Baharat yolunda bitmek bilmeyen seçimler

Güney Asya – Pasifik hattında bölgenin önemli ülkelerinden Hindistan ve dünyanın en kalabalık Müslüman nüfusunu barındıran Endonezya, Başbakan ve Cumhurbaşkanını seçmek için sandığa gitti. Yaşanan seçim sürecini Güney Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (GASAM) Güney Asya Uzmanı Hayati Ünlü ile konuştuk. Ünlü, Hindistan seçimleriyle ilgili “Başbakan seçmenin ötesinde hem değişen yeni Hindistan siyasetinin hem de yeniden şekillenen bölgesel siyasetin geleceğini etkileyecek bir tercih dönemi” olduğunu vurguladı.

Son zamanlarda Hindistan seçimleri çok gündeme geldi, bu seçimlerin önemi nedir?

Asya siyasetine genel olarak baktığımızda, aslında önemli bir seçim sürecinden geçildiği görülüyor. Hindistan’dan Endonezya’ya ve Avustralya’dan Filipinlere kadar birçok ülkenin kaderi söz konusu seçimlerle belirlenecek. Hindistan seçimleri de bu minvalde bir başbakan seçmenin ötesinde hem değişen yeni Hindistan siyasetinin, hem de yeniden şekillenen bölgesel siyasetin geleceğini etkileyecek bir tercih dönemi oldu.

Hâlihazırdaki Hindistan başbakanı olan Modi’nin galibiyetiyle sonuçlanan seçimlerde, çok fazla değişen bir şey olmadı diyebilir miyiz?
Modi’nin karizmatik siyaseti ve 2014 yılındaki BJP’nin büyük galibiyeti, bugünkü seçimleri Modi’nin geleceğini belirleyecek olan bir “Modi Referandumu”na dönüştürdü. Modi ülke içerisinde şu an her şeyden önce Hindu milliyetçiliğini temsil ediyor. Hindistan’ın çoğunluğunu teşkil eden Hinduların egemenliğinde bir “Bharat” idealleri var ve ülkeyi sıradan bir ulus-devlet olarak değil, bir “Medeniyet Devleti” olarak tanımlıyorlar. Diğer yandan Modi, uzun yıllar Gucarat eyaleti Başbakanlığı yaptıktan sonra ve orada ekonomik liberalleşmeyle ortaya koyduğu “Gucarat Modeli” ile kalkınmacı bir lider pozisyonunda. 2014’ten bu yana takip ettiği küresel ekonomik entegrasyon ile de ülkeyi büyüme açısından “Yüzde 7’ler” kulübüne sokabildi. Her ne kadar küresel ekonomik kriz, Hindistan’da kırsal huzursuzluk doğurmuşsa da ikinci bir şansı hak eden bir iktidar söyleminin ağır bastığı söylenebilir.

MİLLİYETÇİLİĞE KARŞI SEKÜLER CEPHE

Hint siyasetinde Müslümanların durumu ve etkinlikleri nasıl?

Hindistan’da Müslümanlar büyük bir temsil sorunu yaşıyor. Ülke Müslümanları 200 milyondan fazla nüfusu ile ülkenin yüzde 20’sini oluşturuyorken, yaşanılan temsil sorununun kurumsal ve sosyo-politik bazı sebepleri bulunuyor. Ülkede Müslümanların belli siyasal partileri var, ancak sistem küçük partilerin temsil edilebilmelerine çok fazla imkan tanımıyor. Daha çok yerelde var olan Müslüman partiler de büyük oy tabanlarına sahip olamıyor. Benzer sorunu 2014 yılında Dalitlerin partisi olarak bilinen Bahucan Samac Parti de yaşamıştı ve yüzde 4 küsur gibi 20 milyondan fazla oy almasına rağmen, hiçbir vekil çıkaramamıştı. Bu ülkenin sahip olduğu dar bölge seçim sistemiyle ilgilidir. Diğer yandan Müslümanların temsil sorunu ülke siyasi kültürüyle de ilgili. Seküler siyasetin önemli bir kurumsallaşma kapasitesine sahip olduğu ülkede Müslümanlar, çoğunlukta bulunan Hindu milliyetçilerine karşı, İslami kimlikteki partilerle seçimlerde yer almaktan ziyade, seküler cephede yer almayı tercih edebiliyorlar.

BÖLGENİN FAY HATTI KEŞMİR

Seçimlerin Keşmir meselesine yansıması nasıl olur?

Seçimler şüphesiz Keşmir meselesini de yakından ilgilendiriyor. BJP arzu ettiği sonucu alamama endişesiyle Keşmir’deki güvenlik politikalarını iyice sertleştirmiş ve Anayasa’daki Madde 370 ve Madde 35A’ya atıfla Keşmir’in statüsünü değiştirmeyi vaat etmişti. Pakistan’la yaşanan sıcak çatışmalar ise Keşmir siyasetindeki gerilimi iyice arttırdı. Ancak genel kanı seçimlerden sonra BJP’nin Pakistan’la arasındaki gerilimi kontrol altına almaya çalışacağı üzerine. “Yeni Pakistan” sloganıyla iktidara gelen İmran Han’ın söyleminin de bu şekilde olduğu gözlenmekteyken; Pakistan’ın geçtiğimiz günlerde yapmış olduğu yeni bürokratik atamalar da bu şekilde yorumlandı. Öyle ki Pakistan başta Hindistan ve Çin olmak üzere bölge ülkelerine yeni büyükelçi atamaları yapmış ve bunun bölgesel barışı teşvik eden yeni açılımın bir parçası olduğu iddia edilmişti. Hatta önümüzdeki günlerde İmran Han’ın atayacağı yeni Güvenlik Danışmanının bile, sırf Hindistan’la yürütülmesi planlanan yumuşama görüşmelerine uygun bir ismin olacağı basına yansımıştı. Büyük bir ekonomik krizin içerisinde olan ve seçim sürecindeki vaatlerini yerine getirmeyi arzulayan Modi’nin de sertliğe devam etmeyeceği düşünülmektedir. Ancak masaya oturmanın o kadar kolay olmadığı, tarafların karşılıklı vekil gruplarına yaptıkları operasyonlarla da tahmin edilebilmektedir.

WASHİNGTON İÇİN VAZGEÇİLMEZ

Endonezya’da da seçimler sona erdi. Seçimler Endonezya’nın bölge ve İslam Dünyası’ndaki rolüne nasıl yansıyacaktır?
Daha çok Güney Asya siyasetine odaklanıyor olsam da, Endonezya seçimleri de özellikle seçim sonrası gelişen mobilizasyonlar açısından oldukça dikkat çekiciydi. İlk bakışta Jokowi olarak bilinen Joko Widodo (yüzde 55,5) ve Prabawo Subianto (yüzde 44,5) arasında geçen rekabetin 2014’ün rövanşı olduğu gözlemlenebiliyor. Seçim sonrası Prabawo, seçimlerde yolsuzluk yapıldığı için seçimleri kabul etmediğini ve kendi verilerine göre seçimleri kendisinin kazandığını açıklayarak Seçim Komisyonu’nu suçladı. Bu doğrultuda Prabawo destekçileri tarafından büyük protestolar ortaya çıktı. İslâmî grupların da destek verdiği protestolar, “Hareket 212” olarak sembolleştirildi ve “Anayasal Cihad” davranışı protestocuların repertuarlarına dahil ettiği önemli kavramlardan oldu.

Protestolar işe yaramadı mı?

Sonuçta 6 kişinin ölüp, 200’den fazla yaralının olduğu protestoya karşılık, Seçim Komisyonu 22 Mayıs’ta yeniden Jokowi’yi galip ilan etti. “Hareket 212”nin bir sosyal hareket olarak kurumsallaşıp tabanını ne kadar konsolide edebileceğini önümüzdeki süreçte göreceğiz. Ancak Jokowi iktidarının az önce tartıştığımız yeni Hint-Pasifik jeopolitiği için de büyük önem arz ettiğinin altı çizilmelidir. Öyle ki Mart 2019’da Hint-Pasifik Üst Düzey Toplantısı Endonezya’da gerçekleştirildi ve liderler buradan önemli mesajlar vermişlerdi. Yukarıda bahsettiğimiz dörtlüye bir beşinci ekleyecek olsak akla ilk gelen ülke şüphesiz Endonezya olacaktır. Bu açıdan ABD ile oldukça iyi ilişkiler geliştiren Jokowi yönetiminin, Malezya’nın Çin’e yakınlaşma eğiliminde olduğu andan itibaren Washington için vazgeçilmez bir partner olarak ortaya çıktığı oldukça nettir. ABD ve Hindistan’dan sonra dünyanın üçüncü en büyük demokrasisi olan ve Müslüman bir ülke olarak Endonezya’nın Hint-Pasifik’teki varlığı ABD için her zaman büyük önem arz edecektir.

Benzer konular