Ak Parti seçim beyannamesinde Atatürk Havalimanı’nın taşınmasının ardından, arazinin yapılaşmaya açılmayıp yeşil alan yapılacağının yer alması, Millet Bahçeleri konusunu gündeme getirdi. Atatürk Havalimanı’nın yanı sıra İstanbul’un çeşitli semtlerinde parklar yapılması ve Bursa, Konya, Gaziantep, Eskişehir, Trabzon gibi illerde de eski stadyumların Millet Bahçesine dönüştürülmesi de beyannamede yer alıyor.
Millet Bahçesi adını, birçok kişi ilk defa duysa da Eskişehirliler için oldukça tanıdık bir isimdi. Çünkü Eskişehir’de eski stadyumun yerine Millet Bahçesi yapılması projesi 2013 yılında, Eskişehir Türk Dünyası Kültür Başkenti ajansı tarafından kararlaştırılmıştı. İşin aslı, Kültür ve Milli Eğitim eski bakanı, şu anda da Eskişehir 1. Sıra milletvekili adayı olan Nabi Avcı, Ak Parti seçim beyannamesi hazırlanırken Atatürk Havalimanı’nın yeşil alan yapılması gündeme gelince, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Eskişehir’deki eski stadın Millet Bahçesi’ne dönüştürülmesi projesinden bahsetmişti. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan hem parkın adının Millet Bahçesi olmasının uygun olacağına karar verdi, hem de projeyi sadece Atatürk Havalimanı ile sınırlı tutmayıp, eski stadyumu olan Anadolu illerinde de Millet Bahçelerinin uygulanmasını istedi. Nabi Avcı ile Eskişehir’de buluşup, Atatürk Havalimanı’nın Millet Bahçesine dönüşme hikayesini ve Eskişehir’deki Millet Bahçesi projesini ve Millet Bahçesi isminin nereden geldiğini konuştuk.
Eskişehir’de Millet Bahçesi kurulması fikri nasıl ortaya çıktı?
Eskişehir 2013’te Türk Dünyası Kültür Başkenti ilan edildi. 28 Mayıs 2011 tarihinde Odunpazarı’nda yaptığımız Ak Parti mitinginde o dönem başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’ın 2 önemli vaadi vardı. Biri Eskişehir’in 2013 yılında Türk Dünyası Kültür Başkenti olarak ilan edilmesi, diğeri de Eskişehir’e üçüncü bir üniversite olarak bir teknik üniversitenin kurulmasıydı. Bu çerçevede 2013 yılında çıkartılan bir kanunla Eskişehir Türk Dünyası Kültür Başkenti ajansı kuruldu. Ajans Eskişehir’de pek çok etkinliğe imza attı. Eskişehir’deki belli başlı tarihi ve kültürel eserlerin restorasyonu, renovasyonu gerçekleştirildi. Bütün ilçelerinde kültür merkezleri kuruldu. Yine ajans faaliyetlerinden biri olarak miadını doldurmuş olan stadımızı yıkıp yeni bir stat yapmaya karar verdik. Ben Eskişehir milletvekili ve daha sonra MEB Bakanı olarak, “Yeni bir stat yapacağız eski stadın yerini de yapılaşmaya açmayacağız, bir rant alanı oluşmayacak” dedim.
Burası kent meydanı mı olsun, kent parkı mı olsun diye tartışırken, Kültür Bakanlığı eski müsteşarımız Haluk Dursun Bey’le de fikir alışverişi yapıyorduk. Çünkü kendisi Topkapı Sarayı müze müdürüyken orada ciddi bahçe düzenlemeleri yaptı. Ben de o çalışmalarını bildiğim için burası da onlar gibi bir bahçe olsun istedim. Haluk Dursun Bey’in bahçe kültürü konusunda epey birikimi var. Kendisi de geldi, inceledi ve burayla ilgili kabaca bir tasarım da geliştirildi.
“BİZ DE İNANDIK”
Böyle bir arazinin yapılaşmaya açılmayacak olması inandırıcı geldi mi?
Eskişehir gazetelerinden bazıları “Biz de inandık” diye manşet attılar. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’nden her sene harçlar toplanıyor. Ciddi bir bütçesi var. Yasal olarak bu bütçenin bir bölümü Anadolu’da yeni kurulmakta olan üniversitelerde kullanılmak üzere Maliye Bakanlığı’na aktarılıyor. Türk Dünyası Ajansı kanununa bir madde koyduk ve o yıla mahsus olmak üzere bu parayı Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı faaliyetlerinde kullanılmak üzere tahsis ettik. Yani Anadolu Üniversitesi’nin Ankara’ya gidecek 125 milyon lira parasını Eskişehir’de tutarak TOKİ’ye 135 milyon liraya mevcut stadı yaptırdık. 10 milyon da borcumuz kaldı ama ödeyeceğiz, borcumuz borç.
Bu 10 milyon lira borcumuz nedeniyle tapuyu daha tam alamadık ama alacağız. Böylece eski stat yeri bize kaldı. Şehrin çok merkezi bir yerinde. Şimdi bir hafta içinde bu 54 bin metre karelik bir alana Millet Bahçesi yapımı başlayacak. Atatürk Havalimanı kadar büyük değil ama Eskişehir için önemli derecede büyük.
PARKA DEĞİL BAHÇEYE GİTTİK DENİRDİ
Neden Millet Bahçesi ismi verdiniz?
Millet Bahçesi tabiri Osmanlı’nın son dönemleri ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında çok kullanılmıştır. Benim çocukluğumda “Parka gittik” denmezdi, “Millet bahçesine gittik, bahçeye gittik” denirdi. Millet Bahçesi tabiri yaşayan bir tabirdi. Cumhuriyet’in ilk yıllarında belli başlı vilayetlerde şehir parklarına millet bahçesi adı verilmiş. Bu gelenek 1950’lere, 1960’lara kadar sürmüş. Bu vesileyle bu güzel gelenek de, bu güzel tabir de ihya edilmiş olur dedik. Çünkü hakikaten milletin gidip çoluk çocuğuyla soluklanıp nefes alabileceği, kahvaltısını, pikniğini, sabah yürüyüşünü yapabileceği mekanlar oluşturuluyor.
TÜM ESKİ STADLARI DÖNÜŞTÜRÜN
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atatürk Havalimanı yerine yapılacak parka Millet Bahçesi ismini vermesi nasıl oldu?
Ak Parti’nin seçim beyannamesi hazırlık toplantılarında Atatürk Havalimanı’nın 29 Ekim’de açılacak 3. Havalimanı’na taşındıktan sonra yerinin ranta açılmaması, oraya büyük bir şehir parkı yapılması gündeme getirilince ben Cumhurbaşkanımıza Eskişehir’de stadımızı yapılaşmaya açmadığımızı ve orayı yeşil alan olarak muhafaza edeceğimizi arz ettim. Endemik bitkiler olacağını ve adını Millet Bahçesi koyacağımızı anlattım ve “Bu tabir buraya daha çok yakışır. İstanbul’daki bu alana Millet Bahçesi diyelim” dedim. Cumhurbaşkanımız da çok uygun buldu. Sadece İstanbul’daki Atatürk Havalimanı’nın değil aynı zamanda Eskişehir örneğinde olduğu gibi diğer vilayetlerdeki eski statların da Millet Bahçesi yapılmasını istedi. “Bunu sadece Atatürk Havalimanı ya da sadece Eskişehir’le sınırlı tutmayalım. Anadolu’daki bütün vilayetlerimize yayalım. Eski statların yerlerine millet bahçeleri yapalım” dedi. Cumhurbaşkanımızın böyle bir konuya bu düzeyde sahip çıkması çok sevindirici bir konu çünkü tüm özellikle Ak Partili belediyeler Cumhurbaşkanımızın bu önerisini talimat olarak kabul eder. Birbirleri ile en güzel millet bahçesini ben yapacağım yarışına girerler. Bu hem şehirlerimize güzel yeşil alanlar kazandırır hem de zaman zaman gördüğümüz bir takım kitsch uygulamaların önüne geçmiş olur. Biz park, anıt gibi düzenlemelerini pek beceremiyoruz. Halbuki bizim kültürümüzde millet bahçesi diye bir uygulama var. Bu en azından belli sapmaları önler, asgari bir estetiği garanti eder.
SOLUK ALINACAK MEKANLAR
Projede neler var?
Eskişehir aynı zamanda bir emekli kentidir ve çocuk kentidir. Böyle bir şehrin merkezinde bir rekreasyon alanının çok işlevsel olacağı açık. Burada insanlar gelecek, hava alacak. Yeşillikler içinde oturma grupları olacak. Anfi düzeninde bir gösteri alanı olacak. Ortadaki büyük yeşil alanda zaman zaman gösteriler, kültürel etkinlikler düzenlenebilir ve onları izlemek üzere yan taraftaki anfi tiyatro düzeninde, yeşil dokuyu bozmayacak şekilde oturma düzeneklerimiz var. Endemik bitkiler, bu yöreye has bitkiler yer alacak. Anadolu Üniversitesi’nin şifalı bitkilerle ilgili önemli bir merkezi var. Onların da katkılarıyla endemik bitkilerin sergilendiği, mevsim çiçeklerinin, meyve ağaçlarının olduğu bahçeler olacak. Çay bahçesi, kahve hizmeti verecek alanlar var. Onların üzeri güneş paneliyle kapatılacak. Yani bu bölge kendi enerjisini üretecek. Küçük bir mescit olabilir. Biz tuvalet meselesini de genelde çok küçümsüyoruz. Çok nüfusun gittiği yerlerde çok az sayıda alanlar oluşturuluyor. Halbuki Batı’da, Amerika’da, bir çok yerde, çok geniş alanlar ayırılır. Biz de Kültür Bakanlığı’ndayken Çanakkale’deki alanlarda çok dikkat ettik. Bu imkanları alabildiğine arttırmak lazım. Gelen insanlar abdest almak namaz kılmak istiyor. Burada da öyle. Yaşlı insanlar abdest tazelemek, namaz kılmak isteyebilir. Bu alanları da oluşturacağız.
Otopark için ne düşündünüz?
Eskişehir’in çok ciddi bir trafik problemi var. Özellikle sabah ve akşam pik yaptığı saatlerde trafik kitleniyor. Çok ciddi bir park sorunu da var. Trafiğin kitlenmesinde o da rol oynuyor. Neticede birbirini besleyen bir sorun yumağı. Bu trafik sorununa katkıda bulunmak için millet bahçesinin altında 700 araçlık bir otopark yapacağız. Eskişehir için iyi bir rakam. Gönül daha fazlasını ister ama üstünde ağaçlar olacağı için, otoparka daha fazla yer ayıramıyorsunuz.
HEYKEL VE ANIT YAPMAYI BECEREMİYORUZ
Türk bahçe kültürü dediğimiz zaman Batı’daki gibi çok nizami yeşillikler, anıtlar yerine daha doğal bahçeleri andıran, içinde akarsuların çeşmelerin olduğu, hayvanlarla iç içe bahçeler aklımıza geliyor. Acaba bu kültüre yakın diyebilir miyiz Millet Bahçesi için.
Biz bunu büyük ölçüde Dede Korkut parkında yaptık. Heykel işi tehlikeli, biz beceremiyoruz. Anıt yapamıyoruz. Çanakkale Şehitleri anıtı dışında, minimalist, insanı yormayan anıtımız yok. Özellikle bazı küçük ilçelerde 15 Temmuz Şehitler anıtı adı altında estetik bakımından yoksun, niteliksiz şeyler yapılıyor. Mesela Beşiktaş belediyesinin Şehitler Köprüsü’nde Anadolu’dan Rumeli’ye geçerken sağ taraftaki 15 Temmuz anıtı da böyle. Kitsch tam da bu. Üst üste kırmızı kesik eller var. Külliyenin yanındaki Ankara Belediyesi tarafından yapılan anıt da öyle. Estetik olarak, yapım teknikleri bakımından çok sakat. Ne 15 Temmuz’un ruhuna, ne Külliye’nin genel siületine yakışıyor. Daha doğal şeyler yapalım. Çeşme mesela. Kültür bakanıyken Çanakkale’de mezunları şehit olmuş okullar ya da Anzaklar orada yitirdikleri için anıtlar yapmak istiyorlardı. “Burayı anıt mezarlığına çevirmeyin” dedim. Bizim kültürümüzde çeşme var. Buraya gelenler susarlar, elini yüzünü yıkar, abdest alır. Bizim kültürümüzde var. İlla istiyorsanız yer gösterelim çeşme yapın” dedim.
Stat şehrin en merkezi yerinde, arsa olarak çok değerli. Buranın ranta dönüşmesini nasıl engelleyebildiniz?
Siyasette bazı şeyler vardır. İnsanlar size oradan takarlar ama bunu açıkça söyleyemezler. “Bu adam bizim eski stat yerindeki rantımıza mani oldu o yüzden kızıyoruz” demez kimse. Ama siz onun eski stat yerinden beklentisine çomak soktuğunuz için, kalkar başka yerden başka gerekçe ile aleyhinizde bir şey oluşturmaya çalışır. Benzer bir şeyi üniversitede yaşıyoruz. Eskişehir’de 3. üniversite, Eskişehir Teknik Üniversitesi resmen kuruldu. Anadolu Üniversitesi’nin bir bölümü olan İki Eylül kampüsünün ayrı bir üniversite olması hep konuşulagelmiştir. Biz bir teknik üniversitenin Eskişehir’e çok yakışacağını, çünkü Eskişehir’in sanayi alt yapısının, havacılık sektörünün, ulaşım sektörünün Eskişehir’de ciddi bir birikimi olduğunu, buna yaslanan bir teknik üniversitenin çok işlevsel olacağını söyleyegeldik. Kanunla da bunu yaptık. Ama muhalefet önce niye ilk 15 üniversite arasında yok dedi. Komisyonda önergeyle ekleyeceğimizi ve Eskişehir’e bir üniversite kazandıracağımızı söyledik. Bu defa, o zamanki CHP milletvekili eğitim komisyonu vekili Gaye Usluer, “Kazandırmazsanız hesap sorarız” dedi. Sonra meclis komisyonunda koyduk, genel kurula da çıkardık. Bunun üzerine “Üniversite böyle üniversite kurulmaz. Sıfırdan kurmanız lazım. Anadolu Üniversite’sini bölüyorsunuz. Bu Anadolu Üniversitesi’ne zaaf getirir” dedi. Halbuki dünyada da Türkiye’de de üniversiteler bölünerek çoğalmıştır.
***
Erdoğan’a oy verip Ak Parti’ye vermemek
faturayı Erdoğan’a kesmektir
Son dönemde tartışılan bir konu Cumhurbaşkanlığı için Erdoğan’a verip, parlamento seçimi için ise Ak Parti’ye vermeme gibi bir durum gündeme gelmişti. Bu durumun da halihazırdaki bazı milletvekillerinden duyulan rahatsızlıktan kaynaklandığı ileri dürülmüştü. Acaba son listelerde bu rahatsızlıklar giderilebildi mi?
Liste meselesi öteden beri rahatsızlık konusudur. Ön seçim yapılmadığı takdirde ki bu dönem hiçbir parti seçim yapmadı, zaten süre olarak mümkün değildi, ne kadar özen gösterirseniz gösterin bu listeler herkesi memnun etmez. Biz bu açığı temayül yoklamaları ile bir ölçüde telafi ediyoruz. Fakat neticede herkes orada kendi sevdiği, beğendiği, yakın bulduğu kişiyi görmek ister. On kişiye liste yaptırsanız on ayrı liste çıkar. Dolayısıyla herkesin üstünde ittifak edeceği bir liste yok. Biri “Niye Ali var, Veli yok” der. Biri “Niye Ahmet o sırada, burada değil” derler. “Bu gerekçe ile bu listeye oy vermek içimden gelmiyor” diyenler olabilir. Bunda da haklı olabilirler. Filanca bakanın icraatını beğenmediği için, filanca siyasetçinin şu söylemine kızdığı için veya kendisi ile ilgili bir işin yerine getirilmemesine, filanca gruba verilen bir takım hakların kendisine verilmediği duygusuyla, insanlar partiye kızabilirler. Haklı da olabilirler ama bu nedenle oyunu Cumhurbaşkanlığında Tayyip Erdoğan’a, milletvekilliğinde başkasına vermek demek Tayyip Erdoğan’a fatura kesmek demektir. Çünkü Tayyip Erdoğan’ın orada gerçekten Cumhurbaşkanı hükümet sisteminin öngördüğü etkinlikte, hızda, kapsamda iş yapabilmesi için arkasında ciddi bir meclis desteği olması lazım. Yoksa başkan kararname ile iş görebilir ama meclis herhangi bir konuda bir yasa çıkardığı takdirde Cumhurbaşkanı bu konuda kararname çıkaramaz. Yani Cumhurbaşkanının karşısına böyle bir meclis çoğunluğunu dikerseniz elini kolunu ayağını bağlarsınız. Arkasına bir meclis çoğunluğu koymazsanız memleketi cumhurbaşkanı olarak yönettiremezsiniz. Meclis ona sürekli destek değil köstek olur. “Cumhurbaşkanı seçelim ama ayağına bir meclis prangası takalım, elini kolunu bağlayalım. Sen iş yapma orada öyle otur” demektir. Olmaz o.
***
Millet Bahçesi ilk parkımız olmayacak
Eskişehir’de daha önce büyük bir alanı Dede Korkut Parkı olarak açtık. Eskiden Fidanlık olarak adlandırılan, benim çocukluğumdan bu yana mezbelelik gibi, gece insanların girmekten çekindiği bir alan vardı. 72 dönüm. Millet Bahçesi’nin 1.5 katı. Bu alanı Dede Korkut Parkı yaptık. Etrafını da duvarla çevirmedik, halka açık. Kamelyalarda insanlar oturuyor, kahvaltılarını ediyor, akşam çaylarını içiyorlar. Piknik alanları var, çimlerin üzerinde de dolaşıyorlar. Çok güzel ağaçlandırdık. Yeşillendirdik. Küçük bir mescidi var. Bir de Türk dünyasından gelenlerin çok beğendikleri bir Dede Korkut anıt duvarı var. Anıt duvar üzerinde aslında bir çeşme ama çeşmeden fazlası. Üzerinde Dede Korkut hikayeleri mermere kabartma olarak işlenmiş. Her hikayenin üzerinde de o hikayede geçen kahramanların ve hikayelere ait minyatürler var. Türk dünyasından sanatçılar yaptılar. Anıt duvarın tasarımını da Bekir Soysal Bey yaptı. Hakikaten Türkiye’nin belli başlı anıt eserlerinden biri haline geldi. Biz Dede Korkut parkı için değişik görüşmeler yaptığımızda hemen bir anıt dikmek gibi şeyler gündeme geliyor. Fakat itiraf etmek gerekir ki biz bu anıt heykel işlerini beceremiyoruz.
Kültür Dünyası Başkenti Ajansı sadece stat, sadece Millet Bahçesi yapmadı. Ayrıca Sazova’da büyük bir bilim kültür sanat merkezi yaptık. Büyük kubbeli bir bina. Pek çok kültürel etkinliklerin yapılabileceği iç mekanlar var. Hem Türk İslam bilim tarihinin belli başlı şahsiyetlerinin tanıtıldığı odalar var. Altta neyden kopuza, Türk müziğinde kullanılan bütün enstrümanların sergilendiği bir müzik aletleri müzemiz var. Burada her bir enstrümanın evrimi de görülebiliyor. Mesela kopuzun ilk hali, nasıl bir evrim geçirdiğini doğrudan görebiliyorsunuz. Aynı zamanda her aletin yanında kulaklıklar var. Enstrümanın nasıl ses çıkardığını ezgide nasıl bir yer tuttuğunu dinleyerek tecrübe edebiliyorsunuz.