Suriye’de yıllardır yaşanan sancılı süreçte yeni bir aşamaya girildi. Astana görüşmeleriyle üç ülkenin garantörlüğünde devam eden çözüm arayışlarının kimileri için zaman kazanmaktan ibaret olduğu tamamen açığa çıktı. Daha önce çatışmasızlık bölgeleri olarak ilan edilen İdlib, Doğu Guta, Humus, Dera ve Kuneytra’dan elde sadece İdlib kalmıştı. Şimdi çanlar İdlib için çalıyor. Rejim güçleri Han Şeyhun’u ele geçirip ilerlemeye devam ederken İdlib’in akıbeti Türkiye’yi fena halde ilgilendiriyor. Zira savaş öncesi 350 bin nüfuslu vilayetin bugün on katını aşan bir nüfusa ev sahipliği yaptığı biliniyor. Bu da muazzam bir göç dalgası demek.
Diğer yandan Suriye’nin kuzey kuşağında ABD ile ‘güvenli bölge’ mutabakatı söz konusu. Bu mutabakatın sonu da Astana gibi hiç güven vermiyor. Zira 7 Ağustos’ta
imzalanan mutabakat metninde Türkiye’nin güvenliği ilk madde olarak geçse de ABD’nin önceliği bu değil. ABD, terör örgütü YPG/PKK’yı legal zemine kavuşturma derdinde. Bu da mümkün olursa yeni bir devlet demek. Olmazsa, tıpkı Kuzey Irak gibi ilerde devlet olmanın yolunu açacak bölgesel bir yönetim.
Evet… Türkiye, iki küresel gücün kıskacında. Bu zor günleri ve bu günlere nasıl gelindiğini Suriye’yi iyi bilen isimlerden biriyle, Dr. Murat Yılmaz ile konuştuk. Türkiye’nin süreç içerisinde neleri başardığı kadar neleri başaramadığını ve şu aşamada yapılması gerekenleri ortaya koyan son derece ufuk açıcı bir mülakat oldu. Okuyunca sizler de hak vereceksiniz.
Devamı Gerçek Hayat’ın 984. sayısında…