Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiye-Filistin Parlamentolar Arası Dostluk Grubu üyesi 23 milletvekili geçtiğimiz günlerde üç günlük resmi bir ziyaret için Filistin’e çıkarma yaptılar. AK Parti’den 21, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi’nden de birer milletvekilinden oluşan heyet, ilk olarak Kudüs ve Mescid-i Aksa’yı ziyaret ederek burada cuma namazını kıldı. Heyet hem İsrail’in 14 Temmuz’da Mescid-i Aksa’ya uyguladığı ablukaya tepki gösterdi hem de Filistinlilerin yaşamlarını yerinde inceledi. Dostluk Grubu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Hasan Turan, “Kendi topraklarında tutsak haline dönüştürülmüş bir milletin hikayesi Filistin. Toprakları baklava dilimi gibi, İsviçre peyniri gibi parça parça kantonlara dönüştürülmüş. Bir şehrinden başka bir şehrine İsrail’in oluşturduğu güvenlik noktalarından sıkıntı ve eziyet içinde geçerek yaşamak zorunda olduğu bir toprak, bir vatan Filistin. Buna rağmen yaşamlarını sürdürmeye devam ediyorlar” diyor. Hasan Turan üç günlük ziyaretlerini Gerçek Hayat’a anlattı.
-Geziye gitmenizin amacı neydi?
TBMM Filistin Meclisleri Parlamentoları Dostluk Grubu öncülüğünde farklı siyasi parti temsilcilerinin de aralarında olduğu 22 milletvekilimizin yer aldığı heyetle Kudüs başta olmak üzere Filistin topraklarına bir ziyaret gerçekleştirdik.
İsrail’in 14 Temmuz’da başlatmış olduğu Mescid-i Aksa Krizi sonrası Filistin halkına destek amacıyla Kudüs odaklı olarak tasarladığımız, ancak sahadaki şartlar nedeniyle ertelenen bu ziyaretimiz bu defa Filistin’in diğer şehirlerini de kapsayacak biçimde kapsamlı bir ziyaret olarak düzenlenmiştir. Ziyaret, uzun bir aradan sonra ülkemizden Filistin’e yapılan ilk yüksek düzeyli parlamenter ziyaret olması nedeniyle önem taşıyor. Ziyaret, ulusal uzlaşı sürecine desteğimizi ve Aksa krizinde metanet içinde direniş gösteren Kudüs halkına takdirimizi vurgulamak bakımından da zamanlı olmuştur. Cuma ve sabah namazımızı kıldık. Mescid-i Aksa’yı hissettik, teneffüs ettik yüreklerimize çektik duygulandık. Mescid-i Aksa’da olmanın onurunu yaşadık. Oranın bekçileriyle, muhafızlarıyla, öncüleriyle, hatipleriyle görüştük ve onlarla dayanışma içerisinde olduğumuzu ifade ettik Türkiye adına.
-Sizleri görünce nasıl karşıladılar Filistinliler Gazzeliler?
Mescid-i Aksa’nın hatiplerinden ve eski baş müftüsü Şeyh Ekrime Sabri başta olmak üzere, hepsinin gözlerinin içi gülüyordu. Türkiye’nin bu konudaki kararlı duruşundan memnun ve mutluydular. Bu konuda bize de dualar ettiler. ‘Bizleri ve Mescid-i Aksa’yı yalnız bırakmıyorsunuz sahip çıkıyorsunuz zaten size de bu yakışır. Türkiye’nin tüm İslam coğrafyasında söz ve güç sahibi olması için her gün dua halindeyiz. Türkiye’ye zarar gelse biz burada bunun acısını yaşıyoruz, sızısını duyuyoruz’ diyerek duygularını paylaştılar.
-İsrail yönetimini ziyarete nasıl baktı?
Tabi bizim diplomatlarımızın, dışişleri başkanımız ve bürokrasimizin, müsteşar başta olmak üzere büyükelçiliğimizin yoğun görüşmeleri oldu. Ülkemizin büyüklüğü ve ihtişamına yakışır bir şekilde ziyaretimizi gerçekleştirdik. Ülkemizin gücüne ve bu konuda saygınlığına halel getirecek davranış içerisinde bulunmamanın dikkatiyle, onların da bu sınır ve haddi aşmayacaklarını bilerek davrandık. Ziyaretlerimizi takip ettiler ancak bulunmaları gereken sınıra dikkat ettiler.
İsrail’de nereleri ziyaret ettiniz?
Doğu Kudüs’teki tarihi ve dini mekanları ziyaret ettik; Mescid-i Aksa’da Cuma namazını kıldık. Mescid-i Aksa’nın himayesinden sorumlu İslam Vakfı Müdürü Şeyh Azzam Hatip tarafından karşılandık. Heyetimize Filistin Yasama Meclisi Kudüs Milletvekili Bernard Sabella refakat etti ve Kudüs’ün işgalinin halk üzerindeki olumsuz etkileri konusunda heyetimizi bilgilendirdi. Kudüs’ten sonra Beytüllahim’deki tarihi ve dini mekanları ziyaret ettik. Ayrım duvarının şehir hayatına etkilerini birinci ağızdan dinledik. Ramallah’ta Yaser Arafat’ın kabrini ziyaret ederek hayırlarla yad ettik. Yaser Arafat’ın ölüm yıldönümü olması nedeniyle Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın yerine refakat eden Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Tayyib Abdülrahim ile görüşme gerçekleştirdik. Bir Türk hayırseverin yaptırdığı Rahme Camii’ni ve Nablus’un Sebastiye kasabasındaki Osmanlı İmparatorluğu dönemine ait cami ile arkeolojik alanı ziyaret ettik.
Filistinlilerin yaşam ortamı nasıl?
Filistinliler tabi bu zor şartlara rağmen hayatını devam ettirmeye çalışıyor. Direniş ruhunu terk etmeden mücadelelerini imkanları dahilinde yürütmeye çabalıyorlar. Tabi kolay değil. Cenin’e giderken Sultan Abdülhamid’in yaptırmış olduğu camiyi ziyaret ettik. Bütün görkemi ve ihtişamıyla ecdadımızın eseri bizleri karşıladı. Çok duygulandık. Ağlayan kardeşlerimiz de oldu. Filistin mülteci kampına gittik.
Filistin topraklarında Filistin mülteci kampı?
Mülteci kampı genelde bir ülkeden bir ülkeye göçmek zorunda kalan ve orada kendileri için ayrılmış alanda yaşayan insanların kaldığı yerdir. Fakat biz Filistin’de kendi şehrinde yıllardır mülteci olarak yaşayan insanları gördük. Kampta eğitim gören kız öğrencilerin vakarlı bakışları bizleri etkiledi. Zaman zaman kampa İsrail askerleri tarafından baskın yapılarak tutuklamalar gerçekleştiriliyormuş. Bizim gittiğimiz günün sabahı bile tutuklama yapmışlar. Kampın içinde gezerken, küçücük çocuklardan, yetişkinlere kadar 7’den 70’e, bizi gördüklerinde ellerini havaya kaldırıp zafer işareti yapmaları bizleri de umutlandırdı. Adeta ‘belki bedenimizi esir edebilirsiniz ama ruhumuzu asla’ diyorlardı.
Günlük yaşamlarını nasıl sürdürüyorlar?
Şu yüzyılda, gözümüzün önünde büyük bir dram yaşanıyor. Kendi topraklarında tutsak haline dönüştürülmüş bir milletin hikayesi Filistinlilerin hikayesi. Toprakları baklava dilimi gibi, İsviçre peyniri gibi parça parça kantonlara dönüştürülmüş ve bir şehirden başka bir şehire İsrail’in oluşturduğu güvenlik noktalarından sıkıntı ve eziyetle geçerek yaşamak zorundalar. Buna rağmen yaşamlarını sürdürmeye devam ediyorlar. İsrail, Kudüs ve etrafını Filistinleri ayrıştıralım diye kalın, büyük duvarlarla donatırken aslında kendisini büyük bir cezaevine hapsetmiş. Filistinli kardeşlerimiz, her sabah Ramallah’tan ya da başka bir şehirden, Kudüs’e veya başka bir yere işine gitmek için daha hava aydınlanmadan yola çıkıyor. Güvenlik noktalarında belki saatlerce bekleyip, keyfe keder muamelelerle karşılaşıp, şansı varsa o gün işine gidebiliyor. Yoksa darp edilip veya sıkıntılar yaşayıp geri dönmek zorunda kalıyor. Bir milletvekili kardeşimiz dedi ki “Bu coğrafyayı gezdikten sonra insanın vatan, devlet ve bayrakla ilgili kavramlarına bakışı daha bir farklılaşıyor ve bunların kıymetinin bin kat daha fazla olduğunu anlıyor.” Bu çok önemli tespittir.
-Gazze’ye gidemedik dediniz?
İnşallah daha sonraki zamanlarda onu da ilave edeceğiz. Buradan başka kardeşlerimiz de gidecekler.
-Size gelen talepler neler?
Sivil Toplum Kuruluşlarının ve Türkiye’deki birçok kurum Kudüs’e sahip çıkıp, dayanışma içerisinde olduğumuzu göstermesi lazım. Filistinlilerin başta Diyanet İşleri Başkanlığı’mızdan talepleri var. Özellikle umre turlarında Kudüs merkezli gidiş gelişlerin artırılmasını, o olmazsa bağımsız olarak Kudüs turlarının düzenlenmesi için teşvik edilmesini istiyorlar. STK’larımızın da daha aktif olması arzuları var. Kudüs bizim de vatanımız. Şu anda yapılan her faaliyet bir katkı sunuyor. İnsani yardım, ekonomik, sosyal… her türlü yardımda bulunuyoruz. Tabi en çok da beklenen siyasi yardım. İşgal politikalarının durdurulması için dünya kamuoyunun, BM başta olmak üzere dünyanın insan hakları örgütlerinin harekete geçirilmesini bekliyorlar. Bu konuda herkesin “yürü kardeşim ayağına Kudüs gayreti gelsin” bilinciyle ajandasından Kudüs meselesini ve Filistin meselesini hiçbir zaman çıkarmaması ve ana gündem konusu olarak sürekli elinde tutması gerekir. Aksi takdirde Kudüs’ün mazlumiyeti ve mahrumiyeti, yalnızlığı devam edecektir. Bunun inancı olan, davası olan herkes için bir sorumluluk doğuracağını düşünüyorum.
Kudüs sokaklarında dolaşırken neler hissettiniz?
Tarihin akışını, insanlığın kaderini etkileyen bu kutsal şehir sokaklarında dolaşırken, adeta hangi safta olduğumuzu soruyor. Eski şehrin sokaklarında kaybolmak yönümüzü aratmıyor, tarihimizi aratıyor. Her sokak başında bizlere kim olduğumuzu hatırlatıyor. Zira Kudüs ile kuracağımız ilişki bizlerin kim olduğuyla doğrudan ilişkilidir. Adına Filistin dediğimiz kutsal davanın özüdür Kudüs. Türkiye Cumhuriyeti olarak asla kendimizden ayırmadığımız Filistin’e ayak izimizi ve nefesimizi ulaştırırken pusulamız hep Kudüs’tü. Aslında Kudüs’ü savunmak gerçek bağımsızlığı savunmaktı. Çünkü Kudüs bizlere geleceğimiz hakkında çok şey söylüyor ve bizleri uyarıyordu. Şu bir gerçek ki Ortadoğu barışı olmadan dünya barışının olması mümkün değildir. Dolayısıyla Filistin meselesi, sadece Filistin halkının ve Ortadoğu halkının meselesi değildir. Tüm dünyanın meselesidir. Dünya barışının kilidini açacak tek anahtar ise bağımsız Filistin Devletidir.
TBMM’ye geldikten sonra diğer milletvekilleri ne dedi?
Ortadoğu ve dünya barışına katkı sağlamak adına yapmış olduğumuz bu ziyaret, uzun bir aradan sonra ülkemizden Filistin’e yapılan ilk yüksek düzeyli parlamenter ziyaret olması hasebiyle önemliydi. Birçok milletvekili arkadaşımız sitem etti. Bütün Meclisi aynı anda götürme şansımız yok. Bunu bir plan dahilinde periyodik olarak yapabiliriz ilerleyen günlerde.