Çorba kazanını boş bırakmadılar

Aziz Mahmut Hüdayi Vakfı, tek tek hayır hasenat işleriyle uğraşan kişilerin daha kurumsal bir yapıyla hizmet etme arzusu sonucu kuruldu. Aziz Mahmut Hüdayi Hazretlerinin türbesinde yola çıkan vakıf, Hazretin fakirlere sıcak yemek dağıtırken kullandığı kazanların yanı başında hayır işini devam ettirmeye talip oldu. Bugün Türkiye’nin dört bir yanında ve yaklaşık 100 ülkede faaliyet gösteren vakfın hizmetlerini yönetim kurulu başkanı Ahmed Hamdi Topbaş’la konuştuk.

Hüdayi Vakfı nasıl bir ihtiyacın sonucu ortaya çıktı?

Bu nevi müesseselerin doğuşunda insanların ahiret kaygıları önemli yer tutmaktadır. Fert fert her Müslüman’ın bir infak hayatı vardır. Olmalıdır. Bir birini tanıyan bir grup gönül adamı kendi infak hayatlarını kurumsal bir yapıya dönüştürmek, hayırlarını, imkânlarını yekûn bir hâle getirerek; milletimizin insanî, islâmî ve eğitime yönelik ihtiyaçlarına bizatihi katkı sağlayarak nitelikli hizmetler ifa etmek maksadıyla bir araya gelmeye karar verdiler. Teşebbüs hürriyeti geliştikçe bir nevi gönüllü teşebbüslerin de önü açılmış oldu. Bu insanlar zaten hayır hizmetlerinin içinde bulunan insanlar. Birlikten kuvvet doğar hükmünce hayır ve hasenatlarını bir vakıf çatısı altında bir araya getirerek hizmetlerini sürdürmek istemişler. Bu insanların her biri aslında bir vakıf gibi çalışmaktadır zaten. Daha intizamlı, nizamlı bir hayır çalışması için bir araya gelinmiş ve vakfımız kurulmuş.

Vakfınıza Aziz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri’nin ismini verme gayeniz neydi?

Vakfımız ilk olarak bu mübarek insanın türbesinin bulunduğu yerde faaliyetlerine başladı. Maneviyatından huzur bulduğumuz bu ortamda başladığımız için de Hazretin ismini koymaya karar verilmiş. Zaten Aziz Mahmûd Hüdâyî Hazretlerinin zamanında fakirlere sıcak yemek, çorba dağıtılan kazanlar da hâlen buradaydı. Yani zaten mazide yapılan bir hizmet varmış; ama bu hizmet sönmeye yüz tutmuş. Biz de bu hizmeti yeniden aktif hâle getirme adına özellikle burayı tercih ettik. Böylece bu güzel mekân, yapacağımız faaliyetlerin doğal bir zemini oldu.

Vakfınızın yoksullara ve muhtaçlara yaptığı yardımlar var. Bu konuda ilk çalışmaları yaptığınızda nasıl bir ortam vardı. Yardım kuruluşları bugünkü gibi çok muydu? Ne gibi zorluklar ve sıkıntılar yaşadınız?

Eskiden kısıtlı imkânlarla yardımlar yapmaya çalışıyorduk. İmkânlar zordu. Ülkemizde her şeyin gelişmesi gibi sivil toplum kuruluşları da gelişip büyümekte. Biz ilk zamanlarda çok az kişiye yetecek kadar bir çorba kaynatmakla işe başladık. Çok az sayıda fukaraya da gıda kolisi dağıtıyorduk. Çünkü o zaman ülke genel olarak bir ekonomik sıkıntı içerisindeydi. Bu gün ise gelişen ekonomik şartlarla, şu anda sadece İstanbul’daki aşevlerinde günlük yaklaşık 2000 kişiye yemek; aylık 5000 kişiye de gıda kolisi ulaştıracak hizmetleri yürütecek duruma geldik. Tabi hizmet yapabilmek için insan ve imkân lazım. İş yapabilecek insanın ve imkânın varsa hizmetler de her zaman büyümeye meyillidir. Şurası da takdire şâyândır ki, İnsanımız tabiatı gereği yardım etmeye meyyaldir. Mensubu bulunmaktan şeref duyduğumuz büyüklerimiz ve torunları olmaktan gurur duyduğumuz ecdadımız bu konuda dünyaya örnek olacak güzellikler sergilemişlerdir. Gerek Selçuklu gerekse Osmanlı döneminde vakıf medeniyeti zirve dönemlerini yaşamışlardır. Bu sebeple çalışmaya başladığımız ilk yıllardan itibaren çevremizden hep takdir gördük. Destek gördük.Tabi ki her konuda olduğu gibi yardım çalışmaları sırasında da zorluklar mutlaka olmakta; ama bu işin manevi getirisinin farkında olanlarda “zahmette rahmet vardır” anlayışı hâkimdir.Yardıma muhtaç ailelerin çocuklarını da okutuyorsunuz. Yaşlılar ve kimsesizler için de huzur yurtlarınız var.

İhtiyacı olan için sağlık hizmetleri veriyorsunuz. Buradan yola çıkarak vakfınızın yardım faaliyetine bir bütün olarak yaklaştığını söyleyebilir miyiz?

Biz öncelikle bize ulaşan ya da bizim ulaştığımız ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını vakfımızın imkânları ölçüsünde gidermeye gayret ediyoruz. Tabi ki açlık en öncelikli giderilmesi gereken ihtiyaçtır. İnsanların karnını doyurduktan sonra diğer ihtiyaçlarına bakabiliyorsunuz. Birincil ihtiyaçlardan sonra özellikle çocuk ve gençlere yönelik çalışmalarımız oluyor. Bu çocukları ve gençleri topluma kazandırmaya; ülkemize, vatanımıza faydalı insan olmalarına yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bu itibarla kurslar; özellikle de Kur’an Kursları, öğrenci yurtları gibi müesseselerimiz bulunmakta. Devletimizin bir takım hizmetleri daha organize bir şekilde gerçekleştirdiğini görmeye başladıktan sonra o alanlardaki hizmetlerimizi bırakarak diğer hizmet alanlarına yoğunlaşıyoruz. Huzur yurdu hizmeti de böyledir.

Bugün en büyük sorunlarımızdan biri Suriyeli mültecilere sahip çıkılması. Sizin ne gibi çalışmalarınız var?

Biz Suriyeli kardeşlerimize başta İstanbul olmak üzere diğer sınır kentlerimizdeki; özellikle Kilis, Şanlıurfa ve Hatay gibi şehirlerimizdeki kardeşlerimize, buradaki partner kuruluşlarımız aracılığıyla ciddi oranda gıda yardımı, giyecek, yakacak yardımlarının yanı sıra, temizlik malzemeleri ve battaniye gibi barınma malzemeleri dağıtımı yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz. Yeni gelen ve şuan da baraka vb. uygunsuz yerlerde kalan kardeşlerimizin, imkânlar ölçüsünde ev kurmasına ve ev ihtiyaçlarını gidermeleri hususunda yardımcı olanın gayreti içindeyiz. Ayrıca vakfımız bünyesinde kesilen adak ve kurbanların da büyük bir kısmını bu kardeşlerimize ulaştırmaya gayret ediyoruz. Bununla birlikte İstanbul Anadolu yakasında Sultanbeyli merkezli olmak üzere sağlık alanında da çalışmalarımız mevcuttur. Yine Millî Eğitim Bakanlığı ile iş birliği içerisinde eğitim faaliyetlerine de destek olmaktayız. Tüm bunların yanında Bayırbucak Türkmen kardeşlerimize ve Suriye içinde kalan mazlumlara da imkânlarımız ölçüsünde yardımlar göndermeye gayret ediyoruz.

Peki bu tarz yardımlar yeterli mi? Suriyeli mülteciler için ne gibi çalışmalar yapılmalı?

Tüm bu yaptıklarımız, bir bütünün içinde ancak çok küçük bir parçayı oluşturmaktadır. Biz İstanbul’da yaklaşık 5000 aileye aylık erzak dağıtıyoruz; ama ulaşılması gereken belki on binlerce aile daha var. Neler yapılabilir? En başta bu ailelerin çocukları eğitilmeli, topluma entegre edilmeli ve aile büyüklerine de bir şekilde istihdam alanları oluşturulmalı. Evlenecek olanlara yuva kurmalarına yardımcı olunmalı ve kendi ayakları üzerinde duracak mekanizmanın sağlanması gerekmektir. Devletin küllî bir şekilde bu eğitim sürecine el atması gerekiyor. Bu gün sahip çıkamadığımız bir insana yarın hiçbir şey yapamayız. Bu gün kaybettiğimiz bir insan başkalarının kazandığı insan olur. Muhtaçlık tek taraflı değil aslında. Bizim de onlara ihtiyacımız var. Onlar yokluğun imtihanındalar biz de varlığın imtihanındayız. Onun için herkes bu konuda elinden geleni yapmak zorundadır.

ahmet hamdi topbas

Vakfınız yabancı öğrencilere de burs hizmeti veriyor. Hangi ülkelerden, kaç öğrenciniz var?

Başta Afrika ülkeleri olmak üzere Balkanlar, Orta Asya, Ortadoğu ve Avrupa ülkelerinden gelen öğrencilerimiz var. Bunların birçoğuna burs imkânı sağlıyoruz. Ayrıca yurtiçinde okuyan ve ihtiyaç sahibi olan öğrencilerimize de burs imkânı sağlıyoruz.

Suriye, Gazze, Afrika birçok yurt dışı ülkesinde faaliyetleriniz var ama biz bunları pek bilmiyoruz. Hangi ülkelerde nasıl çalışmalarınız var?

Ortadoğu, Orta Asya, Balkanlar ve Afrika’nın muhtelif ülkelerinde gıda dağıtımı, su kuyusu, giyecek yardımı, kurban hizmetlerinin yanında cami ve okul inşaasında desteklerimiz olmaktadır. Özellikle afet ve benzeri durumlarda vakfımız, gönüldaşlarıyla beraber muhtaçların yaralarını sarmaya gayret etmektedir. Bunların yanında, Filistin, Suriye, Irak, Endonezya, Kamerun, Burkina Faso, Mali, Nijer, Nijerya, Fildişi, Tanzanya, Gabon, Çad, Sudan, Afganistan, Kırgızistan, Uganda, Bosna gibi 30’a yakın ülkede Kreş, İmam-Hatip Lisesi, Öğretmen Okulu, İlahiyat Fakültesi, kültür merkezleri ve Kur’ân Kursları gibi örgün eğitim müesseseleri, yabancı dillerde kitap çalışmaları ve kültürel çalışmalar yapılmaktadır. 50’ye yakın ülkede ise insani yardım hizmetleri ifa edilmektedir. 100’ün üzerinde ülkede yayıncılık faaliyetlerimiz var. 49 dilde yayınlarımız çıkmakta. Bunların bir kısmı ders kitabı niteliğindeki eserlerdir. Ayrıca 9 dilde 19 farklı dergiyle süreli yayın hizmetimiz devam etmektedir. Sosyal kültürel alandaysa uluslararası ve yerel konferanslar, seminerler, kermesler düzenlemekteyiz.

Vakfınızın çalışmalarını basında vb. çok fazla görmüyoruz. Bunun sebebi nedir? Yardım faaliyetlerini öne çıkarmama gibi bir prensibiniz mi var?

Geleneğimizde infakı veya hayrı göstererek insanları minnet altında bırakmak uygun görülmemiştir. Bu itibarla mümkün olduğunca sadece ihtiyaç sahibinin haberinin olabileceği şekilde bu tür yardımları yapmayı tercih ediyoruz. Zaman zaman elbette açıktan yapılan infak ve yardımlar da olmaktadır. Gizli veya açık yapılan bu yardımların her biri zaten kayıt altında ve hukukî yapılara riayet edilerek yapılmaktadır. Bununla birlikte reklam cihetine pek itibar edilmemektedir. Yine bazen hayır sahiplerine yol gösterme, rehberlik etme maksadıyla teşvik edici ve onları da bu hayır kervanında katkıda bulundurma niyetiyle zaman zaman küçük tanıtım toplantılarımız olmaktadır; ancak kamudaki reklamları tercih etmemekteyiz. Bu aynı zamanda müteberrilerimizin de arzusudur.

İLAM diye bilinen İlmî Araştırmalar Merkezi’ni, hangi düşüncelerle kurdunuz? Bu alanda bir boşluk mu gördünüz? Neden bu alana eğildiniz?

Milletin ve ümmetin nitelikli insanlara ihtiyacı var. Geçmişte vardı, bu gün var; yarın da olacak. Nitelikli insan ihtiyacını gidermenin yolu ise çoğu zaman ilimden geçer. Bilgi, fert planında olsun; devlet planında olsun tarih boyunca sürekli güç olmuştur. İşte bu düşüncelerden yola çıkarak kurmuş olduğumuz İLAM, milletimize akademik anlamda kendini iyi yetiştirmiş ilim adamları kazandırmak niyetindedir. Bu âlim adaylarına, hem fizikî çalışma ortamı; hem kütüphane ortamı hem de araştırma ortamı sağlanmaktadır. Bunun yanında yüksek düzeyde burslarla desteklenerek bu kardeşlerimizin ilme teksif olmalarına yardımcı olunmaktadır. Bu güne kadar, bu ilim yuvasından üniversitelerimize çok sayıda ilim insanı kazandırmıştır.

Şehbal Gençlik Gelişim Merkezleri’nde gençlere yönelik çeşitli çalışmalar gerçekleştiriyorsunuz. Yaptığınız çalışmalarla gençlerin dilini yakalayabiliyor musunuz? Bu çalışmalar sonucu ne hedefliyorsunuz?

Özellikle hanımlara yönelik çok çeşitli sahalarda eğitim imkânı sunan birimlerdir. İnsanımızın bu eğitim birimlerine ilgisi oldukça yoğundur. Bu ilgi, bu mekânların, insanımızın dilini kavradığını göstermektedir. Şehbal’lerde; Çocuklarımız, genç kızlarımız, evlilerimiz olgun hanımlarımızın her birisi için uygun program türleri geliştirilmektedir. İnsanlarımızın bilgi, kültür, din ve millî şuur kazandığı bereketli müesseselerdir.

Benzer konular