Srebrenitsa katliamı BM ihanetidir

Bosna Savaşı aktivistlerinden Ayşe Müzeyyen Taşçı, savaşı yaşayan Boşnakların tanıklıklarıyla yaşananları kaleme aldı ve gerçek hikayeleri anlatarak bir sözlü tarih çalışmasına imza attı. Srebrenitsa’nın Müslüman varlığına bir etnik temizlik hareketi olduğunu söyleyen Taşçı, BM’nin güvenli bölge ilan ettiği Srebrenitsa’ya Sırpların elini kolunu sallayarak gelmesi, BM askeri olan Hollandalıların katliama göz yummasının açık bir BM ihaneti olduğunu anlatıyor.

Dünyanın gözü önünde, göstere göstere işlenen, insanlık tarihinin en büyük suçlarından biri, Bosna savaşı ve sivil Boşnaklara yapılan soykırımdı. 1992 yılında başlayan savaşı Türkiye’den endişe ile takip eden ve işlenen suçlar karşısında kayıtsız kalamayan gönüllüler, insani yardım çalışmaları başlatmıştı. 1995 yılında İHH adı altında bir vakıf kurarak bir araya gelen bu gönüllülerden biri de Ayşe Müzeyyen Taşçı’ydı. Bosna’dan Türkiye’ye getirilen mağdurlara kol kanat gererken bir yandan da hikayelerini dinliyor, acılarını paylaşıyordu. Savaştan sonra Boşnak dostları ile irtibatı devam eden ve konuyla ilgili derin araştırmalar yapan Taşçı, Boşnak bir dostunun vasiyeti ile bu birikimini bir kitapta toplamaya karar verdi. Ayşe Müzeyyen Taşçı ile Srebrenitsa soykırımını ve kitabı Kızıl Zambak’ın yazım sürecini konuştuk.

Bosna Savaşı başladığında, yaşananların ülkemizde büyük yankıları olmuştu. Sizi nasıl etkiledi?

Malum olduğu üzere 1992’de yaşanan Bosna savaşı yaşamlarımızda derin izler bıraktı. Benim için de bir milattı esasında. Zira o yıllarda henüz genç, heyecan dolu ve idealisttik. Yaşanan korkunç savaşta Müslüman Boşnaklara yardım için kurulan İHH tarafından ülkemize pek çok muhacir kadın ve çocuk getirilmişti. Ben de bu çalışmanın içinde yer aldım ve bu benim yıllar sürecek mülteci çalışmalarına ilk başlangıç miladımdı. Bu süreçte pek çok Boşnak dostum oldu. Birçok çalışmada mülteciler ve savaş mağdurları için faaliyetlerde bulundum. Yolum rahmetli Halide İzzetbegovic ile kesiştiğinde ise Boşnak halkına olan ilgim ve muhabbetim daha da arttı. Uzun süre muhacirlerle birlikte kaldım. Savaşın verdiği acıyı ve duyguları gördüm. Ve onu ruhumda taşıdım.

BOŞNAK ARKADAŞIMIN VASİYETİ YAŞANLARI ANLATMAMDI

Bu birikiminizin kitap haline gelmesi nasıl gerçekleşti?

Savaştan sonra dostlarla irtibatım devam etti. Balkanların tarihi, İslami mücadele, Bosna ve Aliya’ya dair derin araştırmalar yaptım. Kitabımın kahramanı olan Selma, yaşamımda derin izler bırakıp Hakka yürüyen bir dost. Bosna savaşı gazisi muhteşem genç bir Boşnak hanım. Kendisi ile savaş esnasında Türkiye’de pek çok yardım faaliyeti yürüttük ve ne yazık ki asla unutmayacağım bir dost muhabbeti ile kalbimizde acı bırakıp Hakka yürüdü. Bana hastane odasından “bunları yazmalısın” diye yaptığı vasiyet sonrası kitabı kaleme aldım. Yani onun bilgilerinden, Aliya’nın yaşamından, komutanlar, mücahitler, şehit eşleri, şehirler ve olaylar üzerinden yazdığım kitap onun vasiyetine istinaden ortaya çıktı.

Bosna Savaşının kuşkusuz en büyük suçlarından biri Srebrenitsa Soykırımı idi. Srebrenitsa ile ilgili araştırmalarınızda neler gördünüz?

Srebrenitsa büyük bir ihanetin kurbanıdır. Düşünsenize, savaşın başladığı 1992’den 95’e kadar sessiz kalan BM, tam Bosna ordusu kaybettiği şehir ve kasabaları geri almaya zafere doğru hızla ilerlemeye başladığında, “pat” diye tankını tüfeğini toplayıp bölgeye geliyor. Sonra farklı noktalarda şehirleri “sivilleştirerek” güvenli bölgeler oluşturuyor. Bu şehirlerden biri olan Srebrenitsa daha önce Karazçin korumada olan Naser Orić komutasındaki gönüllü askerler ve sonradan oluşturulan Bosna ordusuyla desteklenen bir kasabadır. Ancak BM Korumasında tamamen silahsızlandırılarak oluşturulan ve adeta açık hava cezaevlerini andıran bu şehre tamamen sivil kadın ve çocuklardan oluşan binlerce savaş mağduru sivil akın ediyor ve sonuç olarak 24 bin kapasiteli şehir, 80 binin üzerinde sivilin sığındığı bir kampa dönüşüyor. Silahsızlanmış halka yardımla görevli Hollanda askerlerin insani yardım dağıtırken bile keyfe keder davrandığı, bu yardımlar yapılırken kadınlara karşı ahlaki çirkinliklerin yapıldığına dair anlatımlar var.

SREBRENİTSA EŞİTTİR İHANET

BM’nin koruması altındayken katliam nasıl gerçekleşebiliyor?

Önce komutan Naser Orić, çeşitli iftiralarla bölgeden uzaklaştırılıyor. Ardından 10 bin silahlı Sırp Çetnik BM’nin gözü önünde –hatta desteği ile- elini kolunu sallayarak Srebrenitsa’ya giriyor. BM korumasında olan bu “güvenli bölge” tarihe bir büyük ihanetin notunu düşüyor. Öyle bir ihanet ki, 11 Temmuz 1995’te BM askerlerinin gözü önünde 10 binden fazla kişi öldürülüyor. Savunmasız 8 binden fazla erkekle 2 binden fazla kadın katledildi. Bu ihanet Aliya İzzetbegoviç ve halkına yapılmıştır. Dolayısı ile Srebrenitsa katliamı eşittir bir BM ihanetidir ve bu ihanetler topluluğu Aliya’nın kazanmak üzere olduğu bir savaştan çekilmesine yol açıyor.

Srebrenitsa’da Sırplar tarafından gerçekleştirilen soykırımın, üzerine basarak söylüyorum “BM’nin güvenli bölge olarak ilan edildiği bir bölgede gerçekleşmesi” son derece dikkat çekici bir durum. Yapılan soykırım, tecavüzler ve yaşanan vahşetin hedefinde sadece Boşnaklar değil elbette Türk ve Müslüman varlığına bir etnik temizlik hareketiydi. II.Dünya Savaşı’ndan sonraki bu en kanlı savaşa karşı Batı dünyasının ve küresel örgütlerin sessizliği ise, tarihin sayfalarında onların gerçek yüzünü ortaya çıkaran bir ibret tablosu oldu.

HOLLANDALI ASKERLER HİÇBİR ŞEY YAPMADI

Soykırım BM’nin kendisinin güvenli bölge ilan ettiği bir bölgede yapıldı ve BM’ye bağlı Hollandalı askerler buna göz yumdu, BM de hiçbir şey yapmadı diyorsunuz öyle mi?

Tam olarak bunu ifade ediyorum. Kitabımın yazılışı esnasında görüştüğüm pek çok Boşnak bunu teyit etti. Bu yaşananlar ve mağdurların anlattıkları kitabımda yer alıyor. On binlerce silahlı Sırp Srebrenitsa’ya ilerlerken kenarda bekleyen hiçbir şey yapmayan Hollandalı askerlere şahitlik eden pek çok tanık var. Oysa şehrin güvenli bölge olma garantisi bizzat Aliya İzzetbegoviç’e veriliyor. Aliya, Sarayevo’daki tünelden başka bir kasabaya giderken, BM’nin yetkilisini arıyor. Diyor ki; Srebrenitsa’da sıkıntı var, saldırı başladı. BM yetkilisi, “Biz oraya helikopter gönderiyoruz” diyor. Aliya tünelden çıkıp diğer kasabaya varmadan Srebrenitsa düşüyor. Çünkü Hollanda askerleri silahsız bir halkın üzerine yürüyen 10 binlerce Sırp askerine karşı sessiz kalıyor. Onların soykırım yapmasına göz yumuyor. Bu soykırımın ardından şehirler kasabalar düşüyor. Oysa Srebrenitsa ve Gorajde işgale ve saldırılara karşı tam 4 yıl direnmiş iki kahraman şehirdir.

Gönüllülerden oluşan askerleri ile komutan Naser Orić, Sırplardan aldıkları silahlarla 4 yıl şehirlerini savunmuştu. Ta ki güvenli bölge ilan edilene dek. Sonrası kahraman şehirlerin bir ihanetle son bulan trajedisine dönüştü. Buna kim göz yumdu? Elbette BM.

Bundan dolayı da hiç adil olmayan bir anlaşmaya zorladılar Aliya İzzetbegoviç’i. Savaş nasıl orantısız ve adaletsiz sürdüyse, o şekilde de bitirildi. Geçen onca zamana rağmen hala Srebrenitsa’dan toplu mezarlar çıkıyor. Srebrenitsa’da katledilenlerin sayısı demek ki bilinenin çok üstünde. Ben Srebrenitsa’yı her işittiğimde, Srebrenitsa eşittir ihanet diyorum.

55 BİN TECAVÜZ MAĞDURU VAR

Size göre Bosna savaşının en karanlık yüzü bu ihanetler midir?

Bosna savaşının üç karanlık yüzü vardır. Birincisi; İkinci Dünya Savaşından sonraki en kanlı savaş olması. İkincisi; Kadınların haysiyet ve onurunun çiğnendiği en gayri ahlaki yüze sahip olması. 55 bin kadın Bosna savaşı sırasında sistematik tecavüze uğradı. Müslüman neslin dönüştürülmesi için Sırp faşizminin toplama kamplarında beklettiği tecavüz mağdur Müslüman kadınların dünyaya getirdiği 20 bin çocuktan bahsediliyor. Üçüncü karanlık yüzü ise; BM ve batılıların soykırıma uğrayan bir milleti uğrattığı ihanetin acı ve ağır sonuçları. 35 bini çocuk olmak üzere 400 bine yakın Boşnak katledildi.

İkinci Dünya Savaşından sonra yaşanan en kanlı savaştı dediniz. Peki dediğiniz gibi dünya tarihine ihanetleri, sistematik tecavüzleri ve yaşattığı derin acılarla geçen Bosna Savaşı’nın amacı neydi?

Malum olduğu üzere 90’lı yılların başında Yugoslavya devleti çözüldüğünde Müslüman Boşnakların manevi Lideri Aliya İzzebegoviç diğer ülkeler gibi bağımsızlık talebinde bulundu. Ancak Sırp lider Kracziç konu ile ilgili referandumda ” Bağımsızlık talebinizi gerçekleştirdiğinizde Balkanları size cehenneme çevirmeyeceğimizi mi sanıyorsunuz” şeklindeki tepkisi ile Sırpların niyetlerini belli etmişti bir bakıma. Neticede bağımsız Bosna-Hersek Cumhuriyetinin kuruluşu hızla gerçekleşmiş Aliya Cumhurbaşkanı olmuştu. Bosna’dan önce Slovenya’da bir savaş başladı. Bu savaş ilerlemeden Avrupa bu savaşı durdurdu. Bu süreçte Bosna’da savaş çıkma ihtimali konuşulmaya başlayınca Boşnaklar “Avrupa’nın orta yerinde böyle bir savaş çıkmaz” diye düşünseler de öngörüleri kuvvetli Aliya BM’ye mektup yazarak “olası bir savaş hazırlığına karşı gözlemci” talebinde bulunmuştu. Ancak tabi BM bu talebi görmezden gelerek mektuba cevap bile vermeye tenezzül etmedi… Sonrası dünyanın 4.büyük ordusuna sahip Sırp askerleri ve Çetnikler Boşnakların yaşadığı şehir ve kasabaları kuşatarak savaşın çıkmaması için direnç gösteren Aliya ve Bosna-Hersek Cumhuriyetini “savaşa mecbur “etti.

KİTABIN GELİRİ BOSNALI YETİMLERE

Bosna Savaşını anlatan kitabınızın adını neden Kızıl Zambak koydunuz?

Zambak yeniden dirilişi, saflığı, asaleti, cesareti temsil eder ve Bosna Hersek devleti kurulurken bayrağı bu sembol üzerinden tanımlamıştı. Ancak bu saf ve temiz çiçek ne yazık ki faşizm tarafından kana boyandı… Bu nedenle kitaba “Kızıl Zambak” adını uygun gördüm. Hikaye tamamen savaş sırasında yaşanmış olaylardan oluşuyor. Kitapta o duyguyu vermek istedim. Yaşanmış hikâyelerin arasına savaş öncesindeki Bosna’yı koydum. Oradaki İslami hareketin lideri Aliya İzzetbegoviç ve arkadaşlarının mücadelesini, Mladi Müslümani’nin mücadelesini, Bosna-Hersek Devletinin kuruluşu, savaşın başlaması, sonraki süreç gibi pek çok hususu hikayelerin içine yerleştirerek anlatmaya çalıştım. Kitabın geliri de Bosnalı yetimlere aktarılacak.

Benzer konular