HDPKK nasıl PKK oldu?

HDP değişmedi, bazı şeyler gizlendi

2014 cumhurbaşkanlığı seçiminde Tayyip Erdoğan nefreti üzerinden yükselişe geçen HDP, 7 Haziran’da yapılan genel seçimlerde bu söylemlerinin şiddetini artırarak yüzde 13’lük bir başarı elde etti. Bu seçimlerin ardından PKK da çözüm sürecini bitirerek, terör olaylarını tırmandırdı. 1 Kasım seçimlerinde HDP’yi emanet oylarla destekleyen seçmenlerin bir kısmı pişman olmuş, desteklemekten vazgeçmişti. HDP yönetimi, seçimler öncesinde Türkiyelilik mesajları vererek halktan oy topluyor, PKK ile aralarında mesafe varmış gibi davranıyordu. Şimdiki söylemleri ise açıkça PKK’ya destek olur nitelikte. Seçim öncesi Türkiyelilik mesajları veren HDP’ye ne olmuştu? Oy toplamak için insanları kandırmış mıydı? Aslında niyetleri belliydi de bunları gizlemişler miydi? Yoksa seçimlerden sonra değişip, PKK’laşmışlar mıydı? Bu soruların cevabını eski istihbaratçı Cemal Alparslan Ertuğ’a sorduk.

Seçimlerden önceki HDP ile seçimlerden sonra değişen HDP’yi konuşurken, kurulma aşamasından başlamak istedim. BDP varken HDP’nin kurulmasının amacı neydi?

Çözüm sürecinde aktif rol oynayacak, ama BDP gibi PKK ve KCK ile özdeşleşmemiş bir siyasi partiye ihtiyaç vardı. Bu parti aynı zamanda PKK dışında kalan sol hareketleri de bünyesinde toplayacaktı. Abdullah Öcalan’ın talimatıyla böyle bir partinin kurulma süreci başlatıldı. Bu parti Halkların Demokratik Kongresi temeli üzerinde yükselecekti. Halkların Demokratik Kongresi 20 civarında sosyalist parti veya fraksiyonun BDP ile oluşturduğu siyasi bir platformdur. HDP işte bu tabanın üzerine oturuyor. Eş başkanlık sistemi ile de başkanlardan biri PKK geleneğinden gelen bir kişi olurken, diğeri sol-sosyalist hareketlerden gelen birisi oluyor. Ayrıca bu platform BDP gibi yapıların yeterince örgütleyemediği Alevi toplumunu da kucaklama amacını taşıyor.

Eş başkanlığın amacı bu dengeyi oluşturmak mıydı?

Örneklere baktığımızda bu anlaşılıyor zaten. 2012-2013 yılındaki eş başkanlar Fatma Gök ve Yavuz Önen’dir. Fatma Gök, bildiğim kadarıyla Alevi kökenli bir eğitimci; Yavuz Önen ise THKP-C geleneğinden geliyor. 2013-2014 dönemi eş başkanları Sabahat Tuncel ve Ertuğrul Kürkçü’dür. Sabahat Tuncel, Alevi-Kürt; Ertuğrul Kürkçü ise THKP-C’nin lider kadrosundandır.
Günümüzdeki eş başkanlar, Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’dır. Selahattin Demirtaş, PKK’nın çizgisine yakın bir siyaseti temsil ederken; Figen Yüksekdağ, Ezilenlerin Sosyalist Partisi ve MLKP gibi siyasetlere yakın bir profil çiziyor. MLKP ise, Tunceli gibi Kürt- Alevi bölgelerinde gerilla savaşı yapmak üzere kurulmuş olan TİKKO’nun devamı niteliğinde. Kısacası, HDP bir ittifak örgütü; bir imaj tazeleme girişimidir.

Tayyip Erdoğan düşmanlığı ile barajı aştılar

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Demirtaş’ın “Halkların ve değişimin adayı” sloganıyla çıkıp yüzde on gibi bir sonuç almasını nasıl açıklıyorsunuz?
Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce milletvekili seçimlerinde, Halkların Demokratik Kongresini oluşturacak olan platform, barajı aşamayacaklarını düşündüklerinden, bağımsız adaylarla seçime girerek 40 civarında milletvekili çıkarmıştı. Bağımsız adayların olduğu bölgeler dışındaki oyları hesaba girmediği için, Türkiye geneline bakıldığında oy oranları düşük gözüküyordu. O dönemde Türkiye genelinde %5-7’lik bir oy potansiyelleri vardı. Bu oran 7 Haziran’da %13’e çıktı. Fakat 1 Kasım seçimleri sonrasında PKK terörünün tırmanması ve HDP’nin buna karşı tutarlı bir tavır koyamaması nedeniyle, aslına rücu etti. Şu andaki oy potansiyelinin yine %6-7 civarında olduğunu düşünüyorum.

Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde, Selahattin Demirtaş’ın %9.76 oy almasının temel sebebi, Tayyip Erdoğan düşmanlığından muzdarip çevrelerin desteğidir. Bunda da bazı medya organlarının ve onların yöneticilerinin rolü büyük. Onların kim olduklarını biliyorsunuz zaten.

Ve 7 Haziran seçimlerinde HDP emanet oylarla, barajı geçmenin ötesinde beklenmeyen bir sonuç aldı. Kendilerinin bile beklemedikleri bu sonucu almalarının sebebi neydi?
Her şeye rağmen batı bölgelerindeki solcular, Atatürkçü, ulusalcı ve laik seçmenler HDP’nin AK Parti ile danışıklı döğüş içinde olduğu kuşkusunu taşıdığı için kararsızlık içindeydi. Bu kararsızlığı ortadan kaldırmak için, “Seni başkan yaptırmayacağız”, sloganıyla Tayyip Erdoğan düşmanlığını kamçılamaları yeterli oldu. Barajı geçip, 80 milletvekili ile meclise girdiler.

Seçim sonucu ne olursa olsun, PKK, süreci bitirecekti

7 Haziran seçimlerinden sonra PKK’nın çözüm sürecini bitirmesinin sebebi neydi? HDP’nin aldığı oyla bir ilgisi var mı?

Bence seçim sonucu ne olursa olsun PKK çözüm sürecini bitirecekti. Bunun birinci sebebi, PKK’nın silah bırakmaya niyetinin olmamasıdır. İkinci nedeni ise, Suriye’de gerçekleştirdikleri kanton oluşumlarından cesaret alarak, bu modeli Türkiye’ye taşımak istemeleri. Aslında HDP barajı geçememiş olsaydı PKK daha memnun olacaktı. Parlamento dışında kalınması, hendek siyasetini hayata geçirmek için iyi bir bahane olacaktı. Batı bölgelerinden gelen ve büyük ölçüde Türkler tarafından verilen oylar, bütün hesapları altüst etti. Şimdi PKK’nın önünde %13 oy almış; 80 milletvekiline sahip bir parti vardı. Üstelik bu parti, içinde farklı unsurları barındırıyor olması nedeniyle, kontrolü zor bir yapıya sahipti. Bir örnek verecek olursak; HDP parti meclisindeki 100 üyeden 69’u İstanbul’dandır ve bunların önemli bir bölümü Gazi mahallesindendir. PKK’nın etkili olduğu doğu ve güneydoğudan gelen üyeler, parti meclisinin ancak % 30’nu oluşturuyor. İşte bu tablo karşısında çözüm sürecini sona erdirmek için düğmeye bastılar. Cizre, Sur ve Silopi gibi yerlerde yerel yönetimlerin iş makineleriyle hendekler kazıp, silahlı mücadeleye başladılar.

HDP gerçekten Türkiye partisi olmaya niyet etti mi, yoksa hepsi bir algı oyunu muydu?

Türkiye partisi olmaktan neyin kastedildiği önemli burada. Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgelerden değil, Türkiye’nin her yerinden oy almak kastediliyorsa, bunu başardılar. Fakat Türkiye partisi olmaktan, ülkenin her tarafındaki insanların sorunlarına sahip çıkıp, çözüm yolları aranmasını; ya da ülkenin her tarafındaki insanların haklarının savunulmasını anlıyorsak, böyle bir amaçları olmadığı bugün açık seçik görülüyor. Dolayısıyla 7 Haziran öncesinde ciddi bir algı operasyonu olduğundan söz etmek mümkün.

Hendekler bile savunur hale geldiler

Milletvekillerinin PKK’lılarla ilişkileri seçim sürecinde bile vardı. Fakat birkaç süslü cümleyle Türkiye partisi imajı çizdiler. HDP değişti diyebilir miyiz bu noktada?

HDP değişmedi. Seçim öncesinde ne idiyse şimdi de o. Yalnız seçimlerden önce bazı taleplerini çok öne çıkarmadılar. Seçim bildirgesine koydukları özerklik talebi ile son açıklanan 14 maddelik özerklik bildirisi arasında ciddi farklılıklar var. Bu sonuncu açıklama, bağımsızlıktan önceki son istasyon gibi gözüküyor. Özetlersek, HDP değişmedi. Sadece seçim öncesinde bazı şeyleri açıkça ifade etmediler, şimdi söylüyorlar.

“Demirtaş aslında iyi şeyler yapmak istiyor, ama dağ kadrosu tarafından engelleniyor” sözüne katılıyor musunuz?

Bu söylediğinizin gerçek olmasını çok isterdim. Ama gelişmeler bu iddianın doğru olmadığını gösteriyor. İyi işler yapmak isteyen, ama terör örgütünce engellenen bir siyasetçi, boyun eğmek yerine görevini bırakmayı tercih eder. Ama böyle bir yaklaşımın en küçük bir belirtisi bile yok. Tam tersine hendekleri bile savunur hale geldiler.
HDP eş başkanı Demirtaş “önümüzdeki yüzyılda bir Kürdistan gerçeği olacak” sözleriyle baştan beri PKK gibi düşündüğünü mü itiraf etti, yoksa 1 Kasım yenilgisinden sonra mı bu noktaya geldi?
“Kürdistan” gerçeği günümüzde bile var. Habur’dan Irak topraklarına geçtiğinizde “Welcome to Kurdistan” tabelasıyla karşılaşırsınız. Irak’ın kuzeyinde otonom bir yönetime sahip bir Kürdistan var. İran’daki Kürt bölgesi hariç, Irak, Suriye ve Türkiye’deki Kürtler bir petrol denizinin üstünde oturuyorlar. Bir damla petrol için ülkeleri iç savaş ateşine atmakta tereddüt etmeyen emperyalist ülkeler, bu topluma kayıtsız kalamazdı. Ülkemizde ve Suriye’de yaşananlar bu ilginin tezahürüdür.

Türkiye Barzani’nin yanında yer alırsa

Öte yandan, bu yıl içinde Kuzey Irak’ta Barzani yönetimi bağımsızlık referandumuna gidebilir ve bu referandumdan bağımsızlık kararı çıkabilir. Tam da burada Türkiye’nin takınacağı tavır, terör örgütü yandaşlarının tüm kara propagandalarını boşa çıkaracak kadar radikal olabilir. Daha açık ifade etmek gerekirse, Türkiye, Barzani’nin yanında yer alarak, Kürtlerin düşmanı değil dostu olduğunu; kendi topraklarındaki Kürt kökenli vatandaşlarının terör örgütlerince hegemonya altına alınmasına izin vermeyeceğini gösterebilir. Ama Sayın Demirtaş PKK öncülüğünde Suriye ve Türkiye’de özerk kantonlar kurulmasını müteakip, birleşik bağımsız Kürdistan’ın kurulmasını kastediyor olabilir. Suriye konusunda falcılık yapmak zor, ama Türkiye’de bunun gerçekleşmesi; hele silah zoruyla gerçekleştirilmesi mümkün değil.

Erdoğan’a karşı en küçük ümit kırıntısına sarılıyorlar

Demirtaş’ın son açıklamalarından sonra “kandırıldık” diyenler, gerçekten kandırıldı mı yoksa görmek istemedikleri için mi bazı gerçekleri göremediler?
O “kandırıldık” diyenlerin bazılarını ben neredeyse elli yıldan beri tanırım. Hayatlarının her döneminde aynı şeyleri tekrarlayıp durdular. Varsayalım ki, aldatıldılar. Bir insan bu kadar çok aldatılıyorsa, artık gidip başka iş aramalı, milleti rahat bırakmalıdır. Ama ben kandırıldıkları kanısında değilim. Bu insanlar AK Parti iktidarının sona erdirilmesi; Tayyip Erdoğan’ın siyasi hayatına nokta konulması için en küçük bir ümit kırıntısına bile sarılıyor. Tekrar tekrar başarısız olunca, sığınılacak adres “kandırıldık” yalanı oluyor.
Emanet oylarla HDP’nin barajı geçmesini sağlayan seçmen, eş başkanların PKK yanlısı söylemlerini duysaydı yine HDP’ye oy verir miydi?
HDP’ye barajı geçirten seçmen, daha 7 Haziran- 1 Kasım arasındaki dönemde kararının hatalı olduğunu fark etti ve bunun sonucunda HDP baraj sınırına kadar geriledi. Şu anda da hendeklerin açıldığı bölgelerdeki Kürt vatandaşlar, terör örgütü mensuplarını kaderleriyle baş başa bırakıp bölgeyi terk ediyor. Bir kez daha PKK’nın şiddet politikalarının bedelini Kürt kökenli vatandaşlarımız canları ve malları ile ödüyor. Her gelen şehit cenazesi, bu emanet oyların bir bölümünü daha alıp götürüyor. Ben şu anda bir seçim olursa, HDP’nin barajı geçme şansının olmadığını düşünüyorum.

Türkiye’yi atomlarına ayırmak istiyorlar

Seçimlerden önce (22 Ağustos) “PKK amasız silah bırakmalıdır” diyen Demirtaş, seçimlerden sonra niye “karşılıklı silah bırakılsın” sözüne geldi? Devlet silah bırakır mı?
Seçim öncesindeki beyanat, Türklerin oylarını etkilemeye dönük bir seçim manevrası gibi gözüküyor. Asıl düşüncesi, seçimlerden sonra söylediği “karşılıklı silah bırakılsın” ifadesi galiba. Ancak bu açıklama hiçbir mantıki temele dayanmıyor. Devletin silah bırakmasını istemek kara mizah gibi bir şey. Devlet silah bırakmaz. Çözüm sürecinde operasyonların durdurulmasının sonucunu gördük. Olmaz ama devlet silah bırakırsa neler olacağını siz söyleyin artık. Ben bir şey söyleyemiyorum.

Nedir bu HDP’nin öz yönetim merakı?

Özyönetim talebinin altında yatan şey, Türkiye’yi etnik ve mezhepsel temelde atomlarına ayırmak isteğidir. Türkiye’nin her tarafında, bir veya birkaç vilayetten oluşan ve öncelikle de etnik ya da yakınlığı olan insanları bünyesinde toplayan eyaletler kurmak; bunların merkezi yönetimle bağlarını olabildiğince zayıflatmak. Toplumu bir arada tutan çimentoyu un ufak etmek. Bu arada da kendilerine bir veya birkaç özerk kanton yaratmak. Bütün o süslü açıklamaların altında yatan şey budur.

Terör özyönetimden önce şehre indi

Doğuda öz yönetim ilanıyla terör dağdan kente mi indi?

Doğuda terör, özyönetim ilanından önce şehre inmişti zaten. Duran Kalkan, 2012 yılında yazdığı “Kıra Dayalı Şehir Gerillası” kitabıyla bunun teorisini de oluşturmuştu. Özerklik ilanı, şehirde oluşturulmuş bu terör odaklarını meşrulaştırmayı amaçlamaktadır. Çok net olarak söyleyebilirim ki, bütün bu toz dumanın altında yatan şey, özerklik ilanını müteakip, PKK’nın o özerk bölgede kolluk kuvveti haline gelmesini, yani jandarma ve polis olmasını sağlamaktır. Asayiş yazılı tişörtlerle şehirde kimlik kontrolü yapmalarını; şehirlerarası yollarda araçların durdurulup kontrol edilmesini başka nasıl izah edebilirsiniz?

Demirtaş ve birkaç HDP’li vekilin dokunulmazlığının kalkacağı konuşuluyor. Dokunulmazlıkları kalkarsa ne olur? PKK, terörü daha fazla tırmandırır mı?

Dokunulmazlıkların kaldırılması TBMM’nin takdiridir. Ama bana sorarsanız, parti kapatmak ya da dokunulmazlıkları kaldırmak, terörü önleyecek bir çare gibi görülmemelidir. PKK zaten HDP’yi gözden çıkarmış durumda. Bu partinin tasfiye edilmesi, onun yerine daha iyi kontrol edebileceği ve özerk bölgeler planına daha uygun Demokratik Bölgeler Partisi’ni ikame gibi bir amaçları var. Dolayısıyla PKK’nın planlarının uygulanmasını kolaylaştıracak girişimlerden sakınmak ve daha soğukkanlı davranmak gerekir diye düşünüyorum. Siyasetçiye en ağır cezayı halk, sandıkta onu seçmeyerek verir. Yasama dokunulmazlığı süresince işlenmiş suçların cezalandırılması ise, seçilemeyerek normal vatandaş haline gelen siyasetçiyi yargılayacak bağımsız mahkemelere kalır.

Benzer konular