Müslüman coğrafyanın sesi olma ilkesiyle yola çıkan, İslam beldelerinden haberleri, fikir hareketlerini, İslam düşüncesine etki etmiş isimleri barındıran bir web sitesi Mecra. Mayıs ayında yayın hayatına başlayan ve gzt.com altında hizmet veren Mecra, göz ardı edilen konulara değinerek, gündelik tartışmaların dışında kalmaya özen gösteriyor. 3 kişilik ekibin incelikle hazırladığı sitede, analizlerin ve dosyaların yanı sıra ilk kez okuyacağınız ilginç içerikler de bulunuyor. Hamasetten ve günlük siyasi tartışmalardan uzak, öznel yorumlarla hazırlanan içeriklere takipçilerin ilgisi büyük. “Mecra” vesilesiyle İslam dünyasını, Müslümanların bu dünyaya bakışını Taha Kılınç, İsmail Çağılcı ve Selim Teke ile konuştuk.
-Mecra nedir? Sadece bir web sitesi mi?
Taha Kılınç: Mecra ismini seçerken çerçevesini de çizmeye çalıştık. İslam dünyasıyla ilgili, İslam dünyasının dört bir yanından dikkat çekici, önemli bilgileri aktaran bir mecra olarak düşündük. Mecra, kelime anlamıyla akış yeri demek. Müslümanlar olarak bizim dünyanın dört bir yanında varlığını sürdüren çeşitli akımları, kişileri, devletleri görüş ayırt etmeksizin bilmemiz gerekiyor. Biz de Sünni, Şii, Selefi, Vahhabi, Sufi, Modernist diye ayırmadan malzemeyi ortaya koymak istiyoruz. Mesela sofrada bir yemek olur, yemekte malzemeyi beğenmezsiniz ama sofra bir şekilde kurulur. Meseleye bu şekilde bakıyoruz. Yazdığımız metinlerde bazen katılmadığımız görüşler de oluyor. Katılmasak bile ifade ediyoruz, bu böyledir diyoruz. Mecra’nın böyle genel bir bilgilendirme yaptığını söyleyebiliriz.
Selim Teke: İslam dünyasıyla ilgili tarafsız bir şekilde bu coğrafyada neler olduğuna dair bilgi vermeye çalışan bir alan olarak tanımlıyorum. Mecra bir internet sitesi ama insanlara internet sitesi deyince çok yüzeysel görünüyor. Mecra’yı bir internet sitesinden farklı kılansa İslam dünyasında neler olduğuna dair rafine bilgiler vermesi.
İsmail Çağılcı: İslam dünyası, aslında bizde çok fazla takip edilen bir alan. Özellikle Ortadoğu’da ne oluyor, ne bitiyor insanlar merak ediyor. Gündemde de hep yer buluyor. Belli başlı şehirler ya da bölgeler üzerinden haberler yapılıyor olsa da, genel itibariyle gündelik siyaset üzerinden tartışılıyor meseleler. Açıkçası ben de işe dâhil olana kadar önüme ne konulursa, ne okuyorsam ne gözüme çarpıyorsa onu biliyordum. İnsanların birikimi de genellikle böyle edinilmiş bilgilerden oluşuyor. Mecra, bunu biraz daha açmaya çalışıyor. İşte İslam dünyasında bugüne nasıl gelindi? Bilhassa yakın tarihte neler oldu, neler yaşandı, nasıl karakterler geldi geçti? Bunun iyisi, kötüsü ne? Sevip, sevmemeye çok bakmadan olumlusu-olumsuzu, iyilik ya da kötülük yapanı bunların hepsini bir araya toplayıp bir çerçeve çizmeye çalışıyoruz. Mesela, bugün Mısır’daki durum 60 sene önceki olaylardan bağımsız değil. Bir şeyler bir anda olmadı. 60 sene önceki meseleler de, Kavalalı döneminden bağımsız değil aslında. Ve bu süreci iyi kötü bütün aktörleriyle, olaya dâhil olan siyasi hareketleriyle ortaya koyup insanlara “olay budur” diyoruz. Bizim gündelik siyasetle, hamasi söylemlerle çok alakamız yok. Sadece neyin ne olduğunu anlatmaya çalışıyoruz.
Son dakika haberleri yok
-İnternet dergisi olarak niteliyorsunuz Mecra’yı, buradaki içerikleri haber mi analiz olarak mı değerlendirmek lazım?
Taha Kılınç: Bizim sosyal medyada paylaştıklarımız daha ilginç, dikkat çekici, kısa anekdot şeklinde şeyler. Ama sitede yer verdiklerimiz biraz daha genişletilmiş hali. Sosyal medyada görselliği ön planda olan dikkat çekici, güzel fotoğraf karelerini paylaşıyoruz. Sosyal medya için birkaç konseptimiz var “Tarihten kareler” diye. Yakın tarihte önemli, dikkat çekici, çarpıcı fotoğrafları paylaşıyoruz. “Satır arası bilgi” dediğimiz başlıkta ise bölgeyle ilgili ilginç bilgiler, insanların bilmediği şeyleri paylaşıyoruz. Bölgeyle ilgili hazırladığımız analizleri, dosyaları, raporları yine sosyal medyadan yayınlıyoruz. İnternet sitemiz güncele daha yakın. Güncel derken, her an böyle son dakika veren, sıcak haber sitesi gibi değil. Geçenlerde yeni bir haber yayınladık, “Dünyanın en kalabalık mülteci kampları” başlığıyla. 7 en kalabalık mülteci kamplarından 4’ü Kenya’da. Bu enteresan bir bilgi. Neden bunlar kalabalık, oralarda ne oldu, o yerlerle ilgili notları yazıyoruz. İsmail’in de dediği gibi daha fazla, daha derin okumak istiyorum diyen insanın aklına bazı şeyler getirmeye çalışıyoruz.
– Portreler bölümünü neye göre hazırlıyorsunuz?
Portreler bölümünde Yahudiler, Hristiyanlar falan da var. Onlar da bu coğrafya ilişkileri özelinde yer alıyor. Muhammed Esed de var, Mustafa Sabri Efendi de. Bunlar farklı yerlerde duran insanlar ama biz diyoruz ki, “Bakın böyle bir kişi var, böyle bir şey yapmış ve böyle bir olay ortaya çıkmış ya da böyle etki etmiş.” Takipçilerden çok farklı tepkiler alıyoruz. Mesela karşıt oldukları kişilerle ilgili olarak “bunun reklamını mı yapıyorsunuz” diyorlar ama reklam değil yaptığımız. “Bunu bilin” diyoruz. Türkiye’de insanlar bilmeye bile tenezzül etmedikleri için farklı geliyor. Portrelerin yanında “hareketler” bölümümüzde de Modernist fikir akımları ve tarikatlar yer alıyor.
Yakayı okura kaptırmamaya çalışıyoruz
-Sitede yeni nesil takipçilerin hoşuna gidecek bir dakika okuma süreli yazılar var. Bunu okur odaklı olarak mı planladınız?
Açıkçası yakayı okura kaptırmamaya çalışıyoruz. Yakayı okura kaptırdığınızda Ortadoğu’yu 50 saniyede özetleyen videolar falan üretmeye çalışırsınız. Bu videolarla oraları anlamanız imkânsız.
Sürdürdüğüm çalışmalarda buna dikkat etmeye çalışıyorum. Bana “abi belgesel tavsiye et, film tavsiye et” diyorlar. 45 dakikalık o belgeselle Ortadoğu’yu Filistin’i anlamak istiyor. “Öyle bir şey yok” diyorum. Okuyacaksın 600 sayfayı, oturacaksın güzel güzel kafa yoracaksın, bu iş böyle. Yaşadığımız çağda böyle bir handikap var. İnsanlar, bir sosyal medya hesabını takip edelim, kafamız rahat etsin, bizim adımıza son dakikalar girilsin, söylensin, yorumlansın istiyor. Başkasının yorumlarını anlayıp düşünmek, kendini kandırmak demek. Ve hakikaten çok üzücü bir şey.
Meraklısı bizim yayınlarımızı takip edip, paylaşımlarımızın peşinden gidip, ekstra okumayla kendisine çok daha farklı bir çerçeve oluşturabilir. Mecra’yı diğer sitelerden farklı kılan, insanların merakla takip ettiği görsel bir kanala çeviren de bu zaten.
Malzemeyi seçiyoruz
– Mecra için İslam coğrafyası ve düşüncesinin geniş bir arşivi diyebilir miyiz?
Uzun sürede eğer böyle devam edersek diyebiliriz. Zaten uğraştığımız şey de az çok o. Ama yine de A’dan Z’ye bir arşiv mi, değil aslında. Nihayetinde malzemeyi seçiyoruz. Bazı şeylerin çok önemli olmadığını düşünüyoruz, bazı şeylerin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu yönüyle mecranın öznel bir tarafı da var.
-Haber göndermek isteyenlere açık mısınız?
Haberin çerçevesiyle ilgili. Türkiye’yle ya da alanımız dışındaki bir konuyla ilgili bir şey olmaz tabi. Ama İslam dünyasına yönelik çok güzel yazılar da geliyor. Normalde yazdığını ya da kaleminin güçlü olduğunu hiç bilmiyorsunuz ama “bir yazı var göndereyim mi” diyor, gönderiyor hakikaten güzel. Sürpriz olarak böyle bir sürü güzel yazı yayınladık.
-Kitap önerileri de var sitede. Nasıl seçiyorsunuz?
Selim Teke: İslam dünyasıyla ilgili okuduğumuz kitapları koyuyoruz. İslam dünyasını anlamaya yarayacak kitapları yayınlıyoruz. Herhangi bir yayınevi seçmeden, İslam coğrafyasıyla alakalı önemli olabilecek kitapların hepsini derlemeye çalışıyoruz.
Hamaset ve slogan bilgi zannediliyor
– İslam dünyası ihmal mi ediliyor?
Taha Kılınç: İhmalden çok, hamaset ve sloganın bilgi zannedildiğini düşünüyorum. Mesela Filistin meselesi gündeme geldiği zaman birkaç cümle var, kişiye yetiyor o. Başka bir şeye ihtiyaç duymuyor. İsrail’le, Araplarla, Kürtlerle, İran’la ilgili kafalarında belli kalıplar var onları tekrarlıyorlar. Bu sitede de oldu. Bir şey paylaşıyorsunuz, cevap olarak o kalıp cümleler geliyor. Aslında o kadar ilgisiz ama adam kendini bilgiye, yeni bir şey öğrenmeye kapatmış. Bence ihmalden çok böyle garip bir önyargı ve kapalılık var.
Selim Teke: İhmal değil de, İslam dünyası çok geniş bir alan. Bizim Mecra’da yapmaya çalıştığımız şey, bütün olarak İslam dünyasında ne olduğunu ortaya koymak. Kişilerin İslam dünyasına dair kendi kafalarında bazı tasavvurlar var. Ve İslam dünyasındaki herhangi bir ülkeye, kişiye bu tasavvura yönelerek bakıyorlar. Yani ona göre konum alıyorlar. Bu çok anlaşılır bir şey. Ama olayı anlamak bununla bitmiyor. Bir yandan da bütününe bakmak gerekiyor.
İsmail Çağılcı: İhmal edilme durumu aslında hala devam ediyor diyebiliriz. Bir boşluk var, biz Mecra’yla biraz da olsa o boşluğu doldurma gayretindeyiz. Bugün bir Mescid-i Aksa fotoğrafı paylaştığımızda insanlar ısrarla “O sarı kubbeli bina Aksa değil” diyor. Çünkü bildikleri şey bundan ibaret. Biz, Kudüs’ün bir hikâyesi vardır, nerden gelir nereye gider, kimler bu hikâyeye dâhil olmuştur, hikâyenin akışını kimler değiştirmiştir, onu biraz anlatma gayretindeyiz.
Tarih bugünden ibaret değil
-İslam beldelerini anlamak bizim için neden önemli?
Taha Kılınç: Sonuçta parçası olduğumuz bütünü tanımalıyız. Oturduğumuz yerde, İslam dünyasının gidişatına dair, kendi kabullerimize göre bir şeyler söylüyoruz. O söylediğimiz şeyler tutarlı mı? Tutarlıysa ne kadar tutarlı? Daha derin okumalarla ve gözlemlerle bunu anlayabiliriz. Tanımak şu yüzden de önemli, biz oturduğumuz yerde biraz hamasetle, biraz ezberle, biraz ön yargıyla konuşurken dışarıda bir sürü şey oluyor. Savaşlar, işgaller gibi can yakıcı şeyler oluyor. Bilgiyi artırarak, bu söylemlerin altını doldurarak zaman içerisinde sahaya dair yanlışları düzeltme imkânımız olur. Çünkü bilgi olmadan düzeltmek mümkün değil.
Selim Teke: Taha Abi’nin de dediği gibi biz bu bütünün bir parçasıyız. Bütünün parçası olmak sadece tarihinin bir parçası olmak değil, aynı zamanda geleceğinin de bir parçası olmak demek. Oradaki tarihi anlayabilirsek, bu bizim geleceğimizi de etkileyecektir. O yüzden anlamak, nereye doğru gideceğimizin de bir göstergesi.
İsmail Çağılcı: İslam dünyası denilince birçok insanın aklına Ortadoğu gelir. Biz de bu coğrafyada yaşıyoruz. Bugün Kuzey Avrupa’da yaşıyor olsaydık ya da daha başka bir coğrafyada, belki böyle bir sorumluluğumuz olmayacaktı. Ama bu coğrafyada yaşıyorsak, bir takım iddialarımız varsa ve insanlarla etkileşim halindeysek bu bize sorumluluk yüklüyor. Bununla bir şekilde alakadar olmalıyız. En azından ülkelere dair, tarihlerine dair birtakım temel bilgilere hâkim olmamız gerekiyor. Çünkü tarih bugünden ibaret değil. Bir de yarını var. Bizden sonra gelecek nesillere bunları aktarmamız gerekiyor. Böyle de bir sorumluluğumuz var. O yüzden İslam dünyasına, İslam şehirlerine ve tarihine hâkim olmak zorundayız.
Mecra’yı bu adresten ziyaret edebilirsiniz: www.gzt.com/mecra