Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 27-29 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirdiği Almanya ziyareti, iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir sayfa açtı. Tarih boyunca birbirine bir şekilde muhtaç olan Türkiye Almanya ilişkileri referandum öncesindeki olumsuz süreçten kurtulup, düzelme yoluna girdi. Amerikan Başkanı Trump’ın gerek Almanya, gerekse de Türkiye’nin bağımsız dış politikasını hedef alan yaptırımlarına karşı iki ülkenin birlikte hareket etme gereklilikleri olduğu kadar, Suriye ve göç gibi konularda da birbirlerine ihtiyaçları var. Ziyareti provoke etme yönünde büyük çabalar olsa da Türk ve Alman heyetleri hem ziyaret öncesinde hem ziyaret esnasında hem de sonrasındaki süreci adeta ilmek ilmek işleyerek ziyaretin başarılı geçmesini sağladı. Erdoğan’ın Almanya ziyaretine eşlik eden Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Saadet Oruç’la ziyaret sürecinin ilişkilere etkisini konuştuk. Oruç, bu ziyaretin Avrupa Birliği sürecini etkilemesinin yanı sıra, Suriye gibi çok farklı uluslararası konularda da etkili olacağını söyledi.
-Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçen hafta Almanya’ya bir ziyaret yaptı. Siz de bu ziyarete eşlik ettiniz. Bu ziyaretin önemi, diğer ziyaretlerden farkı nedir?
Bir süredir problemli giden bir süreç vardı. Bu sürecin yeniden rayına oturması için önemli bir başlangıç oldu diyebiliriz. Ziyareti provoke etme yönünde büyük çabalar da oldu. Ama hem ziyaret öncesinde hem ziyaret esnasında hem de sonrasındaki süreç adeta ilmek ilmek işlendi. Bu ziyaret Türkiye ile Almanya ilişkileri ve Avrupa Birliği sürecini de etkileyeceği gibi, Suriye gibi çok farklı uluslararası konuları da etkileyecektir. Önemli bir dönem başlamış oldu.
-Erdoğan basına yaptığı açıklamada Almanya ile yaşanan “kesintili dönemin” 2019’da aşılabileceğini söyledi. Buna yönelik nasıl adımlar atıldı?
Türkiye ile Almanya arasında özellikle 15 Temmuz’dan sonra 16 Nisan referandumu öncesinde Almanya’nın yaklaşımı nedeniyle kötü giden bir süreç vardı. Sadece Almanya değil, Almanya’nın politikalarından etkilenen Hollanda ve Avusturya’nın da oldukça düşmanca yaklaşımları vardı. Özellikle yeni dönemde Trump’ın Türkiye’ye dönük ekonomik operasyon olarak nitelendirilecek adımlarından sonra, Türkiye’deki olası bir ekonomik gerilemenin Almanya’yı ve Avrupa Birliği’ni etkileyebileceği bir durum meydana geldi. Almanya bu konuda son derece dostane mesajlar verdi.
Göç meselesi konusunda da Almanya’nın Türkiye’ye ihtiyacı var. Avrupa Birliği de göç nedeniyle tam bir sarsıntı yaşadı. Sadece göç değil, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkışı meselesi de AB ülkelerini etkileyen diğer faktör. Avrupa Birliği kendi içinde bu nedenle de ciddi bir sarsıntı yaşıyor. Orada da Türkiye-Avrupa Birliği Türkiye-Almanya ilişkilerinin gelişmesi için uygun bir iklim var. Tabi Türkiye de çok ciddi diplomatik girişimlerde bulundu, ama Almanya tarafının da daha önceki yaklaşımlarının yanlışlığını anladıklarını gözlemliyoruz. Tabi Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın 3 bakanla ziyaret öncesi yaptığı temasların da çok büyük etkisi oldu. Bu süreçte iki ülke kendi vizyonları çerçevesinde son derece gerçekçi adımlar attılar.
Ekonomi üzerine yoğunlaşıldı
-Almanya’nın terör anlayışı bizi zorlayan diğer bir konu. PKK, DHKP-C ve FETÖ’cü teröristlerle ilgili anlaşma sağlanabilecek mi? Buna yönelik adımlar atıldı mı?
Türkiye hem FETÖ hem PKK hem DHKP-C ile ilgili gerekli bütün belgeleri rakamlarla birlikte Almanya tarafına verdi. Merkel basın toplantısında özellikle terörle mücadele konusunda çok net tutumlarda bulundu. Ama buna rağmen Türkiye’nin talepleriyle ilgili daha yapacak şeyleri var. Türkiye bu konuda elinden geleni yaptı, Almanya’nın atması gereken adımlar var.
-Almanya’da yaşayan Türkler için en büyük sorunlardan bir tanesi de yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığı meselesi var. Bu konularda neler konuşuldu? Ne gibi önlemler alınacak?
Hem Steinmeier’la hem Merkel’le olan görüşmede yabancı düşmanlığı, Almanya’daki Türklerin durumu ön planda olan konular oldu. Bu konuda iki ülkenin yetkili makamları yakın bir şekilde çalışıyor. Oradaki Türk vatandaşları aynı zamanda Almanya-Türkiye ilişkileri açısından önemli bir bağ.
-Almanya ile ekonomik ilişkilerimizi daha da ileriye götürecek ne gibi anlaşmalar yapıldı?
Cumhurbaşkanımız Alman iş adamlarını kabul etti. Çok büyük şirketlerin Türkiye’de yatırımlara devam etme, yatırımlarını sürdürme gibi kararlılıkları söz konusu. Farklı sektörlerden çok önemli şirketler katıldı. Sadece Almanya’da değil, öncesinde Amerika’daki temaslarda da iş adamlarıyla toplantılar olmuştu. Türkiye-Almanya ilişkilerinin son dönemdeki gelişmesi siyasi olduğu kadar, daha çok ekonomik ilişkiler üzerinde yoğunlaşıyor. Dolayısıyla Almanya Türkiye’nin önemli bir ticari ortağı olarak çok farklı sektörlerde yeni adımlar atma konusunda kararlı. Bu ziyarette bu konu da ön plana çıktı.
Provokasyonlar boşa çıktı
– Türk – Alman ilişkisinde Türk tarafı açısından ekonomik ya da sosyal sorunlardan çok, güvenlik sorunları öne çıkarken, Almanya açısından da mülteci ve Suriye meselesi öne çıkıyor. Bu mesele nasıl gündeme geldi?
Türkiye ile Almanya Suriye meselesi bu kadar önemli noktadayken, krizin çözümü konusunda çok benzer yaklaşımlarda bulunuyorlar. Aynı zamanda mülteci meselesi konusunda sadece Almanya’nın değil, Avrupa Birliği’nin de Türkiye’ye ihtiyacı var. Avrupa Birliği Türkiye olmadan mülteci meselesiyle baş edemiyor. Bunu en iyi Almanya görmüş durumda. Dolayısıyla bu ziyareti provoke etme, zarar verme yönünde çok ciddi çabalar olduğu halde, Almanya’nın Türkiye’den, Türkiye’nin de Almanya’dan vazgeçememesinden dolayı bu çabalar başarıya ulaşamadı.
-Almanya Orta Doğu’ya da güçlü bir şekilde uzanmak istiyor. Ve tabii ki orada da karşısında en güçlü duran ülke Türkiye. Her iki ülkenin Ortadoğu yaklaşımları konusunda uyum var mı?
Türkiye Ortadoğu’da hem insani diplomasi alanında hem de stratejik alanda önemli bir ülke. Örneğin en son bunu İdlib’de olası bir çatışmanın önüne geçme noktasında Cumhurbaşkanımızın gösterdiği çabalarda çok açık bir şekilde gördük. Zaten Almanya öncesindeki Birleşmiş Milletler görüşmelerinde İdlib’de bir çatışmanın önlenmesi yönündeki çabalarının verdiği güçle oturdu masaya. Suriye’de bundan sonraki süreçte, hem Astana süreci hem farklı kombinasyonlardaki görüşmeler çerçevesinde Türkiye etkili bir noktada. Zaten Almanya, Fransa, Rusya ve Türkiye’nin Suriye konulu bir görüşmesi olacak yakın zamanda. Muhtemelen Almanya’daki ara seçim kampanyası içerisindeki Merkel’in 15 Ekim’den sonrasını talep etmesi üzerine ertelenen bu toplantı, Ekim ayının sonunda ya da Kasım başında gerçekleşecek. Dolayısıyla alternatif olarak değil de, işbirliği içinde bir zeminde buluşulacak.
AB sürecinde ilerleme
– Almanya’nın Avrupa Birliği’ndeki etkisi de malum. Ziyaret sonrası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “diyalog yolları açılıyor” dedi. Almanya, Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecinde etkin bir rol oynar mı?
Avrupa Birliği şimdi altı ay boyunca Avusturya dönem başkanlığında. Dönem başkanları Avrupa Birliği’nde pek belirleyici olmasa da, o döneme biraz imzasını atan bir etkiye sahip. Avusturya’nın özellikle Türkiye’ye karşı Avrupa Birliği süreci, göç meselesi ya da yabancılar konusundaki yaklaşımı olumsuz bir noktada. Böyle bir dönemde Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde çok büyük bir ilerleme beklenmiyor. Ama Avrupa Birliği ilişkilerinde eskiye göre daha farklı bir sürece girdik diyebiliriz. Dışişleri, Hazine ve Maliye, İçişleri ve Adalet Bakanlığının katılımıyla Türkiye’de Reform Eylem Durumu toplantısı oldu. Burada açıklanan bir süreç oldu. Tabi somut bir takım beklentiler var. Hemen müzakere fasıllarının açılacağı bir noktada değiliz, ama Türkiye’nin vize meselesi, Gümrük Birliği ile ilgili konular, zirvelere liderlerin davet edilmesi gibi konulardaki beklentileri, Avrupa Birliği’nin de göç ve terörle mücadele konusunda Türkiye’den beklentileri var. Dolayısıyla bu dönemde daha önceki dönemlere göre bir kıpırdanma, ziyaretlerin artması gibi bir durum söz konusu olabilir. Almanya’yla Türkiye arasında son dönemde başlayan kıpırdanmanın da sürece etkisi olacaktır.