Karara hakim bile üzüldü

NSU terör örgütü kurbanlarından Halil Yozgat’ın babası İsmail Yozgat, NSU davasında çıkan kararı tanımadığını söylüyor. Sanıklara verilen cezaların mahkeme heyetine dayatıldığını düşündüğünü ifade eden Yozgat, “Başbakan Angela Merkel hanımefendi ‘Bütün failleri ortaya çıkaracağız’ dedi ama 7 sene zarfında hiçbir şey aydınlığa çıkmadı. Galiba bu ceza mecburiyet karşısında oldu. Şu kadar ceza vereceksin dediler ve dava bitti. Hakikaten hakim de çok üzgündü” diyor.

-Oğlunuzun öldürülmesinin NSU cinayeti olduğu anlaşılmadan önce neler yaşandı? Siz bunun ırkçı bir saldırı olduğunu biliyor muydunuz?
Ben ırkçı bir saldırı olduğunu biliyordum ama kimseyi inandıramıyordum. Arkadaşlarım, komşularım bile inanmıyorlardı. Biz Allah’ın izniyle dürüst bir aileyiz. Kimseyle kavgamız, bir problemimiz olmaz. Benim otomobilimi bile oğlum kontrol ederdi. Her şeyim oğluma aitti benim. Para işinin hepsini oğluma bırakmıştım o ilgileniyordu her şeyle. Hiçbir şeye ihtiyacımız yoktu Allah’a şükür. Oğlum, akşam okula gidiyordu. Gündüz boş durmaktan rahatsız olduğunu söyleyince internet kafe açtık. Dükkan bizimdi. Her şeyi de kendisi ayarladı.
Nasıl biri düşerse bir tekme de başkası vurmaya çalışır, cinayetten sonra arkadaşlar, komşular, “Yok Hollanda’dan mal getirdiler, vay efendim kara para ticareti yaptılar” diye her tür söylentiyi çıkardı. 2006-2011’de söylentilerden dışarı çıkamaz hale geldik. Polislere söyledim, herkese söyledim bunu. Oğlumu yabancı düşmanlığı öldürdü diye 40 kere söyledim. Sonra polisler geldi ve “Sen nereden anladın bunun yabancı düşmanlığı cinayeti olduğunu” diye sordular. Nasıl bilmeyeyim ki? Bizim hiç kimseyle sorunumuz yoktu. İnsan başına bir şey geldiğinde fail olarak düşmanını arar. Bizim düşmanımız yok Allah’a şükür. Benim oğlumu kim öldürecekti ki?

-NSU cinayeti olduğu anlaşılınca?
2011 yılında bize gazeteciler geldi, sonra da polisler geldi. Bizi Başbakan Angela Merkel hanımefendi Berlin’e davet etti. Orada bize ve bütün dünyaya söz verdi. “NSU cinayetlerinin her şeyi aydınlatılacak hiçbir şey karanlık kalmayacak” dedi. Bütün failleri ortaya çıkaracağız dedi ama 2011’den 2018’e kadar, 7 sene zarfında hiçbir şey aydınlığa çıkmadı.

-Mahkeme kararına ne diyorsunuz?
Biz bu mahkeme kararını tanımıyoruz. Hiç saymıyoruz. Benim oğlum öldürüldüğü gün ilk şahit benim. Ben oğlumu yüzüstü yerde yatarken buldum. Orada bulunan istihbarat elemanı Andras Temme vardı. Mahkeme ya da polis, ajan Temme’ye kendi aklınca bir keşif filmi yaptırmış. Orada ilk şahit benim, internet dükkanının sahibi de benim. “Bu film yalandır, bu film düzmecedir. Bu filmi ben tanımıyorum. Yeni bir keşif filmi çekin” dedim mahkemeye. Çünkü benim oğlumu ya ajan Temme öldürdü ya öldüreni gördü ya da onları oraya o getirdi.

-Oğlunuz öldürüldüğünde kafede miydi Temme?
Evet oradaydı. İki dakika önce çıkmış. İyi tanıyorum Temme’yi ben. Her seferinde 2 saat girerdi. Kahve verirdim ona. O gün 15 dakika girmiş.

-Daimi müşterinizdi yani?
Evet devamlı müşterimdi.

-Temme’nin ırkçı davranışları düşünceleri var mıydı?
Bu adam ajanmış. Yabancıları kontrol ediyormuş. Bizim internet kafeye de o yüzden geliyormuş. Dükkanımız hem telefon görüşmelerinin yapılması içindi hem de internet kafeydi.

MAHKEMEYE ŞU CEZAYI VERECEKSİN DEDİLER

-Yargı süreci 2011’den 2018’e kadar devam etti. Gerekli hukuki desteği alabildiniz mi?
Avukatlarımız iyi avukatlar. Hakim de iyi bir hakim. Hakimi tanıyorum. Çok samimi bir yaklaşımı vardı. Fakat galiba bu ceza mecburiyet karşısında oldu. Öyle tahmin ediyorum.

-Nasıl bir mecburiyet?
Şu kadar vereceksin dediler ve dava bitti. Ben hakime özel mektup yazdım dava olmadan önce. 3 senedir keşif olsun diye uğraşıyorum. Eğer olay yerinde keşif yapmazsan nasıl rahat uyuyacaksın dedim. Bu keşfi yapman lazım. Ben ondan bir şey istemiyorum, sadece keşif yapılmasını istiyorum. Ama onlar her şey açık diyerek keşif yapmadılar. O nedenle hakimin verdiği kararı ben tanımıyorum da tanımayacağım da. Hakime iadeli taahhütlü yazı gönderdiğimi savcıya da söyledim. Savcı kendisinin bakacağını söyledi. Bu karardan bir hafta 10 gün önceydi. Ben her şeyi savcıya da anlattım. Hakim son sözleri dinledi ve gitti. Ben hakime “ben de son söz istiyorum” dedim. Fakat hakim bana son söz vermedi.

HAKİM ÜZÜNTÜDEN KONUŞAMADI

-Mahkeme salonunda Nazi yanlıları gürültü yaptığında uyarılmadığı ama sizin uyarıldığınız söylendi?
Karar açıklandığında hakikaten hakim de çok üzgündü. Ben o 5 dakika “Lailahe illallah” diye bağırdım. Bir şişe suyu da kafama döktüm. Tansiyonum çıkmıştı çünkü. Hakim 5 dakika boyunca dinledi, dinledi bana “Ben seni dışarı atmak istiyorum. Rica ediyorum, mümkünse susar mısınız. Mahkemeye devam etmek istiyorum” dedi. Benim de o duygusal taşma anım geçmişti. Sustum. Hatta ben sustuktan sonra hakim bir daha konuşamadı. Sesi boğuldu üzüntüsünden. Hakim çok iyi adam. Baya üzgündü. Ben orada yeni bir keşif yapılmadıkça kararı tanımayacağım ve saygı göstermeyeceğim.

-Temyiz süreci?
Avukatlarımız gerekeni yapacak. Ben karar açıklandığında kararı tanımadığımı açıkladım. Bindim uçağa Türkiye’ye geldim.

OĞLUMA ŞEHİT  ÜNVANI VERİLSİN

-Eşiniz nasıl? O ne düşünüyor?
Zor kızım, zor. Eşim hala hasta. Yatıyor evde. Çok zor kızım. Allah kimsenin başına vermesin. Bizim hiçbir sorunumuz yok. Ben acı parası, tazminat vs. istemiyorum. Şimdiye kadar Alman devletinden hiçbir yardım almadık. Şimdiden sonra da istemiyoruz. Ben oğlumun anısını yaşatacak özel bir oda kurdum. Karıncaya demişler ki nereye gidiyorsun, Hacca gidiyorum demiş. Bu ayaklarla nasıl varacaksın demişler, olsun bu yolda ölürüm ya demiş. Ben bu yola başımı koydum. Bena teselli olacak tek şey, oğlumun doğduğu ve öldürüldüğü Holländische Caddesi’nin adının “Halit Caddesi” olarak değiştirilmesi. Angela Merkel bana “Bu cadde Hollanda krallığının caddesi. Bize biraz zaman tanıyın” dedi. Bekliyoruz şimdi. Bakalım ne olacak. Devletimizden de oğluma şehitlik ünvanı verilmesini istiyorum. Benim yavrum ve diğer öldürülenler şehit oldu. Oğlum sadece Türk olduğu için öldürüldü. Her yere başvurdum, ama bu konuda bir cevap alamadım.

Benzer konular