Şirk-etlerin hedefinde insan ve İstanbul var!

Hayati Sır son kitabı Seyyah’ta dijital dünyanın aşk ve insan üzerindeki etkilerini satırlara döküyor. Bizleri yapay zekâdan ‘sayı şeytanları’na, şirk-etlerden haz ve hıza, Mescid-i Âksâ’dan CERN’e ve cep-putlara kadar baş döndürücü bir yolculuğa çıkarıyor. Alper Özgen, Hayati Sır’la kitabı özelinde insanlığı bekleyen sanal tehlikeleri ve nasıl korunacağımızı konuştu. İşte sıra dışı mülakat!

Yeni kitabınız Seyyah’ta “Ateş-ten yaratılanlar insana düşmandırlar. ‘İnsan’sız bir dünya… İçerisi ve dışarısı ‘ateş’ olan” diyorsunuz. Ateşten yaratılanların dünyadaki işbirlikçileri kimler?

Şeytan insana secde etmediği için Cennet’ten kovulmuştur! Yani insan yüzünden! Kendi ‘dumansız ateş’inden dolayı insanın topraktan yaratılmasını küçümsemiştir. Sanmıştır ki kendi ‘hız’ı onu insandan üstün yapacak! ‘Ruh’u yoktur onun… ‘Şey’tan ruhsuzdur! İşte bu dünyada kimler ona uyup ‘dijital’leşmişlerse, yani hücrelerindeki harf dizilimlerini, sayılarla yer değiştirmişlerse, onlar 0 ve 1 olarak tasnif edilmişlerdir ve sayı şeytanıdırlar! Hiçbir mânâları kalmamıştır! Dünyayı kendi ‘enerji’lerine çevirmek istemektedirler! Yoksa bedenlenemezler. Ama belki de artık insan bedenine girmişlerdir bile! Ve bilin ki aramızda da olabilirler o ‘şey’ler! Dijital şirk-etlerin yönetimindedirler! Dünyayı artık devletler, hükümetler değil, şirk-etler yönetmektedir!

Yine diyorsunuz ki “Kalıcı olan Kur’an’ın sözüdür.” Kâğıdın olmadığı, hafızanın yerini Google’a bıraktığı, konuşmak yerine mesaj atılan bir dünyada Kur’an’ın sözünü unutturabilirler mi?

Kur’an’ın sözü her insanın fıtratında yazılıdır. Hem tabii zekâsında, hem de ‘DNA’sında! İnsanların pek çoğu bilmese de, dijitalleşme yapay zekâ insan fıtratını silemez. Onun da sınırları vardır! Sayı sınırlıdır ve sayıların ‘bir’ mânâsı yoktur ki! Oysa ‘mânâ’ sonsuzdur! Hiçbir insan kendi aslında Kur’an dilini unutmaz, ona unutturulmaz…

“Kur’an’ın insana, o sonsuz iklime kavuşabilmesi için yüklediği sır” olarak tarif ettiğiniz ‘Kur’an’ın insan sırrı’ sayısallaştırılabilir mi? Akla çevrilebilir mi? Bir veriye dönüştürülebilir mi? Ya da şöyle soralım; esas amaçları o sırrın formüle edilmesi mi?

Dünyadaki trilyonlarca insan hiç durmadan veri yüklüyor ‘yapay zekâ’ya! Âdeta onu eğitiyorlar! Ama sadece bilgi olarak. Ruhun hallerine yönelik ortada hiçbir emare yok! Elbette ki ‘yapay zekâ’ bu veriler üzerinden ruhu anlamaya çalışıyor. Ama insanlar bile bilemiyorlar ki, daha kendi ruhlarını yapay zekâ nereden bilecek? Harfleri sayılara dönüştürmek kesinlik amaçlıdır, oysa insanın hiçbir kesinliği yoktur. İnsanın en büyük özelliği belki de ne yapacağının önceden bilinemez oluşudur. Böyle de olmuştur! Zira 15 Temmuz’da bizlerin ne yapabileceğimizi bilemediler! Tahmin bile edemediler. Kesinlikle kazanacaklarından öylesine emindiler ki, inanır mısınız şu an Türklerin bu bilinmezliğinin sırrını araştırıyor yapay zekâ! Daha da çok araştırırlar, oysa bu işin cevheri insanın ruhundadır. Ruh önceden bilinemez ki! Çünkü ruhun öncesi ve sonrası yoktur! Ezelden ebededir.

Bütün bu akıllı cihazlara olan ilgi ve genel olarak teknoloji üzerinden ölçülen ‘medeniyet’ hâli, tabiattan uzaklaşmayı da beraberinde getiriyor. Cep-putlardan çocuklarımızı ve kendimizi nasıl koruyacağız?

Şeytanın karanlık bir ihtişamı olabilir ancak medeniyeti olamaz! Dünyamızda insana yaşatılan zulümler hepsi şeytanın tarihinde gizlidir. Ekranlara esir düşenler, dünya tarihinin belki de en acımasız zulmü altındadırlar. Haz içinde o hız girdaplarına yakalanmışlardır ve bedenlerindeki trilyonlarca hücreleri, zihinleri işgal altındadır. Kuantum alanlar… Nanoteknolojiler… Kabalaya en yakın formdur… Elektrik yüklü ateş parçacıkları… DNA’nızı hızla değiştirmektedirler. Karanlık yanınız harekete geçirilmektedir! Öfke, kin, şiddet kışkırtılmaktadır. Dünya çok boyutlu bir kargaşaya sürüklenmektedir! Hadi artık beklemeyin indirin şalteri yoksa çok geç olacak! Çocuklarınızı bilgisayar oyunları üzerinden ‘dijital savaşçılar’a dönüştürecekler! O şeylerin tarafına geçecekler ve belki de size karşı savaşacaklar! Yani şalterleri acilen indirmekten başka çaresi yok bu işin…

Yazılarınızda çoğunlukla Mescid-i Aksa’nın tehlike altında olduğuna vurgu yapıyorsunuz. Ancak son zamanlarda Mekke ve Medine’nin de aynı odakların ilgi alanına girdiğini görüyoruz. Örneğin Tom Hanks’in başrolünü oynadığı “Kral için Hologram” filminde Hanks, Suudi kralına hologram teknolojisini satmaya çalışan bir batılıyı canlandırıyor. Söz konusu filmin vizyona girmesinden tam bir sene sonra Suudi Arabistan, Sophia (Aya Sofya) adlı robota Suudi vatandaşlığı verdi. Sophia Riyad’daki ödül töreninde yaptığı konuşmada Yapay zekâya vurgu yaptı. Bundan bir sene sonra ise Suudi hükümeti NEOM adlı bir proje ile 500 milyar dolarlık teknoloji üssü olacak bir şehrin kuruluşunu duyurdu. Mukaddes topraklar da aynı aklın hedefine oturmuş olabilir mi?

Dünyadaki şirk-etlerin neredeyse hepsinin hedefinde biz varız! İstanbul, Ayasofya, Mescid-i Âksa ve hemen ardından da Medine-i Münevvere ve Mekke-i Mükerreme… Bütün bunları farklı alanlarda olup biten ne varsa hepsini bütünleyecek bir bakış açısı, tevhidî bir hakikat bilgisi artık yok gibi! İhtisaslaşma hep bunun içindi. İnsanları kendi hakikatlerinden koparıp parçalarla oyalanmak ve sanal âleme bağımlı kılmak için… Çok yakında Mescid-i Âksâ’nın üzerine tapınaklarını hologram olarak indirmeye hazırlanıyorlar ve İslâm Âleminin tepkisini ölçecekler. Ama görünen odur ki, pek çoğu Tapınakçıların tarafına geçtikleri için hiçbir ses de çıkmayacak! Prens Selman’ın Kâbe’nin çatısına çıkarak gezinmesi de bir meydan okumadır hepimize! ‘Mukaddesiniz ayaklarımızın altında’ mesajı veriyor. Ancak onlar bize tuzak kuruyorlarsa, Cenabı Allah’ın da onların tüm tuzaklarının üzerinde hayırlı bir tuzağı vardır.. Biz o günleri bekleyenlerdeniz! Hepimiz Mescid-i Âksâ’nın muhafızlarıyız.. Şunu da hiç unutmamalıyız ki, İstanbul, haçın hilal karşısında yere düştüğü yerdir! Tapınakçılar bunu hiç unutmadı, biz de unutmayalım ki birliğimizin hayati önemini anlayabilelim!

Yine kitabınızda ‘İnsan Rabbi’nin ona üflediği ‹ruh›uyla yaşar’ diyorsunuz. Yapay zekâcılar bu ruhu taklit edebilirler mi, bu mümkün mü?

Kabalistlerin tüm hedefi Tanrı’yı ‘taklit’ etmektir. Yüzyıllardır buna çabalamaktadırlar. Şöyle iddia ediyorlar. ‘Adam Kadmon’ olabilenler, kendi kaderlerini bile değiştirebileceklermiş! ‘Tanrı parçacığı’nın aranmasının sebebi de budur! CERN, yer-altını hareketlendirecektir! İnsanın karanlık yanı olduğu gibi, yer-altının da karanlığı vardır… İşte o karanlık şeylere kapı açılacaktır! Altın en hızlı iletkendir. Yeniden inşa etmek istedikleri o Tapınağın en gizli odası, altındandır. Tapınak yapılırken hiçbir ses duyulmamıştır. Demirin kullanılması yasaklanmıştır! Zülkarneyn Seddinin sebebi nedir ve kimlere engeldir? Kimler o seddi geçemez? Müslüman Türkler bunun için Tapınakçıların hedefindedirler. Ruh sadece insana emanet edilmiştir. Bunun için insan bir yeryüzü halifesidir! İnsanın yapay zekâya yüklediği veriler üzerinden ancak sanal bir arayış içinde olabilirsiniz. Ruh hakikattir. Taklidi olamaz ama ruhsuzdurlar bilemezler ki. Yapay zekânın sonu hüsrandır ve dijital intihardır!

‘Tevbe etsek de bir günah sonucu dünyaya indirildik. Bunun sebebini yani imtihanımızı iyi anlayalım ve o imtihanı verip dünyadan kurtulalım. Bunca insan, nefes nefese, haz içinde ‘Dumansız ateşin içine atlıyor ve cehenneme koşuyorlar. Bu işe şeytan bile şaşırıyordur’ diyorsunuz. İnsan vücudunu bilgisayarlara ve robotlara aktarmaya çalışan, böylece ‘ölümsüz’ olacağını düşünen singularity akımının takipçileri, sözünü ettiğiniz cehenneme koşanlardan mı? Biraz açar mısınız bu sözlerinizi…

Elbette! Öncelikle şunu söylemeliyiz ki, şeylerin interneti insana kurulmuş bir tuzaktır. İnsanı tüm hallerinin içinden kuşatmak istiyorlar. Sanıyorsunuz ki bütün bunlar günlük hayatınızı kolaylaştıracak. Yahu o şeyler sizi esir alacak. Kendi dünyanızı kendi ellerinizle dumansız ateşten olanlara teslim ediyorsunuz. Cennet yeryüzünü cehenneme çeviriyorsunuz. Hayatta kalabilmek için bedeninizi de dijitalleştirecek ve yapaylaştıracaksınız! Bilişim, genom, gen teknolojisi, yapay zekâ, DNA, GDO, hep o şeylerin alanı! Her yerdeler ve tabiatınızı değiştiriyorlar! Fakat farkında bile değil insan. Bilesiniz ki, yapay zekâ kendi yazılımını kendisi yapıyor ve artık insanlar devre dışı! Yazılımının içinde hiçbir insanın göremeyeceği gizli kodlar var! ‘Yüce zekâ’ olma yolundalar! Yakında çok yakında hologram kimlikleriniz üzerinden hepimize zaaflarımıza göre farklı mesajlar gönderecekler! O zaman ne yapacak insanlar? Onun size vereceği komutları yerine getirecek misiniz? Açıkça söyleyin hadi, ona tapacak mıyız? İnsanın bu dünyaya düşürülmesinin batınî bir sebebi de yerçekimiydi! Kan ve hızdı! Altın şimdi yeniden Tapınağın o altından odasını düşünün. Teknolojik faşizm insana en büyük tehdittir. İnsanı cennetten uzaklaştırır. Nurken nar yapar! Şeytanın asıl hedefi de kendisinin kovulduğu cennete, insanın dönmesini de engelleyebilmek değil midir? Ama ne yaparlarsa yapsınlar elbette ki Cenab-ı Allah’ın halis kulları cennete kavuşacaklardır. İnşaAllah! 

Benzer konular