Türkiye neredeyse Afrin Operasyonu’ndan daha fazla sanatçıların Hatay ziyaretini tartıştı. Cumhurbaşkanı ile birlikte Hatay’da bir sınır karakolunu ziyaret eden sanatçılara muhalefet partisi CHP’den hakaret üstüne hakaret geldi. Ziyaretin üstünden haftalar geçti ama mahkeme koridorlarına uzanan hakaretler son bulmadı. Kılıçdaroğlu’nun aşağılamalarına muhatap olan sanatçılar haklarını yargıda ararken, CHP’li belediyeler de geziye katılan sanatçılara boykot uygulamaya başladı. Oysaki savaş halindeki askere yönelik etkinlikler Çanakkale Savaşından bu yana yapılıyor. Biraz da Alman propaganda anlayışının izdüşümü olarak başlayan faaliyetlerin ilki dönemin usta kalemlerinin Çanakkale cephesinde ağırlanmasıydı. Enver Paşa’nın ricasıyla gerçekleşen bu ziyaretin ardından edebiyatçılar savaşı anlattı, ressamlar cephenin resmini yaptı. Askeri tarih çalışan genç kuşak akademisyenlerden Fatih Baş, Osmanlı’dan günümüze Türk ordusundaki propaganda ve halkla ilişkiler çalışmalarına dair farklı etkinliklerden örnekler aktarıyor.
Türk ordusunda nasıl başladı bu çalışmalar? Mehter Takımı’nın yeniden kurulmasına, kartpostallar hazırlanmasına, cepheye geziler düzenlenmesine hangi savaş sırasında ihtiyaç duyuluyor?
Osmanlı Ordusu’nda kamuoyuna yönelik sistematik propaganda faaliyetleri 1. Dünya Savaşı öncesinde hemen hemen yok. Zaten diğer ülkelerde de yaygın olan bir şey değil. Gazete ve dergilerde yayınlanan fotoğraf, gravür, karikatür ve yazılar söz konusu ama henüz modern propaganda savaşı bu döneme kadar başlamamıştı. Zaten savaş fotoğrafçılığı ve savaş muhabirliğine telgrafın yaygınlaşmasıyla ilk kez 1853-56 Kırım Savaşı’nda rastlıyoruz. İngiliz fotoğrafçı Roger Fenton cephede Osmanlı’nın da dâhil olduğu ittifak güçlerine mensup askerlerin bol bol fotoğrafını çekiyor. Bu fotoğrafları bugün Amerikan Kongre Kütüphanesi Arşivleri’nde görebiliyoruz. Osmanlı askerinin ilk kez cephede fotoğraflandığı savaş da budur ama o dönem propaganda unsuru olarak kullanıldığına tanıklık etmiyoruz.
1877-78 Rus Harbi’nde, 1897 Yunan Harbi’nde ve 1912 Balkan Harbi’nde yine cephede bol miktarda yabancı gazeteci görev yapıyor. Hatta gün gün savaş meydanından haber yapan ajanslara da rastlıyoruz. Bu gazetecilerin yazdıkları yazılar ve hazırladıkları görsellerde hayli ilgi çekici detaylar yer alıyor. Yine Balkan Savaşı sırasında Edirne Müdafii Şükrü Paşa, İşkodra Müdafii Hasan Rıza Paşa, Yanya Müdafii Esat Paşa ve Hamidiye Kruvazörü Komutanı Rauf Bey gibilerin resimlerinin basıldığı kartlar satılıyor.
Ordu için propaganda bir ihtiyaç
Daha çok başka ülkelerdeki örnekler mi Osmanlı Ordusuna yol gösterici oluyor? Biraz da halkın desteğine ihtiyaç duyulduğu için mi bu çalışmalar gündeme geliyor?
Propaganda ordu için bir ihtiyaç. İşler 1. Dünya Savaşı’na gelince değişiyor. Yurt içinde kamuoyu desteği sağlamak veya cephede düşman birliklerinin moralini bozmak için propagandaya başvurursunuz. Balkan Savaşı sonrası ordunun içinde bulunduğu durum içler acısı. Teçhizatın büyük kısmı savaş meydanlarında bırakılmış. Yaralılar ve hastalar hastaneleri doldurmuş ama sağlık kurumlarının imkânları yetersiz. Ordu bu sıkıntılardan doğan yükü tek başına omuzlayacak durumda olmadığı için halkı da bu çabaya dâhil etmek üzere propaganda faaliyetlerine başvuruluyor.
Sonrasında Osmanlı’nın gördüğü ilk topyekûn harp olan 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla halk desteği daha da büyük önem kazandı. Zaten bu tür faaliyetlerin yoğunluğu da artıyor. Çünkü halkı savaşta sizin tarafınızda olmaya ikna edemezseniz, savaşın ağır yükünü çekmeye gönüllü olmaz. Savaş cephesini savunsanız dahi “yurt cephesi” dediğimiz iç cephe çöker ve yine kaybedersiniz.
Almanlar, 1. Dünya Savaşı’nda teslim olduklarında hala Fransa’nın azımsanmayacak bir kısmını işgal halindeydiler ve Paris’e sadece 200 km uzakta bulunuyorlardı ama halk desteği sıfırlanmış vaziyetteydi. Bizde II. Meşrutiyet’in başlarından beri aktif bir Donanma Cemiyeti var ve gemi yapımı masrafları için halktan yardım topluyor. Bunu da üzerinde Osmanlı gemilerinin resimleri veya çizimleri olan kartpostallar satarak sağlıyor. Örneğin İngilizlerin savaştan önce hukuksuz olarak el koyduğu Sultan Osman ve Reşadiye dretnotlarına ödenen paralarda halkın katkısı azımsanamaz. Halk bu gemileri öyle sahiplenmişti ki, burada yaşanan hayal kırıklığı 1. Dünya Savaşında İngiltere’ye karşı Almanya ile birlikte savaşa girilmesinde kamuoyunun duruşunu etkiliyor.
Mehter takımı yeniden kuruluyor
Osmanlı Genelkurmayı, halkın desteği için bu dönemde başka ne tür faaliyetler yürütüyor?
Donanma Cemiyeti’nin faaliyetleri savaş sırasında da sürüyor. Piyango biletleri satılıyor. Bu dönemde ve yine savaş boyunca hastanelerin ihtiyaçları için aynı yöntemle Hilal-ı Ahmer (Kızılay) Cemiyeti yardım topluyor.
1. Dünya Savaşı’na gelindiğinde propaganda faaliyetleri daha seferberlik ilanında kendini gösteriyor. Renkli, üzerinde bayraklar ve borazancı er resmi olan seferberlik posterleri basılıyor ve ülkenin farklı yerlerine asılıyor. Savaş sırasında ittifak kartpostalları basılıp satılıyor. Bunların üzerinde ittifak devletlerinin hükümdarlarının resimleri veya ittifak askerlerinin yiğit tasvirleri bulunuyor. Ama en önemli propaganda hamlesi şüphesiz Harp Mecmuası. Aralık 1915’den Haziran 1918’e kadar 27 sayı çıkıyor. Ordu tarafından çıkarılan bu dergi cephelerden haberler veriyor, kahramanlık gösteren subay ve askerleri tanıtıyor, hamasi yazılar ve şiirler yayınlıyor.
Bu dönemde bir başka propaganda hamlesi de II. Mahmut’un Yeniçeri Ocağı’nı lağvetmesi ile birlikte tarihe karışan Mehter’in yeniden kurulması. Mehter takımı yeni bestelenmiş marşları önemli günlerde halkın huzurunda çalıp halkın motivasyonunu yüksek tutma görevi görüyordu. Mesela bu önemli günlerden biri İstanbul’un fethinin yıl dönümüydü. Fetih kutlamaları da bir propaganda faaliyeti olarak 1914’te düzenlenmeye başladı ve günümüze kadar bir gelenek olarak sürdürüldü.
Askeri bando vatan şarkıları çalıyor
Savaşan askerin moralini yüksek tutmak için neler yapılıyor? Bugün örneklerine rastladığımız türden faaliyetler yok mu?
Askerlere dönük bir propaganda faaliyetinden pek söz edilemez. Bazı idealist genç subaylar emirleri altındaki askerleri ara sıra motive etmeye çalışırlar ve onların en azından vatan savunması yaptıklarının bilincinde olmalarını sağlarlar. Bu tip olaylara anılarda sıklıkla rastlarız. Askeri bandonun da cephede vatan şarkıları çaldığı bilinir. Ancak Türk erleri ekseriyetle köylü gençlerden oluştuğu için zaten zor yaşam şartlarına alışkındır. Onların yemeklerinin zamanında ve tam olarak verilmesi hem moralleri, hem motivasyonları hem de sağlıkları için en önemli şey. Çanakkale’de sıklıkla dillendirilen yanlışın aksine, askerler oldukça iyi besleniyorlar. Bu sayede motivasyon yüksek tutuluyor.
Günlük basın açıklamaları
Osmanlı Harbiye Nezareti’nin günlük resmi basın açıklamaları mevcut. Bugün Genelkurmay’ın internet sitesinde okuduğumuz açıklamaların üslubu ve içeriğinin hemen hemen aynısı. Halkın bilgilendirilmesi için her türlü kahramanlık haberi biraz da abartılı bir şekilde gazetelerde yer alıyor. Çoğu olumsuz gelişme doğal olarak gizleniyor. Basında bu konuda ağır bir sansür söz konusu. Örneğin halk Sarıkamış Felaketini ancak mütarekede öğrenebilmiştir. Ancak Çanakkale Cephesinde artık cephe fotoğrafçılığının yaygınlaşması ile sürekli yeni resimler halkla paylaşılıyor. Çanakkale Savaşında 5. Ordu fotoğrafçısı Necati Bey’in katkısı büyüktür.
Osmanlı halkı Çanakkale’de yaşanan kahramanlıkları gazetelerden takip edip, kahramanlık gösteren askerleri simaen de tanıyor. Bunun ne derece önemli sonuçlar doğurduğunu 1919’da Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışında görüyoruz. Mirliva (Tümgeneral) rütbesinde bir subay olan Mustafa Kemal Paşa’yı halk nezdinde muteber kılan başlıca şey basında sıkça yer alan “Anafartalar Kahramanı” unvanı. Çanakkale’de bir de düşmana karşı yapılan propaganda faaliyetleri var. Özellikle Anzak mevzilerine atılan broşürler dikkat çekiyor. Bunlar Anzakları İngilizlere karşı kışkırtmaya yönelik bildiriler. Beklendiği kadar işe yaramıyor. Tarihte bu tip bildirilerin işe yaradığına pek fazla rastlamıyoruz.
Edebiyatçılar ve ressamlar cephede
Peki İstanbul basını ne yapıyor? Savaş gazetelerin sayfalarına nasıl yansıyor?
Basın tabii ki sansür nedeniyle her şeyi yazamıyor. Cepheden haber verebilen muhabir de pek yok. Temmuz 1915’teki Heyet-i Edebiye ziyareti önemli bir adım. Yaklaşık 30 kişilik bir heyet cepheye davet ediliyor ama sadece 17 kişi gidebiliyor. Gidenler arasında Ömer Seyfettin, Mehmed Emin Yurdakul, Orhan Seyfi Orhon gibi isimler var. Bunların hepsi kalemi kuvvetli edipler ve cephede görüp dinledikleri kahramanlıklar hakkında sonradan birçok yazı kaleme alıyorlar. Bu davetin amacı zaten propaganda. Enver Paşa’nın davet mektubunda Çanakkale’de yaşananlar hakkında eser üretme görevini üstlenecekleri bildiriliyor. Öyle de yapıyorlar. Döndükten sonra hepsi Harp Mecmuası, Yeni Mecmua, İkdam, Donanma Mecmuası gibi yayın organlarında yazılar kaleme alıyor.
Viyana ve Berlin’de Çanakkale sergisi
Dikkatimizi çeken bir ayrıntı da ressamlar İbrahim Çallı ve Nazmi Ziya da heyetin içindeler. Onlar da bazı kahramanlık tabloları çizmişlerdir. Çanakkale’de onlar gibi görev yapan asker ressamlardan Hayri Çizel var. Onun da birçok karakalem, suluboya ve yağlıboya çalışmaları vardır. Onun gibi resimler çizen Mehmet Ali Laga var. Bu ressamlar ve diğerleri 1917’de Harbiye Nezareti talimatıyla Şişli’de kurulan bir atölyede birçok tablo yapıyorlar. Bunlardan 17 tanesi 1918 yılında Viyana’da sergileniyor. Aynı şekilde 1917’de Berlin’de bir sergiye de tablolar gönderiliyor. Bir de bu cepheye gelip komutanların ve askerlerin yağlıboya tablolarını yapan ve Viyana’da yardım amaçlı bir sergide halkın beğenisine sunan Macar ressam Wilhelm Viktor Krauzs vardır. Onun çalışmalarının da propaganda değeri hayli yüksektir.
Almanlar mı yönlendiriyor bu çalışmaları sizce?
Tabii ki, Alman etkisi yadsınamaz. Özellikle fotoğraf ve film konusunda Almanlardan çokça destek alıyoruz ve bugünkü TSK Fotofilm Merkezi’nin öncülü olan Merkez Ordu Sinema Dairesi’ni kuruyoruz. Bu oldukça önemli bir gelişme propaganda çalışmaları açısından. Bunun kuruluşunda Alman istihbarat subayı ve fotoğrafçısı Teğmen Ulrich’in katkısı büyük. Yine resim sanatının propaganda çalışmalarında kullanılması konusunda Almanların katkısı önemli.
“Gazeteciler göreve çağrılıyor”
Kurtuluş Savaşı için ne diyeceksiniz? Din adamları dışında cephede şairlere, edebiyatçılara rastlıyor muyuz?
İstiklal Harbi sırasında propaganda içerikli bol miktarda kartpostal ve postere rastlıyoruz. Bunlar yardım amaçlı İstanbul’da ve Ankara’da satılıyor. Yine o dönemde Hakimiyet-i Milliye Gazetesi ve Anadolu Ajansı, Ankara’nın başlıca propaganda aygıtları. İstiklal Harbi’nin ilk icraatlarından biri Anadolu Ajansı’nın kurulmasıdır. Ankara’daki yabancı gazeteciler de tüm resmi beyanatı AA’dan takip ediyorlar. Yunus Nadi ve Halide Edip aktif şekilde propagandayla uğraşıyorlar.
Ankara hükümetine destek veren Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi gazeteciler Anadolu’ya çağrılmış, mücadeleye tanıklık ettikten sonra İstanbul’a gönderilerek yazılarıyla destek vermeleri istenmiştir. Bu dönemde düşmana karşı propaganda da mevcuttur. Uçaklarla Yunan mevzilerine atılan bildirilerde, Türklere esir düşen Yunan askerlerinin arkadaşlarını teslim olmaya çağıran ifadeleri yer alır.
Cumhuriyet döneminde iki önemli savaşımız daha var; Kore ve Kıbrıs…
Kore’de cephedeki askerler radyodan Türkiye’yi takip edebilme imkânına sahipti. Her gün saat 12’de Ankara Radyosu’nda Kore Saati programı vardı. Devlet büyükleri ve asker aileleri cephedeki askerlere seslenirlerdi. Müzik yayını da olurdu. Türkiye’den giden sanatçı olmamıştır. Ancak orada askerler cephe eğlencesi konusunda Amerikalılara tabi idiler. Amerikalılar bu işlere çok önem verirlerdi. Hâlâ da öyleler. Marilyn Monroe dâhil birçok ünlüyü cepheye götürmüş ve USO Show diye bilinen gösteriler düzenlemişlerdir.
Kıbrıs’ta sanatçılardan moral konseri
Kıbrıs’ta harekâtın ardından Girne’de bir sanatçı ziyareti olmuştur. Girne’deki sinema binasında TRT Radyosu sanatçıları bir konser vermişti. Hülya Sözer ve Muazzez Türüng vardı bu grubun içinde. Yine Kıbrıs Barış Harekâtında muhabir olarak görev yapan 15 muhabirden TRT mensubu olan 5 kişiye de gazi unvanı verilmiştir. Bu da devletin resmi yayın organının savaşta seferber edildiğinin belirgin bir göstergesidir.
Cumhuriyet döneminde diğer askeri birliklere sanatçı ziyaretleri genelde Balkanlar ve Afganistan’da NATO görevindeki askeri personel için olmuştur ama daha bireysel girişimler ve profesyonel bir çalışmanın uzağındaydı.
Cephe ve üs ziyaretleri ABD geleneği mi?
Amerikan Ordusu bu konuya çok önem verir. Onlar için cephe eğlencesi İç Savaş’tan (1861-65) beri süregelen bir gelenek. USO Show gösterileri büyük sıklıkla yapılır. Muharebe sahasında olmayan denizaşırı üslerdeki askerlerini bile sanatçılar sıklıkla ziyaret eder. İncirlik’e sık sık gelen film yıldızlarını hatırlayalım. En önemlisi, bu faaliyetler siyasi iradenin ricasıyla değil, doğrudan sanatçıların gönüllü istekleriyle oluyor.
Ünlü sanatçıların Afganistan’da tehlikeli üs bölgelerine helikopterle taşınıp gösteri icra etmesi, oradaki asker için paha biçilmez bir jesttir. Bunlar düzenli olarak icra edilen faaliyetler olduğu için basında da pek yer bulmaz. Hatay’da son yapılan etkinlik bu yönüyle Amerikalıların etkinliklerine bir miktar benzemektedir. Mevcut süreçte sürekli tetikte bulunan ve yakın zamanda büyük bir harekâtı hakkıyla tamamlamış askerin moralini artıracak faaliyetlerin her türlüsü önemlidir.
Bu tip faaliyetler sadece Suriye’de değil, Doğu ve Güneydoğu’daki ücra karakollarda görev yapan personel için de tertip edilmelidir. Etkinliği icra edecek sanatçılar, bizzat kendi istekleriyle ve sadece askerlere moral vermek amacıyla o tehlike bölgesine gelmiş gibi bir tavır içinde olurlarsa sanırım daha verimli bir geri dönüş alınır.