UNESCO tarafından “Somut Olmayan Kültürel Miras” olarak tescil edilen Karagöz sanatı, “Karagöz Festivali” ile ikinci kez, İstanbul’un 39 ilçesinde seyirciyle buluşuyor. Yola, “milli kültür seferberliği” amacıyla çıktıklarını belirten Karagöz Derneği Başkanı Enis Ergün, bu oyunun yetişkinlere de hitap ettiğini söylüyor. Karagöz’ü çizgi filmin atası olarak görebileceğimizi ifade eden Enis Ergün’le Karagöz Festivalini ve Karagöz sanatını konuştuk.
Karagöz oyununun sanatından konuşacak olursak, Karagöz oyunu nasıl bir oyun? Sanatçıların üslubu nasıl oluşuyor?
Karagöz oyunu komedi içerikli bir oyun. Ama her sanatçının hitap ettiği kitle değişebiliyor. Bu durumda oyunların iletmiş olduğu mesaj da değişebiliyor. Hayali’den Hayali’ye değişen bir oyun aslında. Ve ayrıca usta-çırak ilişkisi ile ilerleyen bir sanat. Tabi ki ustasından devam ettirdiği bir geleneği de mevcut. Ardından sanatçının kendisinin geliştirdiği bir üslup oluşuyor. Bu sebeplerden dolayı Hayalilerin her birinin Karagöz’ü birbirinden çok farklı. İsimleri Karagöz olsa da her biri ayrı ayrı karakterler.
Karagöz oyunu nasıl ortaya çıktı? Bu kadar ünlü olmasını neye borçlu?
Karagöz, 2009 yılında UNESCO tarafından Somut olmayan kültürel miras olarak tescil edilerek dünya literatürüne girdi. Karagöz’ün tarihine dair birçok araştırma yapılmış ve hala tarihi ve kökleriyle ilgili araştırmalar devam ediyor. Ama somut olmayan bir kültürel mirasa tarih biçmek çok zor. Gerekiyor mu, o da ayrı bir konu. Bugün hala yaşayan bir sanatsa, topluma mal olmuşsa aslında köklerinin şu tarihte başladığı, şu tarihte geliştiği sadece belki bir akademik çalışma konusu olabilir. Bizi çok fazla ilgilendiren bir tarafı yok. Ama yine de bu çalışmaları tabi ki yapıyoruz. Karagöz’ün herkesin bildiği bir Bursa efsanesi vardır. Sultan Orhan döneminde cami inşaatında çalışan iki kişidir Karagöz ile Hacivat. Ancak hepimizin bildiği o komik, karşılıklı konuşmaları yüzünden işçiler çalışmalarını yavaşlatırlar. Sultan da bir gün inşaatın durumunu kontrol etmeye geldiğinde, işlerin yavaş ilerlediğini görür. Sebebini sorduğunda mimarbaşı Karagöz ve Hacivat’ın işçiler tarafından izlendiğinden bahseder ve inşaatın bu sebeple ilerlemediğini anlatır. Efsaneye göre Sultan da onların kellelerini vurdurur. Ancak Sultan sonrasında çok üzülür ve pişman olur. Sultanın yanında bulunan Şeyh Küşteri sarığını çözer ve iki duvar arasında açar. Ardından arkasında “şema” dediğimiz ateşi yakar. Ve deriden yapılmış pabuçlarını çıkartıp Karagöz ve Hacivat’ı canlandırır. Sultanın bunu izleyip üzüntüsünün hafiflediği, böylelikle o günden bugüne Karagöz’ün gelişerek geldiği söylenir. Karagöz sanatçıları bunun için Karagöz’ün beyaz bölümüne, perdesine, Küşteri Meydanı der. Sembolik olarak böyle bir anlamı vardır.
Gölge oyununun ya da oyunlarının köklerine indiğimizde, daha eski zamanlardan da izler görebilir miyiz?
Tabi, Türklerin, Orta Asya’dan bu sanatı bilerek geldiği söylenir. Bu da bizim kabul ettiğimiz görüşlerdendir. Bugün Çin’de de bazı bölgelerde bizimle aynı oyun yapısında, aynı tasvir yapımında aynı malzemeleri kullanan ve bizimle aynı oynatım teknikleri icra eden gruplar hala var. Çin’in kendi gölge oyunu var, bir de bizim gibi şeffaf olarak hayal oyunu oynatan gruplar var. Bunun çok tesadüfi bir olay olduğunu düşünmüyoruz. Büyük ihtimalle biz zaten Orta Asya’da, komşuluk ilişkilerimizin olduğu dönemde, belki onlar bizden, belki biz onlardan, etkileşerek bu sanatı ürettik. Yüzyıllar içerisinde bu sanat, değişim ve dönüşüm geçirerek Karagöz ve Hacivat halini aldı. Özellikle Osmanlı’nın son dönemlerinde çok daha meşhur olmuş bir sanat. Aslında bir anlamda Osmanlı’nın sineması olmuş. Hatta çizgi filmin atası gibi de düşünebiliriz.
OLMAZSA OLMAZI USTA ÇIRAK İLİŞKİSİ
Peki, bu sanatın günlük hayat ile ilişkisi nasıl?
Kahvehanelere ve Ramazan eğlencelerine girmiş bir sanattan bahsediyoruz. Düşünün, insanların akşam olduğu ve hava karardığı zaman yapabilecekleri bir şey olmuyor. Ama karşısında bir sinema var, kahvehaneye gidip bir filmi, bir hikâyeyi izliyor. Biraz önce söylediğim gibi yetişkinlere yönelik oyunlar oynatılıyor. Sarayda ve konaklarda da oynatılıyor.
Bir insan farkındalık oluşturmak amacıyla Karagöz oynatmak ve oynattırmak için nelere ihtiyaç duyar?
Aslında aileler çocukları için bir plastiği kesip, internet üzerinden edindiği resimleri o plastiğe yapıştırarak bile Karagöz ya da Hacivat tasviri üretebilir. Küçük bir bezi bir çerçeveye raptiyeleyerek, karanlıkta cep telefonu ışığıyla oynatabilirler. Aslında bu kadar basit işlemlerle bile bir farkındalık oluşturulabilir. Ama profesyonel aşamaya geldiğimiz zaman bu sanatı, bu işin olmazsa olmazı usta-çırak ilişkisiyle öğrenmek gerekir.
Karagöz oyunu hangi sanat dallarını içinde barındırıyor?
Karagöz oyunu içerisinde resmi, müziği, oyunculuğu, edebiyatı, yönetmenliği, dericiliği barındırıyor. Çünkü bir Karagözcü bunların hepsini kendi yapar aslında. Deriyi sıfırdan alır, deriye tasvirin taslağını çizer, ardından onu hayal perdesinde oynatır. Hayal perdesinde oynatırken o karaktere yönelik şarkılar söyler, tipin konuşacağı metinleri yazar. Her tipte farklı lehçeler vardır ve bu lehçeleri kullanıp taklit eder.
DUALARLA OYUN BAŞLAR
Karagöz oyununa bugünün sosyal hayatına uygun bir şekilde yeni karakterler girebilir mi, örneğin Suriyeli bir karakter bugün bu oyuna dâhil edilebilir mi?
Karagöz oyununun yapısı bu şekildedir zaten. Mesela niçin Tiryaki karakteri zamanında yazılmış, çünkü o günkü Osmanlı gerçeğinde günlük hayatın içerisinde yer alan böyle bir karakter varmış. Yaşamayan bir karakter gelmemiş hayal perdesine. O gün o karakter olduğu için oyun onu konu almış. Şimdi de bir sanatçı Suriyeli bir karakteri işlemek isterse bu karakteri konu alır. Karagöz oyunu sürekli olarak günlük hayattan beslenir ve buna açıktır. Mesela benim ustam bir turist karakterini canlandırmıştı.
Karagöz oyununun tasavvufi boyutu var mı?
Karagöz oyunu, “of, hay, hak” denilerek, Arapça ve Farsça olarak Allah’ın isimlerini zikrederek oyuna başlanır. Karagözcü besmelesini çektikten sonra, önce Yaratıcıya ardından dönemin sultanına ve sonrasında da seyirciye dua eder. Bunlardan sonra oyun mizahi bir şekilde devam eder ve sanatçı istediği mesajları verir. Şeyh Küşteri Meydanı dediğimiz perdenin yapısı çok önemlidir. Ayrıca bizim ayna dediğimiz, seyircinin gördüğü perde de 4 köşeden oluşur, dört gûşe denir ve bu köşelerin birine tarikat, birine şeriat, birine marifet ve birine de hakikat anlamları yüklenir. Dualarla oyunu açmak, bugün hala devam ettirilen bir gelenektir.
Bu sene Karagöz Festivalinin ikincisini düzenliyorsunuz. Ne amaçla bu festivali tertip ediyorsunuz? Düzenlediğiniz ilk festivalde amaçlarınıza ulaşabildiniz mi?
Bizim yola çıkışımızın tek amacı “milli kültür seferberliği” idi. Biz, Karagöz’ü bir cephe olarak gördüğümüz için bu sanatla uğraştık. Nasıl bir bilgisayar mühendisi kendi alanında kendi ülkesine hizmet ederek görevini yapıyorsa biz de Karagöz camiası olarak kendi ülkemizdeki tüm çocuklara, gençlere, yetişkinlere ulaşabilmek için, ülkemize hizmet etmek için bu yola çıktık. Türkiye’nin çeşitli illerinden Karagöz sanatçıları, Karagöz Derneği’nin üyeleri, çeşitli üniversitelerden akademisyenler, bölüm başkanları ve öğretmenlerden oluşan oldukça geniş bir yapımız var. Geçen sene 20 bin kişiye ulaşmayı hedefliyorduk ve bu sayıya ulaştık.
Anladığım kadarıyla sadece Karagöz oyunları sergilemiyorsunuz farklı etkinlikleriniz de var…
Evet, mesela, 20 bin çocuğun Karagöz’ünün olmasını sağladık. Sadece İstanbul’un ilçelerini değil İstanbul’un köy okullarını da dolaştık. “Çat kapı Karagöz” etkinlikleri düzenledik, bu etkinliklerde bir anda çocuklara Karagöz tasvirleri hediye ettik. Zaten Türkiye’nin her yerindeki çocuklarımızın bildiği bir kahraman Karagöz. O yüzden zamanımız oldukça keyifli bir şekilde geçmişti. Bunların dışında geçen sene gençlere yönelik atölyeler de düzenledik. Gençler deve ve dana derisinden kendi Karagözlerini yaptılar. Çocuklara yönelik Karagöz atölyelerimizde çocuklar kendi Karagöz tasvirlerini ürettiler. Profesyonel bir Karagöz perdesinin arkasına geçip kendi yapmış oldukları Karagözleri oynattılar. Bir Karagöz sanatçısı ile vakit geçirme şansını yakaladılar.
ÜSTÜN İNANÇ ONUR KONUĞUMUZ
Bu festivalin düzenlediğiniz önceki festivallerden farkı ne olacak?
Bu sene İstanbul’da başlayacak olan festivalimizi daha kapsamlı bir şekilde hazırladık. İstanbul’da sadece birkaç ilçeye sıkışmış bir festival yapmak yerine İstanbul’un bütün ilçelerine gitmemiz gerektiğini düşündük. Ve bu sene bir ay boyunca İstanbul’un 39 ilçesinde toplamda 100 bin çocuğa ulaşmayı hedefliyoruz. Gösterilerimizde 60 bine yakın seyircimiz olacağını tahmin ediyoruz. Yine çat kapı Karagöz etkinlikleriyle birlikte, toplamda 100 bin çocukla doğrudan bir etkileşimimiz olacak, 100 bin çocuğun Karagöz tasviri olacak. Türkiye’nin çeşitli illerinden gelecek olan Karagöz sanatçılarımızla söyleşiler gerçekleştirilecek. Kültür ve Turizm bakanlığımızın bir Karagöz koleksiyonu var, bu Karagöz koleksiyonunun dijital fotoğraflarını bakanlığımız bize festivalde kullanmamız için verdi. Bunlar sergi olarak İstanbul’daki sanatseverlerle buluşacak. Yetişkinlere yönelik de Karagöz oyunlarımız olacak. Karagöz, çocuklara yönelik bir oyunmuş gibi algılanmakta ama sanatın geçmişine baktığımızda yetişkinlere de hitap eden bir sanat olduğunu görürüz. Karagöz sanatının bu yönünü de vurgulamak istiyoruz.
UNESCO tarafından Yaşayan İnsan Hazinesi ilan edilmiş olan Karagöz sanatçıları var, onlar da aranızda olacak mı?
UNESCO tarafından Yaşayan İnsan Hazinesi olarak değerlendirilen 3 sanatçımız, Orhan Kurt, Metin Özen, Tacettin Diker. Fakat bunlardan sadece Metin Özen hayatta ve geçen sene bizim onur konuğumuzdu. Bu sene onur konuğumuz Üstün İnanç olacak. Üstün İnanç da yazarlığının yanı sıra birçok Karagöz sanatçısının yetişmesine imkân sağlamış bir emektardır. İBB bünyesinde Gösteri Sanatları Merkezi vardı. Konservatuarlarda biraz daha batılı tarzda bir oyunculuk eğitimi varken Gösteri Sanatları Merkezinde daha çok yerli oyunculuk üzerine, Geleneksel Türk Tiyatrosu üzerine yoğunlaşan bir eğitim vardı. Karagöz, Orta Oyunu, Meddah gibi sanatları öğrenebildiğimiz bir ortam vardı. Üstün İnanç’a bir vefa borcumuzun olduğunu düşünüyoruz. Bu sebeple onur konuğumuz olacak. 2 Ekim akşamı ödül töreninde, kendisine onur ödülünü takdim edeceğiz.
HER BİRİ AYRI KARAKTER
Festivale kaç Karagöz sanatçısı katılacak?
20’ye yakın Karagöz sanatçısı, Hayali ve onların yardakları da İstanbul’da buluşacak. Aslında Karagöz sanatçılarının birbiriyle buluştuğu bir festival haline gelmiş olacak, bu açıdan da kıymetli buluyoruz. İstanbul seyircisi için bu bir avantaj, çünkü 1 ay içerisinde birçok Hayaliyi izleyebilme imkânına kavuşmuş olacak. Birbirinden farklı gösteriler ve üsluplar sergileneceğinden keyifli olacağını tahmin ediyoruz.