Ketebe’nin sınırı ticari değil ahlaki

Albayrak Medya Grubu’nun son halkası Ketebe Mart ayından itibaren piyasaya çıkan kitaplarla yayınevi kulvarında yerini aldı. Yeni Şafak Gazetesi, Tvnet, gzt.com, Gerçek Hayat, Derin Tarih, Lokma, Nihayet, Derin Ekonomi, Cins, Skyroad, Bilge Çocuk, Bilge Minik, Post Öykü gibi sanal ve basılı dergileriyle Türkiye’nin büyük yayın organlarından biri bünyesinde çıkan Ketebe Yayıncılık’ı danışmanı yazar Ömer Lekesiz’le konuştuk.

Daha önce yazılarında “Neden Ketebe” sorusuna “Milli kimlik (yerlilik) eksenine oturan bir yayınevi olarak, sadece belli ideoloji gruplarını değil, seksen bir milyonun tamamını muhatap alan ve geçmişten bugüne Türkiye’nin birikimini değerlendiren ve onu doğru kanallarda geleceğe aktaran bir yayınevi olmak” cevabı veren Lekesiz, Ketebe’nin agresif tutumdan uzak sakin bir yayıncılık izleyeceğini vurguluyor.

Ketebe, yayıncılık dünyasında hangi boşluğu doldurmayı hedefliyor?

Kitap, bilgilenmenin tek yolu değil ancak bilgilenmenin en etkili ve (en modern) araçlarından biri. Üzerine gün vurmamış bir bilgi bulunmadığına, bilgiyi yeni zamanın anlayışına uygun bir içerik ve formla güncellemek asıl çaba olduğuna göre, kitap yayıncılığıyla da bir boşluğu doldurmaktan çok, bu güncellemede tutarlık, uygunluk, isabet ve başarı çabası öne geçmekte. Son iki yüz elli yıldır, sistemin Batılılaşma tercihiyle birlikte söz konusu bilgilendirmede ve güncellemede taşların yerinden oynadığı malumdur. Sistemin dayattığı yeni hayat (dolayısıyla onu şekillendirecek yeni anlayış / bilgilenme), başta Marksizm olmak üzere peş peşe patlayan ideolojiler nedeniyle, söz konusu taşların maksatlı (kasıtlı) olarak yerlerine konulmaya çalışılmasından doğan karmaşa ve bulanıklığın had safhaya çıktığı da malumdur.

Örneğin, İslami bilgilere esas kitaplar, sistem tarafından alfabe değişikliğiyle, Batılı yaşama (ve düşünme) tarzının cazip hale getirilmesiyle gündelik hayatın dışına itilirken, mukaddesatı korumak ve kollamak kaygısıyla dua, menkıbe, mesel, kahramanlık kitapları onların yerine ikame edilmiştir. Öte yandan Batı düşüncesi dediğimiz şey de Sol-Kemalist grupların belirlemesi ve yönlendirmesiyle yeni moda ideolojilerin parlatılmasıyla sınırlı kalmıştır.

İşte Ketebe, zikrettiğim bu iki hususta, yerlerinden oynatılmakla kalınmayıp, karmaşıklaştırılmış olan bilgiyi hem bu zamanın anlayışına ve ihtiyacına uygun bir şekilde tashih edebilecek, hem de bir maksada tabi olarak hayatın dışına itilen ve belli siyasi süzgeçlerden süzülerek (ideolojik planda sansürlenerek) bize güncellenen ve/ya taşınan bilgiyi asıl bağlamı ve muhteviyatıyla kullanıma açacak bir yayıncılığı hedeflemektedir.

Klasik yayınevi yapılanmasından farklı bir yapılanmaya gidildi, farklı alanlar farklı insanlara teslim edildi, bu tercihin sebebi nedir?

Bunu pratisyen hekimle uzman hekim farkı olarak ifade edebileceğimiz gibi, hastayı ehil doktorla muhatap ederek tedavi etme sürecini kısaltma şeklinde de ifade edebiliriz.

Bu manada öncelikle yayınevinin, Albayrak Medya Grubu’nun en genç yöneticilerinden Mesut Albayrak’ın himayesinde oluşması bir farklılık ve istikrar talebi olarak önce çıkmaktadır. Editörlüklerin şimdilik üç ana grupta (ilerleyen zamanda bu sayıyı artırmak üzere), İsmail Kılıçarslan, Ahmet Murat Özel ve Mustafa Armağan’a tevdi edilmesi yukarıda belirttiğimiz niyet ve istikametin sıhhatli işlemesiyle doğrudan ilişkilidir.

Ketebe yayın hayatına yeni başlayan bir yayınevi. Nasıl bir hazırlık sürecinden geçildi, hedefler nasıl belirlendi?

Ketebe’nin kurulmasından çok, nasıl olması gerektiğine (faaliyet muhtevasına) dair istişareler oldukça uzun sürdü. Elbette ticari bir yayınevi olarak öncelikleriyle, projesi olan bir yayınevi olmanın önceliklerini doğru sentezde buluşturmak gerekiyordu.

Faaliyete geçme kararının verilmesinden sonra, yayında öncelikli temalar ve buna bağlı olarak editörlükler ve editörler belirlendi. Geçtiğimiz Kasım ayının ilk haftasından itibaren yapılmaya başlanılan düzenli toplantılarda hem yayınevi yapılandırıldı hem de ilk yazarların ve kitapların seçimi gerçekleştirildi.

Yayın politikası, yayınevlerinin farklılığını ortaya koyuyor. Ketebe’nin farkı nedir? Nasıl bir yayın politikası izlenecek?

Yukarıda Ketebe’nin son tahlilde ticari bir yayınevi olduğunu söylemiştim. Bu yanıyla Ketebe’nin Albayrak Medya Grubu’nun maddi ve manevi gücüne de bağlı olarak yazar transfer etmede, pazar terimleriyle piyasada iş yapacak kitapları manipüle etmede çok agresif, çok atak davranması beklenmesi de normaldi.

Ketebe asıl bu konuda belki ticari olmayan ancak ahlaki olan bir sınırı gözeterek işe başladı. Şöyle ki, mevcut yayınevlerinin faaliyetlerinde etkili olan, diğer bir söyleyişle o yayınevlerindeki çarkını döndüren iş ve ilişkileri bozabilecek tutum ve davranışlardan, dikkatle, özenle kaçınmayı esas aldı.

Bu, Ketebe’nin yazar transfer etmeyeceği, mevcut kültürel ortamı belirleyen ve bu manada kendilerine vefa gösterilmesi de gereken kalemleri bünyesinde toplamayacağı anlamına gelmiyor. Ancak bunu kendi şartlarında telaşa düşmeden, refik olunan yayınevlerinde tedirginliğe, imkân kaybına yol açmadan zaman içinde gerçekleştirecektir.

Yola çıkış için seçilen eserlere baktığımızda, edebiyattan tarihe uzanan çeşitlilikte kitapları görüyoruz. İlk seçilen eserler nasıl şekillendi, okurla buluşulduğunda düşünülsün istediğiniz mesaj neydi?

Şu an itibariyle Ketebe’nin ilk kitapları okurlara sunulduğuna göre, somut bir örnek üzerinden bu sorunuza cevap vermeye çalışayım:

İbrahim Karagül’ün “Tanklar Kabe’ye Dayamadan” adını taşıyan kitabı, Amerika’nın Arap ülkelerini haraca bağladığı ve bunların mevcut kabile yapılarıyla devlet olarak yaşayabilmek için ruhları bile Amerika’ya satmaya teşne oldukları şu ortamın doğru anlaşılma aciliyetine karşılık oluşturuyordu. Söz konusu emperyal ilişkiler tahtında bugün Kudüs’ün feda edilmesi yarın Kabe’nin de feda edilebilebilirliğini kanıksatıcı bir yön içerdiğinden, ilk bakışta normal görünen ancak orta ve uzun vadede ümmetin geleceğine kasteden ilgili ilişkilerin doğru tanımlanması, çözümlenmesi, yanlışlıklarının işaretlenmesi ve dolayısıyla etkili tedbirlerin üretilmesi en elzem hususlardan biriydi ki, aynı zamanda adıyla da söz konusu bağlamda bir uyarı olan “Tanklar Kabe’ye Dayanmadan” adlı kitap önce çıktı.

Bu örnek, temaları itibariyle diğer kitaplara için de geçerlidir.

Okuru şaşırtacağını düşündüğünüz çıkış eserleri neler?

Yukarıda Ketebe’nin agresif bir oluşumdan uzak tutulduğunu söylemiştim. Okuru şaşırtmak değil şaşırtmamak da buna dâhildir. Bu bir anlamda Kapitalist pazarın reklam zorunluluklarını kırmaya da yöneliktir. Haliyle dediğiniz şeyi bir düzine kitapla yapmak yerine total bir çaba ve ürün üzerinden okuru mutmain kılarak gerçekleştirmek daha zor olanıdır ki, Ketebe de asıl buna talip bulunmaktadır.

Benzer konular