve civar ülkelerin pasaportlarıyla giriş yaptılar. Bu pasaportların bir kısmı maalesef sahte çıkınca ülkede kaçak konuma düştüler. Burada iki kere mağduriyet sözkonusu oldu. Myanmar devletinin baskısı ile topraklarından çıkmak zorunda kalan insanlar bir de insan tacirleri tarafından dolandırılıp ortada bırakıldı. 2010 yılından önce bu durum nisbeten tolere edilebiliyordu. Çünkü Suudi Arabistan’a girişte parmak izi uygulaması henüz başlatılmamıştı. Bu durumda ülkeye kaçak girmiş olsanız bile takibata uğramadan uzun yıllar kalabilmeniz mümkün olabiliyordu. Parmak izi uygulamasıyla birlikte artık bu imkan ortadan kalktı. Nereye giderseniz gidin devlet sizi çok rahatlıkla bulabiliyor. Rohingyalı Müslümanların derdi zaten kaçak yaşamak değil. Resmi bir güvenceye sahip olup normal bir hayat sürmek, para kazanıp ailelerine sahip çıkmak istiyorlar. Fakat maalesef bir ülkenin vatandaşı olamayışın bedelini gittikleri her yerde ağır bir şekilde ödemek zorunda kalıyorlar.
Suudi Arabistan ne tür bir bedel ödetiyor?
Cidde şehrinde toplama kampı gibi bir yer var. Adı Şumeyse Gözaltı Merkezi. Büyük bir kamp burası. Elbette tam sayıyı bilebilmemiz mümkün değil çünkü resmi olarak verilen bir rakam ortada yok. Fakat benim tahminlerime göre iki üç bin civarında Rohingyalı Müslümanın kaldığı bir yer. Dediğim gibi kamp oldukça büyük, sanırım 30 bin kişi alacak kapasitede ve insanlar farklı birimlerde kalıyorlar. Toplu bir şekilde, hepsi aynı yerde kalmıyor. Bu nedenle tam sayıyı tespit edebilmek kolay değil. Buradaki koşulların dediğim gibi bir toplama kampından pek farklı olmadığını rahatlıkla söylemek mümkün.
DAYANAMAYIP AKLINI KAYBEDENLER VAR
Nasıl bir yer burası? İnsani yaşam koşulları asgari düzeyde olsun sağlanmıyor mu?
Haberleşme imkanının çok kısıtlı olduğu, gazete ve TV’den mahrum, cep telefonunun bile ancak illegal yollarla sağlanabildiği bir ortamdan bahsediyoruz. Her şeyden öte bildiğiniz mahkum hayatı yaşanıyor, özgürlüğünüz elinizden alınıyor. Kimileri buradan yıllarca çıkamıyor. Mevcut şartlara dayanamayıp gelecekten ümidini kesen, intihar edenler bile var. Suudi Arabistan yönetiminin bu mazlum ve mağdur insanlara mülteci statüsü sağlayıp bu kamptan bir an önce çıkarması gerekiyor.
Sanıyorum burada bir sirkülasyon sözkonusu, öyle değil mi?
Evet, buradaki insanlardan çıkış işlemlerini tamamladıklarını geldikleri ülkelere geri gönderiyorlar. Bangladeş üzerinden Suudi Arabistan’a giriş yapanlar bu konuda nisbeten şanslı. Çünkü iki ülke arasında yapılmış bir anlaşma mevcut. Bangladeş, Suudi Arabistan’ın gönderdiği mültecileri geri almak zorunda. Fakat diğer ülkelerden; Hindistan, Pakistan ve Nepal üzerinden ülkeye giriş yapanların durumu vahim. Çünkü bu ülkeler Suudi Arabistan’ın geri göndermek istediği Rohingyalıları kabul etmeye bir türlü yanaşmıyor. Şumeyse kampında uzun süre kalıp çıldıranların ve intihar edenlerin birçoğu bu ülkelerden giriş yapanlar. Bu duruma bir türlü çözüm bulunamıyor.
İNSAN HAKLARI TEDAVÜLDE DEĞİL
Bu insanlar hırsız değil, katil değil. Ülkelerinde barınamayıp kaçmış, Müslüman bir ülkede rahat edeceklerini umarak can havliyle gelmiş insanlar. İnsan hakları konusuna girmiyor mu bu durum?
Aynen ifade ettiğiniz gibi bu insanlar herhangi bir suça bulaşmış değiller. Herkes gibi sıradan, normal insanlar. Aralarında beş hatta altı senedir kampta zorunlu olarak tutulanlar mevcut. Üstelik zaten mağdur olup buraya gelmişler. Ve burada yeniden bir mağduriyet yaşamak zorunda kalmışlar. Neresinden bakarsanız bakın, bu bir insani trajedidir. Elbette burada bir insan hakları ihlali söz konusudur. Ancak sizin de takdir edeceğiniz gibi Suudi Arabistan’da herhangi bir konuyu insan hakları bağlamında gündeme getirmenin bir anlamı bulunmuyor. Orası henüz böyle bir konsepte hazır değil. Herhangi birinin sokağa çıkarak insan hakları konusunda sıradan, basit bir eylemde bulunması düşünülemez bile. Özgürlüklerin değil güvenlik kaygısının fazlasıyla ağır bastığı bir coğrafya orası. Kendi vatandaşları bile özgürlükler konusunda sesini çıkaramazken biz yabancıların böyle bir lüksü olduğunu sanmıyorum.
Durumun maalesef bugün için parlak olmadığı ortada. Peki, Rohingyalı Müslümanların geleceğini nasıl görüyorsunuz? Yarından umutlu musunuz?
Her şey uluslararası toplumun göstereceği tepkiye bağlı. Myanmar hükümetinin bir insanlık suçu işlediği, bir soykırım yaptığı ortada. Myanmar yönetimine ciddi baskılar yapılırsa bizim açımızdan en azından bazı temel hakların gündeme gelmesi söz konusu olacak. Aksi takdirde mevcut durumda bir iyileşmenin olabilmesi mümkün görünmüyor. Fakat başkaları her ne yaparsa yapsın, ne tür kararlar alırlarsa alsın biz kendi mücadelemizi vermeye devam edeceğiz. İnsanlarımızın onuruna ve haklarına sahip çıkmayı sürdüreceğiz. Bulabildiğimiz her platformda sesimizi gür bir şekilde yükselteceğiz. Çünkü bu bizim varoluş davamız.
İİT yanı başındaki trajediyi görmezden geliyor
Konuyu resmi makamlara iletmiş olmalısınız. Rohingyalı Müslümanların büyük bir trajedi yaşadığı Cidde şehrinde Müslümanların haklarını savunmak için kurulmuş İslam İşbirliği Teşkilatı’nın genel merkezi bulunuyor. Onlara da iletseydiniz durumu. Böyle bir teşebbüsünüz oldu mu?
Konuyu hem Suudi makamlarına, hem de İslam İşbirliği Teşkilatı’na yazılı olarak geniş bir şekilde izah ettim. Çözüm noktasında yardımcı olmalarını kendilerinden talep ettim. Bugüne dek her iki cenahtan da bana ulaşmış bir cevap mevcut değil.
Hadi Suudi yönetimini anladık, İslam İşbirliği Teşkilatı gerçekten konuyla ilgilenmedi mi?K
Maalesef hemen yanıbaşlarında yaşanan trajediyi görmezden gelmeyi tercih ettiler. Gayet iyi biliyorlar ki Rohingyalı Müslümanlar devletsiz, ülkesiz, ortada kalmış insanlar. Şu dünyada her toplumun, her milletin sığınacağı, kendisini güvende hissedeceği bir şemsiyesi, bir toprağı var. Düşünün, İslam İşbirliği Teşkilatı bile sahip çıkmadı benim insanıma. Bu çok büyük bir utanç. Konudan haberleri olmadıklarını söyleyebilirler mi? Biz yıllardır dünyanın gündeminde olan bir toplumuz. Çektiğimiz acıları bilmeyen, duymayan, görmeyen kaldı mı? Üstelik kendilerine ayrıca bilgilendirme yapmışız. “Burada bir trajedi yaşanıyor, lütfen sahip çıkın” demişiz. Hem bir defa bile değil, defalarca söylemişiz. Fakat kimsenin umurunda bile olmamışız. Benim insanlarım şu anda bildiğiniz toplama kampında adi suçlular gibi muamele görüyor, itilip kakılıyor. İnsanın ağırına giden şey, “Zaten böyle olması gerekiyor” tarzında durumun kanıksanmış olması.