İsrail’in Mavi Marmara yalanlarını belgeledi

Kanada’da doğup büyüyen Filistin asıllı Rıfat Avde, Mavi Marmara yolcularından biriydi. Özgürlük Filosu’nun Gazze’ye varışını belgesel haline getirmek isterken, İsrail’in saldırısı gerçekleşince gerçekleri dünyaya duyurmak için kollarını sıvadı. Avde’nin belgeseli “Gerçek: Denizde Yitik” saldırı öncesi Mavi Marmara içindeki atmosferi ve saldırı anını yansıtmakla kalmıyor, aynı zamanda saldırı sonrası İsrail propagandasına ait yalanları da gözler önüne seriyor.

Rıfat Avde, yurtdışında doğan, yurtdışında yaşayan bir Filistinli. Mavi Marmara ile Gazze’ye doğru yola çıkan grubun içinde o da vardı. Bütün yaşananları İsrail’in kirli propagandasına cevap olarak bir belgesele dönüştürdü. Bu belgesel onun ilk filmiydi ama daha şimdiden ödülleri toplamaya başladı bile. Kendisiyle Mavi Marmara’yı ve çektiği belgeseli konuştuk.

– Sen de oradaydın, Mavi Marmara’nın yolcusu olarak hikâyeyi filme dönüştüren ilk kişisin. Bize anlatabilir misin, Özgürlük Filosu’na ne zaman, nerede katıldın? Oradaki ambiyans nasıldı?
Mavi Marmara’ya ayak basışım 2010 Mayıs’ında Antalya’da gerçekleşti. Tüm filoda sanırım 700’ü aşkın katılımcı vardı. Sadece Mavi Marmara’daki aktivist sayısı 500-600 civarındaydı. Filonun en büyük gemisi oydu, aynı zamanda yolcu gemisi niteliği taşıyan tek gemi de oydu. Diğerleri kargo gemisiydi. Gemideki ambiyans son derece neşeliydi. İnsanlar mutluydu, şarkılar söylüyor, sosyalleşiyor ve farklı ülkelerden katıldıkları için birbirlerini tanımaya çalışıyorlardı. Dünyanın her yerinden gelen insanlar arasında harika bir kardeşlik ve yol arkadaşlığı oluşmuştu. Hepsi uzaklardaki başka insanlara yardım için yola çıkmıştı. Kocaman bir aile olmuştuk. Tarihte bir benzeri görülmemiş bu deneyimin bir parçası olmak beni onurlandırmıştı, kendimi ayrıcalıklı birisi olarak hissetmiştim.

YARDIM KAMPANYASI  İÇİN ÇALIŞIYORDUM

-Saldırı gerçekleşmeden önce gemide neler yaptın, senin açından yolculuk nasıl geçti?

Mavi Marmara’da Gazze’ye doğru yol alırken medya için yapılan röportajlara elimden geldiğince Arapça-İngilizce tercüme noktasında yardımcı oluyor, ayrıca gemi içerisinde veya yolcular arasında gerçekleşen herhangi bir gelişmeyi aktarmaya çalışıyordum. Buna ilaveten, içinde yer aldığım bir proje hakkında diğer katılımcıları bilgilendiriyordum. Bu proje, Filistin için, Filistin sakinleri için bir yardım kampanyasını içeriyordu ve buradan o kampanyaya destek sağlama peşindeydim. Dünyanın onlarca ülkesinden gelen aktivistle bir yandan sosyalleşirken diğer yandan Filistin hakkında daha çok bilinçlenmeleri için çabalıyordum. Ve de aynı zamanda bu yolculuğun belgelenmesi için filmini çekiyordum. İsrail askerleri saldırdığı gece de TRT’ye canlı yayında bağlanmış, buradaki atmosferi aktarıyordum.

BU KADAR CANİCE SALDIRIYA İNANAMADIM

– İsrail saldırısı nasıl gerçekleşti? Ne zaman başladı? O an neler hissettin?

Saldırı 31 Mayıs sabahı saat dört buçukta gerçekleşti. Yolcuların birçoğu hala sabah namazını kılmaya devam ediyordu. Gemiye önce maskeli askerle dolu Zodyak botlarla yanaştılar. Her bir botta belki bir düzine asker vardı. Gemimize yaklaşıyorken ateş açmaya başladılar. Çektiğim filmde bunu gösterdim. Gemidekiler İsrail askerlerinin sızmasını engellemek için güverteye doluşmuş, kenarları tutmuşlardı. Onları engellemek için bir şeyler fırlatıyor, su püskürtüyorlardı. Nitekim Zodyaklarla gelen grup gemiye ayak basamadı. Bunun üzerine helikopterlerle yeniden geldiler ve sarkıttıkları iplerle gemiye indiler. Bütün bu süre içerisinde gerek helikopterler, gerekse askerler ateş etmekten geri durmuyorlardı. İnsan Hakları Konseyi raporuna da yansımıştır. İsrail askerleri gemideki aktivistlerden birini helikopterden ateş ederek yaralamış ve gemiye indiklerinde yerde yaralı halde yatan bu kardeşimizi kafasına kurşun sıkmak suretiyle barbarca şehit etmişlerdi. Saldırı anındaki hissiyatım tamamıyla gerçek üstüydü. Sanki bir film izliyordum fakat ben de bu filmin içerisinde yer alıyordum. Gerçekten inanılmazdı. Silahsız bir insani yardım gemisine böyle canice saldırdıklarına inanamıyordum.

KABURGALARIM  KIRILDI

– Gemiye el konduktan sonra neler yaşandı?

Mavi Marmara’yı ve diğer gemileri ele geçirdiklerinde yolculara son derece kötü davrandılar. Önce tüm erkek yolcuların ellerine plastik kelepçeler taktılar, bir kısmının da gözlerini bağladılar. Kelepçeler çok sıkıydı, kan dolaşımını engelliyordu. Bir grup asker beni güvertenin zeminine fırlattı, birkaç kaburga kemiğim kırıldı. Diğer yolcular ise dayak yedi, tokatlandı ve aşağılamaya maruz kaldı. Başka bir aktivist gözümdeki bağı sağ olsun çıkarmıştı ve tüm bu olanlar gözümün önünde cereyan etti. Ellerim yine arkadan kelepçeli vaziyetteydi. İnsanlara lavaboya çıkma izni verilmedi, uzun müddet geçtikten sonra zor bela gidebildiler. Gemiyi limana götürmeleri de hayli zaman aldı. Bizi gemiden çıkarana dek aynı şekilde beklemek zorunda kaldık. Aşamalı olarak gemiden tahliye edildik. Ben, saldırıya maruz kaldıktan 24 saat sonra gemiden inebildim. Bizi limanda tekrar sorguya çektiler. İbranice yazılı bazı kâğıtları imzalamaya zorladılar. Sonra cezaevine götürdüler. Yolda geçen her saniye kötü muamele ve hakaretlere maruz kaldık. Cezaevinde telefon etmemize, kimseyle bağlantı kurmamıza izin verilmedi. Dünya İsrail’in Mavi Marmara’ya yaptığı baskını izledi zira gemide alternatif bir frekans yoluyla yayın yapılabildi. İsrail ilk frekansı iptal etmişti fakat organizatörler İsrail’in bir türlü ele geçiremediği alternatif frekans yoluyla baskını dünyaya duyurmayı başardılar. Sonuçta değişik ülkelerden diplomatik temsilciler cezaevlerine gelip bizimle görüşmeye başladı. Bu, bizi serbest bırakmaları yönünde İsrail üzerinde bir baskı oluşturdu. Gece geç saatte diğerleriyle birlikte beni Ürdün’e giden bir otobüse bindirdiler ve serbest kaldım.

GÖRÜNTÜLERE EL KOYDULAR

-Sanırım gemide görüntüler almaya başlamıştın. Kafanda bir film yapma düşüncesi var mıydı o zaman?

Gemide değil, Antalya’da gemiye binmeden önce film için görüntü almaya başlamıştım. Daha o zaman, bu tarihi olayın bir şekilde belgeselini yapmak istemiştim. Tabii ki Gazze’ye ulaşabileceğimizi umuyordum. İsrail saldırısından sonra belgeselin yönü elbette değişti. Gazze’ye varış teması, İsrail’in saldırısını dünyaya duyurma temasına dönüştü. İsrailliler bütün görüntülerime el koymaya çalıştılar. Kamerama, usb kartlarıma ve film kasetlerime el konuldu. Bununla birlikte bazı aktivist arkadaşlar saldırıya ilişkin görüntü almayı başardılar ve ben de filmimde bunları kullandım. Ayrıca İsraillilerin ele geçiremediği birkaç kasette bulunan saldırı öncesi gemideki ambiyansa ilişkin görüntülerimi de filme ekledim. Gemiden yapılan yayına ait görüntülerden de istifade ettim.

– Yaptığın belgesel tam olarak neyi anlatıyor?
Benim filmim sadece saldırı öncesi gemideki hazırlıkları, yola koyuluşu ve içerideki atmosferi veya saldırı anını yansıtmakla kalmıyor, aynı zamanda saldırı sonrası İsrail propagandasına ait yalanları da gözler önüne seriyor. Filmde dile getirdiğim ana tema bu oldu. Bu sadece gemide bulunmaktan dolayı ilk elden gözlemim değil, aynı zamanda mastır tezimin de konusu. Mastır tezimin adı, “İsrail Gazze ablukasını ve 2010 Özgürlük Filosu saldırısını nasıl gerekçelendirdi? İsrail’e ait bir propaganda vakası”. Dolayısıyla film için çok fazla araştırma yaptım. İsrail devlet sözcülerinin dile getirdiği iddialardan tutun, şehitlerimizin otopsi raporlarına; Birleşmiş Milletler raporlarından tutun, konu hakkında yapılmış diğer belgesel çalışmalara; İsrail propaganda mekanizmasının tarihini ve propaganda tekniklerini okumaya değin uzun bir araştırma süreci. Bu film, İsrail’in dile getirdiği her iddiayı analiz ediyor; görüntüler ve deliller eşliğinde ona cevap veriyor. Bu görüntülerin bir kısmı kamuoyuna ilk defa benim filmim aracılığıyla sunuluyor.

TÜRKİYE’DEN DAVET ALMADIM

-Festivallere katıldığını duydum. Alınan ödül var mı?

Film festivallere gittikçe tanınmaya ve ödüller almaya başladı. İtalya’daki El Ard Film Festivali’nde seyirci ödülünü aldı. Lübnan’da Akdeniz özel ödülü, Kanada’da ise mansiyon kazandı. Ürdün’deki Kerame İnsan Hakları Film Festivali’nde en iyi belgesel ödülüne aday gösterildi. Mesajımdan taviz vermediğim için siyasi nedenlerle filmimi kabul etmeyen festivaller de oldu tabii ki.

– Türkiye’deki film festivallerine başvurun oldu mu? Türk izleyici senin filmini sever bence.

Türkiye’deki bazı film festivaline başvuru yaptım fakat ne yazık ki şimdiye kadar filmimi kimse kabul etmedi. Ret cevabı verdiklerinde bana bir açıklama da yapılmadı. Üstelik bu filmin Türk seyirci için önemini anlatmış, 10 Türk aktivistin uluslararası sularda şehit edilişini hikâye ettiğini söylemiştim. Umarım yakın zamanda Türk insanına geniş çapta seyrettirme imkânı buluruz. Türk insanının kalbimde özel bir yeri var.

Benzer konular