BrExit alacakaranlığı son bulacak mı?

İngiliz halkı, 23 Haziran 2016’da yapılan Brexit oylamasında yüzde 52 oy ile AB’den ayrılma kararı almıştı. Karar alındı alınmasına lakin bu ayrılık gerek İngilizler, gerek AB açısından uzun ve sancılı bir süreci de beraberinde getirdi. Bu hafta İngiltere parlamentosunda Brexit açısından oldukça kritik oylamalar söz konusu. İngiltere’de iki buçuk yıldan bu yana süren Brexit alacakaranlığı son bulacak mı, hep beraber göreceğiz. Gelişmeleri yakından izleyen AB eski parlamenteri Ozan Ceyhun’u Brüksel’e doğru giderken bulduk ve ortaya keyifle okuyacağınız güzel bir mülakat çıktı. İyi okumalar…

Brexit uzun ve sıkıcı bir hikâyeye dönüştü. Sizce bu hafta yapılan oylamalar bu işi bitirir mi? Yoksa yine devam eder mi?

Dediğiniz gibi sıkıcı bir halde devam edeceğe benziyor. 29’unda şekli şemâili belirlenmemiş bir Brexit olarak yine gündemde olacak görüşündeyim. Bu kargaşa bir süre daha devam eder. Yalnız tek bir sorun var. Bu çok uzun bir süre olamaz. Çünkü 23-26 Mayıs tarihlerinde Avrupa Parlamentosu seçimleri var ve eğer o tarihe kadar İngiltere çıkışını tamamlamadıysa İngiliz milletvekillerinin seçilmesi gerekebilir. Bunun da olmaması için tahmin ediyorum o tarihten önce sonuçlanacak.

İşler daha da karışabilir

İngiliz milletvekillerinin seçilmesi söz konusu olabilir mi?

Şu an elbette böyle bir durum plan dâhilinde değil. Parlamento seçimleri artık İngiltere’nin olmadığı bir ortamda yapılıyor olacak. Plan bu şekilde. Nitekim Manfred Weber bir açıklama yaptı. Kesinlikle böyle bir duruma karşı olduğunu, buna izin verilmemesi gerektiğini söyledi. Almanlar AB bakanı üzerinden aynı çıkışı yaptılar. Bu yönde bir rahatsızlık mevcut. Brexit gerçekleşmez ve İngiltere Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılmak zorunda kalırsa bu iş iyice çığırından çıkar, karmaşık hale gelir. Bu yüzden her iki taraf da böyle bir ihtimalden çekiniyor.

Brexit İngiltere için bir fırsat mı, yoksa sadece tehdit mi? Ne açıdan fırsat, ne açıdan tehdit?

Brexit oylamasının talep edildiği zamanlarda bunun fırsat olduğuna inananlar vardı. Kamuoyunda üçte bir Brexit yanlısı, üçte bir Brexit karşıtı, üçte bir ortada bir kesim mevcuttu. Bu durumu çok iyi bir kampanya ile Brexit lehine çevirdiler. Bunun bir avantaj olduğuna vurgu yapıldı. Örneğin Türkiye’nin AB üyeliği malzeme olarak kullanıldı. Sağlık politikası yine malzeme olarak kullanıldı. Fakat şu an geldiğimiz noktada İngiliz kamuoyu büyük ölçüde Brexit’i İngiltere’nin aleyhine bir durum olarak görüyor. Süreç şu an itibariyle Brexit’in aleyhine işliyor. “İngilizler uyandı” diyebiliriz. Brexit oylaması yapıldığında derinlemesine bir muhakeme yapmadan bu işe giriştiler. Sloganlara inandılar. Bunun bir avantaj olduğunu sanıyorlardı. Fakat bence Brexit ne AB, ne de İngiltere için bir avantaj. Her iki taraf da Brexit nedeniyle özellikle ekonomik ilişkilerde büyük sorunlar yaşayacaklar. Gençler açısından da büyük sıkıntılar söz konusu. Örneğin şu sıralar İngiliz kamuoyunda sıkça tartışılan konuların başında Erasmus geliyor. Çünkü İngiliz gençleri bir anda tıpkı Türk gençleri gibi AB topraklarına girmek için vize almak zorunda kalacak. Bu sadece bir örnek. Daha pek çok konu var bu şekilde.

Sömürge devrine özlem

Sizin de belirttiğiniz gibi Brexit konusunda oldukça ısrarlı bir kesim mevcut. Bu ısrarın arkasında sizce ne var?

Orada yanlış bir beklenti var. AB üyeliğinin İngiltere’ye zarar verdiği inancı mevcut. Ekonomik ve siyasi anlamda AB olmaksızın daha başarılı bir İngiltere göreceklerini sanıyorlar. Bence yanlış bir kanaat. Burada büyük bir hata yaptılar inancındayım.

İngilizlerin emperyal bir bakış açısı var. Hatırlarsanız, Hintli bir ekonomist Britanya’nın ülkesini trilyonlarca dolar sömürdüğünü ve hala gerçek bir özür dilemediğini söylemişti. AB ile ilişkilerde sorun yaratan bu olabilir mi? Sömürge dönemine, Kraliçe Viktorya günlerine özlem…

Ben şahsen AB içerisinde İngilizleri hep örnek gösterirdim. Bir yerlerden fon alınacaksa bu işi en iyi İngilizler yapardı. Çok iyi lobicilik yapan, AB’yi sonuna kadar sömüren hep onlar oldu. Bu dediğim zaten Brüksel’de genel bir kanaattir. Schengen anlaşmasına imza atmayan, Avro para biriminin dışında kalmayı tercih eden İngiltere, buna rağmen ekonomi politikalarında kendileri olmadan hiçbir kararın alınmamasını sağlamada büyük hüner sergiledi. Yine aynı şekilde göç politikalarında sanki Schengen’in içindeymiş gibi davranmayı becerdi. “AB’yi kendi çıkarları açısından en ustaca kullanan ülke hangisi” sorusunun cevabı he zaman İngiltere oldu. Üstelik AB’nin her yükünü paylaşmadan başardı bunu. Burada sömürgecilikten gelme bir ustalık görülüyor. Bu arada sömürgecilik elbette İngiltere’ye mahsus değil. Avrupa’nın diğer ülkeleri; Fransa, İtalya, Belçika, İspanya, Portekiz, Hollanda da bu konuda sabıkalı bir geçmişe sahip. Fakat Anglosakson tecrübesi diğerlerinin çok üzerinde. Bunu söylemek lazım.

Başbakan May gidici

Süreç boyunca yıpranan, kendi partisi içerisinde bile zor günler geçiren İngiltere Başbakanı May koltuğunu koruyabilir mi?

Bana kalırsa sürecin sonunda koltuğunda kalabilmesi pek kolay görünmüyor. Fakat İngiltere politikasında akılcı bir yaklaşım var. Süreç bu minvalde ilerlerken May ile devam edecekler. Daha sancılı bir duruma sebep olmak istemiyorlar. Sürecin sonunda iyice yıpranan May aradan çıkarılmış olacak. Almanya’da Merkel’in devre dışı kalması gibi planlı bir şekilde May’i de Brexit ile devre dışı bırakacaklar.

Muhalefetteki İşçi Partisi lideri Corbyn geçen ay erken seçim çağrısı yaptı. Sizce ufukta bir erken seçim var mı? Olursa nasıl sonuçlanır?

Erken seçim ihtimali şu an itibariyle pek yüksek değil. Çünkü Kuzey İrlandalılar buna sıcak bakmıyor. Fakat olursa da, muhalefetin şansı kamuoyu anketlerine göre fazla görünmüyor.

Siyonizm karşıtı olmak kolay değil

Corbyn özelinde Yahudi karşıtı olduğuna dair tartışmalar var. Siz de Avrupa Parlamentosunda görev yaptınız. Batıda bütün mukaddesler ifade özgürlüğü kapsamında hakarete bile uğrarken Holokost ve Siyonizm gibi konular neden hâlâ tabu…

Sadece Corbyn değil, bu konuda kim olursa terleyecektir. Çünkü karşısında güçlü bir lobi bulacak. Sizin de bildiğiniz gibi bu konuyu ustaca kullanmasını bilen, çok ustaca istismar eden bir lobi söz konusu. Fakat ben Corbyn’in iktidara geleceğini şu aşamada düşünmüyorum. O yüzden bu konuları konuşmak için bence çok erken.

Brexit Türkiye için şans olabilir

Brexit Türkiye açısından ne ifade ediyor?

Türkiye’nin çok özel çıkarları açısından Brexit bir şans olabilir. Çünkü AB’den çıkan bir İngiltere birlik dışındaki ilişkilere daha büyük önem verecektir. Türkiye ile savaş uçağı projesi ve benzeri alanlarda bu eğilimin yansımasını görebilmek mümkün. Birlik dışındaki İngiltere, Türkiye ile ilişkiler noktasında AB’ye rakip olarak konumlanacaktır. Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada İngiltere’nin varlığını küçümsememek lazım. Bu coğrafyada etkili bir ülke olduğu teslim edilir. Bu noktada kaybeden AB olacaktır. İngiltere’nin Kıbrıs’taki üslerini, Ortadoğu’da sömürgecilik döneminden kalma tecrübelerini düşünecek olursak AB’nin ortada kalması söz konusu olabilir. İngiltere’nin kendi aktif politikasına dönmesiyle bölgede dengeleri gözeten Türkiye açısından bir ek şans doğacağı inancındayım. Türkiye-AB ilişkileri mâlûm. Gerçek dışı ithamlarla dolu bir rapor şu an biz konuşurken oylanmış durumda. 23-26 Mayıs’taki Avrupa Parlamentosu seçimlerine kadar bir politika değişikliği beklenmiyor. Yeni parlamentonun oluşumu ve Türkiye’nin bulunduğu coğrafyadaki değişimler ne getirecek, onu da hep birlikte göreceğiz. Terör ve göçmenler nedeniyle Avrupa tekrar baskı altına girmeye başlarsa Türkiye’nin masadaki konumu farklı olacaktır. Ayrıca karşımızda tek bir AB olmadığı gerçeğini de burada hatırlatmak lazım. Mesela İtalyanlar “Avrupa’nın genişlemesinde Türkiye kesinlikle dışlanmamalı” görüşünde. Buna karşılık Almanların çizgisi belli.

AB, NATO ve ABD’ye bağımlı

Brexit sürecindeki İngiltere Almanya’dan asker çekmeyi planlarken, Norveç’te üs kurma hazırlığında. Ayrıca Ortadoğu ve Malezya-Singapur hattında yeni askeri üsler gündemde. Brexit, güvenlik politikalarında nasıl bir etkiye sahip?

NATO açısından bakıldığında çok değişen bir şey yok gibi. Ancak Norveç farklı. Brexit sonrası düşünülerek yapılmış akıllıca bir hamle var burada. Norveç’in AB üyesi olmadığını unutmayalım. Ortadoğu ve diğer coğrafyalardaki genişleme politikası da Brexit sonrası döneme ilişkin yatırımlar olarak görülmeli. Evet, son gelişmeler küresel çapta daha etkin bir İngiltere seyredeceğiz anlamına geliyor. Ancak Atlantik hattı diye de bir gerçek var. Her ne kadar Trump’tan hazzetmese bile İngiltere’nin güvenlik politikası ABD ile bir noktada örtüşmek durumunda. AB’nin güvenlik politikasına bakıldığında kısır döngüde bir Avrupa ordusu söylemi mevcut. Merkel-Macron birlikteliğinden bir Avrupa ordusu projesi çıkması şu şartlar altında kolay görünmüyor. AB’nin içyapısı buna pek müsait değil. AB, güvenlik politikası itibariyle ne kadar sızlansa da NATO’ya ve ABD’ye bağımlı. Hele ABD-Rusya arasındaki orta menzilli füzeler anlaşmasının iptali sonrası bu bağımlılık daha da artmış durumda.

Benzer konular