Rüyasını Türkiye’de gerçekleştirdi

Suriyeli edebiyatçı ve yazar Abir en Nahas “eskiden beri rüyamdı” dediği yayınevini Türkiye’de kurdu. Türkçe ve Arapça olma üzere iki dille yazılan çocuk kitapları ile çocuklara farklı bir dilin yanı sıra insani değerleri öğretmeyi hedefliyor. Abir en Nahas, Suriyelilerin olduğu her yere girme gibi bir hedefleri olduğunu da söylerken, “Okul kitapları bize başka şeyler anlatıyor. Oysa bizim Türkler ve Araplar ortak bir geçmişimiz var. Çocuklarımıza bunu anlatmak, onlara gerçek tarih hakkında bir şeyler söylemek durumundayız” diyor.

Abir en Nahas. Suriyeli edebiyatçı ve yazar. Aslen Humus kentinden. Pek çok internet sitesine ve Arapça dergiye yazıyor, aynı zamanda dergimiz Gerçek Hayat’ın da yazarı. İlk kitabı 2003 yılında basılan “Filistinli küçük kahramanlar”. “Romalı kız öğrenci” adlı hikaye kitabı ise Suriye devriminden aylar önce, 2010 yılında basıldı.

Suriye devrimine eşini, babasını ve büyük oğlunu şehit verdi. Malını mülkünü kaybetti. Evlatlarını alıp Türkiye’ye yerleşti. Türkiye’ye yerleştikten sonra çocuklar için “Arapça oynuyoruz” adıyla bir tiyatro eseri kaleme aldı. Bu eseri Akademi yayınları Türkçeye kazandırdı. Eser, bu yıl 9.cusu düzenlenen Uluslararası Arap Dili Yarışması kapsamında İmam-Hatipler için Milli Eğitim Bakanlığı tarafından tavsiye edildi. Ve liselerde piyes olarak sahnelenmeye başlandı.

Daha sonra çeşitli hikayelerden oluşan “Çikolata tadında dostluk” isimli eseri yayınlandı. Bu çalışmayı “Mescid-i Aksa bana dedi ki” isimli çocuklar için hazırlanan hikayeler serisi izledi. Bu seri Lübnan’da basıldı.

Yazar, son olarak Türkiye’de kendi yayınevini kurma kararı aldı. “Ezrak Yayınları” adıyla kurulan yayınevi, bugüne dek eğitim, kişisel gelişim, hikaye ve masal kitaplarından oluşan 17 kitap yayınlamış durumda. Abir en Nahas’la yayınevini konuştuk.

Bir yayınevi kurma fikri nasıl doğdu?

Henüz küçükken kitaplarla tanışıp onları çok sevdim. Her okuduğum kitap beni yeni bir insana dönüştürüyordu. Bana ilaveler yapıyor, bende değişimlere yol açıyordu.

Bu konuda üç kitabın benim hayatıma doğrudan etkisi olduğunu, hayatımı değiştirdiğini söyleyebilirim. Bunlardan birinin etkisi hiç de olumlu değildi. Beni neredeyse dinden tamamen soğutan bu kitabın etkisinden kurtulmam bir hayli zaman aldı. Gençtim, arayıştaydım. Bu kitap zekice yazılmıştı ve tuzaklarla doluydu. Bu deneyim, beni kitapların insan üzerinde yaptığı etki konusunda yeterince ikna etti. Bir Müslüman olarak bu konuda kendimi sorumlu hissettim. Biz de insanları doğru yönde değiştirmek için bir şeyler yapmalıydık.

Ayrıca yeni gelişmelere, teknolojik devrime ayak uyduracak şekilde olmalıydı bütün bunlar. Artık kendi vatanlarında yaşamayan Arap toplumunun yeni ihtiyaçlarına da cevap vermeliydi.

Yayınevi kurmak, benim açımdan yeni bir hadise değil, eski bir rüya. Maalesef bunu Suriye’de gerçekleştirme fırsatım olmadı. Bu rüyamı Türkiye’de gerçekleştirmek, çocukları, gençleri ve kadınları olumlu yönde etkilemek, onların gelişimine katkıda bulunmak istedim.

Bu bir serüvene atılmak gibi. Neticede ben tek başına bir kadınım, üstelik bakımını üstlendiğim bir ailem, çocuklarım var. Ve dahası, Suriyeli bir göçmenim. Fakat bir açıdan bakıldığında hayatın kendisi zaten bir serüven değil mi? Cesur ve atılgan olmadan bir şey oldurabilme imkanı var mı?

BORÇ ALARAK KURDUK

Bu yolda ne tür zorluklarla karşılaştınız?

En önce maddiyat sorunu elbette. Bunu sağolsun, yakın dostlar ve akrabalardan borç almak suretiyle aştım. Bir de daha önce yayıncılık yapmış, ticaret tecrübesi olan birisi olmadığım için bazı konularda zorlandım. Ancak bir konuda yeterince yaşanmışlık oluşunca uzmanlığın da peşinden geleceğine inancım var.

Başka bir zorluk da yeterince vakte sahip olmayışım. Çünkü ben zaten çocuklar için yayın yapan bir internet sitesinin yöneticisi konumundayım. Ayrıca başka mecralar için de yazılar kaleme alıyorum. Sonra malum, çocuklar var, evin sorumluluğu var. Yine de her şeye rağmen sevdiğiniz bir işe kalkıştığınız vakit sorunları aşacak gücü kendinizde bulabiliyorsunuz.

BURADAKİ ORTAMI HAYAL EDEMEZDİK

Sizi bu noktada cesaretlendiren ne oldu?

Beni yayınevi kurmaya iten temel dürtü, daha önce de bahsi geçtiği üzere, kitabın insan hayatına yön verebilme özelliği, değişime yol açma potansiyeli. Bunun pekala farkında olan Moğollar Bağdat’ı alınca kütüphaneleri yıktılar ve kitapları Dicle nehrine attılar, o günleri ifade eden “Dicle insan kanından kırmızı, kitap mürekkebinden mavi aktı” sözü meşhurdur. Yine mesela pek çok önemli kitabın ve yazarının başına bu yüzden tarih boyunca pek çok musibet gelmiştir. Zamanımızda sömürgeci devletlerin etkisi altında bulunan Arap ülkelerinde de bu tür kitapları ve alimleri itibarsızlaştırma çabaları aynı şekilde sürmektedir. Daha kötüsü, gençleri kitap okumaya teşvik eden bir ortam maalesef kalmamıştır. Gençler, boş işlerle vakit geçirmeye teşvik edilir olmuştur.  Türkiye’de özgürlük ortamı bulunduğu için kitap yayınlama konusunda zorluklarla karşılaşmadım. Burada biz Arapların hayal edemeyeceği bir ortam söz konusu.

Beni bu işe sürükleyen nedenlerden biri de Türkiye’de yaşayan gerek Arap gerekse Türk toplumunda oluşan yeni ihtiyaçlara cevap verme güdüsü oldu. İki dilli, hem Türkçe hem de Arapça olarak yayınladığım çocuk kitapları, modern üslubuyla çocuklara hem dil öğretiyor, hem de insani değerleri… En önemlisi de okuma alışkanlığı kazandırıyor.

Bir de tarih konusu var tabii. Ortak bir tarih anlayışından gelmiyoruz. Okul kitapları bize başka şeyler anlatıyor. Oysa bizim Türkler ve Araplar ortak bir geçmişimiz var. Çocuklarımıza bunu anlatmak, onlara gerçek tarih hakkında bir şeyler söylemek durumundayız.

Yayınevi açmayı benim açımdan mümkün kılan özel bir durumdan da bahsetmeliyim. Ne mutlu ki, ailecek bir yayınevini açıp sürdürebilir bir ortama sahip olma ayrıcalığım var. Yazan, çizen, planlayan, pazarlayan yani bütün işleri yapan kişiler aile bireyleri olunca masraflar da haliyle otomatikman düşüyor. Çocuklarımı sürekli yetenekleri konusunda teşvik ediyorum, onlar da beni sağ olsunlar mahcup etmiyorlar.

Yayınevi olarak ev adresini gösterebiliyor oluşun da, doğrusu beni masraf konusunda sıkıntıdan kurtardığını belirtmem gerek. Türkiye’ye bu anlamda minnettarım.

SURİYELİLER NEREDEYSE ORADA OLACAĞIZ

Ezrak Yayınları olarak katıldığınız etkinlikler var mı?

İstanbul’daki CNR uluslararası yayıncılık fuarı bizim ilk katıldığımız etkinlik oldu. Sonra kadınlar günü münasebetiyle Sultanahmet’te açılan fuara katıldık.

Kitaplarımız ABD’de düzenlenen kimi fuarlarda sergilendi. Yakında Kanada ve Almanya’da temsilcilerimiz olacak. Suriyelilerin gittiği her yere gitme diye bir derdimiz var aslında.

Dürüst olmak gerekirse bu denli bir başarı, bu denli bir görünürlük beklemiyorduk. Bu noktada bize destek veren herkese, bilhassa kitaplarımıza büyük ilgi gösteren Türk okura teşekkür ediyoruz.

Ezrak Yayınları’nın yeni projeleri var mı?

Henüz bitirmiş olduğumuz 15 hikaye var, halen resimleri çizim aşamasında. Türkçeye tercümeleri devam ediyor. Bu hikayelerin aynı zamanda İngilizce tercümeleri de hazırlanıyor.

Çocuklar için hazırladığımız 6 kitap var. Bunlar hikaye kitabı olmayacak. Makalelerden oluşan kitaplar. Fuarda pek çok kereler tecrübe ettim. Çocuklar doğrudan kendilerine seslenen, onları muhatap alan kitapları tercih ediyor. Kendilerine başarmayı öğreten kitaplara bayılıyorlar.

Yine hazırlık aşamasında olan gençlere dönük edebi kitaplar var. Pek yakında bu kitapları da baskıya vereceğiz.

Bu arada, bu serüven boyunca yanımızda duran, dostluktan da öte gerçek bir kardeşlik gösteren Türk arkadaşlara bütün kalbimle teşekkür etmek istiyorum. Kendimizi burada gurbette hissetmiyoruz. Burası bizim için isteklerimizi, hayallerimizi gerçekleştirdiğimiz yer. Bu bir nimet ve Suriyeliler bunu asla unutmayacak.

Benzer konular