Mahmut Dahla, Suriye’de İslami ilimler sahasında bilinen bir âlim. Esed zulmünden kaçarak sığındığı Türkiye’de belki kıt kanaat geçiniyor fakat İslâmî eğitim vermeye devam ediyor. İki çocuğundan biri Esed tarafından vurulup iki ayağından olmuş. Diğerinin de Türkiye’de bıçaklanmasıyla tarifsiz acılar içinde kalan Dahla, “Çoluk çocuğu alıp Türkiye’den gidebilirim” diyor. Mültecilere dönük nefret eylemleri son günlerde ciddi bir tırmanışta. Bunda Ümit Özdağ gibi siyasetçilerin vebali büyük. Kendisi aslen Anadolu’ya sığınmış Dağıstan muhaciri birinin, kendi hicretini unutup başkalarının hicretine sataşıyor olması ayrı bir vakıa. Ne demişti ‘Vicdan’ isimli şiirinde Bahtiyar Vahapzade: “Vicdanından korkmayandan korkarım.”
Mahmut Bey, geçtiğimiz günlerde yaşanan üzücü hâdise üzerine sizinle konuşmak isterim. Şu an oğlunuz ne durumda?
Allah’a şükür genel olarak iyi durumda. Fakat ağrıları devam ediyor.
Mesele ne minvalde, şikâyetçi oldunuz mu?
Polis beni çağırdı. Davacı olacak mısın dedi. Sonra da oradan oraya sevkedip durdular. En son Yavuz Selim Karakolu’na gittim. Pislik içerisinde suçlular ile aynı yerde saatlerce bekledim. Baktım ki bir şey çıkmayacak. Oradan ayrıldım. Herhangi bir talebim yok.
Sizinle birlikte giden, yardımcı olan birileri yok muydu?
Orada bekledim ve bir şey çıkmayacağına ikna olunca da ayrıldım. Dediğim gibi herhangi bir talebim söz konusu değil. Benimle bir Türk kardeşim gelip en azından meseleyi anlatma noktasında yardımcı olsaydı elbette çok daha iyi olurdu.
‘DERDİMİZİ ANLATAMIYORUZ’
Bu alçak fiili işleyenlerin ceza almaları gerekmez mi? Ceza alsınlar ki akılları başlarına gelsin. Benzer düşünceye sahip olanlar da korkup geri dursun. Öyle değil mi?
Doğru diyorsunuz ama biz burada herhangi bir etkiye sahip kimseler değiliz. Yani düşünün, oğlum bir karakolda ifade verirken, ben başka bir karakolda derdimi anlatma derdine düşmüşüm. Bir de ta Esenyurt’tan kalkıp gelmişim. Sabahtan beri meseleyi anlatma derdindeyim ama kimseye anlatabilmiş değilim. Gerçekten çok yorulmuştum.
Hâdiseyi baştan bir anlatabilir misiniz, nasıl meydana geldi?
Aksaray’da ‘Aksâ Gençleri Enstütüsü’ diye Kur’an-ı Kerim hıfzı yapılan bir yer var. Buranın Fatih’te de şubesi mevcut. Vatan Caddesi’ne yakın bir yerde. Bizim çocuklar Yavuz Selim Parkı’nda, Çukurbostan’da oyun oynarken bir grup genç yanlarına geliyor, onları pek de hoşa gitmeyecek şekilde süzdükten sonra gidip bu kez daha kalabalık, yaklaşık 15 kişilik bir grupla geri dönüyorlar. Parkın çıkışını kapatıp bizim çocuklara tekme tokat girmeye başlıyorlar. Bizim çocuklar kendilerini savunmaya kalkınca bu kez bıçak çekip üzerlerine yürüyorlar. Oğlum Muhammed’in karnına bıçağı saplıyorlar, dört santim içeri giriyor. Halid isimli arkadaşını ise tam beş yerinden bıçaklıyorlar. Bu sırada orada bulunanlardan kimse yardımlarına koşmuyor. Yaralı oldukları halde birileri çıkıp “Şu çocukları hastaneye götürelim” demiyor. Sonra kendi başlarına gidip tedavi oluyorlar. “Karakola haber verirler, bir de suçlu çıkarız” diye korkup hastaneden kaçarak eve geliyorlar. Gece eve gelince ben çocukları aldım, yeniden hastaneye götürdüm.
MAĞDURKEN SUÇLU ÇIKARILMA ENDİŞESİ
Suçlu değilken korkmaları ve hastaneden kaçmaları endişe verici bir durum.
Çünkü henüz çocuklar. Gördükleri muamele dolayısıyla bir tedirginlik duygusu hâkim. Mağdur oldukları halde suçlu çıkmaktan korkuyorlar. Bunu da anlamak lazım. Durduk yere bıçaklı bir saldırıya uğramışsın, çevreden kimse yardım etmemiş. Hem bıçak yarası var, hem de psikolojik bir travma yaşıyorlar. Başlarından geçeni olduğu gibi anlatsalar kim onları dinleyip “Sen haklısın” diyecek. Mecburen en güvenli yere, evlerine dönüyorlar. Dediğim gibi onları gece hastaneye tekrar götürdüm ve insanlar olanı biteni doğru bir şekilde haber alsın diye videolarını çekip sosyal medya ortamında paylaştım.
İNSANİ YARDIM KURULUŞLARI NEREDE?
Peki, insani yardım kuruluşlarından size ulaşan, meseleyi soruşturan, üzerine giden birileri oldu mu?
Bize ulaşan birileri henüz yok. Sadece medyadan sizin gibi birkaç arayan oldu.
O kadar hak, hukuk derneği var. Bir avukat size gelip “Yardımcı olayım, derdiniz nedir” demedi mi?
Kimse gelmedi. Zaten avukata verecek paramız da yok. Biz burada kıt kanaat yaşayan insanlarız. Son derece basit şartlarda hayat mücadelesi veriyoruz. Yok davaydı, yok mahkemeydi, uğraşacak hâlde değiliz.
Elbette siz ödemeyeceksiniz. Bazı kurumlar zaten bunun için var. En azından öyle olduğunu söylüyorlar.
Dediğim gibi bizim maddi imkanlarımız bir avukatı kaldıracak durumda değil. Birileri bu konuda yardımcı olmak isterse seve seve kabul ederiz. Neden olmasın? Yanlış anlaşılmasın. Biz kimseden bir şey bekliyor değiliz. Ancak yaşadıklarımızdan çok yorulduk. Birileri yükümüzü hafifletmek isterse sadece minnettar kalırız. İnanın, çoluk çocuğu toplayıp başka yerlere gitmeyi aklımdan geçirdiğim oluyor.
TÜRKİYE’DEN GİDEBİLİRİZ
Gerçekten gitmeyi düşünüyor musunuz?
Evet, son yaşananlardan sonra ciddi olarak Türkiye’den gitmeyi düşünmeye başladım. Bu benim açımdan kolay alınacak bir karar değil. Ancak acı çekmekten yoruldum.
Ne iş yapıyorsunuz?
Suriye’de üniversitede İslâmî ilimler okutan bir öğretim üyesiydim. 30 yıllık ilmi geçmişim var.
Türkiye’yi kastetmiştim.
Burada yine ilimle meşgul oluyorum. Öğrencilerim var. Fıkıh ve Arapça okutuyorum. Youtube üzerinde ‘Hanefi fıkhı dersleri’ adında meşhur bir kanalım var. Oradan El İhtiyar ve Merak-ıl Felah derslerimi takip edebilirsiniz.
HİÇBİR ÜNİVERSİTEDEN TEKLİF ALMADIM
Peki, Türkiye’deki üniversitelerden sizin gibi bir alime teklif gelmedi mi?
Maalesef, henüz böyle bir teklif yok. Bunu mesele etmiyorum. Suriye’de yirmi yedi sene İslami ilimler okutmuş biri olarak burada yine en iyi bildiğim şeyle, yani ilimle iştigal ediyorum.
Doğrusu ülkem adına üzüldüm. Bu kadar İslâmî müessese var ve sizin gibi bir değerden istifade edilemiyorsa bu vebaldir diye düşünüyorum.
Fıkıh, tefsir, akaid, hadis ve mantık başta olmak üzere yirmi ilim dalında yıllarca ders verdim. Ülkemde bilinen biriydim fakat Esed rejimi silah kullanmaya başlayınca, çocuklarımızı öldürmeye başlayınca kaçmak zorunda kaldık. Benim iki çocuğum var. Çocuğumun birini Esed vurdu, dizlerinden itibaren iki ayağını kaybetti. Birini de şimdi Türkiye’de başıbozuk gençler bıçakla yaraladı. Şimdi ben bir baba olarak ne yapayım, nereye sığınayım?
İSLÂMÎ İLİMLER ÖĞRETİYORUZ
Bu soruyu sormak hoşuma gitmiyor ama sormak durumundayım. Türkiye’de nasıl geçiniyorsunuz. Daha doğrusu geçinebiliyor musunuz?
Esenyurt’ta İslami eğitim veren bir müessese kurdum. ‘Fatih İslami İlimler Enstitüsü’ adını verdim.
Çok güzel. Peki, kazancınız sizi geçindirebiliyor mu?
Açık konuşmak gerekirse, çok da yeterli değil. Fakat Allah’a şükrediyoruz. Bu arada elimden geldiğince ufak tefek alım-satım işleri yaparak ailemin geçimini temin etmeye çalışıyorum.
Öğrencilerinizin hepsi Suriyeli mi?
Sadece Suriyeliler değil, toplamda on ülkeden gelen öğrencilerim mevcut. Endonezya’dan, Amerika’dan bile öğrencim var. Suriyeli öğrencilerim beni ülkemden tanıyan, bilen ailelerin çocukları. Dünyanın birçok ülkesinden öğrencim gittikleri yerde aldıkları eğitimi anlatıp yeni öğrencilerin gelmesini temin ediyor. Enstitüde on kişi öğretmen pozisyonunda çalışıyor. Ramazan geldiği vakit on günlüğüne, yirmi günlüğüne mesela Malezya’ya gidiyoruz. Oralardan sağolsun insanlar bize yardımda bulunuyor. Dediğim gibi on öğretmen var, bunların da geçimlerini temin etmeleri gerekiyor. Evimiz kira, enstitümüz kira. Bütün bunların altından Allah’ın izniyle kalkmaya çalışıyoruz. Suriye’de oldukça varlıklı bir aileydik. Arazilerimiz, kira gelirlerimiz vardı. Maalesef hepsi geride kaldı.
Tekrar geçmiş olsun diyorum. İnşallah bir daha böyle üzücü hadiseler yaşanmaz.
Teşekkür ederim. İnşallah yaşanmaz.