İmam hatibe saldırı sistematik

Son dönemde İmam hatiplerle ilgili ciddi bir algı operasyonu yapılıyor. Bu hem İmam hatiplere ilişkin sayısal verilerin abartılması, hem de tüm olumsuz haberlerin gerek medyada gerekse sosyal ağlarda bir şekilde getirilip İmam hatiplere eklenmesi şeklinde yaşıyoruz. Bu nedenle ÖNDER İmam Hatipliler Derneği Genel Başkanı Halit Bekiroğlu, geçtiğimiz hafta “Her olumsuz haberin önüne veya arkasına imam hatip ibaresini eklemekten vazgeçin” çağrısında bulundu, arkasından da tüm medya organlarını etik davranmaya çağırdı. Bekiroğlu, imam hatipler meselesinde medyanın tavrı üzerine sorularımızı cevaplandırdı.

Bir taraftan imam hatipleri olumsuzlama bir taraftan ilahiyatçılar, hocaların açıklamaları üzerinden başlatılan algı operasyonları… Nereden geldik bu noktaya?

Bence bu işin özeti Türkiye’nin kendisine dönme çabasından kaynaklanıyor. İki asırdır hem ülke olarak, hem de İslam dünyası olarak yaşadığımız sıkıntıları telafi etme çabamız engellenmeye çalışılıyor. Biz kendimize, aslımıza dönmeye çalıştıkça 28 Şubat benzeri hamleler yapılmak isteniyor. Hatırlarsanız 28 Şubat’ta da din üzerinden olumsuz bazı algılar oluşturularak hem siyaset, hem de sosyal hayat, kamusal hayat, eğitim sistemi ve iş dünyası yeniden dizayn edilmeye çalışılmıştı. Maalesef büyük ölçüde de başarılı olunmuştu. Şimdi de hocaların 5-10 yıl önceki kayıtlarını ortaya çıkararak ya da örneğin eğitim sistemindeki marjinal örnekleri ön plana çıkarak ciddi bir manipülasyon yapıldığı kanaatindeyim. Elbette hocalarımızın eksiklikleri ve hataları söz konusudur ama bunların servis ediliş biçimine baktığımızda kesinlikle masum olmadığını söyleyebiliriz.

Yani bugün Türkiye’de 28 Şubat benzeri bir ortamdan mı bahsetmiş oluyorsunuz…

Aslında biz bir tür küresel ölçekte 28 Şubat yaşıyoruz. İslam dünyası son 20-30 yıldır kendisini toparlamaya her çalıştığında farklı müdahaleler söz konusu oldu. Cezayir’de ve Filistin’de seçimlere müdahale edildi, Türkiye’de 28 Şubat süreci yaşandı, Arap baharı da aslında bir müdahaleyle sonuçlandı. Özetle İslam dünyasının kendisini toparlamasına müsaade edilmek istenmiyor. Bu yönüyle ben küresel ölçekte bir 28 Şubat yaşatılmaya çalışıldığını düşünüyorum. Bu süreçte bunlar yaşanırken en önemli direnç noktalarından biri, geleneğiyle de bağlantılı olarak, Türkiye görünüyor. Türkiye’nin rahat ettirilmemesi, kendi ayakları üzerinde durmasının engellenmesi, kanaatimce en önemli strateji olarak önümüzde duruyor. Yerel anlamda bir 28 Şubat’tan bahsetmek doğru olmaz ama küresel ölçekte bir 28 Şubat yaşadığımızı düşünüyorum. Ve tabi ki bunun yerelde uzantısı olan unsurlarının da harekete geçirildiği kanaatindeyim.

İmam hatip liselerine karşı başlatılan bu kampanyanın amacı nedir?

Yukarıda saydığımız gerekçeler ve yaşanan süreçler, imam hatiplerle ilgili haberlerde de aynı şekilde ortaya çıkıyor. Bazı medya organlarına baktığınızda haberlerinin neredeyse üçte birini, bazen yarısını bu tip manipülatif haberler ve din ile ilişkili haberler oluşturmaktadır.

Her olumsuz haberin başına veya sonuna İmam hatip ekleme düşüncesi nereden kaynaklanıyor?

İmam hatip modeli kendi aslımıza dönmenin çabasıdır. 1950’lerden itibaren imam hatipler kültürel açıdan, ilmi açıdan, sosyal yaşam anlamında kendi medeniyetimize yönelmeyi temsil eder. Bundan rahatsız olanlar imam hatip meselesinin kendi bağlamında değerlendirilmesini hep engellemeye çalıştılar. İmam hatip meselesini biz sadece eğitim düzleminde konuşmalıyken maalesef sürekli siyaset düzleminde konuşuldu. Ve siyaset düzlemine çekilmek istendi. Dolayısıyla Türkiye’deki her meselede bir şekilde mevzuyu imam hatibe getirmeye çalışan ahlak problemi olan bir odak var. Ve maalesef medyamız da buna zemin hazırlıyor.

En son yaşadığımız Çiftlikbank sahibinin İmam hatipli olduğu iddiasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

İmam hatipli olmayan birini bile bir şekilde imam hatipli gibi lanse ederek toplumda yaşanan her arızayla imam hatipleri ilişkilendirmeye çalışıyorlar. Kaldı ki imam hatipli olsa bile biz her türlü ahlaksızlığın kimden gelirse gelsin ahlaksızlık olduğuna inanır ve karşısında dururuz. Bu yönüyle okullarımız arasında kategorik bir ayrımı doğru bulmuyoruz. Bu ülke vatandaşlarının hepsinin ahlaklı davranma, medeni davranma ve ülkesine, milletine maneviyatına hizmet etmek gibi bir yükümlülüğü olduğu kanaatindeyiz. Farklı inançlara sahip olsalar bile hiç olmazsa bu ülkede inançlara, değerlere saygılı olunması gerektiği kanaatindeyim.

İmam hatiplerin sayısı çok, öğrenci sayısı çok, herkes imam hatibe mecbur kalacak gibi ifadeler son zamanlarda sık duyduğumuz ifadeler. Bunları yazanlar, bu algı operasyonunu yürütenler neyi hedefliyor?

İmam hatiplerle ilgili algılar ve yorumlar üzerinden değerlendirme yapmayı doğru bulmuyoruz. Rakamlar ve oranlar ortada, 28 Şubat’ta yüzde 10 olan imam hatipli sayısı bugün yüzde 14. Sadece bu orana bakıldığında dağ taşın imam hatip olmadığı anlaşılır. Kaldı ki biz bu oranın az olduğuna inanıyoruz. Ve her mahallede insanlar kendi çocuklarını, rahat bir şekilde imam hatip okullarına gönderebilmeliler. Böyle baktığınızda bütün bu haberlerin ne kadar gerçek dışı olduğunu da, ne kadar da büyük bir algı operasyonuna maruz kaldığımızı da görmüş olursunuz.

Medya nasıl bir imam hatip algısı oluşturmaya çalışıyor? Son dönemlerde yaşadığımız algı operasyonuyla nasıl mücadele edilmeli?

Medya eğitim meselesine sadece odaklansa, eğitimin kalitesine odaklansa, okullarımız arasında ve öğrencilerimiz arasında hiçbir ayrım yapmasa hem medya ahlakına uygun davranmış olur hem de biz imam hatipli olan olmayan ayrımını değil, çocuklarımızın maddi ve manevi açıdan daha donanımlı yetişmesini sağlamış oluruz.

Sorunuzun ikinci bölümüne gelirsek, son bir haftadır bazı hocaların açıklamalarıyla ilgili olarak yapılan, sayın Cumhurbaşkanımızın da dahil olduğu tartışmalardan çıkarmamız gereken dersler olduğu kanaatindeyim. Bizim din devlet ilişkisini, dinin konumlanmasını, alimlerimizin ve kanaat önderlerimizin pozisyonlarını, kadın meselesini, modernleşme sürecinin bir parçası olarak teknolojiyi tekrar enine boyuna masaya yatırmamız gerekiyor. Bunları yaparken yaşanan bazı arızalardan kaynaklı olarak tepkisel, korumacı ve merkeziyetçi bir yaklaşımla değil üretkenliğe, zenginliğe ve medeniyetimize katkıda bulunabilecek bir yaklaşımla ele almamız gerekir.

Çeşitli mecralarda bir menfi kampanya başlatılmış gözüküyor. ÖNDER olarak bununla mücadele etmek için hangi yollara başvuracaksınız?

Yanlış haberleri biz düzeltebiliriz ve düzeltmeye de çalışıyoruz sivil toplum kuruluşları olarak ama kasıtlı haberlerle ilgili bazen muhatap almamak daha anlamlı olabiliyor. Ama ahlak sınırlarını aşan ve tamamen iftira üzerine kurgulanmış haberlerde mecburen hukuki yollara başvurmak durumunda kalıyoruz. Keşke bunlara hiç gerek kalmasa. Keşke hep birlikte ülkemizin eğitim kalitesini yükseltmeye enerjimizi odaklayabilsek.

Benzer konular