“Müslüm” filmi bu seneye damgasını vuran filmlerden biri oldu. Vizyona girdiği günden itibaren izlemeyen, izleyip de ağlamayan kalmadı. İzleyiciye duygu dolu anlar yaşatan film, karşılaştığı yoğun ilgiyle yayına girdiği ilk 3 günde toplam 600.141 kişi tarafından seyredildi. 3 Mart 2013’te aramızdan ayrılan usta sanatçı Müslüm Gürses’in hayatı gerçekten zor bir hayattı. Her şey başına gelmiş ama bütün bunlara rağmen hayata tutunmuş biri. Onun bu kadar sevilmesinin ve “Baba” hitabına layık görülmesinin sebebi de insanları seven ve onlara dokunan bir karakter olması. Müslüm Gürses’i seven sevmeyen herkesin gidip izlediği, izlerken de etkilenip gözyaşı döktüğü filmin yönetmenlerinden Can Ulkay ile Müslüm Baba’yı konuştuk. Müslüm Gürses’in hayatını daha senaryo aşamasında ince ince detaylandırırken hüznü ve acıları fark etmeye başladıklarını söyleyen Ulkay, Müslüm Baba filminin hem biyografi hem drama hem de müzikal bir anlatımla kurgulandığını ifade ediyor.
Türkiye’de biyografi çok etkin bir tür değil. Hem bu türün üzerine gittiniz hem de yoğun bir ilgiyle karşılaştınız, bu konu hakkında neler söylersiniz?
Biyografi sadece Türkiye’de değil tüm dünyada etkin bir tür değil. Toplumlar tarafından benimsenmiş, sevilmiş, topluma mal olmuş insanları sinema üzerinden anlatmak elbette kolay bir iş değil. Çünkü bu tarz insanlar bulundukları toplumların kahramanları, efsaneleri… Biyografik anlatımdan bahsedersek, bu anlatımı hangi taraftan, hangi açıdan anlatacaksınız? İşte en önemli konu bu. Müslüm Baba filmi bu açıdan bakıldığında çok zordu. Müslüm Gürses’i bir çemberin tam ortasına koyun ve etrafını 360 derece doldurmaya başlayın… Hayatı var, çocukluğu, kardeşleri, annesi babası var… Fakirlik, göç, sosyal hayatları var. Müziği var, etrafındaki birçok değerli, ona yol gösteren insan var. Limonlu Ali var, Burhan Bayar var. Pavyon hayatları, gazino hayatları var. Adana var, İstanbul var. Filmleri var, şarkıları var. Trafik kazası var, onunla bozulan bir sağlığı var. Büyük aşkı Muhterem Nur hanımefendi var. En önemlisi ona tapan, onu farklı seven bir can kitlesi var… Müslüm Gürses gibi bir efsanenin çemberinde, her yönünde dolu dolu hayatlar, hikayeler, karakterler var… işte bahsettiğim zorluk buydu. 2 saat içinde nasıl bir Müslüm Gürses biyografisi anlatmamız lazım, insanlara Müslüm Baba’yı nasıl anlatmamız lazım? Sanırım seveni sevmeyeni, tanıyanı tanımayanı için en doğru biyografiyi yaptığımızı düşünüyorum. İnsanların yoğun ilgisi bu yüzden.
MUHTEREM NUR HER AŞAMADA VARDI
Müslüm, hayatın dayanılmazlıklarıyla dolu. Üstelik bu dayanılmazlıklar gerçek. Dayanılmazı öyküleştirmek, daha sonra onu perdeye aktarmak ve bu eylemin işleyicisi olmak bir yönetmen olarak size ne tür deneyimler kazandırdı?
Öğrenmenin, çalışmanın, denemenin yaşı olmaz. Her film yeni bir okuldur benim için. Her yaptığım iş de bana zengin deneyimler kazandırıyor. Bahsettiğim şey sinemayı öğrenmek değil. Ülkemi, dünyayı, insanları daha iyi tanıyor ve anlıyorum. Bir sonraki filmimde neleri yapmam gerektiğini üstüne koyarak öğreniyorum. Bazıları gibi “oldum, piştim” demiyorum. Öğrenmenin keyfini çıkarıyorum. Dediğim gibi, Müslüm Baba’nın hayatı sinemada dramatik yapı, müzik, aksiyon, dram, müzikal, efekt, kurgu, daha doğrusu her şeyi uygulayabileceğiniz zenginlikte. Onun bu zengin hayat hikayesini işleyebilmek, işlerken seyirciye sevdirebilmek çok önemliydi. Filmi tüm Türkiye sevdiyse ve hala seyretmek istiyorsa doğru bir şey yapmışızdır diye düşünüyorum.
Filmin aşamaları Muhterem Nur Hanım ile paylaşılmış mıydı? Filmde Müslüm Gürses’in hayatı aktarılırken gerçeklik ne ölçüde yansıtıldı?
Filmin her aşamasında Muhterem Nur hanımefendi vardı. Hem senaristlerimiz, hem oyuncularımız her aşamada kendisiyle görüştüler, bilgi alışverişinde bulundular… Müslüm Baba’nın filminde her şeyi gerçeğine uygun şekilde aktarmaya çalıştık. Tabi ki sinema yaptığımızı da unutmadık. Sinemanın gerektirdiği bazı dramatik anlatımlarda değişikliğe gittik.
Müslüm, uzun süredir beklenen bir filmdi. Çekimler ne kadar sürdü? Sizi zorlayan işlemler oldu mu?
Tüm yapım çalışması 1 yıl kadar sürdü. Yılın belli bölümlerinde çekimler yapıldı belli bölümlerinde hazırlıklara devam edildi. Eksik ve beğenmediğimiz bölümler oldu. Onları tekrar çekerek filmimizi son haline getirmiş olduk. Müslüm Baba filmi hem biyografi hem drama hem de müzikal bir anlatımla kurgulandı. Dolayısıyla dramatik kurgu, ses-efekt aşamaları ve müzik kurgusu bizim için en zor aşamalardı.
Filmin bu kadar izleneceğini ve bu kadar beğenileceğini tahmin ediyor muydunuz? Toplumun Müslüm’e yönelik bu reaksiyonu hakkında neler söylersiniz?
İyi bir film yaptığımızı biliyorduk. Oyuncuların performansları ve prodüksiyon mükemmeldi. İyi bir para harcandı ve harcanması gerekiyordu. İyi şeyleri toplumumuz hemen benimsiyor ve pozitif reaksiyon gösteriyor. Müslüm Baba filmi seyredildikçe daha çok konuşuluyor. İnsanlar beğendikçe birbirlerine filmi tavsiye ediyorlar. Bence en büyük ve en değerli PR bu. Ayla filminde de aynısı oldu. Toplumun filme yönelik olumlu tepkisi filmin daha çok seyredilmesini ve uzun süre salonlarda kalmasını sağladı.
YAPIMCILIK CESARET İSTER
Müslüm Baba’yı konu alan bir film yapmak gerçekten cesaret isteyen bir iş olsa gerek. Bu bağlamda kaygılarınız oldu mu?
Hayır olmadı. Müslüm’e her şeyden önce film projesi olarak bakarsanız hiç kaygınız olmaz. Çok zengin bir hikaye ve muhteşem müzikler… Bir yönetmen daha ne isteyebilir ki? Ama yapımcı anlamında zor ve kaygılanılacak bir proje tabi ki. İyi ve yeterli bir para harcamanız gerekir böyle bir proje için. Yapımcılık cesaret isteyen bir meslek. Mustafa Uslu Bey bu konularda çok cesurdur. Bu yüzden bu tarz filmleri seyircilerimiz daha çok görmeye başlayacak önümüzdeki günlerde…
Filmdeki oyuncuların karakterleri doğal bir biçimde yansıtıldığı görülüyor. Aynı karakterin çocukluk, yetişkinlik gibi farklı dönemlerini gösteren birçok oyuncu kullanılmasına rağmen bu doğallık korunmuş. Karakterdeki bu oturmuşluğu sağlamak nelere mal oldu? Nasıl bir çalışma sürecinden geçildi?
Filmin oyuncuları ve oyunculukları uzun yıllar bu filmle birlikte anılacak ve analiz edilecek. Doğallık, oyunculuk tamamıyla hikayeye göre doğru oyuncu seçimi ve onların doğru uyumu şeklinde açıklanabilir. Bu uyum filmin tamamında görülebiliyor. Çalışma süreci bütün filmlerin öncesinde yapılıyor. Süreç kadar doğru oyuncu seçimi de çok önemli.
FİLMİ HİSSEDEREK ÇEKTİK
Filimdeki müzikler oyuncuların sesinden aktarılmış ve oyuncular kendi yorumlarını katarak eserleri yeniden yorumlamışlar. Burada olayların birebir değil gerçekliğin de ötesine geçmeye çabalayan bir tavır ile yansıtıldığını söyleyebilir miyiz?
Hepimiz Müslüm Gürses’in müziklerini çok seviyoruz, onun sesine hayranız. Müziklerin oyuncuların sesiyle seslendirilmiş olması hem yapım öncesi hem de yapım sonrası çok konuşuldu. Müziklerin oyuncuların sesinden aktarılmış olması bizim için en doğru karardır. Bu karardan dolayı çok mutluyuz. Bu karar filmimizin daha orijinal ve gerçek film olmasını sağladı.
Film ile ilgili eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Müslüm Gürses’in hayatını daha senaryo aşamasında ince ince detaylandırırken hüznü ve acıları fark etmeye başlıyorsunuz. Çekerken ise hissediyorsunuz. Bu çok duygusal ve farklı bir durum. Çocukluğu olsun, gençliği olsun, olgunlaştığı dönem olsun her karede bunu hissettik ve hissede hissede çektik. Çekimlerin tamamında bunu yaşıyor olmak en enteresan olaydır benim için. Gülhane’yi çekerken kendimizi orada hissettik. 20 sene sonrasını, Harbiye konserini çekiyorsunuz bu sefer orada zannediyorsunuz kendinizi. Bu duyguyu anlatabilmek mümkün değil. İyi ki çekmişiz diyorum ve böyle bir projenin içinde bulunuyor olmaktan gurur duyuyorum.
AYLA FİLMİ DE MÜSLÜM BABA DA GERÇEK HİKAYELER
Daha önce de Ayla’nın yönetmenliğini yapmıştınız ve o da gerçek bir hayatı konu alıyordu. Bu bağlamda gerçek hayatı kurgulamanın zorluklarından bahsedebilir misiniz?
Ayla, gerçek bir hayat hikayesiydi. Bir biyografi değildi. Ayla ve Müslüm Baba bu bakımdan tamamen farklı iki film. Ortak yönleri ikisinin de gerçek hayat hikayesi olması. Her ikisinde de gerçek hayat hikayesini kurgulamanın, anlatmanın zorluklarını yaşadık. Gerçek hikayeleri anlatırken, doğruları en doğru şekilde anlatmanız gerekiyor. Seyirciyi etkilemek, seyirciye filmi sevdirmek ise bu doğruları sinematografik anlatmaktan geçiyor. Sinemanın bütün imkanlarını yani tekniğini, senaryosunu, kurgusunu, müziğini vs. kullanarak anlattığınızda bir sinema filmi yapmış oluyorsunuz. Yoksa yaptığınız iş belgeselden öteye geçemiyor.