FETÖ’nün, 2013 yılında dershaneler kapatılmasın diye “tweetleri ikiye katlayın” dediğini herkes hatırlıyordur. O zaman okullar, yurtlar, evler ve hatta terör örgütüne mensup olsun olmasın, irtibatlı herkese bu ve benzeri tweetleri atma konusunda baskı yapılmıştı. Dahası ‘Fuat Avni’ adıyla oluşturulan ve devletin istihbarat bilgilerinin paylaşıldığı hesaplar bile açmışlardı. Bütün bunlar buradayken yaptıkları şeylerdi. Bugün terör örgütü FETÖ’nün kalburüstü mensuplarının önemli bir kısmı firar etti. Şimdi terör faaliyetlerinin bir bölümünü sosyal medyaya taşımış oldukları tespit edildi. Daha da ilginci Anadolu Üniversitesi Rektörünün ifadesiyle “Dijital dünyada bir terör örgütü oluşturmuşlar.” Terör örgütü FETÖ içeride kalan veya firar eden üyeleriyle Türkiye’yi itibarsızlaştırmak, iç kargaşa meydana getirmek için mücadele veriyor. Sadece şahısları değil, kurumları da hedef alıyor. Anadolu Üniversitesi, Sosyal Medya ve Dijital Güvenlik Eğitim, Uygulama ve Araştırma Merkezi (SODİGEM) sosyal medya incelemesi yaparken FETÖ’nün sosyal medyada oluşturduğu terör yapılanmasını keşfetmiş. Bu kapsamda “Dijital bir terör örgütü olarak FETÖ taktik ve stratejileri” başlıklı bir rapor hazırlığı içinde ve analiz süreci devam ediyor. Kasım ya da aralık ayı gibi tamamlanması planlanan çalışmayı, Anadolu Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Şafak Ertan Çomaklı ile konuştuk.
FETÖ’nün dijital medya analizine nasıl başladınız?
Aslında çalışmaya özellikle terör örgütü FETÖ’yü araştıralım diye başlamamıştık. Sosyal medya ve dijital medya üzerine bir çalışma yapıyorduk. Tarama yaparken karşımıza örgütlü bir yapı çıktı. Bilinçli şekilde hareket eden bir kitleyle karşılaştık. Sosyal medyaya belirli saatlerde girdiklerini, belirli tavırlar takındıklarını, belirli profilleri ve davranış şekilleri olduklarını gördük. Arkadaşlarımızla paylaşıp, “bunları takip edelim, acaba yanılıyor muyuz” dedik.
Akademisyen arkadaşlarımız araştırmalarını yaparken “Taramalarımızın altından örgüt çıkıyor ve hepsi de FETÖ’cülere ait hesaplar. Bağlantı noktalarına bakıyoruz, ülke olarak Almanya’ya ve belli hesaplara yoğunlaşıyor” dediler. Bu kişiler kilitli sohbet odaları oluşturup, belirli tabirler kullanıyorlar. Kendi içlerinde kodlama yapıyorlar.
Kim yönetiyor bu sosyal medya teröristlerini?
Bu örgütlü hareketin, firariler tarafından yönetildiği, onlar tarafından tasarlandığı ve kendilerine ait dijital dünya ordusu kurduklarını gördük. ‘Trol’ diyorlar ama bunlar trol değil. Örgüt mensubu olarak hareket ediyorlar. Bir merkezleri var, o merkezden talimat veriliyor. O izleri takip ettiğimiz zaman korkunç bir hareket çıkıyor. Bizim daha önce düştüğümüz, “Alnı secdeye giden insanlar, böyle bir şey olur mu” fikrinden sıyrılarak, dijital dünyada böyle bir hataya düşmemeliyiz.
‘2 MAHALLEYİ 5 DAKİKA İÇİNDE KARIŞTIRABİLİRLER’
Hesapları sahte isim ve fotoğraflardan mı oluşuyor?
Bu hesapların büyük bir kısmı yurt dışından yönetiliyor. Profillerinde ise yurt dışından, bilmediğimiz fotoğrafları kullanıyorlar. Mesela bir ülkeden rastgele bir kişinin profilini kullanabiliyorlar. O kişinin gerçekliğini bilemediğimiz için ulaşmak da mümkün olmuyor. Herhangi bir ülkenin herhangi bir vatandaşının fotoğrafını da kullanabiliyorlar. Bir hareket halindeler.
Buradaki en büyük tehlike ne?
Bunların en tehlikeli yönü şu, toplumu sosyal medyadan organize edeceklerini çözmüşler. İki mahalleyi 5 dakika içinde karıştırabilirler.
Ne zaman başlamışlar, hangi mecralarda ağırlıktalar?
Biz şubat, mart ayı gibi fark ettik bu yapıyı. Tahminen geçen sene Cumhurbaşkanlığı sürecinde yoğunlaştılar. Uzun bir geçmişi yok ama analiz tam olarak bitmediği için net tarih vermek pek mümkün değil. Arkadaşlar araştırmalarını sürdürüyor. Sizden olmayıp sizin gibi hareket ediyorlar. Mesela “Hasım edebilir miyiz” diye hemşeri derneklerini çok fazla yoklamışlar. Çok belli, bir prova yapmışlar. Sosyal medyada örgütlü hareket ediyorlar net. Ve sosyal medyadan esinlenerek terör oluşturmuyorlar, sosyal medya terörü oluşturuyorlar.
AÇLIKTAN BİRBİRİMİZİ YİYORMUŞ GİBİ SUNUYORLAR
Tam olarak ne amaçlıyorlar?
Terör meydana getirmek. Bunların amacı hep bu. Toplumdaki kaostan besleniyorlar. Çünkü bunlar mutlu olan topluma sızamıyorlar. Toplum umutsuzluk, yokluk hissediyorsa “biz sizi açığa çıkarırız” diyorlar. Her ülkede dönem dönem sıkıntılar olur. Fakat öyle bir noktaya getiriyorlar ki… Mağarada yaşıyormuşuz, açlıktan birbirimizi yiyormuş gibi bir izlenim oluşturuyor bu trol ordusu. Bu sosyal medya terörüyle meydana geliyor ve örgütlü olarak yapıyorlar. Tespitimiz böyle.
ALGIYI GERÇEK SANIYORUZ
Bu hesaplar ciddiye alınıyor mu?
Bunların kendi popüler firari üyeleri, ‘militan’ dediğimiz teröristleri var. Kimisi eski futbolcu, kimisi kendinin eski polis olduğunu iddia ediyor. Kimisi eski asker, kimisi gazeteci firari teröristler. Bunlar genelde takipçileri aracılığıyla bu ağı yayıyor ve etkileşimlerini artırmaya çalışıyor. Olmamış şeyi olmuş gibi gösterme davranışları var. Ya da bir şeyi öyle algılatabilmek için, sürekli aynı haberi çeviren hesaplar açıyorlar. Mesela sürekli “Kutu mavidir. Mavi kutudur. Mavi kutu. Kutu mavi” deyip, yüzbinlerce kişi de onu sosyal medyada çevirince insanlar “mavi kutu varmış” diyor. Hâlbuki öyle bir şey yok. Fakat çok söylendiği için algı olgunun önüne geçiyor. Algıdan farklı bir olgu var ama algıyı gerçek zannediyor insanlar. Böyle etkileşimleri oluyor insanların.
DİJİTAL DÜNYANIN İLK TERÖR ÖRGÜTÜ
Analizde sizi şaşırtan noktalar oldu mu?
Bizi şaşırtan şu oldu, dijital dünyada bir terör örgütü oluşturmuşlar. Bu ilk, başka yok. Bir fikir hareketi, taraftar hareketi vs olabilir ama terör oluşturma amacı sadece bunlarda var. Terör istiyorlar ve tamamen devlete yöneliyorlar. Bir taraftar edineyim, kendi fikrimi İslamsa İslam’ı yayayım gibi dertleri yok. Tamamen istihbarat ve ajanlık üzerine kurulmuş bir örgüt. Aşağılık firari bir örgüt liderinin peşinde giden, İslam’ı da kullanan bir yapılanma. Bu bağlılık da değil tam bir örgütlü hareket. İnternet oyunundan esinlenerek terör meydana getirip, Müslümanları katledenler olmuştu ama bunlar internet ve sosyal medya üzerinden kendileri terörü oluşturuyorlar.
Örgütlü olmaları çok şaşırttı. Rastgele değiller, örgütlü ve bilinçli hareket ediyorlar. Sosyal medyayı silah gibi kullanıyorlar. Artık füze atamayacaklarını, sokağa indiklerinde himmet toplayamayacaklarını anlayınca bu kez dijital medyayı kullanmaya başladılar.
Tiyatrolarını 40 sene fiili olarak yapmaya çalıştılar patlak verdi. Yalan bir tiyatro oynuyorlardı. Hayatları da yalandı. Reel bir hayat sürmüyordu bunlar. Hürriyetleri elinden alınmış, karakterleri oluşmamış, oluşmuş karakterleri yok edilmiş, şahsiyet ortadan kalkmış bir güruh olmuşlar. Bu örgütün aklı pek de yetmez organize olmaya. Bu örgütü kullanan bir akıl var.
BİZ TÜRKLER, HÜRRİYETİN TADINI ALMIŞ BİR MİLLETİZ
Biz Türkler, hürriyetin tadını almış bir milletiz. Severiz hürriyeti. Kimseye bağlanamayız. Böyle bir güruh böyle bir millete bela olmaya çalıştı. Yalan bir dünya kurdular, ilişkileri yalandı. Bu yalan dünyalarıyla gerçek hayatta yer bulamayacaklarını anlayınca dijital dünya gibi soyut bir alana geçtiler. Orada etki oluşturmaya, insanları oradan ikna etmeye çalışıyorlar. Bizim üzerimize düşense akademik olarak bu işin sacayaklarının oluşması. Bu işin yaptığımız ilmî çalışmalarla ortaya çıkmış olması.
SURİYELİLER ÜZERİNDEN SALDIRIYORLAR
FETÖ Suriyeliler gibi konuları kullanarak halkı sokağa dökmeyi deniyor mu?
Suriyeliler üzerinden de bu örgütlü davranışı gösteriyorlar. Özellikle Suriyeliler üzerinden bir terör oluşturmaya çalışıyorlar. Sosyal medyada taraftar toplayıp, Suriyelileri kullanarak Türkiye’yi karıştırmaya çalıştıkları çok açık. Bu yüzden FETÖ’nün sosyal medyadaki oyunlarına gelmememiz gerekiyor.
Peki sosyal medya taktikleri neler?
Devletin organlarını suçlu hukuksuz gösteriyorlar. Mesela YSK’yı hukuksuz gösteriyorlar. Diyanet üzerinden algı yapıyorlar. Askere, polise, yargıya hatta basına yükleniyorlar. S-400’le alakalı olumlu haber yapan basın organlarını rahatlıkla linç ediyorlar.
Tehdit, sindirme hedef saptırma ile bizi bir şeye yönlendirip diğer tarafta başka şeyler deniyorlar. Değerleri istismar ediyorlar. İnsanları hedef gösterip linç ediyorlar. Mesela yanlış hukuki bilgiler atıyorlar ortaya ve herkes bunu doğru kabul etmeye başlıyor. Hâlbuki hukukta öyle bir şey yok. Bu büyük bir tehlike. Mesela uyuşturucuyla ilgili anayasada maddeler var. Kişilerin özendirilmemesi lazım. Fakat öyle bir algı yapıyorlar ki, “Kullanırsan daha az, özendirirsen daha çok ceza alıyorsun. Böyle adalet olur mu” diyorlar. Siz de durup düşünüyorsunuz. “Böyle hukuk sistemi mi olur” diyorsunuz.
SOSYAL MEDYAYI AKŞAM KULLANIYORLAR
Sosyal medya fenomenlerini kullanıyorlar mı?
Sosyal medya fenomenleri bunlara alet olmuyor. Takipçi sayıları fazla olduğu için onları da bir şekilde kanalize etmeye çalışıyorlar. Takip ettiklerimiz arasında bu örgütün faaliyetlerine, amaçlarına hizmet eden bir fenomen şu an yok. Ama onları da uyarmak lazım. Algı olgununun önüne geçebilir. Çünkü bir yandan mağduriyet algısı da oluşturuyorlar. Sen örgüt mensubu bir firarisin bunun mağduriyeti yok. Belirli saatleri var. 20.00 – 23.00 arası hesaplarını yoğun kullanıyorlar. Devlet aleyhine tweet atma talimatları da veriliyor. Kullandıkları oyunlar da var. 2018 Fun and Relaxing Puzzle Game’i kullanıyorlar.
ÖĞRENCİ HER ZAMAN KOLAY SORU İSTER
“Türkiye’de üniversite sayısı arttı, kalite azaldı” tartışmasına bir rektör olarak ne diyorsunuz?
Üniversitelerin varlığı, eğitim ve öğretimle alakalı bir hedefe ulaşmayla ilgili. Üniversitelerin artmasıyla kalitesizlik değil bir rekabet ortamı oluşuyor. Rekabet okulların kendisini gözden geçirmesini sağlıyor. Ve bu nedenle de iyi olan yanlarını güçlendirmeye çalışıyor. Zayıf olan da zayıf yanlarını sezerek farklı hamlelerde bulunup güçlü taraflarını oluşturmaya çalışıyor. O nedenle burada bir zayıflıktan, kalitesizlikten bahsetmekten ziyade, geleceğe yönelik faydalarını tartışmak gerek.
Açıköğretim fakültesine dair eleştiriler de var, “son sene para almak için bizi bırakıyorlar” diye…
Hepimiz öğrencilik yaptık. Öğrencinin isteği kolay soruyla mezun olmaktır. Bu taleplerin hepsi soruların daha kolay olmasını isteyip hemen mezun olabilmektir. Devletin böyle kadim bir kurumuna “para için bırakıyorlar” denilince buna gülmekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Öğrenciler, doğal olarak isteyecek. Biz burada para amacı güdecek olsaydık, yurtdışındaki eşdeğer kurumlar bu tür eğitimleri bin, bin 250 dolar civarından veriyor. Biz ise 275 TL’ye veriyoruz bu hizmeti.
Bizde 40 tane yazılımcı var bu işle uğraşan 200 tane öğretim üyemiz var. Bununla ilgili 81 ilde şubemiz, ödediğimiz kiralar ve personelimiz var. Toplamda 6 bin personelimiz var. Kitap yazan editörler, tasarımcılar, yazarlar var. Bunların koordinatörleri var. Var da var. Bu hizmeti verirken de bin dolar değil de 275 TL alarak bu hizmeti götürmeye çalışıyoruz. Bazen sosyal medya aracılığıyla da yazanlar oluyor pahalı diye ama 81 ilde sınav yaptığımız zaman 50 milyon lira masraf ediyoruz. Okulumuzun Anadolu Bank diye bir bankası, para basacak bir darphanesi de yok. Bizim yapmış olduğumuz bu hizmetin de cüzi bir bedeli var. Onları talep ediyoruz. 1 milyon 110 bin öğrencimiz var. Binlerce kitabımız var. E-kampüs, Akadema isimli yazılımlarımız var. Yüksek maliyetli işler ve bunu sürdürmemiz gerek.
ESKİŞEHİR BU SENE DE ÖĞRENCİ DOSTU
Üniversitenin tanıtım filminde siz de oynuyorsunuz, hem de “Baba” rolünde…
Aslında devlet olarak babayız. Orada bir ironi de yapmıştık. Öğrencimizin tanıtım filminde kafası karışıyor ama biz ona her şeyi yaparsın diyoruz. Bunu da yapar mıyım deyince bir cevap verip, aslında her şeyi yaparsınız diyoruz.
Eskişehir öğrenci dostu şehirler arasında yine birinci oldu. Nedir bu dostluk sırrı?
Eskişehir öğrenci dostu, evet. Hızlı tren, ulaşımı büyük ölçüde sağlıyor. Bunun yanında şehrin güvenliğinin katkısı da var. Alınan tedbirler öğrencilerin rahatça dolaşmasını sağlıyor. Şehre eğitim konusunda Millî Eğitim Bakanlığı ve YÖK’ün büyük destekleri var. 1958’den beri hükümet ve yerel yönetim büyük yatırımlar ve büyük işler yapmış. Şehir içindeki raylı sistemden yürüme yollarına kadar…
Bunlar bir araya gelince, insanlar sosyalliğe bakıyorlar. Güvenliğiniz, ulaşımınız, yerel hizmetleriniz tamam, eğitime para aktarılıyor. Bunlar olunca geriye yaşam ortamları ve içtimai bir ortam kalıyor. İnsanlara bu ortamı sağlayınca gayet neşeli bir halde yaşıyorlar. Kampüsümüzde öğrencinin nefes alacağı oturacağı alanlar var. Bunlara bakınca öğrencilerin mutlu olmaması için sebep yok.