Dünyanın en büyük barolarından biri olan İstanbul Barosu’na üye avukatlar 21 Ekim’de sandık başına gidiyor. 41 bin 077 kayıtlı üyesi bulunan baronun seçiminde 10 aday yarışacak. Baro seçimleri öncesinde başkan adaylarından avukat-akademisyen Prof. Dr. Talat Canbolat’la hem Baroda Değişim ve Gelişim Hareketi’ni hem de bu hafta sonu gerçekleşecek Baro seçimlerini konuştuk. “Biz kişilerin değil, bir zihniyetin değişikliğini gerçekleştirmeye talibiz” diyen Canbolat, önceden bir liste hazırlayarak meslektaşlarına dayatmadıklarını söylüyor. Canbolat, artık seçim sonrası; İstanbul Barosunu “hangi grubun” kazandığını değil “hangi değerlerin kazandığını” konuşmamız gerektiğinin altını çiziyor. 21 Ekim’de gerçekleşecek olan İstanbul Barosu seçimlerini Av. Serra Tuğba Genç, Baroda Değişim ve Gelişim Hareketinin adayı Prof. Dr. Talat Canbolat’la konuştu.
-Baro seçimleri arasında İstanbul Barosu seçimleri hep ayrı bir önemi haizdir. Bazen bu seçimleri siyasî veya ideolojik bir yarışmışçasına takdim edenler de oluyor. Sizin seçimlere bakışınız nedir?
Hukukun ve İstanbul Barosu’nun içerisinde bulunduğu durum, her türlü siyasî, ideolojik görüş ve gruplaşmaları bir kenara bırakarak, tüm meslektaşların ilkeler etrafında birleşmelerini zorunlu kılıyor. Vatandaşlarımızın ve hepimizin ihtiyacı olan “Demokrasi”, “hukuk devleti”, “adalet” ve “hukukun evrensel değerleri” için her zamankinden daha güçlü savunmaya/avukatlık mesleğine ve baroya ihtiyaç var. Bu nedenle her türlü, siyasî, ideolojik, dini, mezhepsel, cinsiyet veya başkaca ayırım gözetmeksizin, grup ve grupçuluktan uzak, ehliyeti ve liyakatı esas alan Baroda Değişim ve Gelişim hareketini başlattık. Hukuku siyasetten tam olarak ayıramazsınız, yapılacaksa; hak, hukuk, adalet adına hukuk siyasetinin yapılması, meslek sorunlarına çözüm yollarının araştırılması gerekirken maalesef bazıları bu ayırımdan uzak, siyasî ve ideolojik yaklaşımlarla farklı gruplar olarak hareket ediyor. Bu yaklaşımlar nedeniyle meslek sorunları her geçen gün katlanarak büyüyor, mesleğe yabancı ve meslektaşlara uzak bir baro yönetiminden söz ediliyor. Bu nedenle biz herkesi; kişisel, siyasî, gruplar arası veya başka nedenlerle çekişmeleri bir kenara bırakarak, meslek ilkeleri etrafında toplanmaya, birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmeye davet ettik. Artık seçim sonrası; İstanbul Barosunu “hangi grubun” kazandığını değil “hangi değerlerin kazandığını” konuşmamız gerekiyor.
BAROLAR ÇOK ŞEY YAPABİLİR
Akademisyen olarak hukukçuları yetiştiriyorsunuz ve avukat olarak da mesleğin içindesiniz; bu seçimlerde Baro başkanlığına talip olmaya nasıl karar verdiniz?
Ben yaklaşık 30 yıldır akademisyenlik ve 15 yıldır aynı zamanda avukatlık yapıyorum. Bu ikisi birbirini tamamlar. Uygulamayı bilmeden çözüm üretecek görüşler geliştiremezsiniz. Diğer yandan iyi bir hukukçu olmanın yolu, iyi insan olmanın yanında iyi bir eğitime de bağlı. Son zamanlarda mezun ettiğim öğrencilerden stajyerlik ve avukatlıkla ilgili çok yoğun şikâyetler geliyor. Gençlerin yönetimde yer almayıp sorunlarının seçim dönemlerinde hatırlanması, mevcut yönetim ve onun türevleri olan diğer grupların meslek sorunlarına çözüm üretme kapasitelerinin olmaması, yasal değişiklik dışında baroların bu sorunlara ilişkin çok şey yapabileceklerini görmem ve daha önemlisi mevzuatta stajyerlere ücret yasağı olmamasına rağmen yıllardır “yasak” var diyenlerin çözüm üretme niyetlerinin de olmadığını göstermesi, uzun yıllardır aynı şeyi söyleyen gruplar yerine farklı, katılımcı, çözüm odaklı bir anlayışla Baronun çok şeyler yapabileceğini görmem nedeniyle aday oldum.
Baroda Değişim ve Gelişim Hareketi’ni ve sizi diğer adaylardan ayıran özellik nedir? Nasıl bir Baro vaad ediyorsunuz?
Başkan adaylarının tamamı çok kıymetli ve değerli meslektaşlarımdan, ancak tamamına yakını mevcut yönetimin içinde yer almış, belirli bir grup olarak aynı bakış açısı ve benzer şeyler söylüyorlar. Uzun zamandır aynı yönetim içerisinde yer alan arkadaşlar aslında mevcut sorunların bir parçası olduklarının farkında bile değiller. Biz kişilerin değil, bir zihniyetin değişikliğini gerçekleştirmeye talibiz. Önceden bir liste hazırlayarak meslektaşlarımıza dayatmadık. İlkelerimize ilişkin bir açıklama yaptık ve herkesi; kişisel, siyasî, gruplar arası veya başka nedenlerle çekişmeleri bir kenara bırakarak, meslek ilkeleri etrafında toplanmaya, birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmeye davet ettik. Haksızlık ve hukuksuzluk kimden gelirse gelsin siyasî, ideoloji gözetmeksizin karşısında duracağız. Şeffaf, katılımcı, çözüm odaklı bir Baro yönetimi vaad ediyoruz. Baro Yönetim Kurulunda yer alabilmek için 5 yıllık, delege olabilmek için 10 yıllık avukat olmak gerekiyor. Yıllardır hiçbir grup buna ses çıkarmadı. Biz sesimizi yükselterek gençlerin önündeki bu engelleri kaldıracağız. Yasak kalkana kadar da stajyer ve gençlerin temsilcilerini gözlemci olarak yönetim kurulu toplantılarına alacağız. Toplantıları diğer meslektaşlarımıza da açacağız. Gündemi önceden herkese ilân edeceğiz.
İstanbul Barosu Başkanlığı’nın mevcut yönetimine ilişkin gördüğünüz eksiklikler neler?
Mevcut Baro başkanı ve bir yönetim kurulu üyesi meslektaşım da aday oldu ve yine mevcut yönetimle uzun zamandır birlikte çalışan başka adaylar da var. Bu dahi tek başına mevcut yönetimin yapamadıkları, eksiklikleri ve yanlışları hakkında yeterli fikir vermektedir.
VATANDAŞIN YANINA GİDECEĞİZ
İstanbul Barosu seçimlerinde meslektaşlarınızın reyi sizi başkanlığa ulaştırırsa mevzuat değişikliği beklenmeksizin başkanlığınızın ilk etapta gerçekleştireceği somut projeler neler?
Baronun demokratik, çoğulcu, katılımcı ve şeffaf şekilde yönetilmesini sağlayacağız. Stajyerlere ücret ödenmesine ilişkin asgari bir tarife çıkaracağız, stajyer eğitimini ve dersleri avukatlık mesleğine yönelik bilgi ve tecrübe öğrenimini esas alacak şekilde yeniden düzenleyeceğiz. Genç avukatların temsilcilerini yönetim kurulu toplantılarına gözlemci olarak alacağız, yönetim kurulu gündemini tüm meslektaşlarımızın bilgisine sunacağız. Gençlere sadece söz verilmeyecek, onlar yönetimin ve karar mekanizmasının bir parçası haline getirilecek. Avukatlar, haklarındaki şikâyetler nedeniyle doğrudan disiplin kuruluna sevk edilmek yerine önce haklarında bir inceleme yapılacak, inceleme raporuna göre gerekirse disiplin kuruluna sevk edilecek. Avukatlık mesleğine sahip çıkılırken buna gölge düşürecek hiçbir davranışa müsaade etmeyeceğiz. Disiplin soruşturması, şikâyetçinin veya avukatın kimliği, mensubiyeti veya başkaca hususlara göre değil, tarafsız, bağımsız ve adil şekilde yürütülecek. Kadın avukatlarımızın mesleklerini yaparken karşılaştıkları olumsuzluklar kaldırılacak, ailesi, işi ve çocuğu arasında tercih yapmaya zorlanmadan mesleklerini yapmalarını sağlayacağız. Baroyu vatandaşlarımızın yanında çevre sorunlarına, hayvan haklarına, kadına, çocuğa, engellilere ve diğer dezavantajlı grupların sorunlarına duyarlı, her türlü şiddet, taciz ve tecavüze karşı mücadele eden ve mağdurları koruyan onların umudu olacak şekilde yöneteceğiz. CMK avukatlarımız baro/savunma adına görev yapmaktadır. Baronun logosu giydirilmiş araçlarla karakollara göndereceğiz. Genç meslektaşlar her zaman arkalarında Baronun gücünü hissedecekler. Bu araçlarda doğrudan Baroya bağlı telefon ve iletişim araçları bulunacak. Bu araçları zaman zaman sokaklarda gezdireceğiz, sadece avukatlar değil, vatandaşlar da güçlü, kendilerine yakın, her an ulaşılabilir, güven veren bir Baro görecekler. Sık sık Baro başkanı ve yönetim kurulu üyeleri de gençlerle birlikte karakollara gidecek.
-Avukatların adliyelerde yargı sürecine ilişkin sıkıntılarının, kamudaki avukatların ise özlük ve sosyal haklarına ilişkin sıkıntıları olduğu biliniyor. Bu konuda önerdiğiniz çözüm yolları nelerdir?
Avukatlık mesleği temsil demektir. Müvekkilini yargı organlarında ve diğer yerlerde temsil eder. Ancak kamuda bir tek avukatlara temsil tazminatı verilmiyor. Bunun kabul edilir ve haklı görülür bir yanı yok. Kamu avukatlarının baroya kayıt olma zorunluluğunun olmaması nedeniyle barolar sorunlarıyla ilgilenmiyor. Diğer yandan polislere, hemşirelere ve imamlara 3.600 ek gösterge hakkı verilmesine rağmen eşitlik ilkesine ve Anayasaya aykırı olacak şekilde avukatlara bu hak verilmemiş. Bu hakkın geç de olsa teslim edilmesi gerekir. Genç avukatlar gelecek endişesiyle ve “bağımlı” şekilde çalışıyor. Oysa avukatlık mesleği ile “bağımlılık” yan yana gelemez.
ÇARŞAF LİSTE YERİNE NİSPİ TEMSİL
Seçim dediğimizde demokrasi yönünden de bir değerlendirme gerekiyor. Baro seçimleri demokratik mi ve sonuçlarında hakkaniyetli bir temsil mümkün mü?
Avukatlık Kanunu’nun 76. maddesinde baroların çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdürmeleri gerektiği belirtiliyor. Çoğulcu bir sesin olmadığı yerde demokrasiden söz etmek zordur. Uzun yıllardan beri çarşaf liste yerine Baroların nispi temsille yönetilmesi gerektiğini savunuyorum. Özellikle Türkiye Barolar Birliği’nde hâlâ nispi temsilin olmaması ülkedeki avukatlık mesleğinin sorunlarına çözüm bulunamamasının temel nedenlerinden biri.
Baroya büyüklük niceliğini kazandıracak sayıda çok avukatız. Niteliği de konuşursak, avukatlık mesleğine değer katacak nitelikler nedir? Avukatlar ve mensubu oldukları Baro nasıl olmalıdır?
Kalabalıklarla büyüklük sıralaması yapılamaz. Bu ancak itibarla/saygınlıkla sağlanabilir. Avukatlık mesleğinin saygınlığı hukukçuya duyulan güvenle eşdeğerdir. Gelişmiş ülkelerde avukata genel vekâletname vermek için yine bir hukukçu olan notere gitmezsiniz. Güvensizlik ve dolayısı ile itibarsızlık daha buradan başlıyor. Adliyeye girişlerde hâkim ve savcılardan farklı bir şekilde üst ve araçlarının aranmak istenmesi, aynı saate onlarca duruşma konulması, hâkimin raporlu veya izinli olmasına rağmen avukatın bunu ancak duruşmaya gittiğinde öğrenmesi vs. Dünyanın her yerinde böyle büyük bir Baro başkanı konuştuğu takdirde sadece ülkede değil yurt dışında dahi haber konusu olması gerekir. Bugün İstanbul Barosu meslektaşlardan o kadar kopmuş ki, önemli konularda açıklama yapmanın dışında etkili bir eylem dahi yapamıyor.
Belki de ihtiyacımız olan örnekliği teşkil etmesi bakımından Ömer Kavili’nin tutukluluk haline hep birlikte ses verilmesi kıymetliydi. Bu süreçte sizin ve hareketinizin tutumu ne oldu? Malumunuz Baro seçimlerinde endişeleri olan bir kitle, ‘kaybedilmemesi’ gereken bir kale olarak görenler de var. Bu kitle için mesajınız nedir?
Biz avukatlık mesleğine sahip çıkılması gerektiğini düşünüyoruz. Avukat ile müvekkili özdeşleştirilmez. Avukat olmadan savunma olamaz. Av. Ömer Kavili’nin tutuklanma gerekçesi maalesef avukatlık mesleğini tarif ediyor. Tutuklama gerekçesinde “ters psikoloji ile müvekkilini ve kendisini mağdur göstererek dosyada haklı çıkmaya çalıştığı şüphelinin eyleminin müdafisi olduğu davayı sulandırmaya çalıştığı” yazılmış. Bu gerekçeler avukatlık mesleğinin tarifidir ve bir kimse avukatlık görevi nedeniyle tutuklanamaz. Biz avukatlık mesleğinin yanında yer aldık. Sadece biz değil, tüm başkan adayları bu konuda birlikte hareket etti. Avukatı yok sayan, avukatlığı tutuklama nedeni gören böyle bir duruma karşı etkili şekilde mücadele ettik ve bu mücadele başarıya ulaşarak sabah erken saatlerde tutuklama kaldırıldı. Bu da bizim ortaya çıkış şeklimizi daha anlamlı kıldı. Her türlü, siyasî, ideolojik, dini, mezhepsel, cinsiyet veya başkaca ayırım gözetmeksizin, grup ve grupçuluktan uzak, ehliyeti ve liyakatı esas alan tüm meslektaşlarımızı birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmeye “Baroda Değişim ve Gelişim” hareketini desteklemeye davet ediyorum.
***
Av. Prof. Dr. Talat CANBOLAT kimdir?
İstanbul Barosu avukatı olan Canbolat, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi 1989 yılı mezunu olup aynı yıl Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalında çalışmaya başlamıştır. Halen aynı yerde Profesör unvanıyla akademik çalışmalarına devam etmektedir. 2003 yılından itibaren eşi ile birlikte Altunizade’de kendilerine ait büroda aktif olarak avukatlık yapmaktadır.